Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/439 E. 2022/806 K. 27.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
GAZİANTEP
2 ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : …………
KARAR NO : …………

HAKİM : …………
KATİP : …………

DAVACI : …………
VEKİLLERİ : …………
…………
DAVALI : …………
VEKİLİ : …………

MÜTEVEFFA : …………

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 25/05/2022
KARAR TARİHİ : 27/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/09/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili sunduğu dava dilekçesinde özetle; 28.12.2019 tarihinde ………… sevk idaresinde ki ………… plakalı araç ile seyir halindeyken direksiyon hâkimiyetini kaybederek bariyerlere çarptığını, çarpmanın etkisiyle aracın savrulduğunu ve yolcu koltuğunda oturan davacının kızı Neziha Toprak’ın camdan otoyola fırlayarak yaşamını yitirdiğini, murisin ölümüyle davacının destekten yoksun kaldığını, kazaya sebebiyet veren araç davalı sigorta şirketince sigortalı olduğunu, sigorta şirketine başvuru yapıldığını ancak sigorta şirketinin cevap vermediğini, tüm bu nedenlerle davanın kabulü ile, şimdilik 1.000TL lik maddi zararın davalıdan temerrüde düştüğü tarihten itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafça tahkim komisyonuna başvuru yapıldığını ve ödemenin yapıldığını, davaya konu kaza neticesinde Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ………… E. sayılı dosya ile başvuruda bulunduğunu, sonucunda sulh olunduğunu, sulh neticesinde başvurana asıl alacak 56.750,00 TL olmak üzere toplamda 72.444,07 TL tazminat ödemesi yapıldığını, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, ayrıca kabul anlamına gelmemekle birlikte dosyada müterafik kusur indirimi ve hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini, tüm bu nedenlerle davanın reddine, yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
1-Tarafların usulünce ileri sürmüş oldukları iddia ve savunmaları,
2-Kazaya ilişkin ceza dava dosyası münderecatı,
3-Davalı tarafından tanzim edilen hasar dosyası,
4-İlgili kamu kurumlarından celp edilen cevabi yazılar,
5-Dosyada mündemiç kusur ve aktüerya bilirkişi raporları,
6-İlgili yasal mevzuat ve yargısal içtihatlar,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Kazaya ilişkin bilgiler;
Davaya konu kaza 28/12/2019 günü davacının desteği olan ………… yolcu konumunda bulunduğu ve dava dışı ………… sevk ve idaresinde olan ………… plakalı aracın tek taraflı kaza yapması neticesinde meydana gelmiştir.
Davalı sigorta şirketine dava açılmadan önce yapılan başvuru ve poliçeler;
Dosyada yer alan belgelerden davacının iş bu davayı açmadan önce davalıya başvuru yaparak 2918 sayılı KTK m.97 hükmünde düzenlenmiş olan başvuru şartını yerine getirmiş olduğuna kanaat getirilmiştir.
Dosyada yer alan poliçe sureti tetkik edildiğinde kaza tarihi itibariyle ………… plakalı aracın davalı sigorta şirketi nezdinde ZMSS ile sigortalı olduğu tespit edilmiştir.
Arabuluculuk dava şartı bakımından yapılan değerlendirme;
Eldeki dava mutlak ticari dava niteliğinde olup 6102 sayılı TTK m.5/A/1 hükmü uyarınca arabuluculuk dava şartına tabidir. Dosyada bulunan arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın tetkiki neticesinde davacı tarafından iş bu dava açılmadan önce davalı bakımından arabuluculuk dava şartının yerine getirmiş olduğu anlaşılmıştır.
Davacıya kaza nedeniyle herhangi bir gelir bağlanıp bağlanmadığı yönünden yapılan tespit;
SGK’ya müzekkere yazılmış olup davaya konu kazaya istinaden davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığı ve gelir bağlanmadığı anlaşılmıştır.
