Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
GAZİANTEP
2 ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : ….
KARAR NO :….
HAKİM : ….
KATİP : ….
DAVACI : ….
VEKİLİ : ….
DAVALI : ….
VEKİLİ : ….
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/02/2022
KARAR TARİHİ : 18/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/01/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı aleyhine Gaziantep İcra Dairesi’nin …./…. esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak davalının süresinde borca ve takibe itiraz ettiğini, itiraz neticesinde takibin durduğunu, yapılan itirazın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkil şirketin tüm müşterilerine …. iş makinesi satışı, yedek parça, servis, bakım ve onarım hizmeti sağladığını, davalı şirkete de bu hizmetlerin sunulduğunu, ancak davalı tarafından ödenmesi gereken borçların ödenmediğini, davalının müvekkile 37.001,02 TL bakiye borcu bulunduğunu, izah edilen nedenlerle borçlunun kötü niyetli ve alacağın tahsilini geciktirmeye yönelik itirazının iptaline, takibin devamına, takibe konu borç miktarının %20 sinden aşağı olmayacak şekilde davalı aleyhine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle takibin yetkisiz icra dairesinde başlatıldığını, yetkiye itiraz ettiklerini, davacının müvekkil şirketten olan cari hesap bakiyesini istinaden 37.001,02 TL ödenmesini talep ettiğini, ancak davalı müvekkilin böyle bir borcunun bulunmadığını, davacı tarafın icra takibine konu ettiği faturaya dair müvekkil şirketin hiçbir ilgisinin bulunmadığını, davacı tarafın 14/06/2021 tarihli ödeme muhtırası ile müvekkile fatura borcu olduğunu ve işbu borcun muhtıranın tebliği tarihinden itibaren 3 gün içerisinde ödenmesi hususunun müvekkil şirkete bildirildiğini, 18/06/2021 tarihinde davacı tarafın ödeme muhtırasına süresi içerisinde itiraz ettiklerini, bu nedenlerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
1-Taraflarca usulüne uygun olarak ileri sürülmüş olan iddia ve savunmalar,
2-Gaziantep İcra Müdürlüğü’nün …./…. esas sayılı icra takip dosyası
3-Ticari defterler ve belgeler,
4-Faturalar,
5-Bilirkişi raporu,
6-İlgili yasal mevzuat ve yargısal kararlar.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava Nevi İtibari İle Davalı tarafın icra takiben karşı yapmış oldukları İtirazın İptali İstemine İlişkindir.
İtirazın iptali davası; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;
i) İlamsız takip yapılmış olması,
ii) Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,
İii) İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.
Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarihli ve 2017/19-824 E., 2019/885 K.; 25.11.2020 tarihli ve 2017/(19)11-894 E., 2020/942 K. sayılı kararlarında da değinilmiştir.
Dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; HMK’nın 190. maddesi gereğince ispat yükü, kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Bu hâllerden birisi davalının ödeme savunmasında bulunmasıdır. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı, itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.
İcra takibi açısından yapılan değerlendirme;
Dava konusu …./…. Esas sayılı icra takibinde ödeme emrinin davalıya 12/07/2021 tarihinde tebliğ edildiği, davalının icra takibine süresinde tarihinde borca itiraz talebinden bulunduğu, davalının borca itiraz talebinin davacıya tebliğ edilmediği ve bu nedenle davacının davayı 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı görülmüştür.
Ticari defterlerin delil niteliğinde ilişkin yapılan değerlendirme;
Hukuk Muhakemeleri Kanununun ticari defterlerin ibrazı ve delil olması başlıklı 222. maddesi;
“(1)Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2)Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
3)İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4)Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5)Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” hükmünü amirdir.
Yine HMK nın 222 ve devamı maddelerine göre defterlerin sahibine delil olabilmesi için uyuşmazlığın ticari işten kaynaklanması, uyuşmazlığın tacirler arasında çıkmış olması, ticari defterlerdeki kayıtların birbirini doğrulaması, ticari defterlerin kanuna uygun tutulmuş olması gerekir.
Ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda; ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasa’da delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de; ancak, HMK’nın 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. (Sakarya BAM 7. HD 2021/408 Esas, 2021/2124 Karar sayılı ve 06/12/2021 tarihli ilamı)
7251 S.K/Madde 23. Maddesi ile HMK’nın 222/3 maddesinde getirilen ekler olmadan önce, ticari deftelerin sunulmaması halinde HMK’nın 220.maddesinin mi, yoksa 222. Maddesinin mi uygulanacağı yönünden var olan görüş farklılıkları, bu değişiklikle, 220.maddedeki imkanın 222/3. Maddesine de getirilmesi artık ticari defterler yönünden 222. Maddesinin özel bir düzenleme olduğu söylenebilir. Nitekim HGK’nın 23.11.2021 T. ve 2017/1542 E. – 2021/1474 K. ; 09.11.2021 T. ve 2017/11-833 E. – 2021/1371 K. sayılı kararlarında da HMK’nın 222/3. Maddesinde 7251 sayılı K.’nun 23. Maddesi ile getirilen yeni hüküm, eski olaylara da uygulanabilecek hükümler arasında gösterilmiştir. Bunlardan ikincisinde, davacının ticari defterlerinin usulüne uygun olmaması nedeniyle HMK’nın 220/3. Maddesinin olaya uygulanamayacağı kabul edilmekteyken artık bunun kabul edilmesi mümkün görünmemektedir.
Ticari defterlerin incelenmesine ilişkin bilirkişi incelemesine dair tespitler;
a) Davacı taraf ticari defterlerinin incelenmesinde;
Bilirkişi hazırlamış olduğu 06/09/2022 tarihli raporda özetle;
Davacının dava dosyası 2020 yılına ait yevmiye, envanter ve kebir defterlerini yerinde ibraz ettiğini, davacının dava dosyasına yerinde ibraz ettiği bu yasal defterlerinden yevmiye ve kebir defterlerini e-defter olarak, envanter defterlerini basılı defter olarak tuttuğunu, e-defter olarak tuttuğu bu 2020 yılı yevmiye ve kebir defterlerinin noter açılış ve noter kapanış tasdiklerinin yerine geçecek olan e-defter beratlarını zamanında ve usulüne uygun olarak aldığı gibi basılı olarak tuttuğu 2020 yılı envanter defterinin de noter açılış tasdikini zamanında ve usulüne göre yaptırdığını,
Davacı tarafın incelenen 2020 yılı yasal defter ticari münasebet kayıtlarına göre, davacının 2020 yılında davalıya 2 adet faturayla toplamda 80.201,03 TL tutarında satış yaptığını, yaptığı bu satışların karşılığında davalıdan 9.700,00 TL nakit 33.500,00 TL bankadan gelen havale olmak üzere toplamda 43.200,00 TL tahsilat yaptığını, böylece davacının incelenen bu 2020 yılı ticari münasebet kayıtlarına göre, davacının davalıdan 37.00103 TL alacağının kaldığını,
Dava dosyasının içerisinde bulunan davacıya ait BS formlarının incelenmesinde, davacının davalıya Mayıs 2020 döneminde 1 belge karşılığında Katma Değer Vergisi hariç 16.271,00 TL tutarında, Haziran 2020 döneminde 1 belge karşılığında Katma Değer Vergisi hariç 51.695,00 TL tutarında satış yaptığını bağlı bulunduğu vergi dairesine bildirdiğini, bunun yanında davalıya ait BA formlarının incelenmesi davalının davacıdan Mayıs 2020 döneminde 1 belge karşılığında Katma Değer Vergisi hariç 16.271,00 TL tutarında, Haziran 2020 döneminde 1 belge karşılığında Katma Değer Vergisi hariç 51.695,00 TL tutarında alış yaptığını bağlı bulunduğu vergi dairesine bildirdiğini, ancak davalının 29/05/2021 tarihinde Haziran 2020 dönemi BA formunda 1 belge karşılığında Katma Değer Vergisi hariç 51.695,00 TL tutarında alışını çıkararak tekrardan bağlı bulunduğu vergi dairesine bildirdiğini mahkememize bildirmiştir.
