Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
GAZİANTEP
2 ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : …..
KARAR NO : …..
HAKİM : …..
KATİP : …..
DAVACI : …..
VEKİLİ : …..
DAVALI :…..
VEKİLİ : …..
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 11/02/2022
KARAR TARİHİ : 18/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/01/2023
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 05/05/2021 tarihinde müvekkilin yolcu konumunda bulunduğu….. plakalı Özel Halk Otobüsünün yoldaki çukura hızlı ve sert bir şekilde girmesi neticesinde müvekkilin otobüs içerisinde savrulduğunu, ağır şekilde yaralandığını, tedavi gördüğünü, otobüs şoförünün aracını trafik kurallarına aykırı şekilde hızlı ve dikkatsizce kullandığını, tüm bu nedenlerle; şimdilik 300,00 TL maddi tazminatın davalı sigorta şirketinden alınarak müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Kazaya karışan …..plakalı aracın müvekkil şirket nezdinde sigortalı olduğunu, davacının dava konusu taleplere ilişkin müvekkil şirkete yapılmış geçerli bir başvurusunun bulunmadığını, eksik evraklarla başvuru yapılarak dava yoluna gidildiğini, sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığını, ilgili yerlerden gerekli raporların alınması gerektiği hususunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
1-Tarafların usulünce ileri sürmüş oldukları iddia ve savunmaları,
2-Kazaya ilişkin soruşturma dosyası ve kaza tespit tutanağı,
3-Davalı sigorta şirketi tarafından tanzim edilen ZMSS poliçesi ve hasar dosyası,
4-İlgili kamu kurumlarından celp edilen cevabi yazılar,
5-Dosyada mündemiç kusur ve aktüerya bilirkişi raporları,
6-İlgili yasal mevzuat ve yargısal içtihatlar,
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLER, TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) talebine ilişkindir.
Mahkememizin görevi açısından yapılan değerlendirme;
Yargıtay 17’inci Hukuk Dairesi’nin 2019/6195 Esas, 2020/3056 Karar ve 02/06/2020 tarihli “Dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a maddesi gereği her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlar ticari davalardır. TTK 5/1. maddesi gereği ticari davalara bakmakla görevli mahkeme Asliye Ticaret mahkemeleridir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden itibaren yasanın 5/3. maddesi gereği asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki işbölümü olmaktan çıkmış görev ilişkisi haline gelmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi gereği göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.
Açılan somut davada davalılar arasında zorunlu mali sorumluluk sigortacısı da bulunmaktadır. Sigorta hukuku 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6. kitabında 1401 ve devamı maddelerinde, zorunlu sorumluluk sigortası ise 1483 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu durumda Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlardan olması nedeniyle dava ticari dava olup Asliye Ticaret Mahkemesinin görev alanı içinde olduğundan” şeklindeki ilamı doğrultusunda davayı görme konusunda mahkememizin görevli olduğu tespit edilmiştir.
Davalının sorumluluğu açısından yapılan değerlendirme;
Sigorta sözleşmesi davanın açıldığı tarih itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 1263. maddenin birinci fıkrasında (6102 sayılı TTK, m. 1401); “Sigorta bir akittir ki bununla sigortacı bir prim karşılığında diğer bir kimsenin para ile ölçülebilir bir menfaatini halele uğratan bir tehlikenin (bir rizikonun) meydana gelmesi halinde tazminat vermeyi yahut bir veya birkaç kimsenin hayat müddetleri sebebiyle veya hayatlarında meydana gelen belli bir takım hadiseler dolayısiyle bir para ödemeyi veya sair edalarda bulunmayı üzerine alır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Sigorta sözleşmelerinde sigortacı, sigorta ettirene bir prim karşılığında belirli bir rizikoya karşı koruma sağlamayı üstlenir (Avrupa Sigorta Sözleşmesi Hukuku İlkeleri, m.1:201). Sigorta sözleşmeleri tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 3. maddesinde; araç sahibi, araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik veya satış belgesi düzenlenmiş kişi, işleten ise; araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hâllerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişi olarak tanımlanmış ve ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimsenin de işleten sayılacağı belirtilmiştir. İşleten ile sigorta ettiren kişi de farklı kavramlardır.
İşleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğuna KTK’nın 85. maddesinde yer verilmiş, aynı Kanun’un 91. maddesi ile poliçenin geçerlilik süresinde meydana gelen kaza tarihinde ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın (ZMSSGŞ) A-3. maddesinde, sigortacının poliçede belirtilen aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı 2918 sayılı KTK’ya göre işletene düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceği düzenlenmiştir. KTK’nın 91. maddesi ile işletenlerin 85. maddenin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanması amacıyla mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunlu kılınmıştır.
Dosyada yer alan trafik kaza tespit tutanağından ve davalının mahkememize ibraz etmiş olduğu poliçe tetkik edildiğinde kaza tarihinde aracın ZMSS poliçesi ile sigortalanıp sigortalanmadığı tetkik edildiğinde kaza tarihi itibariyle 27 H 0344 plakalı aracın ZMSS ile davalı sigorta şirketi tarafından sigortalandığı tespit edilmiştir.
Davalı sigorta şirketlerine dava açılmadan önce yapılan başvuru ve poliçeler;
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesi ile zorunlu mali sorumluk sigortasından faydalanmak isteyen hak sahiplerinin dava yoluna gitmeden önce sigortacıya yazılı başvuru yapması gerektiği düzenlenmiş olmakla birlikte, bu başvuru yapılmadan dava yoluna gidilmesi halinin dahi HMK’nın 115/2. maddesi gereği tamamlanabilir dava şartı olduğu Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları ile kabul edilmektedir. (Y4HD 2021/4498 Esas, 2021/7405 Karar sayılı ilamı)
Dosyada yer alan davalı sigorta şirketinin cevabi yazıları ve davacının dosyaya ibraz ettiği başvuru ile başvuruya ilişkin tebliğ mazbataları tetkik edildiğinde; davacının iş bu davayı açmadan önce davalı sigorta şirketine 23/12/2021 tarihinde başvuru yaparak, 2918 sayılı KTK m.97 hükmünde düzenlenmiş olan başvuru şartını yerine getirmiş olduğuna kanaat getirilmiştir.
Arabuluculuk dava şartı bakımından yapılan değerlendirme;
Eldeki dava mutlak ticari dava niteliğinde olup 6102 sayılı TTK m.5/A/1 hükmü uyarınca arabuluculuk dava şartına tabidir. Dosyada bulunan arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanakların tetkiki neticesinde davacı tarafından iş bu dava açılmadan önce davalı bakımından da arabuluculuk dava şartının yerine getirmiş olduğu anlaşılmıştır.
Davacıya kaza nedeniyle herhangi bir gelir bağlanıp bağlanmadığı yönünden yapılan tespit;
SGK’ya müzekkere yazılmış olup, SGK yazı cevabında davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığı görülmüştür.
Kusur yönünden yapılan değerlendirme;
Mahkememizin ara kararı uyarınca bilirkişi tarafından hazırlanan 01/06/2022 tarihli kusur raporunda özetle;
A) Davacı yolcu ….. …..;
Can emniyeti açısından toplu taşıma aracı içerisinde yolculuğu sırasında, sürücünün meskun mahal içerisinde tehlike anında her an başvurabileceği ani fren, kasis, veya mevsimsel oluşabilecek bozuk yol sathına girme gibi durumlara karşı gerekli tutunma tedbirlerini alması gerekirken aksine davrandığını, olayın meydana geliş şekli değerlendirildiğinde Karayolları Trafik Kanunu’nun 47/d maddesine aykırı davrandığını, meydana gelen olayda ağır ihlal ve ihmalinin olduğunu,
B) ….. Plakalı Otobüs Sürücüsünün
Yolcu beyanına göre Perilikaya Kavşağı ile Abdulkadir Yüksel Hastanesi arası karayolu üzerinden seyri sırasında yol üzerinde olduğu iddia edilen çukura girmesi neticesinde aracının sağ arka koltuğunda yolcu olarak bulunan davacının yaralanması olayına etken hatalı davranışının olmadığını mahkememize bildirmiştir.