Kusur yönünden yapılan değerlendirme;
Kazaya ilişkin soruşturma dosyası tetkik edildiğinde kaza tespit tutanağının tanzim edilmiş olduğu ve kusur raporu aldırılmış olduğu görülmektedir. Hem kaza tespit tutanağında, hem de bilirkişi raporunda ………… plakalı aracın sürücüsü olan ………… tam kusurlu olduğu belirtilmiştir. Öte yandan mahkememizce de kusur yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor tanzim sağlanmıştır. Bu şekilde tanzim edilen raporda da ………… plakalı aracın sürücüsü olan ………… tam kusurlu olduğu mütalaa edilmiştir. Bu noktada her ne kadar Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Daire Başkanlığı’nın 04/01/2021 tarihli raporunda ………… plakalı aracın sürücüsü olan ………… asli kusurlu, destek ………… emniyet kemeri takmaması nedeniyle tali kusur olduğu mütalaa edilmişse de; desteğin emniyet kemerini takmaması kazanın meydana gelmesi noktasında kusur teşkil etmemekte olup ancak kaza nedeniyle doğan zararın miktarında müterafik kusur olarak değerlendirilebilir. Nitekim bu yönde benzer bir uyuşmazlığa ilişkin olarak Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi’nin 2018/2528 Esas, 2020/639 Karar sayılı ve 04/06/2020 Tarihli ilamında “…Dava konusu olayda mahkemece hükme esas alınan Adli Tıp Kurumunun 10.03.2017 tarihli raporunda davacının kafasını cama çarpması ve sağ gözünden yaralanmasına göre emniyet kemeri takmadığının anlaşıldığı, sürücünün 117 promil alkollü olduğu, belirtilerek davalı sigortalısının direksiyon hakimiyetini kaybederek park halindeki araca çarpması nedeniyle %75 oranında, yolcu olan davacının ise alkollü olduğunu bildiği sürücünün aracına binmesi ve emniyet kemeri takmaması nedeniyle %25 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş, aktüerya bilirkişi tarafından davacının %25 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek tazminat belirlenmiş, mahkemece ayrıca davacının araçta hatır için taşındığı kabul edilerek %20 hatır taşıması indirimi yapılarak tazminat belirlenmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere müterafik kusur kazanın meydana gelmesine etkili olan kusur değil zararın artmasına etkili olan zarar görenin kusuru olup TBK.nın 51 ve 52. maddesi gereğince hakimin takdirinde olan indirim sebeplerindendir. Mahkemece hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu kusur raporunda davacının emniyet kemeri takmaması ve alkollü olduğunu bildiği sürücünün aracına binmesi kazanın meydana gelmesinde etkili kusur olmayıp davacının emniyet kemeri takmaksızın araçta yolculuk etmesi ve alkollü olduğunu bildiği sürücünün aracına binmesinin zararın artmasına neden olan müterafik kusur olarak kabul edilmesi ve dosya kapsamına göre davacının araç sürücünün arkadaşı olması ve birlikte alkol aldıktan sonra dönüş yolunda kazanın meydana gelmesi nedeniyle araçta hatır için taşındığı kabul edilerek Yargıtay uygulamalarına göre aktüerya raporu ile belirlenen geçici ve sürekli işgöremezlik zararından davacının müterafik kusuru nedeniyle %20 oranında, hatır için taşınması nedeniyle %20 oranında indirim yapılarak tazminatın belirlemesi gerekirken müterafik kusur nedeniyle %25 indirim yapılması doğru görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabul edilerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına…” denilmiştir. Yine bu karar Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/9607 Esas, 2021/2444 Karar sayılı ve 07/06/2021 Tarihli ilamıyla onanmıştır. Hal böyle iken mezkur adli tıp raporunda kazanın meydana gelmesi noktasında desteğe de kusur verilmesi esasen fahiş bir hata niteliğinde olup bu haliyle mezkur raporun itibar edilebilir bir yanı bulunmamaktadır ve yok hükmündedir.
Bu haliyle de dosya arasında bulunan kaza tespit tutanağı, soruşturma dosyasında alınan kusur bilirkişi raporu ve iş bu dosya kapsamında alınan kusur bilirkişi raporu birlikte nazara alındığı tespitlerin aynı doğrultuda olduğu ve herhangi bir çelişkinin söz konusu olmadığı kanaatiyle davaya konu kazanın meydana gelmesinde ………… plakalı aracın sürücüsü olan ………… tam kusurlu olduğuna kanaat getirilmiş ve hüküm bu doğrultuda tesis edilmiştir.
