Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/880 E. 2023/62 K. 25.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.


T.C.
GAZİANTEP
2 ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :…
KARAR NO : …

HAKİM : …
KATİP : … …

DAVACILAR :…
VEKİLİ :…
DAVALI : … – … …
VEKİLLERİ : …

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/12/2021
KARAR TARİHİ : 25/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 31/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı alacaklı tarafından müvekkiller aleyhine Gaziantep İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dolayısıyla kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi başlatıldığını, takibe dayanak yapılan 14/01/2019 düzenlenme, 18/02/2019 ödeme tarihli ve 150.000,00 TL bedelli bono kanuna ve ahlaka aykırı biçimde düzenlenmiş bir protokole bağlanarak senet düzenlendiğini, tarafların 31/03/2019 yerel seçimlerinde muhtarın davacı …, birinci azanın da davalı … olacağı ve bu kişiler seçimi kazandıktan 2,5 yıl sonra davacının muhtarlıktan istifa ederek birinci aza olan davalının muhtar olacağını ve ayrıca protokolde yer alan diğer hususlar bir protokol düzenlendiğini ve bu protokolün cezai şartı olarak takip dayanağı bononun müvekkillere imzalatıldığını, protokol gereğince dava dışı … … teslim edildiğini, davalının kendince güttüğü bir husumet nedeniyle sözde protokol gereğince öngörülen süre bile gelmeden senedin emanet olarak bırakıldığı … … teslim alarak üzerindeki tarih kısımlarını doldurarak icra takibi başlatıldığını, takipten önce müvekkil tarafından Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/229 esas sayılı dosyasıyla … … aleyhine takip konusu bononun iptali ve tarafına iadesi talepli dava açıldığını ve açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddedildiğini, bononun teminat olarak verildiği protokolün hukuki bir geçerliliğinin bulunmadığını, bu nedenlerle müvekkilin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile davalı taraf aleyhine alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacıların taleplerinin usule ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu senedin geçersiz bir protokolün teminatı olarak tanzim edildiği iddiasının izaha muhtaç olduğunu, bahsi geçen senedin ikrar anlamına gelmemekle birlikte protokolde teminat olarak verildiği ileri sürülmüş ise de bono üzerinde teminat kaydı bulunmadığını, yine davacının bono üzerindeki nakden kaydının aksini iddia etmesi bononun talili anlamına gelmekte ve bu hususun HMK hükümleri çerçevesinde dosya kapsamında iddiasını ispatlayacak nitelikte evrakları sunması gerektiğinin sabit olduğunu, hali hazırdaki davanın borçtan kurtulmak amaçlı açıldığının ortada olduğunu, davalı ve davacı taraf arasında temel alacak ilişkisine dayalı olarak düzenlenmiş olan bononun aslı ibraz edilmeyen protokole dayalı olduğunun beyan edilmesi bahsi geçen icra dosyasını sürüncemede bırakma amacı taşıdığını, protokolün varlığının teyide muhtaç olduğunu, davacı tarafından hazırlanan ve nasıl hazırlandığı bilinmeyen fotokopinin kabulünün mümkün olmadığını, protokolde bulunan imzanın müvekkiline ait olmadığını, söz konusu fotokopiye ve müvekkile ait olduğu iddia edilen imzaya açıkça itiraz ettiklerini, davacı tarafın Gaziantep İcra Müdürlüğü’nün …esas sayılı dosyasında …’e sözde protokolle uyumlu bir şekilde icrai işlem yapılmadığını beyan etmesinin gerçeklikten uzak olduğunu, açıklanan bu nedenlerle açılan haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
1-Tarafların usulünce ileri sürmüş oldukları iddia ve savunmaları,
2-İlgili kamu kurumlarından celp edilen cevabi yazılar,
3-İlgili yasal mevzuat ve yargısal içtihatlar,
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLER, TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) talebine ilişkindir.
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 170/b maddesinin aynı Kanun’un 72. maddesine yaptığı yollama gereğince kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte de menfi tespit davası açılabileceği açıkça anlaşılmaktadır. İİK’nin 72/1. maddesi, “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir” hükmünü haizdir. Buna göre borçlu, henüz aleyhine başlatılmış bir icra takibi yokken alacaklıya karşı borçlu bulunmadığının tespiti için menfi tespit davası açabileceği gibi aleyhine icra takibine başlanmasından sonra da menfi tespit davası açması mümkündür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) kambiyo senetlerine ilişkin hükümler poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun koyucu, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise, ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir (TTK m. 778 ve 818).
