Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/11 E. 2021/38 K. 20.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
GAZİANTEP
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :….
KARAR NO :….

HAKİM : ….
KATİP :….

DAVACI : ….
VEKİLİ : Av. ….
Av…..
….

DAVALI : ….
VEKİLİ : Av…..

DAVA :….
DAVA TARİHİ :….
KARAR TARİHİ :….
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ :….

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili olan derneğin davalı ile aralarındaki anlaşmaya uygun olarak tüm edimlerini eksiksiz olarak yerine getirmiş olduğunu ancak davalı tarafın bunun karşılığı olan borcu eksik olarak yerine getirdiğini, müvekkili ile davalı taraf arasında yapılan anlaşma ışığında 300 ton buğday ununu belli bir bedel karşılığında teslim edileceği hususunda mutabakata varıldığını, anlaşmaya göre 300 ton buğday unu davalı tarafça müvekkiline teslim edilecek olduğunu, bunun karşılığında müvekkilince 315.155,70 TL ödeneceğini, sözleşmeye uygun olarak müvekkilinin bu bedeli 30/04/2018 tarihinde ödediğini, ancak davalı tarafın 3 aylık süre geçmesine rağmen sadece 135.000,00 TL karşılığı buğday ununu teslim ettiğini, geriye kalan kısmın tesliminin sağlanmadığını, bunun üzerine müvekkilinin davalı tarafa 19/08/2018 tarihinde ihtarname keşide ederek ürünlerin 10 gün içinde teslim edilmesini aksi halde ödenen tutarın taraflarına iadesini ihtar etmiş olduğunu, davalı tarafça ihtara rağmen ürünlerin geri kalan kısmının tesliminin sağlanmadığını ve ödenen bedelin iade edilmediğini bu nedenle Gaziantep İcra Dairesin’de genel haciz yolu ile takip başlatıklarını, işbu takip neticesinde davalı tarafa ödeme emrinin tebliğ edildiğini, davalı tarafça ödeme emrine 02/07/2019 tarihinde itiraz edildiğini ve takibin durdurulduğunu, davalının itirazlarının haksız ve kötü niyetli olduğunu, işbu nedenlerle davalının icra takibine yaptığı itirazının iptali ile takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
….
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLER, TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava, davalının Gaziantep İcra Müdürlüğü’nün esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline karar verilip verilemeyeceğine ilişkin itirazın iptali, davasıdır.
Mahkememizce gerek resen celbi gereken deliller gerekse de taraflarca bildirilen deliller celp edilerek yargılamaya başlanmıştır.
Gaziantep İcra Müdürlüğü’nün esas sayılı dosyası Uyap üzerinden celp edilmiş olup, yapılan incelenmede alacaklısının davacı Derneği, borçlusunun davalı Un. San. Ve Tic. Ltd. Şti olduğu, toplam 198.546,39 TL asıl alacak yönünden ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı tarafın 02/07/2019 tarihli itiraz dilekçesi doğrultusunda takibin durdurulduğu görülmüştür.
Mahkememizce dosya bilirkişiye tevdi edilmiş ve raporlar aldırılmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekirse, Asliye Ticaret Mahkemesi ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Özellikle son dönemde verilen Yargıtay daire ve HGK kurulu kararlarında da belirtildiği ve de özellikle usul ekonomisi ilkesi de gözetilerek mahkeme duruşma yapmadan yani taraflara tebligat yapıp onları dinlemeden dahi dosya üzerinden de görevsizlik kararı verebilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile resen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlamalıdır.
Bu kapsamda olmak üzere de öncelikle çözümlenmesi gereken husus davaya bakma görevinin hangi mahkemeye ait olduğudur.
Konunun açıklığa kavuşturulması için “ticari iş ve ticari dava” kavramlarının açıklanması faydalı olacaktır. Nitekim bu hususta Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16/09/2015 tarih, 2014/15-1026 E. 2015/1765 K. Sayılı kararında da aynen belirtildiği üzere;
“6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 3. maddesi hükmüne göre bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı- İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.” şeklindedir.