Müterafik kusur bakımından yapılan değerlendirmede;
Davalı vekili cevap dilekçesi ile desteği emniyet kemerinin kaza esnasında takılı olmaması nedeniyle müterafik kusurunun bulunduğu yönünde savunma ileri sürmüş olduğu görülmektedir.
Somut uyuşmazlığa bakıldığı zaman ………… plakalı aracın sürücüsü olan ………… beyanına göre desteğin kaza esnasında emniyet kemerinin takılı olmadığının beyan edildiği ve kaza esnasında desteğin araçtan fırlayarak dışarıya düştüğü sabittir. Bu haliyle kaza esnasında desteğin emniyet kemerinin takılı olmadığına kanaat getirilmiştir.
Bu noktada benzer bir uyuşmazlığa ilişkin olarak Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/8121 Esas, 2022/1624 Karar sayılı ve 07/02/2022 Tarihli ilamında “…Somut olayda, davacının yolcu olduğu, kaza tespit tutanağından emniyet kemerinin takılı olup olmadığının belli olmadığı anlaşılmaktadır. Davalı vekili tarafından davacının içinde bulunduğu araç sürücüsünün kuralları ihlal etmesine engel olmaması nedeniyle müterafik kusur indirimi yapılması gerektiği ileri sürülmüş, İtiraz Hakem Heyetince, sürücü olan babasının aşırı hızlı gitmesine engel olmaması nedeniyle 11 yaşında olan davacıya kusur yüklenemeyeceği gerekçesiyle davalının bu hususa ilişkin savunmasının reddine karar verilmiş ise de davacının annesi olan …’in soruşturma aşamasında alınan ifadesinden, davacının araçtan fırladığı ve araçtan yaklaşık 10 metre ileride eğimli bir alanda bulunduğu anlaşılmaktadır. Buna göre; davacının araçtan fırlama durumu ve emniyet kemerinin takılı olmamasının müterafik kusur teşkil edeceği gözetilip tartışılarak, Dairenin yerleşik uygulaması gereğince, hesaplanan tazminatan %20 oranında indirim yapılarak tazminatın belirlenmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir…” denilmektedir.
Hal böyle olunca iş bu dosya kapsamında hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatı miktarından % 20 nispetinde indirim yapmak gerekmiştir.
Hatır taşıması savunması bakımından yapılan değerlendirmede;
Davalı vekili yasal süresi içerisinde dosyaya sunmuş olduğu cevap dilekçesinde somut olayda hatır taşıması bulunduğundan bahisle hatır taşıması indirimi yapılması yönünde savunmada bulunmuştur.
Kazaya ilişkin soruşturma dosyası tetkik edildiğinde desteğin bulunduğu aracın sürücüsü ile arkadaş olduğu, ancak desteğin annesinin beyanına göre desteğin erkek arkadaşı ile yola çıktığının beyan edildiği anlaşılmaktadır.
Sürücünün beyanında herhangi bir gönül ilişkisinden bahsedilmemiştir.
Desteğin annesinin beyanında da her ne kadar gönül ilişkisinden bahsedilmişse de bu kişinin sürücü olup olmadığı anlaşılamamaktadır.
Bir an için sürücü ile destek arasında gönül ilişkisinin bulunduğu kabul edilse dahi bu noktada benzer bir uyuşmazlığa ilişkin olarak Yargıtay 2016/3431 Esas, 2018/12074 Karar sayılı ve 12/12/2018 Tarihli ilamında “…Davalı taraf yaptığı tüm savunmalarda, davacılar desteğinin, trafik sigortalı araçta hatır için taşındığını ifade etmiştir.