Akabinde mahkememizin 2 nolu celsesi 2 nolu ara kararı gereği dosyanın Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti’ne tevdii edilerek dosyada alınan bilirkişi raporu, kaza tespit tutanağı, soruşturma aşamasında taraf beyanları, kayıtlar nazara alınarak taraf itirazlarını değerlendirilmesi ile tarafların kazaya ilişkin kusurlarının tespiti ile gerekçeli ve denetime elverişli rapor tanzim edilmesinin istenildiği, hazırlanan 24/10/2022 tarihli heyet raporunda özetle;
Davacının ifadesinde, yolcu olarak bulunduğu otobüsün sağ arka koltuğunda oturmakta iken otobüsün bir anda yoldaki çukura girdiğini, dengesini kaybettiğini, belinde yoğun bir ağrı hissettiğini beyan ettiğini, bahse konu çukurun genişliği, derinliği belli olmamakla birlikte olay esnasında otobüsün çukurdan geçiş hızı ve seyir güvenliğini bozup bozmayacağının belli olmadığını, kaldı ki davacının bulunduğu aracın bir toplu taşıma aracı olduğunu, otobüsün içinde bulunan yolculardan herhangi birisinde de aynı şekilde bir yaralanma olduğunu aracın bir toplu taşıma aracı olduğunu, otobüsün içinde bulunan yolculardan herhangi birisinde de aynı şekilde bir yaralanma olduğuna dair bir bilgi bulunmadığını, dolayısıyla; otobüs sürücüsünün dava konusu olayda koltukta oturmakta olan yolcunun güvenliği için alabileceği bir tedbir bulunmadığından herhangi bir kusurunun olmadığını, seyahat esnasında koltukta oturduğunu beyan eden yolcunun kendi güvenliği için gerekli tedbirle almaması nedeniyle tamamen kusurlu olduğunu mahkememize bildirmişlerdir.
6098 sayılı TBK’nun 74’üncü maddesi gereği hakim kusur oranını belirlemede tam bağımsız ve yetkili kılınmıştır.
Denetime elverişli kusur bilirkişi heyet raporunun, dosyada daha önce alınan kusur bilirkişi raporu ve soruşturma dosyasında alınan bilirkişi raporu ile uyumlu kazanın gerçekleşme şeklinin doğru bir şekilde irdelendiği ve bu haliyle de raporun denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğuna kanaat getirilmiş ve davacının tam kusurunun olduğu şekli ile hükme esas alınmıştır.
Maluliyet yönünden yapılan değerlendirme;
Kusura ilişkin tespit yapıldıktan sonra dosya maluliyet bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir. Burada davacının maluliyeti tespit edilirken öncelikle hangi yönetmeliği uygulanacağının belirlenmesi gerekmektedir.
Bu noktada alınacak maluliyet raporlarında uygulanacak yönetmeliğin tespitine ilişkin olarak; Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2020/7120 Esas, 2021/2627 Karar sayılı ve 11/03/2021 Tarihli ilamında “…2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkindir.
Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013-01.06.2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir…” denilmektedir. Görüldüğü üzere uygulanacak yönetmeliği tespiti noktasında kaza tarihinin baz alınması gerekmektedir.
Mahkememizin ara kararı uyarınca dosya rapor hazırlanmak üzere maluliyet bilirkişi heyetine tevdii edilmiş olup, maluliyet bilirkişi heyetinin 24/06/2022 tarihli yazısı ile davacının muayeneye çağrıldığını, belirtilen günde muayeneye gelmediğini bildirmişlerdir.
Davacının tam kusurlu olması bakımından yapılan değerlendirme;
İşletenin, KTK’nın 85. maddesinde düzenlenen sorumluluğunun karşılanması sağlamak üzere 91. maddesinde mali sorumluluk sigortası yaptırılması öngörülmüş, 86. madde ile de işletenin sorumluluktan kurtulması veya azaltılması hâli düzenlenmiş olup sorumluluğun kaldırılması şartlarının bulunmadığı durumda kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse sorumluluktan kurtulmaktadır.
Zorunlu mali sorumluluk sigortasında sigortacı, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararlardan dolayı sorumluluğu üstlenmiştir. KTK’nın “Maddi ve manevi tazminat” başlıklı 90. maddesine göre zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar KTK’da öngörülen usul ve esaslara tabidir. Ancak tazminatın belirlenmesine ilişkin olarak KTK’da düzenlenmeyen hususlar hakkında kazanın meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanacaktır.
