Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/372 E. 2023/25 K. 11.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
GAZİANTEP
2 ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : …..
KARAR NO : …..

HAKİM : …..
KATİP : …..

DAVACI : …..
VEKİLİ : …..
DAVALI :…..

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 26/04/2022
KARAR TARİHİ : 11/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 23/11/2019 tarihinde davalı sigorta şirketi nezdinde sigortalı olan ….. plakalı araç ile ….. plakalı araç arasında meydana gelen kaza neticesinde ….. plakalı araçta yolcu olarak bulunan müvekkilin ağır şekilde yaralandığını, bu yaralanma sonucunda tedavi gördüğünü, söz konusu kazaya….. plakalı araç sürücüsünün sebebiyet verdiğini, kazanın oluşumunda müvekkilinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, tüm bu nedenlerle şimdilik 1,00 TL’lik geçici iş göremezlik tazminatının davalı sigorta şirketinden alınarak müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı tarafa usulüne uygun olarak dava dilekçesi ve tensip zaptı tebliğ edilmiş olup davalı taraf süresi içerisinde davaya cevap vermemiştir. Cevap dilekçesi verilmemesi nedeniyle HMK 128 delaletiyle davacının ileri sürdüğü bütün vakıalar davalı tarafından inkar edilmiş sayılmıştır.

DELİLLER:

1-Tarafların usulünce ileri sürmüş oldukları iddia ve savunmaları,
2-Kazaya ilişkin soruşturma dosyası ve kaza tespit tutanağı,
3-Davalı sigorta şirketi tarafından tanzim edilen ZMSS poliçesi ve hasar dosyası,

4-İlgili kamu kurumlarından celp edilen cevabi yazılar,
5-Dosyada mündemiç kusur ve aktüerya bilirkişi raporları,
6-İlgili yasal mevzuat ve yargısal içtihatlar,
7-Gaziantep 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….. Esas ve ….. Karar sayılı dosyası,
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLER, TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) talebine ilişkindir.
Mahkememizin görevi açısından yapılan değerlendirme;
Yargıtay 17’inci Hukuk Dairesi’nin 2019/6195 Esas, 2020/3056 Karar ve 02/06/2020 tarihli “Dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a maddesi gereği her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlar ticari davalardır. TTK 5/1. maddesi gereği ticari davalara bakmakla görevli mahkeme Asliye Ticaret mahkemeleridir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden itibaren yasanın 5/3. maddesi gereği asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki işbölümü olmaktan çıkmış görev ilişkisi haline gelmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi gereği göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.
Açılan somut davada davalılar arasında zorunlu mali sorumluluk sigortacısı da bulunmaktadır. Sigorta hukuku 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6. kitabında 1401 ve devamı maddelerinde, zorunlu sorumluluk sigortası ise 1483 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu durumda Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlardan olması nedeniyle dava ticari dava olup Asliye Ticaret Mahkemesinin görev alanı içinde olduğundan” şeklindeki ilamı doğrultusunda davayı görme konusunda mahkememizin görevli olduğu tespit edilmiştir.
Davalının sorumluluğu açısından yapılan değerlendirme;
Sigorta sözleşmesi davanın açıldığı tarih itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 1263. maddenin birinci fıkrasında (6102 sayılı TTK, m. 1401); “Sigorta bir akittir ki bununla sigortacı bir prim karşılığında diğer bir kimsenin para ile ölçülebilir bir menfaatini halele uğratan bir tehlikenin (bir rizikonun) meydana gelmesi halinde tazminat vermeyi yahut bir veya birkaç kimsenin hayat müddetleri sebebiyle veya hayatlarında meydana gelen belli bir takım hadiseler dolayısiyle bir para ödemeyi veya sair edalarda bulunmayı üzerine alır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Sigorta sözleşmelerinde sigortacı, sigorta ettirene bir prim karşılığında belirli bir rizikoya karşı koruma sağlamayı üstlenir (Avrupa Sigorta Sözleşmesi Hukuku İlkeleri, m.1:201). Sigorta sözleşmeleri tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 3. maddesinde; araç sahibi, araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik veya satış belgesi düzenlenmiş kişi, işleten ise; araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hâllerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişi olarak tanımlanmış ve ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimsenin de işleten sayılacağı belirtilmiştir. İşleten ile sigorta ettiren kişi de farklı kavramlardır.
İşleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğuna KTK’nın 85. maddesinde yer verilmiş, aynı Kanun’un 91. maddesi ile poliçenin geçerlilik süresinde meydana gelen kaza tarihinde ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın (ZMSSGŞ) A-3. maddesinde, sigortacının poliçede belirtilen aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı 2918 sayılı KTK’ya göre işletene düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceği düzenlenmiştir. KTK’nın 91. maddesi ile işletenlerin 85. maddenin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanması amacıyla mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunlu kılınmıştır.
KTK’nın 20/d maddesinde; tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerinin, satış ve devri yapılacak araçtan dolayı motorlu taşıtlar vergisi, gecikme faizi, gecikme zammı, vergi cezası ve trafik idari para cezası borcu bulunmadığının tespit edilmesi ve taşıt üzerinde satış ve/veya devri kısıtlayıcı herhangi bir tedbir veya kayıt bulunmaması hâlinde, araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi veya trafik tescil kayıtları esas alınarak noterler tarafından yapılacağı ve noterce yapılmayan her çeşit satış ve devrin geçersiz olduğu hükme bağlanmış; 24. madde ile de araç muayene raporu tanzim edilebilmesi için araç tescil belgesi veya sahiplik belgesi ile zorunlu sorumluluk sigortalarının ibrazını zorunlu kılmış ve tescil belgesi için gerekli esasları Yönetmelik ile düzenlemiştir.
Sigorta sözleşmesinin verilmesi ve işletenin değişmesi hâlinde yapılacak işlemler KTK’nın 94. maddesinde “Sigortalı aracı işletenlerin değişmesi halinde, devreden kişi 15 gün içinde sigortacıya durumu bildirmek zorundadır. Sigortacı sigorta sözleşmesini durumun kendisine tebliği tarihinden itibaren on beş gün içinde feshedebilir. Sigorta fesih tarihinden on beş gün sonrasına kadar geçerlidir.” şeklinde sıralanmış olup, bu madde hükmüne uymayanların para cezası ile cezalandırılacağı belirtilmiştir. Tazminatın azaltılması veya kaldırılması sonucunu doğuran hâller ise 95. maddede hüküm altına alınmış ve sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan, tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran hâllerin zarar görene karşı ileri sürülemeyeceği ve ödemede bulunan sigortacının, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurabileceği kuralı getirilmiştir.
Kanun’daki düzenlemelere paralel olarak ZMMSGŞ’de de sigorta ettirene birtakım yükümlülükler yüklenmiştir. Poliçenin geçerli olduğu ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan ZMMSGŞ’nin C-3 ve C-4. maddelerinde; sigorta ettirenin sözleşmeden sonra rizikoyu ağırlaştırıcı mahiyette meydana gelecek değişiklikleri durumu öğrenir öğrenmez en geç sekiz gün içinde sigortacıya ihbarla yükümlü olduğu, sigorta sözleşmesinin, sözleşmeye taraf olan araç işletenini takip edeceği, sözleşme süresi içinde işletenin değişmesi hâlinde sigorta sözleşmesinin, işletenin değiştiği tarihten itibaren on gün süresince herhangi bir işleme gerek kalmaksızın ve prim ödenmeksizin yeni işleten için de geçerli olacağı; C-9 . maddesi uyarınca ise genel şartlara ve varsa bunlara ilişkin klozlara aykırı düşmemek ve sigortalı aleyhine olmamak koşulu ile özel şartlar konulabileceği belirtilmiştir.
6762 sayılı TTK’nın 1301. maddesinde düzenlenen halefiyet kuralı gereğince; Sigortacı sigorta bedelini ödedikten sonra sigorta ettiren yerine geçer. Sigorta ettiren kimsenin meydana gelen zarardan dolayı üçüncü şahıslara karşı sahip olduğu dava hakkı tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya geçer. Sigorta ettiren bu hüküm gereğince sigortacıya intikal eden haklarını ihlal edecek davranışlarından ötürü sigortacıya karşı sorumludur. Sigortacı zararın bir kısmını tazmin etmiş ise, sigorta ettiren kimse kalan kısmından dolayı üçüncü şahıslara karşı sahip olduğu müracaat hakkını korur. 6762 sayılı TTK’nın 1303. maddesine göre; sigorta sözleşmesinin geçerli olduğu süre içinde sigorta edilen malın sahibi herhangi bir nedenle değişmişse, sözleşmede aksine hüküm olmadıkça sigortadan doğan hak ve borçlar o malın rizikosu kendisine ait olduğu tarihten itibaren yeni sahibine intikal eder. Sigortacı sigorta priminden dolayı evvelki malike müracaat edebilir.