Mahkemece müteveffa yolcu …’nın araç sürücüsü dava dışı müteveffa …’ın kız arkadaşı olduğu, geceleyin araçta seyir halinde iken kazanın meydana geldiği ve bu hali ile hatır taşımasının kabulünün mümkün olmadığı gerekçesiyle indirim yapılmamışsa da kazaya ilişkin olarak yürütülen ceza soruşturmasında alınan beyanlarda, sürücünün desteğin erkek arkadaşı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında, davacılar desteği ile araç sürücüsü arasındaki ilişki ve davacı desteğinin araçta herhangi bir bedel karşılığı taşınması durumu olmadığı gözetilerek, olayda hatır taşıması olduğu kabul edilerek tazminattan %20 indirim yapılması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve hatalı gerekçe ile yazılı olduğu biçimde hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiştir…” denilmektedir.
Yani burada destek ile sürücü arasında gönül ilişkisi bulunsa dahi ortada bir hatır taşıması bulunduğundan hatır taşıması indirimi yapmak gerekecektir.
Bu açıklamalar doğrultusunda da Yargıtay’ın bu noktada yerleşik uygulaması gereğince % 20 oranında hatır taşıması indirimi uygulamak gerektiği kanaatine varılmıştır.
Müterafik kusur ve hatır taşıması indirimlerinin yapılması bakımından değerlendirme;
Bakıldığı zaman somut uyuşmazlıkta hem müterafik kusur hem de hatır taşıması nedeniyle iki kez % 20 oranında indirim yapmak gerekmektedir.
Bu noktada benzer uyuşmazlıklara ilişkin olarak;
– Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2018/3173 Esas, 2020/2190 Karar sayılı ve 26/02/2020 Tarihli ilamında; “…Yukarıda ifade olunan hususlar karşısında, davacının uğradığı zararın hesaplanmasından sonra; hesaplanan bu bedel üzerinden, davalı borçluya ait indirim sebebi olan hatır taşıması ve müterafik kusur nedeniyle yapılacak indirimlerin uygulanması ve bu surette sonuç tazminatın belirlenmesi gerektiği açıktır. Oysa mahkeme tarafından hatır taşıması ve müterafik kusur indiriminin davalı ödemesinin tenzilinden sonra yapılması gerekirken önce yapıldığı, yine hatır taşıması ve müterafik kusur indirimlerinin ilgili bozma ilamında belirtildiği şekilde ayrı ayrı yapılması gerekirken, toplam olarak %40 oranı üzerinden yapılarak davacılar aleyhine durum yaratıldığı anlaşılmaktadır. Eksik inceleme ile karar verilemez.
Bu durumda mahkemece, davacılar için hesaplanan destek tazminatı miktarından (davacılar ………… için 131.980,10 TL, Selim için 19.923,30 TL, …………için 28.714,17 TL) öncelikle davalı tarafından yapılan ödeme miktarlarının güncellenmiş tutarının mahsup edilmesi, daha sonra belirlenen bedeller üzerinden sırasıyla ayrı ayrı olarak %20 oranında hatır taşıması indirimi ve %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması suretiyle sonuç tazminatın belirlenmesi gerekirken, zarar ve tazminatın belirlenmesindeki sıraya aykırı olarak davacılar aleyhine olacak şekilde yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir…”
– Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 2017/365 Esas, 2017/468 Karar sayılı ve 12/04/2017 Tarihli ilamında “…yukarıda belirtilen husus (hatır taşıması ve müterafik kusur indirim oranları) göz önüne alınarak mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda 106.047,20 TL olarak belirlenen zarar miktarından öncelikle % 20 oranında müterafik kusur indirimi yapıldığında hesaplanan 84.837,76 TL üzerinden de % 20 oranında hatır taşıması indirimi yapılarak belirlenen 67.870,21 TL tazminatın hüküm altına alınması gerektiği düşünülerek HMK’nun 353/1-b-2 bendi uyarınca aşağıdaki hüküm kurulmuştur…” denilmektedir.
Görüldüğü üzere % 20 oranında iki ayrı indirimin toplam % 40 olarak değil de; öncelikle % 20 indirim uygulanarak çıkan miktar üzerinden yeniden % 20 oranında indirim yapılması gerekmektedir.
