Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/290 E. 2021/258 K. 17.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
GAZİANTEP
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : ….
KARAR NO :….

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
….
VEKİLİ : Av. … – ….

DAVALILAR1-… …
2-… …
3-… ….
4-….

DAVA : Tespit (Tüzelkişilik Perdesinin Kaldırılması Suretiyle Sorumluluğun Tespiti)
DAVA TARİHİ : 02/05/2021
KARAR TARİHİ : 17/05/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ : 17/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tespit (Tüzelkişilik Perdesinin Kaldırılması Suretiyle Sorumluluğun Tespiti) davasının yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan …….. Ltd.Şti.’nin 2017 yılında Kilis’te 30 dairelik bir inşaat işine girdiğini, inşaat malzemelerinin bir kısmını davacı müvekkilinden kambiyo senedi karşılığında tedarik ettiğini, yapının 2019 yılında tamamlandığını ve bütün katların sahiplerine teslim edildiğini, müvekkilinin alacaklarını tahsil edemediğini, Gaziantep İcra Dairesinin ……. esas sayılı dosyaları ile icra takipleri başlattıklarını, takiplerin kesinleştiğini ancak semeresiz kaldıklarını, davalı ……. şirketi ortakları ve tek sahipleri davalılar … ve … hakkında ticareti terk suçu nedeniyle Gaziantep 4. İcra Ceza Mahkemesinde……. Esas sayılı dosyasında şikayette bulunduklarını, davalı …’un …’un oğlu olduğunu, mal tedariklerinin resmi olarak …….şirketi adına olsa da aslında yapılan işlemlerin … ile yapıldığını, daha önce ……. İnşaat ile……. İnşaatın aynı bina ve adreste faaliyet yürüttüğünü ve muhatap kişinin … olduğunu, yaptıkları takip neticesinde yetkililerin … ve … olduğunu gördüklerini, yapılan haciz neticesinde Tüsem Şirketinin içinin boşaltılıp bütün malvarlığının ……. … Ltd. Şti.’ne gayriresmi şekilde aktarıldığını, bu şirketin adres değiştirdiğini, … ve oğlu …’un alacaklılardan kaçmak için soyadlarını……. olarak değiştirdiklerini, aslında her iki şirketin de aynı alanda faaliyet gösterdiklerini, yöneticilerinin aynı kişiler olduğunu, bu şekilde alacaklılardan mal kaçırdıklarını, müvekkili ile hukuki ilişkiye giren ve sipariş veren kişilerin baba oğul olması ve aynı alanda faaliyet gösterip her iki şirketin ortak hareket edip aralarında fiili ve organik bağ olması, bu şekilde alacaklılardan mal kaçırmış olmaları neticesinde tüzelkişilik perdesinin kaldırılması için işbu davanın açıldığını, neticeten tüzelkişilik perdesinin kaldırılarak davalıların birlikte sorumlu tutulmalarına, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili mahkememize sunduğu 10/05/2021 tarihli dilekçesinde ise özetle; tespit davasının bir hukuki ilişkinin ya da hakkın varlığının ya da yokluğunun mahkeme kararı ile saptanması olduğunu, konusu bir para olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olduğunu, daha önce yapılan icra takiplerinin kesinleştiğini, borcun ödenmediğini, dolayısıyla borcun varolmakla birlikte sadece davalıların borçlu şirket ile bağlarının olduğunun, bu sorumluluktan tüzelkişilik perdesi arkasına gizlenerek dürüst davranmadıklarının ve sorumlu olduklarının tespitini istediklerini, tespit davalarında yüksek mahkemece arabuluculuk dava şartının gerekli olmadığını, dava dilekçelerinden de görüleceği üzere bir alacak talebinde bulunmadıklarını, sadece davalıların bir kısmının ……. şirketinin tek pay sahipleri ve müdürleri olmaları sebebiyle ve diğer bir kısmının ise organik bağlarının olması nedeniyle borçlu şirketin zaten varolan borcundan tüzelkişilik perdesinin kaldırılıp sorumlu olduklarının tespiti istemlerinin olduğunu, neticeten de davalıların tüzelkişilik perdesinin kaldırılarak davalıların……. ……. …. Ltd. Şti.’nin icra takibi neticesinde kesinleşen borçlarından birlikte ve sorumlu olduklarının tespitine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Davalı taraflara tebligat yapılmamıştır.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLER, TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava, davalıların bir kısmının……. şirketinin tek pay sahipleri ve müdürleri olmaları sebebiyle ve diğer bir kısmının ise organik bağlarının olması nedeniyle borçlu şirketin icra takipleri neticesinde kesinleşen borçlarından tüzelkişilik perdesinin kaldırılıp davalıların birlikte sorumlu olduklarının tespitine yönelik tespit davasıdır.
