Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/162 E. 2023/46 K. 18.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
GAZİANTEP
2 ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : ….
KARAR NO : ….

HAKİM : ….
KATİP : ….

DAVACI :….
VEKİLİ : ….
DAVALI ….
VEKİLİ : ….

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/02/2022
KARAR TARİHİ : 18/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 21/02/2020 tarihinde davalı sigorta şirketi nezdinde sigortalı bulunan …. plakalı araç ile müvekkile ait…. plakalı aracın çarpışması sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza neticesinde müvekkilin aracının tanınmaz hale geldiğini, meydana gelen kazada …. plakalı aracın asli ve tam kusurlu olduğunu, açıklanan bu nedenlerle; şimdilik 100,00 TL hasar tazminatının davalı sigorta şirketinden alınarak müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu …. plakalı aracın müvekkil şirket nezdinde sigortalı olduğunu, öncelikle davanın belirsiz alacak olarak ikame edilmesinin usul hukuku kurallarına aykırı olduğunu, davaya konu taleplerin zaman aşımına uğradığını, müvekkil şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, müvekkil şirket sigortalısının meydana gelen kazada kusurunun bulunmadığını, davacının müterafik kusurunun bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerektiğini, gerekli yerlerden raporların alınması hususunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
1-Taraflarca usulüne uygun olarak ileri sürülen iddia ve savunmalar,
2-Kazaya ilişkin kaza tespit tutanağı,
3-Davalı sigorta şirketi tarafından tanzim edilen ZMSS poliçesi ve hasar dosyası,
4-İlgili kamu kurumlarından celp edilen cevabi yazılar,
5-Dosyada mündemiç kusur ve makine mühendisi bilirkişi raporları,
6-İlgili yasal mevzuat ve yargısal içtihatlar,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası neticesinde araçta meydana gelen değer kaybının tazmini istemine ilişkindir.
Uyuşmazlığa uygulanacak mevzuatın tespitine ilişkin yapılan değerlendirme;
Türk Borçlar Kanunu’nun 49.maddesine göre; ”Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” hükmünü içermektedir.
Karayolları Trafik Kanunu’nun 90’ıncı maddesi “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanunda (…)(2) öngörülen usul ve esaslara tabidir. (Ek cümle:9/6/2021-7327/18 md.) Bu tazminatlardan;
a) Değer kaybı tazminatı, aracın; piyasa değeri, kullanılmışlık düzeyi, hasara uğrayan parçaları ile hasar tutarı dikkate alınarak,…
hesaplanır.Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanunda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır” düzenlemesini içermektedir.
Hasar bedeli tazminatı bakımından yapılan değerlendirme;
Motorlu aracın işletilmesi sırasında meydana gelen zararlardan dolayı sorumluluk zarar görenin uğradığı gerçek zarar ile sınırlıdır. BK’nun 42. (6102 sayılı Kanun 50. Md.) 6762 sayılı TTK’nın 1283. ( 6102 sayılı TTK’nın 1427 vd ) maddeleri gereğince sigortacı, sigorta ettiren veya sigortadan yararlananın uğradığı gerçek zararı tazminle yükümlü olup motorlu aracın neden olduğu zarar nedeniyle meydana gelen gerçek zarar giderilmelidir.
Gerçek zarar, zarar gören şeyin eski hale getirilebilmesi için gereken onarım ve işçilik giderlerini kapsar. Sigorta şirketi gerçek zarardan sorumlu olup araç hiç tamir edilmemiş olsaydı dahi zarar gören kişinin gerçek zararına göre tazminat miktarı hesaplanması gerekmektedir. Zira, zarar görenin çıkma ve eşdeğer parçalarla aracı tamir etmesi beklenemeyeceği gibi gerçek zarar ancak aracın onarımında tamamen orijinal parçalar kullanılmak suretiyle karşılanır. ( Yargıtay 17 HDB’nın 15.12.2011 tarih 2011/4075 E. 2011/12321 K., 28.03.2016 tarih 2015/17481 E. 2016/3833 K., 04.04.2016 tarih 2015/14700 E. 2016/4229 K., 17.03.2014 tarih 2014/4531 E. 2014/3704 K. Sayılı ilamları )
Mahkememizin görevi açısından yapılan değerlendirme;
Yargıtay 17’inci Hukuk Dairesi’nin 2019/6195 Esas, 2020/3056 Karar ve 02/06/2020 tarihli “Dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a maddesi gereği her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlar ticari davalardır. TTK 5/1. maddesi gereği ticari davalara bakmakla görevli mahkeme Asliye Ticaret mahkemeleridir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden itibaren yasanın 5/3. maddesi gereği asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki işbölümü olmaktan çıkmış görev ilişkisi haline gelmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi gereği göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.
