Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/442 E. 2022/146 K. 15.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
GAZİANTEP
2 ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :….
KARAR NO : ….

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACILAR : … – … ….
VEKİLLERİ : …. ….
DAVALI : … – …
VEKİLİ :….

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 23/09/2020
KARAR TARİHİ : 15/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili sunduğu dava dilekçesinde özetle; 13/06/2020 tarihinde meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin yaralandığını, tedavi gördüğünü, oluşan kazada müvekkilinin bir kusurunun bulunmadığını, kusurlu aracın kaza tarihinde davalı … şirketi bünyesinde sigortalı olduğunu, açıklanan nedenlerle şimdilik 100,00 TL’nin ticari faizi ile alınarak davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili sunduğu cevap dilekçesinde özetle; …. plakalı aracın müvekkili sigorta şirketi bünyesinde sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin sigortalısının kusur oranında sorumluluğu olduğunu, ilgili yerlerden gerekli raporların alınması gerektiğini, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
1-Tarafların usulünce ileri sürmüş oldukları iddia ve savunmaları,
2-Kazaya ilişkin soruşturma dosyası ve kaza tespit tutanağı,
3-Davalı … şirketi tarafından tanzim edilen ZMSS poliçesi ve hasar dosyası,
4-İlgili kamu kurumlarından celp edilen cevabi yazılar,
5-Dosyada mündemiç kusur, maluliyet ve aktüerya bilirkişi raporları,
6-İlgili yasal mevzuat ve yargısal içtihatlar,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası neticesinde meydana cismani zarar nedeniyle sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Kazaya ilişkin bilgiler;
Davaya konu kaza 13/06/2020 günü …. plakalı traktörün tek taraflı olarak kazaya karışması neticesinde meydana gelmiştir.
Davacının kaza esnasında ….plakalı traktörde yolcu olarak yer aldığı anlaşılmıştır.
Davalı … şirketine dava açılmadan önce yapılan başvuru ve poliçeler;
Dosyada yer alan ve davalı … şirketinden celp edilen belgelerden davacının iş bu davayı açmadan önce davalı … şirketine başvuru yaparak 2918 sayılı KTK m.97 hükmünde düzenlenmiş olan başvuru şartını yerine getirmiş olduğuna kanaat getirilmiştir.
Dosyada yer alan poliçe tetkik edildiğinde kaza tarihi itibariyle …. plakalı aracın davalı … şirketi nezdinde ZMSS ile sigortalı olduğu tespit edilmiştir.
Arabuluculuk dava şartı bakımından yapılan değerlendirme;
Eldeki dava mutlak ticari dava niteliğinde olup 6102 sayılı TTK m.5/A/1 hükmü uyarınca arabuluculuk dava şartına tabidir. Dosyada bulunan arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın tetkiki neticesinde davacılar tarafından iş bu dava açılmadan önce davalı bakımından da arabuluculuk dava şartının yerine getirmiş olduğu anlaşılmıştır.
Davacıya kaza nedeniyle herhangi bir gelir bağlanıp bağlanmadığı yönünden yapılan tespit;
SGK’ya müzekkere yazılmış olup davaya konu kazaya istinaden davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığı ve gelir bağlanmadığı anlaşılmıştır.
Kusur yönünden yapılan değerlendirme;
Kazanın meydana gelmesinde tarafların kusurunun tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup hazırlanan raporda; …. plakalı aracın sürücüsünün KTK Yönetmeliği m.117/b hükmünü, ihlal ettiği ve davacının herhangi bir kusurunun bulunmadığı yönünde görüş bildirildiği anlaşılmıştır. Raporun, soruşturma dosyasında kolluk görevlilerince tanzim edilen kaza tespit tutanağı ile uyumlu olduğu anlaşılmıştır. Bu haliyle bilirkişi raporunda kazanın gerçekleşme şeklinin doğru bir şekilde irdelendiği ve bu şekilde kanaate varıldığı ve bu haliyle de raporun denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğuna kanaat getirilmiş ve hükme esas alınmıştır.