Denetime elverişli ve ayrıntılı olarak düzenlenmiş olan bilirkişi raporuna itibar edilmiş ve hükme esas alınmıştır.
b) Davalı taraf ticari defterlerinin incelenmesinde;
Bilirkişi hazırlamış olduğu 24/06/2022 tarihli bilirkişi raporundan özetle;
Davalı ile davacının ticari ilişkilerinin olduğu yevmiye defterinde Muhasebe usul ve esaslar ile Tekdüzen Hesap kodlarına göre kayıtlı mahsup fişlerinden anlaşıldığını, buna göre;
Davalının yevmiye defteri kapanış tasdikinin zorunlu olmasına rağmen süresinde defter tasdikini yapmamış olduğunu,
Davalının 2020 yılı kayıtlarında davacının ticari ilişkilerinin olduğu yevmiye defterinde muhasebe usul ve esaslar ile Tekdüzen Hesap kodlarına göre kayıtlı 01/01/2020 001 nolu mahsup fişinden borçlu olduğuna ait kayıt olmadığını, 2020 yılı yevmiye defterinde muhasebe usul ve esaslar ile Tekdüzen Hesap kodlarına göre 31/05/2020 tarih …. yevmiye ile kayıtlı mahsup fişinde 770 Genel Yönetim hesabının 770.03 (Tamir Bakım Onarım) 16.271,16 TL ve 191 İndirilecek KDV hesabının 191.0018 2.928,82 TL toplam 19.199,98 TL borç kısmına, 320 Satıcılar 320,00 hesabına 19.199,98 TL alacak olarak muhasebe usul ve esaslarına göre kaydettiğini,
2020 yılı yevmiye defterinde muhasebe usul ve esaslar ile tekdüzen hesap kodlarına göre 30/06/2020 tarih 0081 yevmiye ile kayıtlı mahsup fişinde; 320 satıcılar 320,00 hesabına 19.199,98 TL alacak olarak 102 bankalar 102,00 hesabına 19.199,98 borç olarak muhasebe usul ve esaslarına göre kaydettiğini ve davalının yevmiye kayıtlarında davacıya herhangi bir borcunun olmadığını,
Davalının BA formlarında iki adet belge ile toplam 67.966,16 TL KDV hariç mal alışının olduğunu ve 2020 yılı yevmiye defteri ile BA formlarının uyum sağladığını, davacının BS formlarında davalıya iki adet belge ile toplam 67.966,16 TL KDV hariç mal satışının olduğunu, davacının BS formları ile davalının BA formlarının uyum sağladığını mahkememize bildirmiştir.
Denetime elverişli ve ayrıntılı olarak düzenlenmiş olan bilirkişi raporuna itibar edilmiş ve hükme esas alınmıştır.
Ticari defterlerin delil niteliği ve somut olaya ilişkin değerlendirmeler;
Tarafların her ikisinin de tacir olması, uyuşmazlık konusunun her iki tarafın da ticari defterine işlemesi gereken kapsamda olması ve ticari işletme ile ilgili olması hususları; ticari defterin, delil olarak kullanılmasını mümkün kıldığı tespit edilmiştir.
