Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/428 E. 2023/22 K. 11.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
GAZİANTEP
2 ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : …..
KARAR NO :…..

HAKİM : …..
KATİP :…..

DAVACI : …..
VEKİLİ : …..
DAVALI : …..
VEKİLLERİ : …..

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/05/2022
KARAR TARİHİ : 11/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 02/03/2022 tarihinde davalı sigorta şirketi nezdinde sigortalı bulunan ….. plakalı aracın, müvekkile ait ….. plakalı araca çarpması neticesinde müvekkilin aracında ağır maddi hasar meydana geldiğini, söz konusu kaza nedeniyle müvekkilin aracında değer kaybı meydana geldiğini, kazanın oluşumunda müvekkilin kusurunun bulunmadığını, ….. plakalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, açıklanan bu nedenlerle; şimdilik 100,00 TL değer kaybı tazminatının davalı sigorta şirketinden alınarak müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu …..plakalı aracın müvekkil şirket nezdinde sigortalı olduğunu, öncelikle değer kaybı bedelinin belirsiz alacak olarak açılmasında hukuki yarar bulunmadığından davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, trafik kazası sonrası sigorta şirketine başvuru zorunluluğu mevcut olup davacı tarafından müvekkil şirkete herhangi bir başvuru yapılmadığını, gerekli yerlerden raporların alınması hususunu da belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
1-Taraflarca usulüne uygun olarak ileri sürülen iddia ve savunmalar,
2-Kazaya ilişkin kaza tespit tutanağı,
3-Davalı sigorta şirketi tarafından tanzim edilen ZMSS poliçesi ve hasar dosyası,
4-İlgili kamu kurumlarından celp edilen cevabi yazılar,
5-Dosyada mündemiç kusur ve makine mühendisi bilirkişi raporları,
6-İlgili yasal mevzuat ve yargısal içtihatlar,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası neticesinde araçta meydana gelen değer kaybının tazmini istemine ilişkindir.
Uyuşmazlığa uygulanacak mevzuatın tespitine ilişkin yapılan değerlendirme;
Türk Borçlar Kanunu’nun 49.maddesine göre; ”Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” hükmünü içermektedir.
Karayolları Trafik Kanunu’nun 90’ıncı maddesi “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanunda (…)(2) öngörülen usul ve esaslara tabidir. (Ek cümle:9/6/2021-7327/18 md.) Bu tazminatlardan;
a) Değer kaybı tazminatı, aracın; piyasa değeri, kullanılmışlık düzeyi, hasara uğrayan parçaları ile hasar tutarı dikkate alınarak,…
hesaplanır.Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanunda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır” düzenlemesini içermektedir.
Mahkememizin görevi açısından yapılan değerlendirme;
Yargıtay 17’inci Hukuk Dairesi’nin 2019/6195 Esas, 2020/3056 Karar ve 02/06/2020 tarihli “Dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a maddesi gereği her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlar ticari davalardır. TTK 5/1. maddesi gereği ticari davalara bakmakla görevli mahkeme Asliye Ticaret mahkemeleridir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden itibaren yasanın 5/3. maddesi gereği asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki işbölümü olmaktan çıkmış görev ilişkisi haline gelmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi gereği göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.
Açılan somut davada davalılar arasında zorunlu mali sorumluluk sigortacısı da bulunmaktadır. Sigorta hukuku 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6. kitabında 1401 ve devamı maddelerinde, zorunlu sorumluluk sigortası ise 1483 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu durumda Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlardan olması nedeniyle dava ticari dava olup Asliye Ticaret Mahkemesinin görev alanı içinde olduğundan” şeklindeki ilamı doğrultusunda davayı görme konusunda mahkememizin görevli olduğu tespit edilmiştir.
Yukarıda göreve ilişkin yapılan değerlendirmede davalı sigorta şirketine husumet yöneltildiğinden mahkememizin görevli olduğu açıklanmıştır.