Kambiyo senetleri mücerret kıymetli evrak niteliğine sahip olduklarından bu senetlerde yer alan hak, temel borç ilişkisinden bağımsızdır. Ancak kambiyo taahhüdünde bulunmanın temelinde, şart olmamakla birlikte, genellikle satım, bağışlama, kira, taşıma gibi bir borçlandırıcı işlem vardır. Böyle bir borçlandırıcı işlem yoksa senedin hatır için verildiği varsayılır. Temel borç ilişkisinin taraflarından birinin bir kambiyo senedi düzenleyip lehtara vermesiyle kambiyo ilişkisi diye adlandırılan ve temel borç ilişkisinden bağımsız olan ikinci bir borç ilişkisi doğar. Zira bir borç ilişkisi için kambiyo taahhüdünde bulunulması tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 133/2. maddesi gereğince borcun yenilenmesi sonucunu doğurmaz; kambiyo senedinin ifa yerine değil ifa uğruna verilmiş olduğu kabul edilir. Dolayısıyla bir borç hakkında kambiyo senedi düzenlendiği takdirde, taraflar arasında biri temel borç ilişkisi, diğeri kambiyo ilişkisi olmak üzere iki çeşit ilişki bulunur. Aynı durum, kambiyo senedinin tedavülü hâlinde de karşımıza çıkar. Bir kambiyo senedi ciro edildiği zaman ciranta ile ciro edilen kişi arasında kural olarak bir temel ilişki (asıl borç ilişkisi) bulunmaktadır. Ayrıca, bu iki kişi arasında kambiyo hukukundan doğan bir kambiyo ilişkisi de mevcuttur. Bu sebeple taraflar arasındaki temel borç ilişkisindeki bozukluklar kambiyo ilişkisini etkilemez. Temel borç ilişkisinden doğan def’îler, temel borç ilişkisi ile kambiyo ilişkisinin taraflarının aynı olması ve bile bile borçlu zararına hareket edilmesi hâlleri dışında, kambiyo ilişkisinde ileri sürülemez. Zira temel borç ilişkisi kendi hukukuna, kambiyo ilişkisi de kendi hukukuna tabidir.
Borçlu, kambiyo senedi nedeniyle alacaklıya karşı, genel olarak, ya kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu ya da temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek menfi tespit talebinde bulunabilir. Başka bir anlatımla borçlunun kambiyo senedi borcundan dolayı sorumlu olmaması, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan doğan nedenlerden kaynaklanabileceği gibi, temel borç ilişkisine yönelik nedenlere de dayanabilir. Bununla birlikte borçlunun takas def’îni kullanması hâlinde ise, ne temel borç ilişkisine, ne de kambiyo senedi borcuna dayanılmakta, borçlu, kambiyo senedinden doğan borcu ile hamildeki alacağını takas etmektedir.
Borçlunun, kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu ileri sürerek açtığı menfi tespit davası esasında maddi hukuk anlamında bir itiraz sebebine dayanılarak açılmaktadır. Bu kapsamda hükümsüzlük nedenine dayalı menfi tespit davalarında, uyuşmazlık temel ilişkiden değil, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan kaynaklanmaktadır. Bu davalarda, kural olarak, davacının iddiası çoğu kez tüm senet ilgilerine karşı öne sürülebilen mutlak def’îlere dayanmaktadır. Örneğin kambiyo senedinin zorunlu şekil şartları içermemesi, kambiyo alacağının zamanaşımına uğraması, vadeyi beklemeden istemde bulunulması, ciro zincirindeki kopukluk, başvuru hakkının yitirilmiş olması, senette yazılı kısmi ödeme açıklaması, sorumsuzluk kayıtları ya da bir kambiyo taahhüdünün senet yapma iradesindeki bozukluk nedeniyle sahibini bağlamayacağı yönündeki iddialar hükümsüzlük nedenine dayalı menfi tespit talebine konu oluşturur.