Görüldüğü gibi, 6762 sayılı TTK’nın 1303. maddesindeki hükmün aksine, 2918 sayılı KTK’nın 94. ve ZMMSGŞ’nin C.9. uyarınca araç işleteninin devri on beş gün içinde sigortacıya bildirmesi gerekmektedir. Sigortacının sigorta sözleşmesini yeni işletenle devam ettirip ettirmemek konusunda takdir hakkı vardır. Yani araç işleteninin değişmesi hâlinde sigortacıya sadece fesih imkânı getirilmiştir. Bu nedenle KTK’nın 94. maddesi uyarınca gerekli ihbarı sigortacıya yapıp sigorta sözleşmesinin iptali imkânını sigortacıya vermediği sürece, aracı takip eden sigorta poliçesi geçerlidir ve poliçenin tarafları arasındaki yükümlülükler devam eder. Ancak, işleten değişikliği bir zeyilname ile belirlenmiş ise bundan sonra oluşan rizikolardan ötürü sigortacı akidine rücu edemez.
Somut olaya gelindiğinde; kaza tarihi 23/11/2019 tarihidir. Kazaya kusuru ile sebebiyet veren ….. plakalı araç ise kazadan 1 gün önce tarihi olan 22/11/2019 tarihinde noter kanalıyla satılmış ve satış tescil edilmiştir.
….. plakalı araç, devirden önce davalı tarafından sigortalı olduğu SBGM yazı cevabından da anlaşılmaktadır. İlgili poliçe 07/12/2019 tarihinde satış nedeniyle iptal edilmiştir.
Bu durumda kaza tarihi olan 23/11/2019 tarihinden sonra iptal edilen sigorta poliçeden dolayı davalının KTK 94 ve ZMMSGŞ’nin C.9. Uyarınca devirden sonraki 15 gün içerisinde kazanın meydana gelmesi nazara alınarak tazminattan sorumlu olduğu kanaatine varılmıştır.
Nitekim benzer bir uyuşmazlığa ilişkin Yargıtay 4’üncü Hukuk Dairesi’nin 2021/8341 Esas ve 2022/1644 Karar sayılı ilamında da; “Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine; özellikle, 2918 sayılı KTK’nın 94. maddesi gereği, ZMSS poliçesinin iptalinden sonraki 15 gün boyunca trafik sigortacısının sorumluluğunun devam ettiği, davalının poliçe iptalinden (08/03/2016) sonraki 15 günlük süre içinde (18/03/2016’da) davaya konu kazanın gerçekleştiği dikkate alındığında, davalının zarardan sorumlu olduğuna ilişkin kabulde bir usulsüzlük bulunmaması” denilmiştir.
Dosyada yer alan trafik kaza tespit tutanağından ve Gaziantep 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne ibraz edilen poliçe tetkik edildiğinde kaza tarihinde aracın ZMSS poliçesi ile sigortalanıp sigortalanmadığı tetkik edildiğinde kaza tarihi itibariyle ….. plakalı aracın ZMSS ile davalı sigorta şirketi tarafından sigortalandığı tespit edilmiştir.
Davalı sigorta şirketlerine dava açılmadan önce yapılan başvuru ve poliçeler;
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesi ile zorunlu mali sorumluk sigortasından faydalanmak isteyen hak sahiplerinin dava yoluna gitmeden önce sigortacıya yazılı başvuru yapması gerektiği düzenlenmiş olmakla birlikte, bu başvuru yapılmadan dava yoluna gidilmesi halinin dahi HMK’nın 115/2. maddesi gereği tamamlanabilir dava şartı olduğu Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları ile kabul edilmektedir. (Y4HD 2021/4498 Esas, 2021/7405 Karar sayılı ilamı)
Dosyada yer alan davalı sigorta şirketinin cevabi yazıları ve davacının dosyaya ibraz ettiği başvuru ile başvuruya ilişkin tebliğ mazbataları tetkik edildiğinde; davacının iş bu davayı açmadan önce davalı sigorta şirketine 19/01/2021 tarihinde başvuru yaparak, 2918 sayılı KTK m.97 hükmünde düzenlenmiş olan başvuru şartını yerine getirmiş olduğuna kanaat getirilmiştir.