Davalıların sorumluluğu açısından yapılan değerlendirme;
Sigorta sözleşmesi davanın açıldığı tarih itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 1263. maddenin birinci fıkrasında (6102 sayılı TTK, m. 1401); “Sigorta bir akittir ki bununla sigortacı bir prim karşılığında diğer bir kimsenin para ile ölçülebilir bir menfaatini halele uğratan bir tehlikenin (bir rizikonun) meydana gelmesi halinde tazminat vermeyi yahut bir veya birkaç kimsenin hayat müddetleri sebebiyle veya hayatlarında meydana gelen belli bir takım hadiseler dolayısiyle bir para ödemeyi veya sair edalarda bulunmayı üzerine alır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Sigorta sözleşmelerinde sigortacı, sigorta ettirene bir prim karşılığında belirli bir rizikoya karşı koruma sağlamayı üstlenir (Avrupa Sigorta Sözleşmesi Hukuku İlkeleri, m.1:201). Sigorta sözleşmeleri tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 3. maddesinde; araç sahibi, araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik veya satış belgesi düzenlenmiş kişi, işleten ise; araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hâllerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişi olarak tanımlanmış ve ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimsenin de işleten sayılacağı belirtilmiştir. İşleten ile sigorta ettiren kişi de farklı kavramlardır.
İşleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğuna KTK’nın 85. maddesinde yer verilmiş, aynı Kanun’un 91. maddesi ile poliçenin geçerlilik süresinde meydana gelen kaza tarihinde ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın (ZMSSGŞ) A-3. maddesinde, sigortacının poliçede belirtilen aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı 2918 sayılı KTK’ya göre işletene düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceği düzenlenmiştir. KTK’nın 91. maddesi ile işletenlerin 85. maddenin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanması amacıyla mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunlu kılınmıştır.
Dosyada yer alan trafik kaza tespit tutanağından ve davalının mahkememize ibraz etmiş olduğu poliçe tetkik edildiğinde kaza tarihinde aracın ZMSS poliçesi ile sigortalanıp sigortalanmadığı tetkik edildiğinde kaza tarihi itibariyle….. plakalı aracın ZMSS ile davalı tarafından sigortalandığı tespit edilmiştir.
Davalı sigorta şirketlerine dava açılmadan önce yapılan başvuru ve poliçeler;
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesi ile zorunlu mali sorumluk sigortasından faydalanmak isteyen hak sahiplerinin dava yoluna gitmeden önce sigortacıya yazılı başvuru yapması gerektiği düzenlenmiş olmakla birlikte, bu başvuru yapılmadan dava yoluna gidilmesi halinin dahi HMK’nın 115/2. maddesi gereği tamamlanabilir dava şartı olduğu Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları ile kabul edilmektedir. (Y4HD 2021/4498 Esas, 2021/7405 Karar sayılı ilamı)
Dosyada yer alan davalı sigorta şirketinin cevabi yazıları ve davacının dosyaya ibraz ettiği başvuru ile başvuruya ilişkin tebliğ mazbataları tetkik edildiğinde; davacının iş bu davayı açmadan önce davalı sigorta şirketine de başvuru yaparak 2918 sayılı KTK m.97 hükmünde düzenlenmiş olan başvuru şartını yerine getirmiş olduğuna kanaat getirilmiştir.
Arabuluculuk dava şartı bakımından yapılan değerlendirme;
Eldeki dava mutlak ticari dava niteliğinde olup 6102 sayılı TTK m.5/A/1 hükmü uyarınca arabuluculuk dava şartına tabidir. Dosyada bulunan arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanakların tetkiki neticesinde davacı tarafından iş bu dava açılmadan önce davalı bakımından da arabuluculuk dava şartının yerine getirmiş olduğu anlaşılmıştır.