Borçlunun, temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek açtığı menfi tespit davası, öğreti ve uygulamada bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Bedelsizlik ise, bir kambiyo senedinin ihdasına neden olan temel alacağın herhangi bir nedenle mevcut olmamasıdır (İnan, Nurkut: Türk Hukukunda Hatır Senetleri ve Özellikle Hatır Bonoları, Ankara, 1969, s. 16). Başka bir ifadeyle bir kambiyo taahhüdünün temel alacağı geçersizse ya da sona ermişse, o kambiyo taahhüdü bedelsiz demektir. Bu anlamda senedin bedelsiz sayılmasında esas alınan husus, temel borç ilişkisinin kendisi değil, bu temel borç ilişkisinden doğan temel alacaktır. Bu itibarla bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası ile maddi hukuk bakımından borcun mevcut olup olmadığının tespiti amaçlanmakta; borçlu olmadığını iddia eden borçluya, genel hükümlere göre bu durumu tespit imkânı verilmektedir. Dava neticesinde borçlu olunmadığının tespiti hâlinde ise davacı (borçlu) hakkında bir icra takibi başlatılması engellenmiş olacak veya başlatılan ve devam eden icra takibi iptal edilerek, davacının mevcut olmayan bir borcu ödemesi engellenmiş olacaktır.
Bedelsizlik iddiası, TTK’nın 687. maddesi anlamında bir kişisel def’îdir. Bedelsizlik bir kişisel def’î olduğundan düzenleyen tarafından kural olarak ancak senet lehtarına karşı ileri sürülebilir. Ancak borçlu, hamilin senedi bilerek kendi zararına devraldığını kanıtlamak şartıyla hamile karşı da bedelsizlik def’îni ileri sürebilir.
Bedelsizliğe dayalı menfi tespit davasının yasal dayanağı TBK’nın 77 ve devamındaki maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmedir. Zira kambiyo senetlerinde geçerli olan mücerretlik (soyutluk) ilkesi gereğince, temel alacağın mevcut olmaması veya geçersiz olması, kambiyo senedinin hükümsüzlüğü sonucunu doğurmamakta; buna karşılık temel ilişkideki sakatlık, kambiyo borçlusuna, borçlu olmadığının tespitiyle birlikte, alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşme def’îni dermeyan etme hakkını vermektedir.
Kambiyo senedinin düzenlenmesinde en önemli unsur temel alacağın varlığıdır. Ancak temel alacağın senedin tanzimi anında mutlak surette varlığı gerekli değildir. Başka bir ifadeyle kambiyo senedinin metninde muayyen bir meblağın yazılması gerekli ise de bu husus temel alacağın da muayyen olmasını gerektirmez; temel alacak doğduğu anda, senette yazılı olan miktardan az ise, senet kısmi bedelsizliğe uğrar (İnan, s. 45). Bu itibarla taraflar arasında temel ilişkinin varlığına rağmen, temel alacağı doğmamış ancak doğması mümkün ya da şarta bağlanmış bir alacak için veyahut da cezai şarta ilişkin olarak kambiyo senedi düzenlenebilir. Bu şekildeki bir alacağa bağlı olarak düzenlenen senet, vadesi gelmesine rağmen alacak doğmamışsa, o an için bedelsizdir. Fakat bu bedelsizlik geçici bir süre için olup, alacak doğunca senedin bedelsizliği alacak miktarı kadar ortadan kalkacaktır (Ertekin, Erol/Karataş, İzzet: Uygulamada Ticari Senetler, Ankara, 1998, s. 693). Bu kapsamda kambiyo senedinin teminat amacıyla verildiği iddiası da temelinde bedelsizliğe dayalı bir iddiadır. Ancak kural olarak kambiyo senedinin teminat olarak verilmesi senedin doğrudan bedelsizliğine yol açmaz; teminat altına alınan borcun yerine getirilmesi ve teminat ihtiyacının ortadan kalkması ile senet bedelsiz hâle gelir.