İndirim sıralaması bakımından yapılan değerlendirme;
Bakıldığı zaman somut uyuşmazlıkta birden fazla indirim sebebi (müterafik kusur, hatır taşıması, davadan önceki ödeme) bulunmaktadır. Burada davacının talep edebileceği tazminat miktarının doğru bir şekilde belirlenmesi noktasında indirim sıralamasının doğru yapılması da büyük bir önem arz etmektedir. Bu noktada benzer bir uyuşmazlığa ilişkin olarak Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/3581 Esas, 2022/565 Karar sayılı ve 18/01/2022 Tarihli ilamında “…Somut olayda; davacıya, davadan önce davalı tarafından kısmi ödeme yapılmıştır.İtiraz Hakem heyetince hesaplanan tazminattan, davadan önceki ödeme güncellenerek düşülmüş, bundan sonra da müterafik kusur indirimi yapılarak tazminata hükmedilmiştir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında hesaplanan tazminattan önce müterafik kusur indirimi yapılıp, daha sonra güncellenen ödemenin düşülmesi gerektiğinden kararın bu kısım yönünden oyçokluğu ile bozulması gerekmiştir…” denilmektedir.
Bu açıklamalar doğrultusunda da mahkememizce öncelikle hesaplanan tazminat miktarından müterafik kusur ve hatır taşıması indirimi yapılmış, daha sonra da ulaşılan miktar üzerinden daha önce davalı tarafından yapılan ödeme iş bu dava açılmadan önce yapıldığı da gözetilerek güncellenerek mahsup edilmiştir.
Talep edilebilecek tazminat miktarının belirlenmesi yönünden yapılan değerlendirme;
Burada davacının talep edebileceği tazminat miktarının belirlenmesi noktasında baz alınacak yaşam tablosu ve uygulanacak hesaplama yönteminin de ayrıca irdelenmesi gerekmektedir. Bu noktada benzer bir uyuşmazlığa ilişkin olarak Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 2019/1290 Esas, 2021/751 Karar sayılı ve 21/05/2021 Tarihli ilamında “…Mahkemece yapılacak iş, bilirkişi kuruluna anılan yönetmelik çerçevesinde yeni bir maluliyet raporu tanzim ettirdikten sonra, davacının muhtemel yaşam süresinin TRH 2010 yaşam tablosuna göre belirlenerek, hesaplamalarda progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi suretiyle tazminatın hesaplanması için yeni bir aktüerya raporu almaktan ibaret olup…” denilmektedir.
Bakıldığı zaman destek 29 yaşında bekar ve 2 çocuklu olarak vefat ettiği, çocuklarının yanında anne ve babasının da sağ olduğu anlaşılmaktadır. Burada pay dağıtımının nasıl yapılacağının doğru bir şekilde tespit edilmesi gerekmektedir. Bu noktada benzer bir uyuşmazlığa ilişkin olarak Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2014/8705 Esas, 2016/1662 Karar sayılı ve 15/02/2016 Tarihli ilamında “…Dairemizce kabul görmüş Pay esasına göre; Çocuksuz durumda destek, desteğin gelirini eşi ile ortak paylaşacağı varsayımına dayalı olarak , gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların eş ile birlikte destek payı alacağı durumunda ise desteğin gelirden eşi ile birlikte 2 şer pay alırken çocuklara birer pay verileceği yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay eşe 2 pay çocukların her birine 1 pay ana ve babaya birer pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır…” denilmektedir.
Yine bakıldığı zaman iş bu dava açılmadan önce davacı vekili Av. Erdinç Kılınçoğlu tarafından davacı adına davalı sigorta şirketi arasında 31/03/2021 tarihli ibraname ile davalı sigorta şirketi 56.750,00 TL tazminat karşılığında ibra edilmiş ve ibranameye konu bedel 01/04/2021 tarihinde davacı vekilinin hesabına ödenmiştir. Tarafların bu yönde anlaşma sağlaması karşısında Gaziantep 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/200 esas sayılı dava dosyasının takipsiz bırakılarak davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği ve kararın bu haliyle kesinleşmiş olduğu anlaşılmıştır.