Kusura ilişkin yapılan değerlendirme;
Kusur durumunun tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup hazırlanan 23/10/2022 tarihli raporda özetle;
A) ….. Plakalı Araç Sürücüsünün;
Trafik sinyalizasyonunun bulunmadığı kontrolsüz kavşağa geldiği esnada kendisine hitap eden “Dur” levhasını dikkate alarak geçiş hakkı olan araçlara ilk geçiş hakkını vermesi gerekirken bunu yapmadığını, “kavşaklarda geçiş önceliği” kurallarını ihlal ettiğinden nizamlara aykırı davranışı olduğunu, meydana gelen kazada etken davranışı olduğundan Karayolları Trafik Kanunu’nun 57/a “Kavşağa yaklaşan sürücüler, kavşaktaki şartlara uyacak şekilde yavaşlamak, dikkatli olmak, geçiş hakkı olan araçların önce geçmesine imkan vermek zorundadırlar” maddesini ihlal ettiğini,

B) …..Plakalı Araç Sürücüsünün;
Sürücü idaresinde bulunan aracı ile yola gerekli dikkat ve özeni göstermeden idaresinde bulunan aracı sevk ve idare ettiğini, aracın hızını görüş, hava, trafik ve vasıtanın teknik özelliklerini dikkate alarak tedbir alabilecek bir düzeyde tutması gerekirken bu hususlara dikkat etmediğini, dikkatsiz hareket etmesi ile önünde aynı istikamette kaza yapan ….. plakalı araca aracının ön kısımları ile çarpması ile olan olayda nizamlara aykırı davranışı ile kusurlu davranışı bulunduğunu, meydana gelen kazada Karayolları Trafik Kanunu’nun 84/d “Arkadan çarpma” maddesini ihlal ettiğini,

C) …..Plakalı Araç Sürcüsünün;
Meydana gelen bu kazada, önlem alabilecek imkanının bulunmadığı kazanın diğer sürücülerin kural ihlallerinden meydana geldiği kaza tespit tutanağı, fotoğraflar ile birlikte değerlendirilerek kusur ihlalinin bulunmadığını mahkememize bildirmiştir.
6098 sayılı TBK’nun 74’üncü maddesi gereği hakim kusur oranını belirlemede tam bağımsız ve yetkili kılınmıştır.
Kusur bilirkişi raporundaki tespitlerin dosyada bulunan deliller, kaza tespit tutanağı ile uyumlu olduğu ve raporun hüküm kurmaya elverişli olduğuna kanaat getirilmiş ve hükme esas alınmıştır.
Kusur raporundaki tespitlerin dosyada bulunan deliller ve kaza tespit tutanağı ile uyumlu olduğu ve raporun hüküm kurmaya elverişli olduğuna kanaat getirilmiş ve dava konusu olayın 2 ayrı kazanın peşpeşe meydana gelmesinden ibaret olduğu anlaşılmıştır.
Bunun neticesinde ilk kazada ….. plakalı araç sürücüsünün ve ikinci kazada ise…..plakalı araç sürücüsünün ayrı ayrı %100 oranında kusurlu oldukları kanaati ile hükme esas alınmıştır.

Zarara ilişkin yapılan değerlendirme;
Kusur durumu tespit edildikten sonra aracın değer kaybının tespitine geçilmiştir.
Burada hemen belirtmek gerekir ki 09/10/2020 tarihli ve 31269 sayılı resmi gazetede yayınlanan Anayasa Mahkemesi’nin 2019/40 Esas, 2020/40 Karar sayılı ve 17/07/2020 Tarihli kararı ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun m.90 hükmünün birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir. Bu haliyle de artık zarar miktarının hesabı noktasında Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nda yer alan düzenlemelerin esas alınma olanağı kalmamıştır.
Nitekim bu yönde Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 2020/1843 Esas, 2020/1278 Karar sayılı ve 04/12/2020 Tarihli ilamında “…2918 Sayılı Yasanın Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonraki son hali “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindedir. Anayasa Mahkemesi İptal kararından sonra genel şartlar ile ekindeki formüllere göre yapılan tazminat hesabının yasal dayanağı kalmamıştır. Bu durumda Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatları dikkate alınarak kaza tarihindeki serbest piyasa koşullarına göre vasıtanın kazadan önceki rayici ile onarım sonrası değeri arasındaki farkın araç değer kaybı olarak belirlenmesi gerekir…” denilmektedir.
Genel şartların uygulanma olanağı bulunmadığından burada zarar miktarının tespiti noktasında genel şartlardan önce mevcut olan uygulamanın esas alınması gerekecektir. Buna ilişkin olarak benzer bir uyuşmazlıkta Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/7769 Esas, 2016/11925 Karar sayılı ve 26/12/2016 Tarihli ilamında “…Araçta meydana gelen değer kaybının; aracın serbest piyasa koşullarına göre kaza tarihi itibariyle hasarsız haldeki ikinci el rayiç değeri ile aracın yaşı, özellikleri, hasar miktarı ve hasarlı kısımların özelliği dikkate alınarak kazadan sonraki hasarlı halinin rayiç değeri tespit edilip bu iki miktar arasındaki azalmaya (farka) göre hesaplanması gerekir…” denilmektedir.