Temel borç ilişkisindeki bir edimin teminatı olarak düzenlenen kambiyo senetlerinde, teminat ettikleri husus gerçekleşinceye kadar geçici bedelsizlik, gerçekleşince kesin bedelsizlik söz konusudur. Eğer teminat ettikleri husus gerçekleşmez ise senette bedelsizlik ortadan kalkacaktır. Bu itibarla kambiyo senedinin teminat amacıyla düzenlenmesi hâlinde borçlu, senet lehtarın elindeyse (ciro görmemişse), teminatı talep etme şartlarının oluşmadığını (riskin gerçekleşmediğini) ya da alacaklının senedin teminatını oluşturduğu borç miktarını aşan bir talepte bulunduğunu kişisel def’î olarak öne sürebilir. Senet ciro edilmişse hamil senedin teminat senedi olduğunu biliyor ve borçlunun zararına hareket ediyorsa, anılan def’înin hamile karşı da öne sürülmesi mümkündür.Temel borç ilişkisindeki bir edimin teminatı olarak düzenlenen kambiyo senetlerinde, teminat ettikleri husus gerçekleşinceye kadar geçici bedelsizlik, gerçekleşince kesin bedelsizlik söz konusudur. Eğer teminat ettikleri husus gerçekleşmez ise senette bedelsizlik ortadan kalkacaktır. Bu itibarla kambiyo senedinin teminat amacıyla düzenlenmesi hâlinde borçlu, senet lehtarın elindeyse (ciro görmemişse), teminatı talep etme şartlarının oluşmadığını (riskin gerçekleşmediğini) ya da alacaklının senedin teminatını oluşturduğu borç miktarını aşan bir talepte bulunduğunu kişisel def’î olarak öne sürebilir. Senet ciro edilmişse hamil senedin teminat senedi olduğunu biliyor ve borçlunun zararına hareket ediyorsa, anılan def’înin hamile karşı da öne sürülmesi mümkündür.
Bir teminat senedinden söz edilebilmesi için ya senedi düzenleyen kişinin temel ilişkiden kaynaklanan ediminin (cezai şart öngörülen durumlar dışında) doğrudan doğruya belirli bir para borcunun ödenmesi olmaması yani paradan başka bir edim olması, ya da alacaklının uğrayacağı muhtemel zararları güvenceye bağlamak amacı ile senedi vermiş olması gerekir.
Hemen belirtilmelidir ki, kambiyo senedinin üzerinde teminat kaydı var ise ancak neyin teminatı olduğu belirtilmemiş ise bu kayıt kambiyo senedinin mücerrettik vasfını ortadan kaldırmaz. Sadece teminat olduğuna dair eklenen bu kayda doktrinde mücerret teminat kaydı denilmektedir. Buna karşılık senet üzerinde asıl borç ilişkisine atıf yapan veya ödemeyi şarta bağlayan kayıtlar olması durumunda senedin mücerretlik vasfı ortadan kalkacağından böyle bir senede dayanılarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılamaz. Başka bir deyişle kambiyo senedinin teminat senedi olduğunun senet metninden anlaşılması durumunda senedin mücerretlik vasfı ortadan kalkacağı için senet hükümsüzdür ve bu hükümsüzlük; borçlu tarafından, lehtara veya ciranta konumunda olan hamile karşı da ileri sürülebilir. Dolayısıyla senet metninden anlaşılan bu def’î mutlak def’î niteliğinde olup, üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.
Senedin teminat senedi olduğu senet metninden anlaşılamıyor ise senedin sözleşme ile bağlantısı kanıtlanmalıdır. Sözleşmede senedin vade, tanzim tarihi ve miktarlarına açık bir şekilde atıf bulunmalıdır. Senede açıkça atıf bulunan sözleşmede senedin teminat amacıyla verilmiş olduğu belirtilmiş olabilir. Nitekim bu hususlar Hukuk Genel Kurulunun 15.09.2020 tarihli ve 2017/12-269 E., 2020/591 K. sayılı kararında da benimsenmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, kambiyo senetleri kural olarak mevcut bir borç için düzenlendiklerinden, teminat maksadıyla düzenlenmeleri istisnaidir ve bu durumun da soyutlukla yakından ilişkisi bulunmaktadır. Nitekim senet metnine teminat amacıyla verildiğinin yazılması hâlinde senedin soyutluğu ortadan kalkmakta ve devir kabiliyeti sınırlanmakta, bu ibarenin yazılmaması hâlinde ise keşidecinin teminat iddiasının ispatlanması, lehtarla sınırlı olmak üzere, yazılı delile ihtiyaç göstermektedir.