Maluliyet yönünden yapılan değerlendirme;
Kusura ilişkin tespit yapıldıktan sonra dosya maluliyet bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir. Burada davacıların maluliyeti tespit edilirken öncelikle hangi yönetmeliği uygulanacağının belirlenmesi gerekmektedir.
Bu noktada alınacak maluliyet raporlarında uygulanacak yönetmeliğin tespitine ilişkin olarak; Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2020/7120 Esas, 2021/2627 Karar sayılı ve 11/03/2021 Tarihli ilamında “…2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkindir.
Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013-01.06.2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir…” denilmektedir. Görüldüğü üzere uygulanacak yönetmeliği tespiti noktasında kaza tarihinin baz alınması gerekmektedir.
Somut olayda dosya kapsamında 3 adet maluliyet raporu bulunmakla birlikte kaza tarihi 13/06/2020 ve davacı çocuk kaza tarihinden 18 yaşından küçük olduğundan Çocuklar için Özel Gereksinim Değerlendirilmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri uyarınca tanzim edilen 19/11/2021 havale tarihli maluliyet raporuna itibar edilmiştir.
Talep edilebilecek tazminat miktarının belirlenmesi yönünden yapılan değerlendirme;
Burada davacının talep edebileceği tazminat miktarının belirlenmesi noktasında baz alınacak yaşam tablosu ve uygulanacak hesaplama yönteminin de ayrıca irdelenmesi gerekmektedir. Bu noktada benzer bir uyuşmazlığa ilişkin olarak Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 2019/1290 Esas, 2021/751 Karar sayılı ve 21/05/2021 Tarihli ilamında “…Mahkemece yapılacak iş, bilirkişi kuruluna anılan yönetmelik çerçevesinde yeni bir maluliyet raporu tanzim ettirdikten sonra, davacının muhtemel yaşam süresinin TRH 2010 yaşam tablosuna göre belirlenerek, hesaplamalarda progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi suretiyle tazminatın hesaplanması için yeni bir aktüerya raporu almaktan ibaret olup…” denilmektedir.
Dosyada yer alan 10/08/2021 havale tarihli aktüerya bilirkişi raporu dikkate alındığında bu şekilde bakiye ömre ilişkin tespitin doğru bir şekilde yapıldığı anlaşılmıştır. Yine raporda hesaplama yöntemi olarak progresif rant yönteminini benimsendiği, işlemiş aktif dönem, işleyecek aktif dönem ve işleyecek pasif dönem hesaplamalarının ayrı ayrı ve isabetli olarak yapılmış olduğu anlaşılmıştır.
Hal böyle iken yargılama esnasında 2022 yılı asgari ücreti belli olmuştur. Bu yönde benzer bir uyuşmazlığa ilişkin olarak Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2018/6388 Esas, 2020/5121 Karar sayılı ve 06/10/2020 Tarihli ilamında “…Gerçek zararın belirlenmesi bakımından karar tarihine en yakın tarihlerdeki ölçütlerin kullanılması gerekmektedir. Asgari ücret kamu düzeni ile ilgili olup, mahkemece re’sen gözönünde tutulması zorunludur. O halde mahkemece, hüküm tarihine en yakın tarihte bilinen asgari ücret tutarını belirleyerek bu verilere göre bilirkişiden ek rapor alınması gerekirken 2013 tarihi verilerine göre karar verilmesi doğru görülmemiştir…” denilmektedir. Durum böyle olmakla birlikte alınacak ek raporda asgari ücret miktarındaki artış nedeniyle ciddi miktarda artış olacaktır. Somut uyuşmazlığa bakıldığında ise davalı … şirketinin sorumluluk limiti 410.000,00 TL olup davacı tarafça da bedel artırımı bu miktar üzerinden yapılmıştır. Bu haliyle de burada alınacak ek raporda tazminat miktarı daha yüksek çıkmasının yargılama sonucunda verilecek karar üzerinde herhangi bir etkisi olmayacaktır. Tüm bu hususlar birlikte nazara alınarak ve usul ekonomisi ilkesi de gözetilerek mahkememizce ayrıca bir ek rapor aldırılmasına gerek görülmemiş ve bu doğrultuda davacı tarafın talepleri doğrultusunda hüküm tesisi yoluna gidilmiştir.