Açılan somut davada davalılar arasında zorunlu mali sorumluluk sigortacısı da bulunmaktadır. Sigorta hukuku 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6. kitabında 1401 ve devamı maddelerinde, zorunlu sorumluluk sigortası ise 1483 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu durumda Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlardan olması nedeniyle dava ticari dava olup Asliye Ticaret Mahkemesinin görev alanı içinde olduğundan” şeklindeki ilamı doğrultusunda davayı görme konusunda mahkememizin görevli olduğu tespit edilmiştir.
Yukarıda göreve ilişkin yapılan değerlendirmede davalı sigorta şirketine husumet yöneltildiğinden mahkememizin görevli olduğu açıklanmıştır.
Davalının sorumluluğu açısından yapılan değerlendirme;
Sigorta sözleşmesi davanın açıldığı tarih itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 1263. maddenin birinci fıkrasında (6102 sayılı TTK, m. 1401); “Sigorta bir akittir ki bununla sigortacı bir prim karşılığında diğer bir kimsenin para ile ölçülebilir bir menfaatini halele uğratan bir tehlikenin (bir rizikonun) meydana gelmesi halinde tazminat vermeyi yahut bir veya birkaç kimsenin hayat müddetleri sebebiyle veya hayatlarında meydana gelen belli bir takım hadiseler dolayısiyle bir para ödemeyi veya sair edalarda bulunmayı üzerine alır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Sigorta sözleşmelerinde sigortacı, sigorta ettirene bir prim karşılığında belirli bir rizikoya karşı koruma sağlamayı üstlenir (Avrupa Sigorta Sözleşmesi Hukuku İlkeleri, m.1:201). Sigorta sözleşmeleri tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 3. maddesinde; araç sahibi, araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik veya satış belgesi düzenlenmiş kişi, işleten ise; araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hâllerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişi olarak tanımlanmış ve ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimsenin de işleten sayılacağı belirtilmiştir. İşleten ile sigorta ettiren kişi de farklı kavramlardır.
İşleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğuna KTK’nın 85. maddesinde yer verilmiş, aynı Kanun’un 91. maddesi ile poliçenin geçerlilik süresinde meydana gelen kaza tarihinde ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın (ZMSSGŞ) A-3. maddesinde, sigortacının poliçede belirtilen aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı 2918 sayılı KTK’ya göre işletene düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceği düzenlenmiştir. KTK’nın 91. maddesi ile işletenlerin 85. maddenin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanması amacıyla mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunlu kılınmıştır.
Dosyada yer alan trafik kaza tespit tutanağından ve davalının mahkememize ibraz etmiş olduğu poliçe tetkik edildiğinde kaza tarihinde aracın ZMSS poliçesi ile sigortalanıp sigortalanmadığı tetkik edildiğinde kaza tarihi itibariyle …. plakalı aracın ZMSS ile davalı tarafından sigortalandığı tespit edilmiştir.