Kambiyo senetlerine ilişkin menfi tespit davalarında dava konusu senedin teminat senedi olduğuna dair ispat yükünün kime ait olduğu da gelinen aşama itibariyle üzerinde durulması gereken bir diğer husustur. Bu kapsamda genel ispat kurallarına ilişkin olan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesi gereğince, bir kambiyo senedinin teminat senedi olduğundan bedelsizliğine dair iddia ile açılan menfi tespit davasında ispat yükü, iddia olunan bu vakıadan kendi lehine hak çıkaran senet borçlusuna ait olacaktır. Zira borçlu olunan bir senede ilişkin açılan menfi tespit davasında senedin bedelsiz olduğuna dair iddianın ispatı sonucu verilecek olan karar ile sorumluluk ortadan kalkacaktır. Bu tür bir karar ile lehine hak kazanan, dava konusu senet borçlusu olduğundan anılan senedin bedelsiz olduğuna dair iddianın ispat yükü de yine senet borçlusu üzerindedir. Ayrıca bir temel alacağın varlığına karine teşkil eden kambiyo senedinin teminat senedi olduğundan bahisle bedelsizliğine dair iddianın ispatı, karinenin aksini iddia eden senet borçlusu tarafından gerçekleştirilmelidir.
Menfi tespit davasının konusunu oluşturan senedin bedelsizliğine dair iddiayı ispat yükü üzerinde olan senet borçlusu bu iddiasını, HMK’nın 201. maddesi gereğince ancak yazılı delille/kesin delille ispatlayabilir. Zira bir kambiyo senedine bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, değeri ne olursa olsun tanıkla ispat olunamayacaktır. Senede karşı senetle ispat kuralı olarak adlandırılan bu kuralın karşı tarafın muvafakati ve HMK’nın 202. maddesinde düzenlenen delil başlangıcı olarak adlandırılan iki istisnası mevcut olup anılan iki durumun gerçekleşmesi halinde senede karşı tanıkla ispat mümkündür.
Bononun teminat senedi vasfında olduğu iddiasına ilişkin yapılan değerlendirmeler;
Davacılar vekili, davacı …’in borçlu, … alacaklı olduğu ve … ve … de kefil olduğu bononun ahlaka aykırı düzenlenmiş bir ptorokolden kaynaklandığını bu nedenle bononun bedelsiz olduğunu iddia etmiştir.
Davacının dayandığı protokolün mahkememize sunulan sureti tetkik edildiğinde … borçlu … alacaklı, … ise yediemin sıfatına haiz olduğu, protokolde belirlenen muhtarlık sıralamasına ve istifa şartlarına uyulmadığı takdirde bononun yediemin … tarafından işleme konulacağını belirlemiş oldukları görülmüştür.
Davacının bononun teminat vasfında olduğu ve (protokolün ahlaka aykırı olması nedeniyle) ahlaka aykırı olarak düzenlendiği iddiasına dayanak oluşturan davalı tarafından imzası inkar edilmiş protokol üzerinde imza incelemesi yapılması için protokolün mahkememize ibraz edilmesi için davacı tarafa kesin süre verilmiştir. Protokol mahkememize ibraz edilmemekle birlikte mahkememizin 24/05/2022 tarihli 2 no.lu duruşmasında davacı vekili protokolün ellerinde olmadığını mahkememize bildirmiştir.
İspat yükü üzerinde olan davacı HMK 201 uyarınca yazılı delille ve kesin delille protokolün varlığını ve dava konusu bononun teminat niteliğinde olduğunu ispatlayamamıştır.
Davacının davasını kesin delille veya senetle ispat edemediği takdirde davasını ispat edebilmesinin bir diğer yolu ise HMK 202 maddesinde yer alan delil başlangıcı ve karşı tarafın muvafakatini içerir tanık delili oluşturmaktadır.
Davalı taraf 24/05/2022 tarihli 2 numaralı duruşmada tanık deliline muvafakat etmediklerini mahkememize bildirmiştir.
Davacılar vekilinin yazılı delil başlangıcına ilişkin iddiası irdelendiğinde ise davacılar vekili mahkememizin 24/05/2022 tarihli 2 numaralı celsesinde ve 25/01/2023 tarihli 4 numaralı celsesinde dava dışı varlığı ispatlanamamış protokolde yediemin olarak yer aldığı iddia edilen … … bonoyu davalı …’a teslim ettiğine dair mahkememizin 2021/229 Esas sayılı dosyasına sunulan evrak oluşturmaktadır.