Davalı vekilinin müterafik kusur savunması bakımından değerlendirme;
Davalı vekili cevap dilekçesi ile davacının müterafik kusurunun bulunduğu yönünde savunma ileri sürülmüştür.
Dosya kapsamına bakıldığında davacının kaza esnasında traktörde yolcu olduğu sabittir. Bu noktada benzer bir uyuşmazlığa ilişkin olarak Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/14384 Esas, 2019/5815 Karar sayılı ve 09/05/2019 Tarihli ilamında “…Zarar görenin kusurunun zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması söz konusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir.
Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir.
Somut olayda, kazaya neden olan araç, traktör olup yolcu taşımaya uygun olmadığı ve çift römork takılı olduğu savunmasında bulunulmuş ve müterafik kusur indirimi yapılması talep edilmiştir. Davacı ….’nin traktörde yolcu olduğu anlaşılmaktadır. Traktör ve römorku yolcu taşımaya müsait olmayan araçlar olup ancak karayolları trafik yönetmeliğine göre belli şartlarda belli sayıda yolcu taşımasına izin verilmektedir.
Traktörün ruhsatına göre de koltuk sayısı sürücü dahil 1’dir. Davalı tarafça cevap dilekçesinde davacının yolcu taşınması için uygun olmayan traktöre bindiği, müterafik kusurlu olduğu ileri sürülmüş ise de, mahkemece bu husus tartışılmamıştır. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz.
Bu durumda mahkemece davalı tarafın müterafik kusur savunmaları üzerinde durularak ve tarafların delilleri toplanarak 818 sayılı BK 43. ve 44. maddesi uyarınca tazminattan indirim yapılması gerekip gerekmediği hususu karar yerinde tartışılıp değerlendirilerek, kabul edilmesi halinde müterafık kusur nedeni ile %20 oranında indirim yapılması gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir…” denilmektedir.
Bu bilgiler ışığında somut uyuşmalığa bakıldığında; kazaya karışan aracın traktör olduğu, traktörün yolcu taşımaya müsait olmadığı, buna rağmen davacının yolcu olarak traktöre bindiği olguları sabit olduğundan burada davacının müterafik kusurunun bulunduğuna kanaat getirilmiş ve Yargıtay uygulamaları gereğince hesaplanan tazminat miktarı üzerinden % 20 nispetinde müterafik kusur indirimi yapmak gerekmiştir.
Bu haliyle yapılan hesaplama neticesinde davacının 840.889,10 * % 80 = 672.711,35 TL sürekli iş göremezlik tazminatı talep edebileceğine kanaat getirilmiştir.
Davalı vekilinin hatır taşımasına yönelik savunması bakımından değerlendirme;
Davalı vekili cevap dilekçesi ile ortada bir hatır taşıması bulunduğundan bahisle indirim yapılması gerektiğini savunmuştur. Somut uyuşmazlığa bakıldığı zaman davacı ile sürücü arasında dede – torun ilişkisi bulunmaktadır. Bu noktada benzer bir uyuşmazlığa ilişkin olarak Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/19530 Esas, 2019/9799 Karar sayılı ve 22/10/2019 Tarihli ilamında “…Somut olayda; desteğin sürücünün aracında yolculuk ettiği sırada trafik kazasının meydana geldiği, destek ile sürücü arasında amca çocukları(kuzen) şeklinde yakın akrabalık bağı bulunduğu davacılar, davalı sürücü ve işleten tarafından iddia edilmiş olup yargılama sırasında bu hususta bir araştırma yapılmadığı anlaşılmıştır. Yakın aile bireylerinde olduğu gibi maddi ve manevi menfaattin bulunduğu akrabalar arasındaki ücretsiz taşıma ahlaki bir ödev niteliğinde olduğundan, belirlenen tazminat miktarından hatır taşıması indirimi yapılamaz…” denilmektedir.