Mahkememizce dava dilekçesi ve ekleri ile dosyaya kazandırılan deliller incelenmiştir.
Gaziantep İcra Müdürlüğünden celp edilen davaya konu 6 adet icra dosyasının incelenmesinde, alacaklılarının dosyamız davacısı, borçlusunun T…… Şti. oldukları, her birinin bonoya dayalı olarak başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi oldukları, takiplerin derdest oldukları görülmüştür.
Mahkememizce dava açıldıktan sonra tensip tutanağı düzenlenmiş, dava dilekçesinde ileri sürülen iddialar ve dava türünün özellikleri ve bu tür davalarla elde edilmek istenen sonuç da dikkate alınarak yapılan hukuki nitelendirme sonucunda davanın tüzelkişilik perdesinin kaldırılması suretiyle alacak davası olduğuna kanaat getirilmiş, bu kapsamda davanın dava şartı arabuluculuğa tabi olması sebebiyle de davacı vekiline arabuluculuk tutanağını sunması için süre verilmiş, ancak davacı vekilince sunulan ve yukarıda özetlenen 10/05/2021 tarihli dilekçeyle davanın tespit davası olduğu açıklandığı görüldüğünden işbu davaya salt tespit davası olarak devam etmek gerekmiştir. Mahkeme her ne kadar hukuki nitelendirmede serbestse de, tarafların talepleriyle bağlı olup, davacı tarafça tereddüte yer vermeyecek şekilde davanın türünün açıklandığı ve tespit davası olduğunun bildirilmesi sebebiyle davaya tespit davası olarak bakılması gerekmiş, bu durumda da davanın son dönem yüksek mahkeme kararları da dikkate alınarak dava şartı arabuluculuğa tabi olmadığı kabul edilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekirse dava şartları kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilir. Özellikle son dönemde verilen Yargıtay daire ve HGK kurulu kararlarında da belirtildiği ve de özellikle usul ekonomisi ilkesi de gözetilerek mahkeme duruşma yapmadan yani taraflara tebligat yapıp onları dinlemeden dahi dosya üzerinden de dava şartları hakkında karar verebilir. Dava açılmasında hukuki yarar da 6100 sayılı HMK’nın 114/1-h maddesi gereğince dava şartlarından olup, taraflarca ileri sürülmese dahi, mahkemece re’sen nazara alınacaktır.
Bilindiği üzere temel hukuk kurallarının en önemlilerinden bir tanesi alacak haklarının nisbiliği ilkesidir. Alacak hakkı ancak hukuki ilişkinin tarafları arasında ileri sürülebilir. Kural olarak borç ilişkisinin dışında bir başka gerçek ya da tüzel kişiye karşı borç ilişkisinden doğan alacak hakkı ileri sürülemez. Ticaret şirketlerinde ise sınırlı sorumluluk ilkesi ayrı ve bağımsız malvarlığı oluşumunu yaratmaktadır. Tüzel kişi ile ortakları arasında malvarlığı ile sorumluluk ayrılmaktadır. Ticaret şirketlerinde sınırlı sorumluluk ya da ayrı malvarlığı ilkesinin alacaklıların menfaatlerine zarar verecek şekilde kötüye kullanılması durumunda alacaklıların hak ve menfaatlerini korumak için Kıta Avrupası ve Anglo-Sakson hukuk sistemlerinde “Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi” geliştirilmiş ve tüzel kişiliğin arkasına sığınarak durumu kötüye kullanan ortakları veya kardeş şirketleri sorumlu tutma imkanı getirilmiştir. Teorinin amacı, hakkaniyet gerektirdiği zaman tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınılmasının önlenmesidir. Teorinin uygulanmasının yasal dayanağı olarak dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağını düzenleyen MK’nın 2. maddesi kabul edilmektedir.
