Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/169 E. 2022/177 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
GAZİANTEP
2 ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : …..
KARAR NO :…..

HAKİM : …..
KATİP :…..

DAVACI :…..
VEKİLİ :…..
DAVALI :…..
VEKİLLERİ : …..
DAVA İHBAR
OLUNANLAR : 1…..
…..
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 02/04/2020
KARAR TARİHİ : 23/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 21/11/2018 tarihinde ….. Plakalı aracın müvekkilinin kullanmış olduğu ….. plakalı motosiklete çarpması neticesinde müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, tedavi gördüğünü, kazanın oluşumunda müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, karşı tarafın kusurlu olduğunu, kazaya sebebiyet veren aracın kaza tarihinde ZMMS bulunmadığından davanın ….. yöneltildiğini, açıklanan bu nedenlerle; şimdilik 100 TL maddi tazminatın davalı sigorta şirketinden alınarak müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Açılan davayı kabul etmediklerini, davacı iddialarının ispatlanması gerektiğini, müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, müvekkili şirket aleyhindeki kesin ve somut delillere dayanmayan haksız ve hukuka aykırı davanın reddini ve gerekli yerlerden raporların alınması Hususunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER:

1-Tarafların usulünce ileri sürmüş oldukları iddia ve savunmaları,
2-Kazaya ilişkin soruşturma dosyası ve kaza tespit tutanağı,
3-İlgili kamu kurumlarından celp edilen cevabi yazılar,
4-Dosyada mündemiç kusur, maluliyet ve aktüerya bilirkişi raporları,
5-İlgili yasal mevzuat ve yargısal içtihatlar,
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLER, TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) talebine ilişkindir.