Davalı sigorta şirketlerine dava açılmadan önce yapılan başvuru ve poliçeler;
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesi ile zorunlu mali sorumluk sigortasından faydalanmak isteyen hak sahiplerinin dava yoluna gitmeden önce sigortacıya yazılı başvuru yapması gerektiği düzenlenmiş olmakla birlikte, bu başvuru yapılmadan dava yoluna gidilmesi halinin dahi HMK’nın 115/2. maddesi gereği tamamlanabilir dava şartı olduğu Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları ile kabul edilmektedir. (Y4HD 2021/4498 Esas, 2021/7405 Karar sayılı ilamı)
Dosyada yer alan davalı sigorta şirketinin cevabi yazıları ve davacının dosyaya ibraz ettiği başvuru ile başvuruya ilişkin tebliğ mazbataları tetkik edildiğinde; davacının iş bu davayı açmadan önce davalı sigorta şirketine de başvuru yaparak 2918 sayılı KTK m.97 hükmünde düzenlenmiş olan başvuru şartını yerine getirmiş olduğuna kanaat getirilmiştir.
Arabuluculuk dava şartı bakımından yapılan değerlendirme;
Eldeki dava mutlak ticari dava niteliğinde olup 6102 sayılı TTK m.5/A/1 hükmü uyarınca arabuluculuk dava şartına tabidir. Dosyada bulunan arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanakların tetkiki neticesinde davacı tarafından iş bu dava açılmadan önce davalı bakımından da arabuluculuk dava şartının yerine getirmiş olduğu anlaşılmıştır.
Kusura ilişkin yapılan değerlendirme;
Kusur durumunun tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup hazırlanan 11/05/2022 tarihli raporda özetle;
A) …. Plakalı Araç Sürücüsünün;
Sevk ve idaresindeki otomobili ile araçlara karşı gereken dikkatini vermesi, kontrolsüz dört yönlü kavşakta karşı istikamete doğru geçeği esnada kavşağın kesiştiği kısımda bekleyerek seyir yönüne göre sağ kısmından gelen araçlara ilk geçiş hakkını vererek kazayı önlemeye çalışması gerektiği halde riayet etmediğini, dikkatsizce kavşaktan karşıya geçtiğini, dava konusu olayda dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı davranışla 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 57/1-A maddesinde belirtilen “Kavşağa yaklaşan sürücüler kavşaktaki şartlara uyacak şekilde yavaşlamak, dikkatli olmak, geçiş hakkı olan araçların önce geçmesine imkan vermek zorundadırlar” kuralını ihlal ettiğini, kazanın oluşumunda ağır ihmal ve ihlalinin bulunduğunu,
B) …. Plakalı Araç Sürücüsünün;
Meydana gelen olayda, olayın aniden gerçekleşmesinden dolayı önlem almasının mümkün olmadığı anlaşıldığından meydana gelen olayda etken bir davranışının olmadığını mahkememize bildirmiştir.
6098 sayılı TBK’nun 74’üncü maddesi gereği hakim kusur oranını belirlemede tam bağımsız ve yetkili kılınmıştır.
Kusur bilirkişi raporundaki tespitlerin dosyada bulunan deliller, kaza tespit tutanağı ile uyumlu olduğu ve raporun hüküm kurmaya elverişli olduğuna kanaat getirilmiş ve hükme esas alınmıştır.
Kusur raporundaki tespitlerin dosyada bulunan deliller ve kaza tespit tutanağı ile uyumlu olduğu ve raporun hüküm kurmaya elverişli olduğuna kanaat getirilmiş ve …. plakalı araç sürücüsünün %100 kusur olduğu kanaati ile hükme esas alınmıştır.
Zarara ilişkin yapılan değerlendirme;
Kusur durumu tespit edildikten sonra aracın değer kaybının tespitine geçilmiştir.
Burada hemen belirtmek gerekir ki 09/10/2020 tarihli ve 31269 sayılı resmi gazetede yayınlanan Anayasa Mahkemesi’nin 2019/40 Esas, 2020/40 Karar sayılı ve 17/07/2020 Tarihli kararı ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun m.90 hükmünün birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir. Bu haliyle de artık zarar miktarının hesabı noktasında Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nda yer alan düzenlemelerin esas alınma olanağı kalmamıştır.