Geniş anlamda haksız fiil sorumluluğunda kural olarak kusur ilkesi benimsenmiştir. Eş söyleyiş ile haksız bir fiil ile başkasına zarar veren kimse ancak kusurluysa zararı tazmin ile yükümlüdür. Kusur; “hukuka uygun olmayan, hukuk düzeninin kınadığı bir irade veya irade noksanıdır. Hukuka aykırı sonucu isteyen veya sonucu önlemek için gerekli iradeyi göstermeyen kimse kusurludur.” Kusur; kast ve ihmal olarak ikiye ayrılır. Kast, hukuka aykırı sonucun görülmesi ve istenmesidir. İhmal ise, sonucun istenmemesi ancak şartların gerektirdiği tedbirleri alınmaması, gerekli dikkat ve özenin gösterilmemesi ile zarara sebebiyet verilmesidir (Reisoğlu, S.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2004, s. 144,145).
Haksız fiil, bir başka söylenişle kusur sorumluluğu, bir kimsenin hukuka aykırı ve kusurlu bir davranışla sözleşme dışında diğer bir kimseye vermiş olduğu zararın giderilmesini düzenleyen sorumluluk türüdür. (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 22. Bası, Ankara 2017, s. 540).
Sorumluluk hukukunun amacı, bir kimsenin mal varlığında iradesi dışında meydana gelen eksilmenin giderilmesi, yani zararın yerine nitelik ya da nicelik yönünden eş bir değeri koymaktır.
Haksız fiilin kurucu unsurları olan fiil, zarar, uygun illiyet bağı, kusur ve hukuka aykırılığın mevcudiyeti gerekmektedir.
Bunun yanında İşletenin sorumlu tutulmadığı KTK. m.86’daki durumlarda da sigortacı sorumlu olmaz. Bunlar: Mücbir sebep, Zarar görenin ağır (tam) kusuru, Üçüncü kişinin ağır (tam) kusuru , İşletenin kusuru olmaksızın aracın çalınması veya gasp edilmesi halleridir.
Zarar görenin ağır (tam) kusuru ise “İşletenin kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusursuz, buna karşılık zarar görenin ağır (tam) kusurlu olduğu durumlarda, işletenin sorumluluğu ile zarar arasında nedensellik bağı kesileceğinden, sigortacı da sorumlu olmaz.” tanımlanmaktadır.
Netice itibariyle; davacının toplu taşıma aracı içerisinde yolculuğu sırasında, sürücünün meskun mahal içerisinde tehlike anında her an başvurabileceği ani fren, kasis, veya mevsimsel oluşabilecek bozuk yol sathına girme gibi durumlara karşı gerekli tutunma tedbirlerini alması gerekirken aksine davrandığını, davalı tarafından sigortalanmış araç sürücüsünün ise koltukta oturmakta olan yolcunun güvenliği için alabileceği bir tedbir bulunmadığından olayda davacının tamamen kusurlu davrandığı kanaatine varılmıştır.
Bunun sonucunda da işleten sorumluluktan kurtaran zarar görenin (tam) ağır kusuru hali gerçekleşmiş olduğundan davalıyı zarardan sorumlu tutmak mümkün görülmemiştir.
Tüm dosya kapsamı, mevcut delil durumu, denetime elverişli alınmış olan bilirkişi raporları, soruşturma dosyası taraf beyanları birlikte değerlendirildiğinde davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL ilam harcından davacı tarafından yatırılan 80,70 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA
3-Davacı tarafından yargılama nedeniyle sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı tarafından yargılama nedeniyle herhangi bir yargılama gideri sarf edilmediğinden bu hususta KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
5-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen maddi tazminat bakımından yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca hesaplanan 300,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-Dava açılmadan önce başvurulan arabuluculuk dava şartı nedeniyle hazineden karşılanmış olan 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin 02/06/2018 Tarihli ve 30439 Sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği m.26/4 hükmü uyarınca davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
7-Karar kesinleştiğinde artan avansın 6100 sayılı HMK m.333 hükmü uyarınca resen yatıran tarafa İADESİNE,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu AÇIK olmak üzere karar verildi, verilen karar hazır bulunan tarafa okunmak suretiyle tefhim edildi.18/01/2023