Görüldüğü üzere bir davanın “ticari dava” sayılabilmesi ve de dolayısıyla mahkememizin görevli olması için yukarıda belirtilen koşulların gerçekleşmiş olması gerekmektedir. İşbu dava yönünden belirtmek gerekirse de, davanın taraflar arasındaki satım sözleşmesinden kaynaklı alacak davası (itirazın iptali) olması karşısında, davanın birinci grupta belirtilen mutlak ticari davalardan olmadığı, yine üçüncü grupta sayılan davalardan da olmadığı açıktır. Üzerinde durulması gereken husus davanın ikinci grupta belirtilen nispi ticari davalardan olup olmadığıdır. Bu dava türünde yukarıda da açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
6102 sayılı TTK’nın 12/1 maddesine göre; “Bir ticari işletmeyi kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir derir.”Aynı Yasa’nın 15. Maddesi hükmünce de; “ister gezici olsun ister bir dükkanda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanan ve geliri 11. Maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır. Ancak tacirlere özgü 20 ve 53. Maddeler ile Türk Medeni Kanunu’nun 950. Maddesinin ikinci fıkrası hükmü bunlara da ugulanır.” düzenlemesi yer almaktadır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunun’unun 3/1-a maddesinde, “Esnaf ve sanatkar: ister gezici ister sabit bir mekanda bulunsun, Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkar meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseleri” olarak ifade edilmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 56/1. maddesinde;
“Dernekler, gerçek veya tüzel en az yedi kişinin kazanç paylaşma dışında belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları, tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarıdır” denilmek suretiyle derneğin tanımı yapılmış ve derneklerin tüzelkişiliğe sahip oldukları belirtilmiştir.
Türk Ticaret Kanununun birinci kitabının birinci kısmında tacir kavramı açıklanmış, 16. maddesinde de tüzelkişi tacirlerin tanımına yer verilmiştir.
Türk Ticaret Kanununun16. maddesi;
” Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediyle ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.
Devlet , il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar, bir ticari işletmeyi, ister doğrudan doğruya ister kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler, kendileri tacir sayılmazlar.” şeklindedir.
Adana Valiliği Dernekler Genel Müdürlüğü’ne yazılan müzekkereye verilen cevap yazısında; 31/01/2014 tarihinde kurulan 01-030-073 kütük numaralı davacı …. Derneğinin, 5253 sayılı Dernekler Kanununun 27. Maddesi kapsamında kamu yararı dernek çalışma statüsünün bulunmadığı, 2019 yılı dernek beyannamesine göre herhangi bir ticari işletmesinin bulunmamakta olduğu, insani yardım alanında faaliyet gösterdiği, derneğe ait faaliyet belgesi, son dernek yönetimini gösterir 30/12/2017 tarihli olağan genel kurul sonuç bildirimi ile tüzüğün yazıların ekinde sunulduğu görülmüştür.
Görüldüğü üzere, davacı derneğin bir ticari işletmesinin bulunmadığı, amacına varmak için bir ticari işletme işletmediği, insani yardım alanında faaliyet gösterdiği yani tacir olmadığı, kaldı ki açılan davanın davacının ticari işletmesine de ilişkin olmadığı, bu haliyle davanın nispi ticari dava olarak kabulünün mümkün olmaması karşısında mahkememizin bu davaya bakmaya görevli olmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu durumda; mahkememizin görevsiz olduğu, davanın başkaca bir ihtisas mahkemesinin de görevine girmediği anlaşıldığından davaya bakma görevinin genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu değerlendirilerek mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin görevsizliğine, bu nedenle davanın usulden reddine,
2-HMK’nın 20. Maddesi gereği, taraflarca kararın kesinleştiği tarihte itibaren 2 hafta içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli olduğu anlaşılan Gaziantep Nöbetçi Asliye Hukuk mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-Yargı harç ve masraflarının HMK’nın 331. Maddesi uyarınca görevli mahkemece değerlendirilmesine, taraflardan birinin kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde gönderme talebinde bulunması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek, aynı karar ile yargılama giderlerinin hüküm altına alınmasına,
Dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu usulen anlatıldı.20/01/2021