Nitekim bu yönde Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 2020/1843 Esas, 2020/1278 Karar sayılı ve 04/12/2020 Tarihli ilamında “…2918 Sayılı Yasanın Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonraki son hali “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindedir. Anayasa Mahkemesi İptal kararından sonra genel şartlar ile ekindeki formüllere göre yapılan tazminat hesabının yasal dayanağı kalmamıştır. Bu durumda Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatları dikkate alınarak kaza tarihindeki serbest piyasa koşullarına göre vasıtanın kazadan önceki rayici ile onarım sonrası değeri arasındaki farkın araç değer kaybı olarak belirlenmesi gerekir…” denilmektedir.
Genel şartların uygulanma olanağı bulunmadığından burada zarar miktarının tespiti noktasında genel şartlardan önce mevcut olan uygulamanın esas alınması gerekecektir. Buna ilişkin olarak benzer bir uyuşmazlıkta Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/7769 Esas, 2016/11925 Karar sayılı ve 26/12/2016 Tarihli ilamında “…Araçta meydana gelen değer kaybının; aracın serbest piyasa koşullarına göre kaza tarihi itibariyle hasarsız haldeki ikinci el rayiç değeri ile aracın yaşı, özellikleri, hasar miktarı ve hasarlı kısımların özelliği dikkate alınarak kazadan sonraki hasarlı halinin rayiç değeri tespit edilip bu iki miktar arasındaki azalmaya (farka) göre hesaplanması gerekir…” denilmektedir.
Kazanın meydana geldiği tarihte KTK madde 90 yürürlükte olmadığı için KTK madde 90’ın yeni hali ile paralel Yargıtay içtihatları esas alınmıştır.
Dolayısıyla eldeki uyuşmazlıkta da bu yönde değerlendirme yapmak gerekecektir.
Bu bağlamda dosyada yer alan 13/05/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
Aracın 2005 madeli ve 146.935 km’si kapsamında teknik ve ekonomik ömrünü tamamladığını, araca ait serbest piyasa 2 el rayiç değerinin kaza tarihi itibari ile 30.000,00 TL olduğunu, meydana geldiği belirtilen kaza ile araçta oluşan hasarın örtüştüğünü, tamiratının uygun olduğunu, Sigorta Bildirim Merkezi veri tabanına göre davaya konu araca ait 21/02/2020 tarihi öncesi …. plakalı iken, 07/06/2008 tarihinde geri manevra yaparken sağ arka kısımları ile park halindeki araca çarptığını, 21/09/2008 tarihinde arka kısımlarından almış olduğu darbe sonucu hasarlendiğini,
21/02/2020 tarihli kaza sonrası araca ati hasarın işçilik bedeli hariç “Çıkma, muadil, eşdeğer ve yan sanayi” yedek parçalar ile 6.000,00 TL bedel ile tamir ettirildiğini, aradaki hasar farkı bedelinin ise kdv dahil 23.852,71 TL ve iskonto kapsamında da kdv dahil 14.951,34 TL olduğunu,
Aracın modeli ve km’si ile serbest piyasa 2. El rayiç değeri kapsamında orijinal yedek parça ile yapılıp yapılamayacağı ve yapımı sırasında davalı sigorta şirketinin iskonto oranı hususunda takdirin mahkemede olduğunu bildirmiştir.
Sigortacı TTK 1283’üncü maddesine göre zarara uğrayanın gerçek zararını karşılamakla yükümlü olduğundan iskontolu bedelin ve eşdeğer parça ile tamire ilişkin hesaplamanın hükme esas alınması mümkün görülmemiştir. (Emsal kararlar için bknz. Y17HD 2015/14700 Esas ve 2016/4229 Karar sayılı ilamı, Y17HD 2014/25146 Esas ve 2015/4863 Karar sayılı ilamı, Y17HD 2015/5823 Esas ve 2017/2334 Karar sayılı ilamı.)
Bu nedenle bilirkişi tarafından hazırlanan raporda orjinal yedek parça ve tamirat bedeli dikkate alınarak hesaplanan 23.852,71 TL’lik hasar fark bedeli hükme esas alınmıştır.
Emsal yargıtay içtihatları olayın oluşu ile uyumlu bilirkişi raporuna itibar edilerek hükme esas alınmıştır.