Arabuluculuk dava şartı bakımından yapılan değerlendirme;
Eldeki dava mutlak ticari dava niteliğinde olup 6102 sayılı TTK m.5/A/1 hükmü uyarınca arabuluculuk dava şartına tabidir. Dosyada bulunan arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanakların tetkiki neticesinde davacı tarafından iş bu dava açılmadan önce davalı bakımından da arabuluculuk dava şartının yerine getirmiş olduğu anlaşılmıştır.
Davacıya kaza nedeniyle herhangi bir gelir bağlanıp bağlanmadığı yönünden yapılan tespit;
SGK’ya müzekkere yazılmış olup, SGK yazı cevabında davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığı görülmüştür.
Kusur yönünden yapılan değerlendirme;
Mahkememizin ara kararı uyarınca bilirkişi tarafından hazırlanan 31/07/2022 tarihli kusur raporunda özetle;
A)….. Plakalı Araç Sürücüsünün;
Gündüz vakti trafik akımının iki yönlü geliş – gidiş olarak işlediği D 400 nolu karayolu üzerinden Gaziantep istikametine giderken olay yeri olan kavşak alanından sol tarafı Sekili Mahallesine dönüşüne başlamadan gerekli ışıklı işaretini vererek seyir şeridinin soluna yanaşması, karşı yön yol bölümünden gelen taşıt trafiğini kontrol ederek var ise araçların yaklaşma hızlarını da değerlendirip uygun zamanda dönüşünü yapması gerekirken, aksine davrandığını, meydana gelen olayda sürücü kusurlarının tespiti ve asli kusurlu sayılmayı gerektiren hususların sıralandığı K.T.Kanununun 84/f “Araç sürücüleri trafik kazalarında doğrultu değiştirme manevralarını yanlış yapma hallerinde asli kusurlu sayılırlar” maddesine aykırı davrandığını, meydana gelen olayda “ağır ihlal ve ihmalinin” olduğunu,

B) …..Plakalı Araç Sürücüsünün;
Gündüz vakti seyir yönüne görüş mesafesinde açık düz ve eğimsiz trafik akımının iki yönlü geliş gidiş olarak işlediği ve erişim hızının yüksek olduğu D 400 nolu şehirlerarası karayolu üzerinden Şanlıurfa istikametine giderken olay yerine geldiğinde aracının ön kısmı ile karşı istikametinden gelmekte iken yaktın mesafeden seyir yönünü kapatacak şekilde Sekili Mahallesine dönüş yapmak isteyen sürücü ….. …..’ın sevkindeki aracın sağ yan kısmı ile kendi seyir şeridi üzerinde çarpışması şeklinde meydana gelen olayda etken hatalı davranışının bulunmadığını, mahkememize bildirmiştir.
6098 sayılı TBK’nun 74’üncü maddesi gereği hakim kusur oranını belirlemede tam bağımsız ve yetkili kılınmıştır.
Denetime elverişli kusur bilirkişi raporunda kazanın gerçekleşme şeklinin doğru bir şekilde irdelendiği, kaza tespit tutanağı ile bilirkişi raporunun, Gaziantep 3. Asliye Ticaret Mahkemesince alınan bilirkişi raporu ile uyumlu olduğu ve bu haliyle de raporun denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğuna kanaat getirilmiş ve davacının olayın oluşumunda kusursuz olduğu, davalı tarafından sigortalanmış araç sürücüsünün ise %100 kusurlu olduğu kanaati ile hükme esas alınmıştır.
Maluliyet yönünden yapılan değerlendirme;
Kusura ilişkin tespit yapıldıktan sonra dosya maluliyet bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir. Burada davacının maluliyeti tespit edilirken öncelikle hangi yönetmeliği uygulanacağının belirlenmesi gerekmektedir.