Bu açıklamalar doğrultusunda da ortada bir yakın akrabalık ilişkisi bulunduğundan davalı vekilinin bu yöndeki savunmasına itibar edilmemiştir.
Bedel artırım talebi;
Davacı vekili dosyaya sunduğu 06/12/2021 tarihli bedel artırım dilekçesi ile davacı bakımından sürekli iş göremezlik tazminatı talebini 410.000,00 TL’ye arttırmıştır. Davacı vekilince artırılan bedel miktarı bakımından 492 sayılı Harçlar Kanunu m.28/1-a hükmü uyarınca alınması gereken harcı da yatırmış olduğu tespit edilmiştir.
Bedel artırım dilekçesi davalı vekiline usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
Faiz başlangıcı yönünden yapılan değerlendirme;
Davacı vekili gerek dava dilekçesinde, gerekse de bedel artırım dilekçesinde başvuru tarihinden itibaren ticari faize hükmedilmesini talep etmiştir. Davacının iş bu davayı açmadan önce davalı … şirketine başvuru yaptığı sabit olmakla birlikte anılan başvurunun hangi tarihte yapıldığına dair dosyada herhangi bir delil bulunmamaktadır. Bu haliyle de davacı taraf başvuru tarihini usulünce ispatlayamamış olup dava tarihinden itibaren faize hükmetmek gerekmiştir.
Ayrıca her ne kadar davacı vekili ticari faize hükmedilmesini talep etmişse de bakıldığı zaman davalı … şirketince sigortalanan araç traktördür. Bu noktada benzer bir uyuşmazlığa ilişkin olarak Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2019/1619 Esas, 2019/12120 Karar sayılı ve 17/12/2019 Tarihli ilamında “…Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma maddi tazminat istemine ilişkindir.
Zarara neden olan traktör ticari araç olmayıp temerrüt faizi olarak yasal faize hükmedilmesi gerekirken, avans faizine hükmedilmesi doğru olmayıp bozma sebebi ise de bu yanılgının giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediğinden, hükmün 6100 sayılı HMK’nın geçici 3/II. maddesi delaletiyle 1086 sayılı HUMK’nın 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir…” denilmektedir.
Bu açıklamalar doğrultusunda da hüküm altına alınan tazminat miktarlarına davalının temerrüde düştüğü tarih olan dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmiştir.
Ayrıca dava açılırken davacı adına velayeten düzenlenmiş olan vekaletname ile açıldığı ve yargılama esnasında davacının reşit olduğu görülmüş olup mahkememizce davacı tarafa davacı tarafından düzenlenmiş olan vekaletname dosyaya kazandırılarak bu yöndeki eksiklik de giderilmiştir.
Bu açıklamalar doğrultusunda da davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile; 410.000,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının dava tarihi olan 23/09/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
2-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca davanın kabul edilen değeri olan 410.000,00 TL üzerinden alınması gereken 28.007,10 TL ilam harcından davacı tarafından yatırılan 54,40 TL peşin harç ile 1.400,02 TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 26.552,68 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL başvurma harcı, 54,40 TL peşin harç ve 1.400,02 TL ıslah harcının toplamı olan 1.508,82 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yargılama nedeniyle sarf edilen 2.200,50 TL posta, tebligat ve bilirkişi ücretinden oluşan yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davalı tarafından yargılama nedeniyle herhangi bir yargılama gideri sarf edilmediğinden bu hususta KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca davanın kabul edilen değeri olan 212.605,05 TL üzerinden hesaplanan 37.150,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Dava açılmadan önce başvurulan arabuluculuk dava şartı nedeniyle hazineden karşılanmış olan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin 02/06/2018 Tarihli ve 30439 Sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği m.26/4 hükmü uyarınca davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
8-Karar kesinleştiğinde artan avansın 6100 sayılı HMK m.333 hükmü uyarınca resen yatıran tarafa İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı ve davalı vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu AÇIK olmak üzere karar verildi, verilen karar hazır bulunan taraflara okunmak suretiyle tefhim edildi.15/02/2022