HMK 202/2 maddesi “Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Davacılar tarafından dayanılan evrak tetkik edildiğinde ise evrakın alacaklısı …, borçlusu … olan 150.000,00 TL bedelli bononun alacaklı …, … tarafından teslimine ilişkin oluştuğu anlaşılmaktadır.
İlgili evrak, HMK 202/2 uyarınca davalı tarafından veya temsilcisi tarafından düzenlenmiş bir evrak niteliğinde olmadığı anlaşılmıştır.
Karşı tarafın açık muvafakatının olması ve yazılı delil başlangıcının bir arada bulunması halinin ispat için gerekli olduğunun düzenlendiği dikkate alındığında her iki durumun bir arada gerçekleşmediği anlaşıldığından davacıların davasını bu yönüyle de ispat edemediği kanaati hasıl olmuştur.
Bononun ahlaka ve kamu düzenine aykırı bir borçtan kaynaklandığı iddiası bakımından yapılan değerlendirme;
Menfi tespit davasının hukuki niteliğine ilişkin açıklamaların yapıldığı dikkate alınarak bu hususta tekrara düşülmemiştir.
Bununla birlikte 6098 sayılı TBK’nın 27. maddesinde “Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.
Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı kesin olarak hükümsüz olur.” hükmü düzenlenmiştir.
Kambiyo senetlerinden olan bono, arkasındaki temel ilişkiden bağımsız borç ikrarı içeren senetlerden olup, kural olarak bonoya dayalı bir alacağın ödendiğinin ispat yükü borçluya ait ise de, tefecilik nedeniyle düzenlenen bonolar TBK’nın 27. maddesine göre, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka ve kamu düzenine aykırı olduğundan kesin olarak hükümsüzdür.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/4083 Esas 2021/4099 Karar sayılı 26/04/2021 tarihli ilamında da açıklandığı üzere, ceza davası sonunda maddi vakıa kesinleştiğinde 6098 sayılı TBK’nın 27/1. (818 sayılı Borçlar Kanununun 20/1.) maddesi hükmü uyarınca, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka ve kamu düzenine aykırı sözleşmeler geçersiz olacağından, bu şekilde düzenlenmiş bono hukuken geçerli bir vasfına haiz olmayacaktır.
Somut olaya ilişkin yapılan değerlendirme;
Davacıların bononun teminat vasfının olduğu iddiasının yanında bir diğer iddiası ise bononun ahlaka ve kamu düzenine aykırı bir nedenden kaynaklandığı yönündedir.
Davacıların davasının temelini oluşturan husus taraflar arasında düzenlenmiş olduğu iddia edilen protokol ve bu protokolün düzenlenme nedenidir.
Daha önce açıklandığı üzere varlığı iddia olunan protokol davacılar tarafından ibraz edilmemiş ve yedlerinde olmadığı da açıkça bildirilmiştir. Buna göre ahlaka ve kamu düzenine aykırılık iddiasını oluşturan protokolün varlığı da ispatlanamamıştır.
Davalı tarafından mahkememize bildirilen ve dosya arasına alınan Gaziantep CBS’nın … Soruşturma sayılı ve … İhbar Soruşturma sayılı soruşturma dosyaları da tetkik edilmiştir.
Gaziantep CBS’nın … Soruşturma sayılı dosyasında Davacı … şikayet dilekçesinde seçimlere ilişkin anlaşmaya dair düzenlenen bononun alacaklı, borçlu, vade, keşide tarihi vs. tüm kısımlarının sonradan doldurulduğunu iddia etmiş, 08/07/2021 tarihli şikayetten vazgeçme dilekçesinde ise şikayetten vazgeçtiğini savcılık dosyasına bildirdiği görülmüştür.
Gaziantep CBS’nın … İhbar Soruşturma sayılı dosyasında Davacı … şikayet dilekçesinde seçimlere ilişkin anlaşmaya dair düzenlenen bono üzerindeki borçlu kısmının ve bedel hanesinin dolu olduğunu bildirmiştir. Davacının 06/07/2021 tarihli şikayetten vazgeçme dilekçesinde ise şikayetten vazgeçtiğini savcılık dosyasına bildirdiği görülmüştür.