Bu noktada alınacak maluliyet raporlarında uygulanacak yönetmeliğin tespitine ilişkin olarak; Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2020/7120 Esas, 2021/2627 Karar sayılı ve 11/03/2021 Tarihli ilamında “…2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkindir.
Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013-01.06.2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir…” denilmektedir. Görüldüğü üzere uygulanacak yönetmeliği tespiti noktasında kaza tarihinin baz alınması gerekmektedir.
Yine mahkememizin ara kararı uyarınca hazırlanan 25/08/2022 tarihli maluliyet raporunda özetle;
Davacı ….. ….. 23/11/2019 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasında oluşan yaralanmasına yönelik;
Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik kullanılarak hesaplanan kişinin özürülük oranını %3(üç) olduğunu,
Tıbbi iyileşme ve rehabilitasyon süresi dikkate alındığında 6(altı) ay süre sile geçici iş göremezliğe neden olduğunu,
İyileşme dönemi içerisinde 6(altı) hafta tüm gün bakıcı ihtiyacı olduğunu mahkememize bildirmişlerdir.
Kazanın gerçekleştiği tarihteki yürürlükte olan yönetmeliğe göre alınan ve kaza neticesinde meydana gelen arazları doğru şekilde tespit eden, Gaziantep 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/59 Esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporu ve gerekçeli kararda kabul edilen maluliyet oranı uyumlu olduğu görülmüş ve bilirkişi raporu hükme esas alınmıştır.
Talep edilebilecek tazminat miktarının belirlenmesi yönünden yapılan değerlendirme;
Burada davacının talep edebileceği tazminat miktarının belirlenmesi noktasında baz alınacak yaşam tablosu ve uygulanacak hesaplama yönteminin de ayrıca irdelenmesi gerekmektedir. Bu noktada benzer bir uyuşmazlığa ilişkin olarak Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 2019/1290 Esas, 2021/751 Karar sayılı ve 21/05/2021 Tarihli ilamında “…Mahkemece yapılacak iş, bilirkişi kuruluna anılan yönetmelik çerçevesinde yeni bir maluliyet raporu tanzim ettirdikten sonra, davacının muhtemel yaşam süresinin TRH 2010 yaşam tablosuna göre belirlenerek, hesaplamalarda progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi suretiyle tazminatın hesaplanması için yeni bir aktüerya raporu almaktan ibaret olup…” denilmektedir.
Dosya hesaplama yapılmak üzere aktüerya bilirkişisine tevdi edildiği, bilirkişi hazırlamış olduğu 22/09/2022 tarihli raporda özetle;
23/11/2019 tarihinde meydana gelen olay nedeniyle, davacının talebi ile davalının sorumluluğunun nihai takdiri yüksek mahkemelerine ait olmak üzere, dava dilekçesi ile talep edilan davacının 6 ay geçici iş göremezlik süresi içerisindeki maddi tazminatı kusur indirimsiz;
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi ve 4. Hukuk Dairesi’nin Güncel Uygulamaları Kapsamında TRH-2010 Erkek/Kadın Türkiye Hayat Tablosu ve “Prograsif rant %10 arttırım %10 indirim yöntemine” göre yapılan hesahlamanın;
Geçici iş göremezlik tazminatının 13.562,12 TL olduğunu,
Davacı taraf için hesaplanan geçici iş göremezlik tazminat tutarından mahsup edilecek herhangi bir ödemeye rastlanılmadığını mahkememize bildirmiştir.
Yukarıda zikredilen güncel Yargıtay içtihatları nazara alınarak hazırlanan bilirkişi raporunun TRH 2010 Ulusal Yaşam Tablosu ve prograsif rant usulüne göre ve teknik faizsiz hesaplama ile yapılan belirlemeleri hükme esas alınmıştır.
Hatır taşıması bakımından yapılan değerlendirme;
Ayrıca bu noktada hatır taşıması ancak davacının yolcu olarak bulunduğu aracın sigortacısı bakımından gündeme gelebilecektir. Benzer bir uyuşmazlığa ilişkin olarak Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/3454 Esas, 2019/224 Karar sayılı ve 16/01/2019 Tarihli ilamında “…3-Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Hatır taşımaları bir menfaat karşılığı olmadığından, bu gibi taşımalarda BK.nun 43. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmakta ise de bu indirimin yapılabilmesi için davalının savunmasında bu hususu ileri sürmesi icap eder. Davalı sürücü …’nun bu yönde bir savunması olmamasına rağmen mahkemece sürücü yönünden de resen hatır taşıması indirimi yapılması isabetli değilir…” denilmektedir.
