Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/174 E. 2021/208 K. 07.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
GAZİANTEP
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : ….
KARAR NO :….

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … –
VEKİLİ : Av. …….
Av. …….

DAVALI : …….

DAVA :….
DAVA TARİHİ :….
KARAR TARİHİ :….
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ :….

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Gaziantep…. Noterliği’nin …. tarih ve….yevmiye numaralı araç satış sözleşmesi ile …. plakalı, ….şasi nolu….Model …. marka aracı 169.512,00 TL bedel ödeyerek davalıdan satın aldığını, halen müvekkili şirket uhdesinde bulunan aracın gümrük işlemlerinde usulsüzlük yapıldığı gerekçesiyle Bakırköy …. Ağır Ceza mahkemesi’nin ….esas sayılı dosyasında araç üzerine ihtiyati tedbir konulduğunu, yargılama sonrasında aracın müsaderesinin talep edildiği, taraflarınca…. Gümrük Müdürlüğü’ne müracaat edilerek 27.951,00 TL ÖTV farkının ödendiğini ve akabinde Bakırköy….Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvuru yaptıklarını, araç üzerindeki tedbirin kaldırıldığını, müvekkiline satılan aracın ayıplı olması araç üzerindeki ayıbın ödenen bedel ile giderilmiş olduğunu bu nedenle bu bedelin davalıdan tazmininin gerektiğini, müvekkilinin satın almış olduğu araç üzerinde Bakırköy ….Ağır Ceza Mahkemesi’nce konulan tedbir ve aracın müsaderesi isteminin mülkiyet hakkının kullanımını sınırlar nitelikte olduğunu, müvekkilinin yasal düzenlemeden faydalanarak eksik ödenen ÖTV’yi ödediğini ve aracın müsaderesinin önüne geçildiğini, müvekkilinin satın almış olduğu araçta meydana gelen ayıp nedeniyle uğradığı zararın giderilmesi için 27.951,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı asile usulüne uygun olarak dava dilekçesinin ve tensip zaptının tebliğ edildiği, davalı tarafından cevap dilekçesi sunulmadığı görülmüştür.

HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLER, TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Uyuşmazlığın, taraflar arasında yapılan araç satışı sözleşmesi kapsamında davacının ödediğini iddia ettiği eksik ÖTV bedelini davalıdan talep edip edemeyeceğine yönelik alacak davası olduğu görülmüştür.
Gaziantep….Noterliği’nin …. tarih ve…. yevmiye numaralı araç satış sözleşmesinin onaylı örneğinin, Bakırköy ….Ağır Ceza Mahkemesi’nin …. esas sayılı dosyasının, Ticaret Bakanlığı …. Gümrük Müdürlüğünün ilgili belgelerinin mahkememize gönderildiği görülmüştür.
Öncelikle belirtmek gerekirse, Asliye Ticaret Mahkemesi ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Mahkeme duruşma yapmadan yani taraflara tebligat yapıp anları dinlemeden dahi dosya üzerinden de görevsizlik kararı verebilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile resen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlamalıdır.
Bu kapsamda olmak üzere de öncelikle çözümlenmesi gereken husus davaya bakma görevinin hangi mahkemeye ait olduğudur.
Konunun açıklığa kavuşturulması için “ticari iş ve ticari dava” kavramlarının açıklanması faydalı olacaktır. Nitekim bu hususta Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16/09/2015 tarih, 2014/15-1026 E. 2015/1765 K. Sayılı kararında da aynen belirtildiği üzere;
“6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı- İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.” şeklindedir.
Görüldüğü üzere bir davanın “ticari dava” sayılabilmesi ve de dolayısıyla mahkememizin görevli olması için yukarıda belirtilen koşulların gerçekleşmiş olması gerekmektedir. İşbu dava yönünden belirtmek gerekirse de, davanın araç satış sözleşmesine dayalı alacak davası olması karşısında, davanın birinci grupta belirtilen mutlak ticari davalardan olmadığı, yine üçüncü grupta sayılan davalardan da olmadığı açıktır. Üzerinde durulması gereken husus davanın ikinci grupta belirtilen nispi ticari davalardan olup olmadığıdır. Bu dava türünde yukarıda da açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
Davacı, şirket olup, tüzelkişi tacir olduğu tartışmasızdır. Çözümü gereken husus, davalının tacir olup olmadığıdır.
6102 sayılı TTK’nın 12/1 maddesine göre; “Bir ticari işletmeyi kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir derir.”Aynı Yasa’nın 15. Maddesi hükmünce de; “ister gezici olsun ister bir dükkanda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanan ve geliri 11. Maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır. Ancak tacirlere özgü 20 ve 53. Maddeler ile Türk Medeni Kanunu’nun 950. Maddesinin ikinci fıkrası hükmü bunlara da ugulanır.” düzenlemesi yer almaktadır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunun’unun 3/1-a maddesinde, “Esnaf ve sanatkar: ister gezici ister sabit bir mekanda bulunsun, Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkar meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseleri” olarak ifade edilmiştir.
Konuya ilişkin olarak mahkememizce davalı hakkında tacir araştırması yapılmış olup,…. Odası,…. Sicili Müdürlüğü ve …. Dairesi’ne yazılan müzekkerelere cevap verildiği, cevabi yazılarda, davalı …’ın dairelerinde bir mükellefiyetine rastlanmamış olduğunu,….TC No’lu …’ın ….tarihinde …. Vergi Dairesi Müdürlüğü tek mükellefi olduğu herhangi bir ticari faaliyetinin bulunmadığı, esnaf kaydının bulunmadığı, ticaret sicilinde de bir kaydının olmadığı bildirilmiştir.
Görüldüğü üzere, davalının tacir olmadığı, 21/07/2007 tarih 26589 sayılı R.G’nin 2007/12362 sayılı esnaf ve sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına ilişkin bakanlar kurulu kararında belirtilen kriterlere göre de tacir sayılmasının mümkün olmadığı sabit olduğundan, işbu davanın nispi ticari dava olarak kabulünün mümkün olmaması karşısında mahkememizin bu davaya bakmaya görevli olmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu durumda; mahkememizin görevsiz olduğu, bununla birlikte tüm dosya kapsamı ve deliller kapsamından söz konusu satış işleminin tüketici işlemi de olmadığı, nitekim alıcı tarafta davacı şirketin olduğu, aracın hususi araç olduğu, dolayısıyla davaya bakma görevinin genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu değerlendirildiğinden, mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiştir. (Örn. Aynı yönde; Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. HD. 12/03/2020 tarih, 2020/442 E. – 2020/314 K. vb.)
Sonuç olarak; yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan gerekçeler ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında eldeki davaya bakma görevinin Gaziantep Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemelerine ait olduğu değerlendirilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin görevsizliğinde, bu nedenle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine,
2-HMK’nın 20. Maddesi gereği, kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli olduğu anlaşılan Gaziantep Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-Yargı harç ve masraflarının HMK’nın 331. Maddesi uyarınca görevli mahkemece değerlendirilmesine, taraflardan birinin gönderme talebinde bulunmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek, yanı karar ile yargılama giderlerinin hüküm altına alınmasına,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı ve davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu usulen anlatıldı. 07/04/2021