Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
GAZİANTEP
2 ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : …..
KARAR NO : …..
HAKİM : …..
KATİP : …..
DAVACI :…..
VEKİLİ : …..
DAVALI : …..
VEKİLİ : …..
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/04/2022
KARAR TARİHİ : 12/04/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13/04/2023
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 26/11/2021 tarihinde davalı sigorta şirketi nezdinde sigortalı bulunan …..plakalı aracın müvekkil sevk ve idaresinde bulunan ….. plakalı araca arkadan çarpması sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, söz konusu kaza nedeniyle müvekkil aracının ağır hasar aldığını ve değer kaybı meydana geldiğini, kazanın oluşumunda müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, ….. plakalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, açıklanan bu nedenlerle şimdilik; 1.000,00 TL değer kaybı tazminatının davalı sigorta şirketinden alınarak müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu….. plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde sigortalı olduğunu, müvekkil şirketin davacı tarafa 2.922,00 TL değer kaybı ödemesi yaptığını ve değer kaybı zararının bulunmadığını, gerekli yerlerden raporların alınması hususunu da belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
1-Taraflarca usulüne uygun olarak ileri sürülen iddia ve savunmalar,
2-Kazaya ilişkin kaza tespit tutanağı,
3-Davalı sigorta şirketi tarafından tanzim edilen ZMSS poliçesi ve hasar dosyası,
4-İlgili kamu kurumlarından celp edilen cevabi yazılar,
5-Dosyada mündemiç kusur ve makine mühendisi bilirkişi raporları,
6-İlgili yasal mevzuat ve yargısal içtihatlar,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası neticesinde araçta meydana gelen değer kaybının tazmini istemine ilişkindir.
Uyuşmazlığa uygulanacak mevzuatın tespitine ilişkin yapılan değerlendirme;
Türk Borçlar Kanunu’nun 49.maddesine göre; ”Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” hükmünü içermektedir.
Karayolları Trafik Kanunu’nun 90’ıncı maddesi “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanunda (…)(2) öngörülen usul ve esaslara tabidir. (Ek cümle:9/6/2021-7327/18 md.) Bu tazminatlardan;
a) Değer kaybı tazminatı, aracın; piyasa değeri, kullanılmışlık düzeyi, hasara uğrayan parçaları ile hasar tutarı dikkate alınarak,…
hesaplanır.Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanunda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır” düzenlemesini içermektedir.
Mahkememizin görevi açısından yapılan değerlendirme;
Yargıtay 17’inci Hukuk Dairesi’nin 2019/6195 Esas, 2020/3056 Karar ve 02/06/2020 tarihli “Dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a maddesi gereği her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlar ticari davalardır. TTK 5/1. maddesi gereği ticari davalara bakmakla görevli mahkeme Asliye Ticaret mahkemeleridir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden itibaren yasanın 5/3. maddesi gereği asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki işbölümü olmaktan çıkmış görev ilişkisi haline gelmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi gereği göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.
Açılan somut davada davalılar arasında zorunlu mali sorumluluk sigortacısı da bulunmaktadır. Sigorta hukuku 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6. kitabında 1401 ve devamı maddelerinde, zorunlu sorumluluk sigortası ise 1483 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu durumda Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlardan olması nedeniyle dava ticari dava olup Asliye Ticaret Mahkemesinin görev alanı içinde olduğundan” şeklindeki ilamı doğrultusunda davayı görme konusunda mahkememizin görevli olduğu tespit edilmiştir.
Yukarıda göreve ilişkin yapılan değerlendirmede davalı sigorta şirketine husumet yöneltildiğinden mahkememizin görevli olduğu açıklanmıştır.
Davalıların sorumluluğu açısından yapılan değerlendirme;
Sigorta sözleşmesi davanın açıldığı tarih itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 1263. maddenin birinci fıkrasında (6102 sayılı TTK, m. 1401); “Sigorta bir akittir ki bununla sigortacı bir prim karşılığında diğer bir kimsenin para ile ölçülebilir bir menfaatini halele uğratan bir tehlikenin (bir rizikonun) meydana gelmesi halinde tazminat vermeyi yahut bir veya birkaç kimsenin hayat müddetleri sebebiyle veya hayatlarında meydana gelen belli bir takım hadiseler dolayısiyle bir para ödemeyi veya sair edalarda bulunmayı üzerine alır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Sigorta sözleşmelerinde sigortacı, sigorta ettirene bir prim karşılığında belirli bir rizikoya karşı koruma sağlamayı üstlenir (Avrupa Sigorta Sözleşmesi Hukuku İlkeleri, m.1:201). Sigorta sözleşmeleri tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 3. maddesinde; araç sahibi, araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik veya satış belgesi düzenlenmiş kişi, işleten ise; araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hâllerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişi olarak tanımlanmış ve ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimsenin de işleten sayılacağı belirtilmiştir. İşleten ile sigorta ettiren kişi de farklı kavramlardır.
İşleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğuna KTK’nın 85. maddesinde yer verilmiş, aynı Kanun’un 91. maddesi ile poliçenin geçerlilik süresinde meydana gelen kaza tarihinde ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın (ZMSSGŞ) A-3. maddesinde, sigortacının poliçede belirtilen aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı 2918 sayılı KTK’ya göre işletene düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceği düzenlenmiştir. KTK’nın 91. maddesi ile işletenlerin 85. maddenin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanması amacıyla mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunlu kılınmıştır.
Dosyada yer alan trafik kaza tespit tutanağından ve davalının mahkememize ibraz etmiş olduğu poliçe tetkik edildiğinde kaza tarihinde aracın ZMSS poliçesi ile sigortalanıp sigortalanmadığı tetkik edildiğinde kaza tarihi itibariyle………..plakalı aracın ZMSS ile davalı tarafından sigortalandığı tespit edilmiştir.
Davalı sigorta şirketlerine dava açılmadan önce yapılan başvuru ve poliçeler;
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesi ile zorunlu mali sorumluk sigortasından faydalanmak isteyen hak sahiplerinin dava yoluna gitmeden önce sigortacıya yazılı başvuru yapması gerektiği düzenlenmiş olmakla birlikte, bu başvuru yapılmadan dava yoluna gidilmesi halinin dahi HMK’nın 115/2. maddesi gereği tamamlanabilir dava şartı olduğu Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları ile kabul edilmektedir. (Y4HD 2021/4498 Esas, 2021/7405 Karar sayılı ilamı)
Dosyada yer alan davalı sigorta şirketinin cevabi yazıları ve davacının dosyaya ibraz ettiği başvuru ile başvuruya ilişkin tebliğ mazbataları tetkik edildiğinde; davacının iş bu davayı açmadan önce davalı sigorta şirketine de başvuru yaparak 2918 sayılı KTK m.97 hükmünde düzenlenmiş olan başvuru şartını yerine getirmiş olduğuna kanaat getirilmiştir.
Arabuluculuk dava şartı bakımından yapılan değerlendirme;
Eldeki dava mutlak ticari dava niteliğinde olup 6102 sayılı TTK m.5/A/1 hükmü uyarınca arabuluculuk dava şartına tabidir. Dosyada bulunan arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanakların tetkiki neticesinde davacı tarafından iş bu dava açılmadan önce davalı bakımından da arabuluculuk dava şartının yerine getirmiş olduğu anlaşılmıştır.
Kusura ilişkin yapılan değerlendirme;
Kusur durumunun tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup hazırlanan 06/08/2022 tarihli raporda özetle;
A) ….. Plakalı Araç Sürücüsünün;
Sürücü idaresinde bulunan aracı ile yola gerekli dikkat ve özeni göstermeden idaresinde bulunan aracı sevk ve idare ettiğini, aracın hızını görüş, hava, trafik ve vasıtanın teknik özelliklerini dikkate alarak tedbir alabilecek bir düzeyle tutması gerekirken bu hususlara dikkat etmediğini, dikkatsiz hareket etmesi ile önünde aynı istikamette kırmızı ışıkta beklemekte olan araca çarptığını, meydana gelen bu kazada özen yükümlülüğüne uygun hareket etmediğinden Karayolları Trafik Kanunu’nun 84/d “Arkadan çarpma” maddesini ihlal ettiğini,
B) ….. Plakalı Araç Sürücüsünün;
Sürücünün meydana gelen bu kazada önlem alabilecek imkanının bulunmadığını, aracın darbe aldığı kısım arka kısımları olduğu anlaşıldığından meydana gelen olayda kusur ihlalinin bulunmadığını mahkememize bildirmiştir.
Kusur bilirkişi raporundaki tespitlerin dosyada bulunan deliller, kaza tespit tutanağı ile uyumlu olduğu ve raporun hüküm kurmaya elverişli olduğuna kanaat getirilmiş ve hükme esas alınmıştır.
Zarara ilişkin yapılan değerlendirme;
Kusur durumu tespit edildikten sonra aracın değer kaybının tespitine geçilmiştir.