Kazanın meydana geldiği tarihte KTK madde 90 yürürlükte olmadığı için KTK madde 90’ın yeni hali ile paralel Yargıtay içtihatları esas alınmıştır.
Dolayısıyla eldeki uyuşmazlıkta da bu yönde değerlendirme yapmak gerekecektir.
Bu bağlamda dosyada yer alan 25/11/2022 tarihli makine mühendisi bilirkişi raporunda özetle;
Davacının aracının dava konusu 02/03/2022 tarihli kazasında oluşan hasarların basit sök-tak işlemleri ile giderilecek nitelikte olması ve değişen lastik, bağlantı elemanları (perçin, klips ve braketler) ile plastik çamurluk koruyucusu değişiminin değer kaybı oluşturmayacağı sebebi ile davacının aracında dava konusu 02/03/2022 tarihli kazada ….. plaka sayılı aracın verdiği hasar sebebiyle herhangi bir değer kaybı oluşmayacağını mahkememize bildirmiştir.
Emsal yargıtay içtihatları olayın oluşu ile uyumlu bilirkişi raporuna itibar edilerek hükme esas alınmıştır.
Bilirkişi raporunun ve Bilirkişi raporuna karşı itirazların değerlendirilmesi;
Bilirkişi raporu ve kazanın oluşumu tetkik edildiğinde davacının sevk idaresinde bulunan araca ….. plakalı aracın yandan çarptığı ve ardından ….. plakalı aracın ise arkadan çarptığı anlaşılmıştır.
Dava konusu olayda davacının aracının hem arkadan çarpma nedeniyle hem de yandan çarpma nedeniyle hasar aldığı anlaşılmıştır. Peş peşe meydana gelen olaylar araçta meydana gelen hasarların birbirinden bağımsız olması iki ayrı kaza olarak değerlendirilmiştir.
İlk kazada davacının aracının yan kısımlarında ikinci kazada ise arka kısmındaki parçalarında hasar oluştuğu anlaşılmıştır.
Makine mühendisi bilirkişi tarafından yapılan incelemede arkadan çarpma neticesinde plastik parçaların hasar aldığı ve bu parçaların niteliği itibariyle değer kaybına sebebiyet vermeyeceği hususundaki raporun objektif değer kaybına ilişkin Yargıtay kararları ile uyumlu olduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin bilirkişi raporuna karşı itirazlarında davalı tarafından bile değer kaybının varlığının kabul edildiğini ve ödeme yapıldığını iddiası ve sunulan dekont tetkik edilmiştir. Buna göre dekontun ….. plakalı araç sigortası tarafından yapılan değer kaybı ödemesi olduğu anlaşılmıştır. Dava konusu olayda davalı sigorta şirketi ise ….. plakalı aracın sigorta şirketidir. Mahkememize ikame edilen davanın arkadan çarpmaya ilişkin değer kaybı talebine ilişkin olduğundan ve mahkememizce yapılan kabule göre bu kazadaki hasarların değer kaybı oluşturmayacağı kabul edildiğinden davacı vekilinin rapora karşı itirazlarına itibar edilmemiştir.
Neticeten;
Tüm dosya kapsamı denetime elverişli olarak alınmış bilirkişi raporları, taraf beyanları, birlikte değerlendirildiğinde davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL ilam harcından davacı tarafından yatırılan 80,70 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye ‭99,2‬0 TL harcın davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacı tarafından yargılama nedeniyle sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı tarafından yargılama nedeniyle herhangi bir yargılama gideri sarf edilmediğinden bu hususta KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca hesaplanan 100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-Dava açılmadan önce başvurulan arabuluculuk dava şartı nedeniyle hazineden karşılanmış olan 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin 02/06/2018 Tarihli ve 30439 Sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği m.26/4 hükmü uyarınca davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
7-Karar kesinleştiğinde artan avansın 6100 sayılı HMK m.333 hükmü uyarınca resen yatıran tarafa İADESİNE,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu AÇIK olmak üzere karar verildi, verilen karar hazır bulunan tarafa okunmak suretiyle tefhim edildi. 11/01/2023