Bununla birlikte, Medeni Usul Hukuku’nda davacının mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir dava açılabilmesi için, bu davayı açmakta veya hukuki korunma istemekte haklı bir yararının bulunması gerekir. Bu hukuksal yararın, “hukuki ve meşru”, “doğrudan ve kişisel”, “doğmuş ve güncel” olması gerekir. Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada halen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca, açılacak davanın ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin, hakkına ulaşmak için, mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan söz edilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez. Bilindiği üzere mahkemeden istenen hukuki korunmaya göre davalar, eda davaları, tespit davaları, belirsiz alacak ve tespit davaları ile inşai davalar olarak ayrılmaktadır. Tespit davası, eda davasının öncüsü olup, işlevi bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespitinden ibarettir. Tespit davasının konusu bir hukuki ilişki olmalı ve davacının, bu hukuki ilişkinin var olup olmadığının hemen tespit edilmesinde hukuken korunmaya değer güncel bir menfaati bulunmalıdır. Bir hukuki ilişkinin hemen tespit edilmesinde hukuki yararın bulunduğunun kabulü için ise; davacının bir hakkı veya hukuki durumunun hali hazır bir tehlike ile tehdit edilmiş olması, bu tehdit sebebiyle davacının hukuki durumunun tereddüt içinde bulunması, tespit davasının bekletilmesinin davacıya zarar vermesi ve tespit hükmünün bu tehlikeyi ortadan kaldıracak kabiliyette olması gerekir. Bir davada hukuki yararın bulunup bulunmadığı dava şartıdır. Tespit davası açılabilmesi için henüz eda davası açma zamanının gelmemiş olması veya eda davası açılmasının mümkün olmaması ve böyle bir davanın açılmasında davacının hukuki yararının bulunması gerekir. Bunu hakim görevi gereği re’sen araştırmak durumundadır. Eda davasında da yine davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması gerekir. Eda davasında davacının hukuki yararının bulunması için davalının davacının hakkını inkar etmiş olması şart değildir. Davalı davacının hakkını ikrar eder ve fakat yerine getirmezse, davacı icraya konulabilecek bir hüküm elde etmek için de davalıya karşı dava açabilir. Eda davasının konusu hem kişisel hem de ayni haklar olabilir. Burada davalının olumlu (yapmak, vermek) veya olumsuz (yapmamak, yapamamak) bir edaya (edime) mahkum edilmesi istenebilir. Eda davası açılması mümkün olan hallerde de tespit davası açılmasında hukuki yarar mevcut değildir. Çünkü, eda davası sonunda verilen hüküm ile, aynı zamanda dava konusu hukuki ilişkinin var olup olmadığı da tespit edilir ve ondan sonra bu tespite dayalı olarak eda hükmü kurulur. Yargıtay’ın kararlı uygulamasına göre de, eda davası açmak mümkün ise, tespit davası açılamaz. Eda davası açmak mümkün ise tespit davası açılamaz kuralının geçerli olabilmesi için, eda davası sonunda verilecek hükmün tespite ilişkin bölümü ile tespit davası sonunda alınacak tespit hükmü arasında, meydana getirdikleri kesin hüküm (m. 237) etkisi bakımından hiçbir fark bulunmaması gerekir. Diğer bir söyleyişle tespit davası ile istenen hukuki korunma, eda davası ile tamamen elde edilebilecekse, o zaman davacının ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının davadaki talebi tüzelkişilik perdesinin kaldırılarak davalıların …….Şti.’nin borçlarından birlikte sorumlu olduklarının tespitine karar verilmesidir. Bu yolla da davacının amacının işbu dava sonucunda verilecek karar ile işbu dosyamız davalılarına da müracaat ederek alacağının tahsilini sağlama yoluna gitme isteği olduğu, başka bir deyişle dava dışı şirketten tahsil edemediği alacağını davalılardan tahsil etme isteğidir. Bu kapsamda olmak üzere de, davacının alacağını davalılardan tahsil edebilmesi için bu konuda bir eda hükmünün kurulmasının gerekmesi, nitekim salt sorumlu olduklarının tespitine karar verilmesi durumunda bu kararın icra kabiliyetinin olmaması, tespit hükmü ile alacağın tahsil edilmesinin mümkün olmadığı, tespit hükmünün icra edilebilirliğinin bulunmaması sebebiyle davacının alacağını davalılardan bu yolla tahsil edemeyeceği, yukarıda da açıklandığı üzere verilecek tespit hükmü ile eda hükmünün birbirinden farklı etki ve sonuçlarının olacağı, davacının eda davası açması gerektiği, tespit davası ile istenen hukuki korunmanın eda davası ile tamamen elde edilebileceği, bu durumda da davacının ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı, uygulamada da bu tür davalarda tüzelkişilik perdesinin kaldırılarak alacağa hükmedilmesinin talep edildiği ve edilmesi gerektiği dikkate alındığında, eda davası açılması mümkünken tespit davası açıldığından, davacının bu davayı açmakta meşru ve güncel bir hukuki yararının bulunmadığı değerlendirilmiş ve davanın reddi cihetine gidilmiştir.
Sonuç olarak; yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan gerekçeler ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında, davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunmaması, tespit davası açma koşullarının oluşmaması, bu hususun da dava şartı olduğu, HMK’nın 115/2. maddesi de dikkate alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş, özellikle usul ekonomisi ilkesi de gözetilerek, yargılamanın gereksiz yere uzamaması, gereksiz zaman ve masraf kaybına sebebiyet verilmemesi amacıyla dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda neticeten aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın dava şartı (hukuki yarar) yokluğu nedeniyle usulden reddine,
2-Yeteri kadar harç alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacının yaptığı tüm masrafların kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde bakiye avansın yatırana iadesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda ve tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 17/05/2021