Burada hemen belirtmek gerekir ki 09/10/2020 tarihli ve 31269 sayılı resmi gazetede yayınlanan Anayasa Mahkemesi’nin 2019/40 Esas, 2020/40 Karar sayılı ve 17/07/2020 Tarihli kararı ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun m.90 hükmünün birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir. Bu haliyle de artık zarar miktarının hesabı noktasında Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nda yer alan düzenlemelerin esas alınma olanağı kalmamıştır.
Nitekim bu yönde Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 2020/1843 Esas, 2020/1278 Karar sayılı ve 04/12/2020 Tarihli ilamında “…2918 Sayılı Yasanın Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonraki son hali “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindedir. Anayasa Mahkemesi İptal kararından sonra genel şartlar ile ekindeki formüllere göre yapılan tazminat hesabının yasal dayanağı kalmamıştır. Bu durumda Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatları dikkate alınarak kaza tarihindeki serbest piyasa koşullarına göre vasıtanın kazadan önceki rayici ile onarım sonrası değeri arasındaki farkın araç değer kaybı olarak belirlenmesi gerekir…” denilmektedir.
Genel şartların uygulanma olanağı bulunmadığından burada zarar miktarının tespiti noktasında genel şartlardan önce mevcut olan uygulamanın esas alınması gerekecektir. Buna ilişkin olarak benzer bir uyuşmazlıkta Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/7769 Esas, 2016/11925 Karar sayılı ve 26/12/2016 Tarihli ilamında “…Araçta meydana gelen değer kaybının; aracın serbest piyasa koşullarına göre kaza tarihi itibariyle hasarsız haldeki ikinci el rayiç değeri ile aracın yaşı, özellikleri, hasar miktarı ve hasarlı kısımların özelliği dikkate alınarak kazadan sonraki hasarlı halinin rayiç değeri tespit edilip bu iki miktar arasındaki azalmaya (farka) göre hesaplanması gerekir…” denilmektedir.
Kazanın meydana geldiği tarihte KTK madde 90 yürürlükte olmadığı için KTK madde 90’ın yeni hali ile paralel Yargıtay içtihatları esas alınmıştır.
Dolayısıyla eldeki uyuşmazlıkta da bu yönde değerlendirme yapmak gerekecektir.
Bu bağlamda dosyada yer alan 26/10/2022 tarihli makine mühendisi bilirkişi raporunda özetle;
A) Davacının ….. Plaka Sayılı Aracında Meydana Gelen Değer Kaybı Açısından;
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararları doğrultusunda, aracın marka, model, yaş, kilometre, hasar geçmişi, hasar gören parçalar ve orijinal/eşdeğer/muadil parçalarla değiştirilmiş olması ve piyasa araştırmaları birlikte değerlendirildiğinde araçta meydana gelen değer kaybının 5.500,00 TL olduğunu, davacıya değer kaybı olarak 21/04/2022 tarihinde 2.922,00 TL ödeme yapıldığına dair beyan mevcut olduğunu, ödemeye ilişkin belge sunulmamış olduğunu,
B) Sigorta Poliçesi Kapsam Ve Teminat Limiti Açısından;
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları m.2/a hükmünce değer kaybı poliçe kapsamı dahilindeki maddi zararlardan olduğunu, davacıya ödenen tutarlar toplamının 39.798,61 TL olduğunu, davalı sigorta şirketinin teminat limiti olan 43.000,00 TL’den kalan ek sorumluluğunun 3.201,39 TL olacağını, 21/04/2022 tarihli 2.922,00 TL ödemenin dava tarihi olan 29/04/2022 tarihindeki adi kanuni faiz ile değerinin 2.927,76 TL olduğunu, değer kaybından dava tarihi itibarı ile davacının bakiye alacağının 2.572,24 TL olacağını, bakiye değer kaybı alacağı olan 2.572,24 TL’nin davalının teminat limitleri dahilinde olacağını mahkememize bildirmiştir.
Emsal yargıtay içtihatları olayın oluşu ile uyumlu bilirkişi raporuna itibar edilerek hükme esas alınmıştır.
Gerçek zararın belirlenmesine ve yapılan indirimlere ilişkin değerlendirme;
Yerleşmiş yargısal içtihatlar ve objektif değer kaybı esas alındığında araçtaki değer kaybının 5.500,00 TL olduğu tespit edilmiş, dava tarihinden önce davalı sigorta şirketi tarafından ise 2.922,00 TL ödeme yapıldığı anlaşılmıştır.
Hesaplanan bu bedel üzerinden, davacının kusuru bulunmadığından kusur indirimi yapılmamış, yapılan ödeme düşülmüş başkaca indirim sebebi olmadığından sonuç tazminatın belirlenmesi gerekmektedir.