Bu haliyle somut uyuşmazlıkta ortada bir ibraname bulunduğundan öncelikle 2918 sayıı KTK m.111 hükmünün nazara alınması gerekmektedir. Benzer bir uyuşmazlığa ilişkin olarak Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/15309 Esas, 2019/7039 Karar sayılı ve 29/05/2019 Tarihli ilamında “…Somut olayda davalı Güvence Hesabı tarafından davacılara yapılan ödemelerden dolayı tanzim edilen ibraname başlıklı belgelerin 16.04.2012 ve 12.04.2012 tarihli olduğu, eldeki davanın açılış tarihinin ise 15.07.2014 olduğu açık olduğundan, yasal düzenlemeye göre açılan dava süresinde olmadığı için, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
2-Kabule göre de; mahkemece ilk önce yapılması gereken ödeme tarihi itibariyle davalı tarafından gerçekleşen ödemenin yetersiz olup olmadığının belirlenmesidir. Bunun için ödeme tarihi verileri dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödeme miktarının karşılaştırılarak, ödemenin yeterli bulunması halinde ibra nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerekir. Şayet ödemenin yetersiz olduğu anlaşılırsa bu kez karar tarihine en yakın veriler dikkate alınarak tazminat hesaplanmalı ve zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince davalı tarafından yapılan ödemeye, hesaplama yapıldığı tarihe kadar geçen süre için yasal faiz uygulanarak (güncelleme), hesaplanan tutardan mahsup edilmelidir. Mahkemece yapılan ödemenin ödeme tarihinde yeterli olup olmadığı bu nedenle de ibranın geçerli olup olmadığı araştırılmaksızın, sadece ödemenin mahsubu sonucu bulunan tazminat tutarına hükmedilmesi de doğru olmamıştır…” denilmektedir.
Bu bilgiler ışığında somut uyuşmazlığa bakıldığı zaman eldeki davanın 2918 sayılı KTK m.111/2 hükmünde öngörülen 2 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Dosyada yer alan bilirkişi raporunda ödeme tarihindeki verilere göre yapılan hesaplamada hesaplama geride kalan destekten yoksun kalanlarının talep edebileceği toplam tazminat miktarı olan 506.759,93 TL’den ayrı ayrı müterafik kusur ve hatır taşıması indirimi yapıldığında talep edilebilecek tazminat miktarının 324.326,36 TL olduğu ve poliçe limitinin altında kaldığı anlaşılmıştır. Bu haliyle herhangi bir garame hesabı yapılmasına gerek bulunmamakta olup davacının ödeme tarihinde talep edebileceği tazminat miktarı olan 130.462,56 TL’den ayrı ayrı müterafik kusur ve hatır taşıması indirimi yapıldığında ödeme tarihinde davacının davalıdan 83.496,04 TL destekten yoksun kalma tazminatı talep edebileceğine kanaat getirilmiştir. Hal böyle olmasına karşın davalı tarafından davacıya yapılan destekten yoksun kalma tazminatı miktarı ise 56.750,00 TL’dir. Anılan sayısal veriler ışığında bakıldığı zaman davacının almış olduğu tazminat miktarının talep edebileceği tazminat miktarının taklaşık olarak % 68’ine karşılık geldiği tespit edilmiş ve burada bahse konu ödeme 2918 sayılı KTK m.111/2 hümü uyarınca yetersiz ve fahiş düşük olarak nitelendirilmiştir.
Yine bilirkişi raporunda güncel verilere göre yapılan hesaplamaya göre geride kalan destekten yoksun kalanlarının talep edebileceği toplam tazminat miktarı olan 912.382,28 TL’den ayrı ayrı müterafik kusur ve hatır taşıması indirimi yapıldığında talep edilebilecek tazminat miktarının 583.924,66 TL olduğu ve poliçe limitinin üstünde kaldığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla burada 2918 sayılı KTK m.96/1 hükmü uyarınca garame hesabı yapıldığında (583.924,66 / 390.000,00 = 1,497242271794) garame oranı 1,497242271794 olarak tespit edilmektedir.
Davacının güncel verilere göre talep edebileceği tazminatı miktarı olan 235.438,54 TL garame oranı ile oranlandığında talep edilebilecek tazminat miktarının 157.248,13 TL olduğu tespit edilmektedir.
