Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/596 E. 2020/327 K. 16.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
GAZİANTEP
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : ….
KARAR NO :….

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av….

DAVALILAR
VEKİLİ : Av….

DAVA :….
DAVA TARİHİ :….
KARAR TARİHİ : ….
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ :….

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalılardan …. Gıda Maddeleri Sanayi ve Ticaret limited Şirketi ile sözleşme yaparak davadışı yurtdışında faaliyet gösteren firmaya makine yapılması ve satılması konusunda aracılık yaptığını, yapılan görüşmelerden sonra %5 oranında komisyonun müvekkiline ödeneceği konusunda anlaşıldığını, dava konusu sözleşme gereğince davalı şirkete birçok ödeme gelmesine rağmen müvekkilinin komisyon bedelinin ödenmediğini, davalı şirketler ve ortakları hakkında icra takibi yapılmasına ve ödeme emri gönderilmesine rağmen davalı şirketlerin müvekkiline olan borcu inkar ettiklerini, bu nedenle sözleşmeden kaynaklanan 27.500 USD alacağın müvekkiline ödenmesine ve yargılama giderlerinin, vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının halihazırda İstanbul 33. İcra Dairesi’nin ….esas sayılı dosyası ile müvekkilleri aleyhine komisyon alacağı adı altında bir icra takibi açmış olduğunu ve dosyanın derdest olduğunu, elimizdeki davanın ise mükerrer tahsilat amacına matuf aynı konudaki ikinci bir dava olduğunu, davacı tarafın müvekkili firmalar ve ortakları aleyhine açmış olduğu icra takibinden vazgeçmeden ve tahsilde tekerrür olmamaya yönelik çekince koymaksızın açmış olduğu davanın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı ile müvekkili firma arasında hukuken karşılıklı olarak imzalanmış hiçbir sözleşme bulunmadığını, taraflar arasında imzalanan herhangi bir sözleşme bulunmadığını, sözleşmenin yazılı olması ve taraflarca karşılıklı olarak imzalanması gerekmekte olduğunu, yalan yanlış, düzmece cezai gerektirecek izinsiz ses kayıtları ile ispatlanması mümkün olmadığını, müvekkili firmanın ticari defter ve kayıtlarının incelendiğinde davacı ile hiçbir borç alacak ilişkisinin bulunmadığının anlaşılacağını, davacının kötü niyetli olduğunu bu nedenle davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesini talep etmiştir.
Delillerin değerlendirilmesi, tartışılması ve Gerekçe;
Dosyanın incelenmesinde, işbu davanın daha önce Gaziantep 2. Tüketici Mahkemesinde açıldığı, mahkemece davacının tellal/komisyoncu olduğu, davalıların ise limited şirket oldukları; davacının, davalı ticaret şirketleri arasındaki makine yapılması ve satılmasına ilişkin ticari faaliyetler için aracılık yaptığı ve bu doğrultuda tellallık/komisyoncu ücretinin hüküm altına alınması talep ettiği, bu durumda davacının veya davalı şirketlerin 6502 sayılı TKHK kapsamında tüketici sıfatının haiz olmadığı, buna göre, taraflar arasında tüketici işleminin bulunmadığına istinaden ticaret mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiği, söz konusu kararın 13/11/2019 tarihinde kesinleştiği ve dosyanın mahkememize tevzi edildiği görülmüştür.
Hukuki Nitelendirme;
Öncelikle huzurdaki davanın hukuki nitelendirmesinin yapılması gerekmektedir. 6098 sayılı TBK’nın 532 vd maddelerindeki düzenlemeye göre komisyon sözleşmesi, ücret karşılığında kendi adına ve vekalet verenin hesabına kıymetli evrak ve taşınırların alım satımını üstlendiği sözleşmedir. Aynı Kanunun 520–525 maddelerinde düzenlenen simsarlık sözleşmesi ise simsarın(tellalın), taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkanını hazırlamasına veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması halinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir. Simsar, ancak yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete hak kazanır. Gerek dava dilekçesinden gerekse de sunulan sözleşmeden de anlaşılacağı üzere davacı taraf, davalılar ile dava dışı 3. Kişi arasında sözleşme yapılmasına aracılık ettiğini, sözleşmenin kurulmasını sağladığını ve bu sebeple de hak kazandığını iddia ettiği ücretin tahsilini talep etmektedir. Nitekim 16/09/2020 tarihli celsede de gerek davacı gerekse de davacı vekili beyanlarında davacının iki firma arasında aracılık yaptığını, sözleşmenin yapılmasını sağladığını açıkça beyan etmiştir. Dolayısıyla davaya konu uyuşmazlığın simsarlık sözleşmesi olduğu, komisyon sözleşmesi olmadığı açıkça bellidir.
Görev konusu;
Öncelikle belirtmek gerekirse, Asliye Ticaret Mahkemesi ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Mahkeme duruşma yapmadan yani taraflara tebligat yapıp anları dinlemeden dahi dosya üzerinden de görevsizlik kararı verebilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile resen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlamalıdır.
Bu kapsamda olmak üzere de öncelikle çözümlenmesi gereken husus davaya bakma görevinin hangi mahkemeye ait olduğudur.
Konunun açıklığa kavuşturulması için “ticari iş ve ticari dava” kavramlarının açıklanması faydalı olacaktır. Nitekim bu hususta Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16/09/2015 tarih, 2014/15-1026 E. 2015/1765 K. Sayılı kararında da aynen belirtildiği üzere;