İlam metninden de açıkça anlaşıldığı üzere hatır taşıması savunması defi niteliğinde olup süresi içerisinde verilen cevap dilekçesinde usulünce ileri sürülmedikçe mahkemece resen nazara alınamayacaktır. Dosyaya bakıldığı zaman davalı taraf 6100 sayılı HMK m.317/2 hükmünde düzenlenen yasal cevap süresi içerisinde cevap dilekçesi ibraz etmemiş ve hatır taşıması indirimi yapılması gerektiği yönünde savunmada bulunmamıştır.
Bu haliyle davalı sigorta vekilinin hatır taşıması def’inde bulunmamış olduğundan hatır taşıması bakımından değerlendirme yapılmamıştır.
Bunun yanında hatır taşımasının ancak taşınanın bulunduğu araç bakımından ileri sürülebileceği dikkate alındığında; davalı açısından davacının yolcu olması ve davalının taşıyan araç sigortası olmadığı için hatır taşıması indirimini gerektirecek bir durumun bulunmadığı değerlendirilmiştir.

Bedel artırım talebi açısından değerlendirme;
Davacının dava dilekçesinde davanın açıkça belirsiz alacak davası olduğu belirtildiğinden dava belirsiz alacak davası olarak değerlendirilmiştir. (Emsal karar için bknz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2021/9-485 Esas ve 2021/971 Karar sayılı ilamı)
Davacı vekili 08/11/2022 havale tarihli değer arttırım dilekçesi sunmuş olup, değer arttırım dilekçesi davalı tarafa tebliğ edilmiştir.
Davacı davasını ikame ederken 1,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı talep etmiştir. Değer artırım dilekçesi ile geçici iş göremezlik tazminatını 13.562,12 TL’ye artırmıştır.
Faiz başlangıcı yönünden yapılan değerlendirme;
Davacının iş bu davaya açmadan önce davalı sigorta şirketine yaptığı başvurulara ilişkin tebliğ mazbataları tetkik edildiğinde başvuru dilekçesinin davalıya 19/01/2021 tarihinde ulaşmış olduğu görülmektedir. Bu noktada 2918 sayılı KTK m.99/1 hükmünde “Sigortacılar, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” denilmektedir. Bu haliyle davalının temerrüde düşme tarihi 29/01/2021 tarihidir.
Neticeten;
Tüm dosya kapsamı denetime elverişli olarak alınmış bilirkişi raporları, taraf beyanları, birlikte değerlendirildiğinde davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile; 13.562,12 TL geçici işgöremezlik tazminatının davalının temerrüt tarihi olan 29.01.2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
2-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca davanın kabul edilen değeri olan 13.562,12 TL üzerinden alınması gereken 926,42 TL ilam harcından davacı tarafından yatırılan 80,70 TL peşin harç ve 46,32 TL değer arttırım harcının toplamı olan 127,02‬ TL’nin mahsubu ile bakiye 799,40 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL peşin harç ve 46,32 TL değer arttırım harcının toplamı olan 127,02 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yargılama nedeniyle sarf edilen ‭3.079,75‬ TL posta, tebligat ve bilirkişi ücretinden oranlama yapılmaksızın oluşan yargılama gideri ile 80,70 TL başvurma harcı olmak üzere toplam ‭3.160,45‬ TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davalı tarafından yargılama nedeniyle herhangi bir yargılama gideri sarf edilmediğinden bu hususta KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Arabuluculuk ücreti bakımından Gaziantep 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/59 Esas ve 2022/175 Karar sayılı kararı ile hüküm kurulduğundan mükerrerlik olmaması için KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
8-Karar kesinleştiğinde artan avansın 6100 sayılı HMK m.333 hükmü uyarınca resen yatıran tarafa İADESİNE,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalılar vekilinin yokluğunda dava değeri miktar itibarı ile KESİN olmak üzere karar verildi, verilen karar hazır bulunanlara okunmak suretiyle tefhim edildi.11/01/2023