HMK’na göre eksiksiz ve usulüne uygun tutulmuş, açılış ve kapanış onayı yapılmış olan, birbirini doğrulayan ticari deftrerin sahibi lehine delil olması mümkün kılınmıştır. Bunun yanında bu şartları taşımayan defterler ise her zaman sahibi aleyhine delil olma niteliği taşımaktadır. (Hüseyin ÜLGEN/Mehmet HELVACI/Arslan KAYA/N. Fusün NOMER ERTAN, Ticari İşletme Hukuku, 6. Baskı, İstanbul, 2019, s.677)
Ticari defterin birbirini doğrulamasından anlaşılması gereken ise uyuşmazlığın taraflarının defterlerinin birbirini doğrulması değil; defteri tutan tarafın bütün defterlerindeki kayıtların birbirini doğrulamasıdır. (Hakan PEKCANITEZ/Muhammet ÖZEKES/ Mine AKKAN/Hülya TAŞ KORKMAZ, Medeni Usul Hukuku, 15. Baskı, İstanbul, 2017, s.1829)
Davalı tarafın ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı bilirkişi raporu ile tespit edilmiştir. Bu durumda davalı taraf ticari defterleri ancak aleyhine delil olarak kullanılacaktır.
İspat yükü kendisinde olan davacı alacağını ticari defterlerinin usulüne uygun tutulması ile ispatlamışken, davalı taraf ticari defterleri ile veya kesin delille davacı tarafın ticari defterlerinin aksini ispatlayamamıştır.
BA-BS formları bakımından yapılan değerlendirme;
BA-BS formlarının hukuki niteliğine ilişkin olarak;
İstanbul BAM 44’üncü Hukuk Dairesi’nin 2020/536 Esas, 2021/1126 Karar sayılı ilamı;
“Davalının faturaları kabul ederek BA formu ile vergi dairesine bildirdiği, bu nedenle davalının mal veya hizmet almadığı yönündeki savunmasının hakkın açıkça kötüye kullanılması ve dürüstlük kuralına aykırı olacağından bu savunmasının yerinde olmadığı, İlk Derece Mahkemesine sunulan deliller, bilirkişi tarafından düzenlenen rapor içeriğindeki tespitler de gözetilerek ilk derece mahkemesince kurulan hüküm gerekçesinde davalı vekilinin istinaf nedenleri de karşılanmış olmakla; ilk derece mahkemesince verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.”
Y19HD 2013/17556 E. 2014/14166 K. sayılı ilamı;
“…Davaya konu faturalara dair (BA) formlarının celbi hususunun, bizzat bilirkişi tarafından dile getirildiği görülmekle, iddianın genişletilmesi kapsamında değerlendirilemeyeceği. Bu durumun HMK. 221 maddesinde açıklanan “taraflarca ileri sürülen bir hususun ispatı için, getirtilmesi zorunlu olan üçüncü kişi elindeki belge” mahiyetinde görülmesi gerektiği, kaldı ki, davacının gerek dava dilekçesinde ve gerekse delil listesinde açıkça “ticari defter ve kayıtlara” dayandığı görülmekle, adı geçen (BA) formunun da “dayanak belge” kapsamında mütalaa edilmesi gerektiği..”
Y19HD 2016/2756 E 2016/12461 K sayılı ilamı,
“Her ne kadar dosyaya sevk irsaliyesi ve teslim belgesi gibi iddiayı kanıtlamaya elverişli deliller sunulamamış ise de davalı tarafından Vergi Dairesine bildirilen BA/BS formlarında dava konusu faturaların yer aldığı görülmüştür. Dava açıldıktan sonra düzenlenen belgelerde BA/BS formlarının aksi yönde bilgiler olup dava konusu faturaların sonraki belgelerde yer almadığı görülmüş ise de dava açıldıktan sonra yapılan düzeltmelerin bu davanın sonucunu etkilememesi gerektiğinin kabulü gerekir. Bu durumda mahkemece davalı tarafından Vergi Dairesine bildirilen BA/BS formlarındaki kayıtlar üzerinde durulup mal tesliminin bu belgeler değerlendirildikten sonra kanıtlanıp kanıtlanamadığı hususu diğer delillerle birlikte tartışılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken sözü edilen deliller üzerinde durulmadan eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”
Gaziantep BAM 11HD 2019/627 E, 2021/91 K sayılı ilamı,
“Belirtildiği üzere ba, bs formlarının ticari defter ve dayanak belge kapsamına girdiği, tarafların ticari defter ve belgelere dayandığı, ancak takibe dayalı faturalara ilişkin tarafların ba, bs formlarının getirtilmediği, bu formların getirtilmesi gerektiği, ba formunda faturaların gösterilmesi halinde bu faturalardaki malların teslim alındığına ilişkin karine olduğu, bu karinenin aksinin iddia edenin ispatlaması gerektiği, davalı taraf önceden ödeme yapıldığını ve malların teslim edilmediğini iddia etmiş olup, bu iddiasını da ispat etmesi gerektiği, tarafların ba,bs kayıtları getirtilerek, sonucuna göre tarafların dayandıkları deliller toplanılarak ve gerektiğinde malların teslimine ilişkin fatura ve sevk irsaliyesindeki teslim alan kişilere ilişkin davalı yetkilisinin isticvabı sağlanarak oluşacak sonuca göre konusunda uzman bilirkişiden rapor alınarak yargılamaya devamla esas hakkında karar verilmesi gerekirken” denilmiştir.