İlgili dosya tetkik edildiğinde varlığı iddia edilen protokolde isimleri bulunan;
Ersun’un alınan ifadesinde protokolden haberinin olmadığını bildirdiği,
Bahaddin’in alınan ifadesinde protokolü doğruladığı,
Bahaddin’in alınan ifadesinde protokolü doğruladığı,
Hasan’ın alınan ifadesinde protokolün varlığını kabul etmediğini alacağın varlığını borç ilişkisi olduğunu ifade ettiği,
Protokolde isimleri bulunmayan …’nın protokolün varlığına işaret ettikleri anlaşılmıştır.
Bununla birlikte davacı …’in alınan ifadesinde muhtar olarak seçildiğini, varlığı iddia edilen protokolde belirtilen süreden 6 ay önce davalının muhtarlıkta istifa et dediğini bunu kabul etmemesi üzerine davalının bonoyu işleme koyduğunu beyan ettiği görülmüştür.
Davacının mahkememize vermiş olduğu 06/07/2022 tarihli delil dilekçesi isimli dilekçesinde ise davalının protokolde 1. Aza olacakken yedek üye olduğu için bonoyu icraya koyduğunu bildirdiği görülmüştür.
Mahkememizce yapılan değerlendirmede davacıların protokolü sunamamış olmaları, davacı …’in şikayet dilekçelerinde bononun imzalandığı tarihteki unsurlarına ilişkin çelişkili beyanları (2021/3627 Esas sayılı dosyasında tüm unsurlarının boş olduğu bildirilmesine rağmen diğer şikayet dilekçesinde borçlu ve bedelin dolu olduğunu bildirmiş olması), bononun davalı tarafından takibe konulmasında mahkememize verilen 06/07/2022 tarihli delil dilekçesindeki beyan ile savcılık dosyalarındaki şikayetlerindeki ifadelerinin çelişki içermesi, her iki savcılık dosyasının da takipsizlikle sonuçlanmış olması, savcılık dosyasındaki ifadelerde protokolün varlığını bono borçlularının ve varlığı iddia edilen protokolde isimleri bulunmayan kimselerin ileri sürmüş olmaları, dosyada yer alan diğer deliller, taraf beyanları ve dosya münderecatı birlikte değerlendirildiğinde iddialarının soyut beyanlardan öteye gidememiş olması ve davacıların iddiasını ispatlar nitelikte kesinleşmiş bir ceza dosyası olmamasının yanında aksi yönde kesinleşmiş ceza dosyalarının varlığı dikkate alındığında davacıların kamu düzeni ve ahlaka aykırılık yönündeki iddiasına itibar edilmemiştir.
Kötü niyet tazminatı bakımından yapılan değerlendirme;
Öte yandan davacı taraf menfi tespit isteminin yanında ayrıca kötü niyet tazminatı talebinde de bulunmuştur. 2004 sayılı İİK m.72/4 hükmüne göre menfi tespit davasının davalı lehine sonuçlanması üzerine, ihtiyati tedbir kararının kalkacağı ve alacaklının alacağını geç almış olmaktan kaynaklı zararının gösterilen teminat alacağı düzenlenmiştir.
Mahkememizce ihtiyati tedbir kararı verilmediğinden kötü niyet tazminatının şartlarının oluşmadığında kanaat edilmiştir.
Neticeten;
Tüm dosya kapsamı taraf beyanları, birlikte değerlendirildiğinde davacıların ispatlanamayan davasının reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİ ile;
2- Takibin İptali talebinin REDDİNE,
3- Kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE,
4-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL ilam harcından davacı tarafından yatırılan 3.070,83 TL peşin harcın mahsubu ile fazladan alınan ‭2.890,93‬ TL harcın talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
5-Davacı tarafından yargılama nedeniyle sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Davalı tarafından yargılama nedeniyle herhangi bir yargılama gideri sarf edilmediğinden bu hususta KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca hesaplanan 27.972,57 TL vekalet ücretinin davacı …’ten alınarak davalıya VERİLMESİNE,
8-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca hesaplanan 27.972,57 TL vekalet ücretinin davacı …’ten alınarak davalıya VERİLMESİNE,
9-Karar kesinleştiğinde artan avansın 6100 sayılı HMK m.333 hükmü uyarınca resen yatıran tarafa İADESİNE,
Sair hususların taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu AÇIK olmak üzere karar verildi, verilen karar hazır bulunan tarafa okunmak suretiyle tefhim edildi.25/01/2023