Nitekim Yargıtay 4’üncü Hukuk Dairesi’nin 2021/3581 Esas ve 2022/565 Karar sayılı benzer yöndeki;
“Tazminatın kapsamını belirleme biçimi ve tazminattan yapılacak indirimler ve sıralaması TBK 51 ve 52. (818 Sayılı BK 43-44 mad) maddelerinde düzenlenmiştir. TBK 51. maddesine(BK 43. mad.) göre hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak tazminatı belirleyecektir.Hakim tarafların kusur durumunu dikkate alarak tazminatın kapsamını belirledikten sonra Yargıtay kararlarında yerleşmiş olduğu üzere tazminattan müterafik kusur indirimi yapılarak nihai zarar ve ödenmesi gereken tazminat belirlenecek, son olarak da davadan önce yapılan ödemenin güncellenen değeri düşülecektir. İlgili kanun maddeleri incelendiğinde,davalı tarfından yapılan ödemeler tazminatı belirlemede bir indirim nedeni olarak gösterilmediği gibi, Yargıtay uygulamaları ile artık yerleşik hale geldiği üzere borcu söndüren bir nitelik taşımaktadır.” içtihadı ile gerçek zararının nasıl belirleneceğinin bahsedilen şekilde olacağını bildirmiştir.
Bilirkişi tarafından değer kaybına ilişkin faiz yürütülerek bakiye miktar hesaplanmışsa da bu hesaplama hatalıdır. Fakat taraflarca bu hesaplamaya itiraz edilmediğinden taraflar açısından usuli kazanılmış hak olduğu değerlendirilmiştir.
Davalının sorumluluğu belirlenen 5.500,00 TL tazminattan ödeme miktarı olan 2.922,00 TL’nin düşülmesi suretiyle 2.578,00 TL’dir.
Bedel artırım talebi açısından değerlendirme;
Davacının dava dilekçesinde davanın açıkça belirsiz alacak davası olduğu belirtilmediğinden dava kısmi alacak davası olarak değerlendirilmiştir. (Emsal karar için bknz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2021/9-485 Esas ve 2021/971 Karar sayılı ilamı)
Davacı vekili mahkememize ibraz etmiş olduğu ıslah dilekçesi dava değerini 2.572,24 TL’ye yükseltmiş, ıslah dilekçesi davalı tarafa tebliğ edilmiştir.
Faiz başlangıcı yönünden yapılan değerlendirme;
Davacının iş bu davayı açmadan önce davalı sigorta şirketlerine yaptığı başvuru tarihi 08/04/2022 tarihidir. Bu noktada 2918 sayılı KTK m.99/1 hükmünde “Sigortacılar, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” denilmektedir. Bu haliyle davalının temerrüde düşme tarihi 20/04/2022 tarihidir.
Fakat davacı vekili tarafından dava açılırken dava tarihinden itibaren faiz talep edildiğinden taleple bağlı kalınarak faiz başlangıç tarihi belirlenmiştir. Islah edilen miktar bakımından ise ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmiştir.
Neticeten;
Tüm dosya kapsamı denetime elverişli olarak alınmış bilirkişi raporları, taraf beyanları, birlikte değerlendirildiğinde davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile; Taleple bağlı kalınarak 2.572,24 TL değer kaybı tazminatının, taleple bağlı kalınarak 1.000,00 TL’sinin dava tarihinden, bakiye kısmının ise ıslah tarihi olan 24/11/2022 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
2-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca davanın kabul edilen değeri olan 2.572,24 TL üzerinden alınması gereken 175,70 TL ilam harcından davacı tarafından yatırılan 80,70 TL peşin harç ve 26,85 TL ıslah harcının toplamı olan 107,55 TL’nin mahsubu ile bakiye 68,15 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL peşin harç ve 26,85 TL ıslah harcı harcının toplamı olan 107,55 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yargılama nedeniyle sarf edilen 1.275,25 TL posta, tebligat ve bilirkişi ücretinden oranlama yapılmaksızın oluşan yargılama gideri, 80,70 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 1.355,95 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davalı tarafından yargılama nedeniyle herhangi bir yargılama gideri sarf edilmediğinden bu hususta KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca hesaplanan 2.572,24 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Dava açılmadan önce başvurulan arabuluculuk dava şartı nedeniyle hazineden karşılanmış olan 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin 02/06/2018 Tarihli ve 30439 Sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği m.26/4 hükmü uyarınca davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
8-Karar kesinleştiğinde artan avansın 6100 sayılı HMK m.333 hükmü uyarınca resen yatıran tarafa İADESİNE,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ dava değeri miktar itibariyle KESİN olmak üzere karar verildi, verilen karar hazır bulunanlara okunmak suretiyle tefhim edildi. 12/04/2023