“6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı- İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.” şeklindedir.
Görüldüğü üzere bir davanın “ticari dava” sayılabilmesi ve de dolayısıyla mahkememizin görevli olması için yukarıda belirtilen koşulların gerçekleşmiş olması gerekmektedir. İşbu dava yönünden belirtmek gerekirse de, davanın simsarlık (tellallık) sözleşmesine dayalı alacak davası olması karşısında, davanın birinci grupta belirtilen mutlak ticari davalardan olmadığı (nitekim komisyon sözleşmesi bu davalar arasında sayılmakla birlikte simsarlık sözleşmesi bu grupta yer almamaktadır), yine üçüncü grupta sayılan davalardan da olmadığı açıktır. Üzerinde durulması gereken husus davanın ikinci grupta belirtilen nispi ticari davalardan olup olmadığıdır. Bu dava türünde yukarıda da açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
Davalı taraflar şirket olup, tüzelkişi tacir olduğu tartışmasızdır. Çözümü gereken husus, davacının tacir olup olmadığıdır.
6102 sayılı TTK’nın 12/1 maddesine göre; “Bir ticari işletmeyi kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir derir.”Aynı Yasa’nın 15. Maddesi hükmünce de; “ister gezici olsun ister bir dükkanda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanan ve geliri 11. Maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır. Ancak tacirlere özgü 20 ve 53. Maddeler ile Türk Medeni Kanunu’nun 950. Maddesinin ikinci fıkrası hükmü bunlara da ugulanır.” düzenlemesi yer almaktadır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunun’unun 3/1-a maddesinde, “Esnaf ve sanatkar: ister gezici ister sabit bir mekanda bulunsun, Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkar meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseleri” olarak ifade edilmiştir.
Mahkememizin 15/11/2019 günlü tensip tutanağının ara kararları gereğince Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne, Esnaf ve Sanatkarlar Odası’na ve Vergi Dairesi’ne müzekkere yazılarak davacının tacir olup olmadığı yönünde araştırma yapılmış, müzekkerelere verilen cevapların incelenmesinde; davacının esnaf ve sanatkarlar odasına kaydının bulunmadığı, davacının tercüme faaliyeti ile ilgili olarak serbest meslek kazancından, market işletmesi yönünden de işletme hesabı esasından dolayı mükellef olduğu, davacının bakkal ve market işlettiğinin bildirildiği görülmüştür. Nitekim davacı da duruşmadaki beyanında tercümanlık ve bakkal işletmeciliği işi ile iştigal ettiğini beyan etmiştir.
Görüldüğü üzere, davacının tacir olmadığı, 21/07/2007 tarih 26589 sayılı R.G’nin 2007/12362 sayılı esnaf ve sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına ilişkin bakanlar kurulu kararında belirtilen kriterlere göre de tacir sayılmasının mümkün olmadığı sabit olduğundan, işbu davanın nispi ticari dava olarak kabulünün mümkün olmaması karşısında mahkememizin bu davaya bakmaya görevli olmadığı sonucuna varılmıştır. (Bknz. Aynı Yönde; Yargıtay 20. HD. 20.02.2015 tarih, 2015/1057 E. – 2015/788 K. Sayılı kararı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. HD. 03.06.2020 tarih, 2019/2875 E. – 2020/1068 K. Sayılı kararı vb.)
Bu durumda; mahkememizin görevsiz olduğu, bununla birlikte tüm dosya kapsamı ve deliller kapsamından davacının tüketici konumunda olmadığı, ticari faaliyet çerçevesinde hareket ettiği, bu haliyle davalının tüketici olarak kabul edilmesinin de mümkün olmadığı, dolayısıyla davaya bakma görevinin genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu değerlendirildiğinden, mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiştir.
Sonuç olarak; yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan gerekçeler ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında, taraflar arasında TBK’da düzenlenen simsarlık sözleşmesinin bulunduğu, davacının tacir olmadığı ve TTK’nın 4. Maddesi anlamında ticari iş sayılmayan simsarlık sözleşmesinden kaynaklanan eldeki davaya bakma görevinin Gaziantep Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemelerine ait olduğu değerlendirilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin görevsizliğine, bu nedenle davanın dava şartı koyluğu nedeniyle usulden REDDİNE,
2-HMK’nın 20. maddesi gereği, taraflara kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içerisinde talep edilmesi halinde, dosyanın görevli olduğu anlaşılan Gaziantep Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesi,
3-Yargı harç ve masrafların 6100 sayılı HMK’nın 331. Maddesi uyarınca görevli ve yetkili mahkemece değerlendirilmesine, taraflardan birinin kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde gönderme talebinde bulunmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek, aynı karar ile yargılama giderlerinin 6100 sayılı HMK’nın 331/2. maddesi uyarınca hüküm altına alınmasına,
Dair, davacı, davacı vekilinin ve davalılar vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu usulen anlatıldı.16/09/2020