Somut olayda taraflar arasındaki BA-BS formlarının uyumlu olduğu fakat davalının BA formunda bildirmiş olduğu 51.695,00 TL’lik alışını, 29/05/2021 tarihinde çıkardığı görülmüştür.
Vergi Dairesi’ne BA-BS bildirimi verilmesi faturaya konu malın teslim edildiğine veya hizmetin gerçekleştirildiğine karine teşkil etmekte Vergi Usul Kanunu’nda belirtilen 10 günlük yasal süre geçtikten sonra BA formlarında dava konusu faturaya ilişkin bildirim yapıldığı anlaşıldıktan sonra yapılan düzeltme işleminin davacı lehine olan karineyi ortadan kaldırmak amacıyla yapıldığı belirgin olup davalı tarafça Vergi Dairesi’ne verilen düzeltme beyannamesine itibar edilmesi mümkün değildir.
İcra inkar tazminatı bakımından yapılan değerlendirme;
Asıl alacak miktarı bakımından da alacağın faturadan kaynaklı alacak olduğu nazara alınarak alacağın likit olduğuna kanaat getirilmiş ve asıl alacak miktarı üzerinden davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.
Neticeten;
Tüm dosya kapsamı denetime elverişli şekilde aldırılmış bilirkişi raporu, taraf beyanları hep birlikte incelendiğinde davasının kabulüne karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile, davalının Gaziantep İcra Dairesi’nin …./…. esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının İPTALİ ile takibin aynen DEVAMINA,
2-Hüküm altına alınan asıl alacak miktarı olan 37.001,02 TL üzerinden %20 nispetinde hesaplanacak icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca davanın kabul edilen değeri olan 37.001,02 TL üzerinden alınması gereken 2.527,53 TL ilam harcından davacı tarafından yatırılan 446,88 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 2.080,65 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacı tarafından yatırılan 446,88 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafından yargılama nedeniyle sarf edilen 1.441,00 TL posta, tebligat ve bilirkişi ücretinden oranlama yapılmaksızın oluşan yargılama gideri, 80,70 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 1.521,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davalı tarafından yargılama nedeniyle herhangi bir yargılama gideri sarf edilmediğinden bu hususta KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
8-Dava açılmadan önce başvurulan arabuluculuk dava şartı nedeniyle hazineden karşılanmış olan 1.096,27 TL arabuluculuk ücretinin 02/06/2018 Tarihli ve 30439 Sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği m.26/4 hükmü uyarınca davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
9-Karar kesinleştiğinde artan avansın 6100 sayılı HMK m.333 hükmü uyarınca resen yatıran tarafa İADESİNE,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu AÇIK olmak üzere karar verildi, verilen karar hazır bulunan tarafa okunmak suretiyle tefhim edildi. 18/01/2023