Yine bu şekilde tespit edilen miktar olan 157.248,13 TL’den ayrı ayrı müterafik kusur ve hatır taşıması indirimi yapıldığında davacının talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatı miktarı 100.638,77 TL olarak belirlenmiştir.
Bu şekilde tespit edilen 100.638,77 TL’den davalı tarafından iş bu dava açılmadan önce davacıya yapılan ödeme miktarı olan 56.750,00 TL rapor tarihi itibariyle yasal faiz oranı üzerinden güncellenen miktarı olan 63.494,70 TL mahsup edildiğinde de davacının iş bu dava kapsamında davalıdan 37.144,07 TL destekten yoksun kalma tazminatı talep edebileceğine kanaat getirilmiştir.
Bedel artırım talebi;
Davacı vekili dosyaya sunduğu 26/08/2022 tarihli bedel artırım dilekçesi ile davacı bakımından destekten yoksun kalma tazminatı talebini 37.144,07 TL’ye arttırmıştır. Davacı vekilince artırılan bedel miktarı bakımından 492 sayılı Harçlar Kanunu m.28/1-a hükmü uyarınca alınması gereken harcı da yatırmış olduğu tespit edilmiştir.
Bedel artırım dilekçesi davalı vekiline usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
Faiz başlangıcı ve türü yönünden yapılan değerlendirme;
Davacı vekili davalının temerrüde düştüğü tarihten itibaren ticari faize hükmedilmesini talep etmiştir.
Davacının iş bu davayı açmadan önce davalı sigorta şirketine yaptığı başvuru davalı sigorta şirketine 30/01/2020 tarihinde ulaşmıştır. Bu noktada 2918 sayılı KTK m.99/1 hükmünde “Sigortacılar, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” denilmektedir. Bu haliyle davalının temerrüde düşme tarihi 12/02/2020 tarihidir.
Sigortalı aracın ticari nitelikte (kamyonet) olduğu görülmektedir. Bu noktada benzer bir uyuşmazlığa ilişkin olarak Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2015/1255 Esas, 2017/7592 Karar sayılı ve 12/09/2017 Tarihli ilamında “…Davacı vekili dava ve ıslah dilekçesinde talep edilen tüm maddi tazminat için avans faizi talep ettiği ve davalıya zorunlu trafik sigortalı araç kamyonet olduğu halde, mahkemece talep gibi avans faizi yerine yasal faize hükmedilmesi doğru olmadığı gibi…” denilmektedir.
Dolayısıyla da hüküm altına alınan tazminat miktarlarına davalının temerrüde düştüğü tarih olan 12/02/2020 tarihinden itibaren avans faizine hükmedilmiştir.
Bu açıklamalar doğrultusunda da davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABUL ve KISMEN REDDİ ile; 37.144,07 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihi olan 12/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
2-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca davanın kabul edilen değeri olan 37.144,07 TL üzerinden alınması gereken 2.537,31 TL ilam harcından davacı tarafından yatırılan 80,70 TL peşin harç ile 123,46 TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 2.333,15 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL başvurma harcı, 80,70 TL peşin harç ve 123,46 TL ıslah harcının toplamı olan 284,86 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yargılama nedeniyle sarf edilen 1.299,25 TL posta, tebligat ve bilirkişi ücretinden oluşan yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davalı tarafından yargılama nedeniyle herhangi bir yargılama gideri sarf edilmediğinden bu hususta KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca davanın kabul edilen değeri üzerinden hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Dava açılmadan önce başvurulan arabuluculuk dava şartı nedeniyle hazineden karşılanmış olan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin 02/06/2018 Tarihli ve 30439 Sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği m.26/4 hükmü uyarınca davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
8-Karar kesinleştiğinde artan avansın 6100 sayılı HMK m.333 hükmü uyarınca resen yatıran tarafa İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı ve davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu AÇIK olmak üzere karar verildi, verilen karar hazır bulunan taraflara okunmak suretiyle tefhim edildi. 27/09/2022