Bedel artırım talebi açısından değerlendirme;
Davacının dava dilekçesinde davanın açıkça belirsiz alacak davası olduğu belirtilmediğinden dava kısmi alacak davası olarak değerlendirilmiştir. (Emsal karar için bknz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2021/9-485 Esas ve 2021/971 Karar sayılı ilamı)
Davacı vekili mahkememize ibraz etmiş olduğu ıslah dilekçesi sigorta şirketinin daha önceden 15.000,00 TL ödeme yapmış olduğunu poliçe limitinin 36.000,00 TL olduğunu bu nedenle dava değerini limitten kalan miktar olan 21.000,00 TL’ye yükseltmiş, ıslah dilekçesi davalı tarafa tebliğ edilmiştir.
ZMSS kapsamında poliçe limitleri her yıl poliçenin tanzim edildiği tarih dikkate alınmaksızın, olayın meydana geldiği tarihteki limitlere göre belirlenmektedir.
Dava konusu olay 21/02/2020 tarihinde meydana gelmiş olup 2020 yılında araç başına maddi tazminat limiti 41.000,00 TL olarak belirlenmiştir.
Davacı vekilinin talep edebileceği miktar, sigorta şirketinin daha önceden yapmış olduğu ödeme miktarı olan 15.630,00 TL düşüldüğünde, 25.370,00 TL iken davacı vekilince ıslah ile 21.000,00 TL talep edildiğinden taleple bağlı kalınarak hüküm kurulmuştur.
Faiz başlangıcı yönünden yapılan değerlendirme;
Davacının iş bu davayı açmadan önce davalı sigorta şirketlerine yaptığı başvuru tarihi 29/11/2021 tarihidir. Bu noktada 2918 sayılı KTK m.99/1 hükmünde “Sigortacılar, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” denilmektedir. Bu haliyle davalının temerrüde düşme tarihi 09/12/2021 tarihidir.
Dava kısmi dava olarak değerlendirildiğinden ıslah edilen miktara ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesi yönünde hüküm tesis edilmiştir.
Neticeten;
Tüm dosya kapsamı denetime elverişli olarak alınmış bilirkişi raporları, taraf beyanları, birlikte değerlendirildiğinde davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile; Taleple bağlı kalınarak 21.000,00 TL hasar bedeli tazminatının 100,00 TLsinin davalının temerrüt tarihi olan 09.12.2021 tarihinden 20.900,00 TLsinin ise ıslah tarihi olan 20/09/2022 itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
2-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca davanın kabul edilen değeri olan 21.000,00 TL üzerinden alınması gereken ‭‭1.434,51‬ TL ilam harcından davacı tarafından yatırılan 80,70 TL peşin harç ve ‭356,92 TL değer arttırım harcının toplamı olan ‭‭‭437,62‬ TL’nin mahsubu ile bakiye ‭‭996,89‬ TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL peşin harç ve 356,92 TL değer arttırım harcı harcının toplamı olan 437,62 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yargılama nedeniyle sarf edilen ‭‭1.270,25‬ TL posta, tebligat ve bilirkişi ücretinden oranlama yapılmaksızın oluşan yargılama gideri, 80,70 TL başvurma harcı olmak üzere toplam ‭‭‭1.350,95‬ TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davalı tarafından yargılama nedeniyle herhangi bir yargılama gideri sarf edilmediğinden bu hususta KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca hesaplanan 9.200,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Dava açılmadan önce başvurulan arabuluculuk dava şartı nedeniyle hazineden karşılanmış olan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin 02/06/2018 Tarihli ve 30439 Sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği m.26/4 hükmü uyarınca davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
8-Karar kesinleştiğinde artan avansın 6100 sayılı HMK m.333 hükmü uyarınca resen yatıran tarafa İADESİNE,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalılar vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde Gaziantep Bölge Adliye mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu AÇIK olmak üzere karar verildi, verilen karar hazır bulunanlara okunmak suretiyle tefhim edildi. 18/01/2023