Mahkememizin görevi açısından yapılan değerlendirme;
Yargıtay 17’inci Hukuk Dairesi’nin 2019/6195 Esas, 2020/3056 Karar ve 02/06/2020 tarihli “Dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a maddesi gereği her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlar ticari davalardır. TTK 5/1. maddesi gereği ticari davalara bakmakla görevli mahkeme Asliye Ticaret mahkemeleridir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden itibaren yasanın 5/3. maddesi gereği asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki işbölümü olmaktan çıkmış görev ilişkisi haline gelmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi gereği göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.
Açılan somut davada davalılar arasında zorunlu mali sorumluluk sigortacısı da bulunmaktadır. Sigorta hukuku 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6. kitabında 1401 ve devamı maddelerinde, zorunlu sorumluluk sigortası ise 1483 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu durumda Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlardan olması nedeniyle dava ticari dava olup Asliye Ticaret Mahkemesinin görev alanı içinde olduğundan” şeklindeki ilamı doğrultusunda davayı görme konusunda mahkememizin görevli olduğu tespit edilmiştir.
Davalının sorumluluğu açısından yapılan değerlendirme;
Sigorta sözleşmesi davanın açıldığı tarih itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 1263. maddenin birinci fıkrasında (6102 sayılı TTK, m. 1401); “Sigorta bir akittir ki bununla sigortacı bir prim karşılığında diğer bir kimsenin para ile ölçülebilir bir menfaatini halele uğratan bir tehlikenin (bir rizikonun) meydana gelmesi halinde tazminat vermeyi yahut bir veya birkaç kimsenin hayat müddetleri sebebiyle veya hayatlarında meydana gelen belli bir takım hadiseler dolayısiyle bir para ödemeyi veya sair edalarda bulunmayı üzerine alır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Sigorta sözleşmelerinde sigortacı, sigorta ettirene bir prim karşılığında belirli bir rizikoya karşı koruma sağlamayı üstlenir (Avrupa Sigorta Sözleşmesi Hukuku İlkeleri, m.1:201). Sigorta sözleşmeleri tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 3. maddesinde; araç sahibi, araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik veya satış belgesi düzenlenmiş kişi, işleten ise; araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hâllerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişi olarak tanımlanmış ve ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimsenin de işleten sayılacağı belirtilmiştir. İşleten ile sigorta ettiren kişi de farklı kavramlardır.
İşleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğuna KTK’nın 85. maddesinde yer verilmiş, aynı Kanun’un 91. maddesi ile poliçenin geçerlilik süresinde meydana gelen kaza tarihinde ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın (ZMSSGŞ) A-3. maddesinde, sigortacının poliçede belirtilen aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı 2918 sayılı KTK’ya göre işletene düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceği düzenlenmiştir. KTK’nın 91. maddesi ile işletenlerin 85. maddenin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanması amacıyla mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunlu kılınmıştır.
…..a başvurulabilecek halleri düzenleyen 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14/2-b maddesi ve …..Yönetmeliği’nin 9/1-b maddesi gereği, ….. sorumluluğu için, zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırma zorunluluğu bulunduğu halde, bu sigortası yapılmamış olan bir aracın, 3. kişinin zararına sebep olması gerekmektedir.
Dosyada yer alan trafik kaza tespit tutanağından ve Emniyet Müdürlüğü’nden gelen evraklarla dava dışı kazaya sebebiyet veren araç maliki dosyaya ilgili kişi olarak eklendikten sonra Mahkememizin 02/04/2020 tarihli tensip tutanağının 5 nolu ara kararı gereğince kazaya sebebiyet verdiği iddia olunan….. plakalı aracın kaza tarihi olan 21/11/2018 tarihinde ZMMS bulunup bulunmadığı hususunda Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezine müzekkere yazılmış akabinde Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezince mahkememize gönderilen cevabi yazının incelenmesinde her ne kadar davaya konu trafik kazasının gerçekleştiği tarihte kazaya sebebiyet verdiği iddia olunan…..plakalı aracın ….. Sigorta A.ş. Tarafından sigortalanmış olduğu bilgisi yer alsa da ilgili sigorta poliçesinin saat 18:49 tarihinde oluşturulduğu, kaza tespit tutanağının incelenmesinde ise davaya konu trafik kazasının ise 21/11/2018 günü saat 17:30 da meydana geldiğinin anlaşılması karşısında davaya konu trafik kazasının gerçekleştiği tarih ve saatte kazaya sebebiyet veren….. plakalı aracın sigorta poliçesinin bulunmadığı ve …..nın davaya konuyu trafik kazasından dolayı sorumlu olduğu anlaşılmıştır.
Riziko tarihinde geçerli teminat tutarlarında zorunlu sorumluluk sigortasının yaptırılmamış olması halinde Karayolları Trafik Garanti Sigortası Hesabı Yönetmeliğinin 8/b maddesinde Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi yaptırılmaksızın sigorta ettirenin eylemi sonucu kişiye verdiği bedensel zararların Hesap’ın sorumluluk kapsamı içinde bulunduğu hükme bağlanmıştır.
Karayolu Trafik Garanti Sigorta Hesabı (…..)’nın ödemekle yükümlü olduğu tazminat miktarı, rizikonun gerçekleştiği tarihte geçerli zorunlu sorumluluk poliçesinin teminat limitleri kadardır. Bu miktarı aşan zararların ise zarara neden olan veya hukuken sorumlu olan kişilerden talep edilmesi gerekir.
Davalı sigorta şirketlerine dava açılmadan önce yapılan başvuru ve poliçeler;

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesi ile zorunlu mali sorumluk sigortasından faydalanmak isteyen hak sahiplerinin dava yoluna gitmeden önce sigortacıya yazılı başvuru yapması gerektiği düzenlenmiş olmakla birlikte, bu başvuru yapılmadan dava yoluna gidilmesi halinin dahi HMK’nın 115/2. maddesi gereği tamamlanabilir dava şartı olduğu Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları ile kabul edilmektedir. (Y4HD 2021/4498 Esas, 2021/7405 Karar sayılı ilamı)
Dosyada yer alan davalı sigorta şirketinin cevabi yazıları tetkik edildiğinde davacının iş bu davayı açmadan önce 27/07/2020 tarihinde davalı sigorta şirketine de başvuru yaparak 2918 sayılı KTK m.97 hükmünde düzenlenmiş olan başvuru şartını yerine getirmiş olduğuna kanaat getirilmiştir.

Arabuluculuk dava şartı bakımından yapılan değerlendirme;

Eldeki dava mutlak ticari dava niteliğinde olup 6102 sayılı TTK m.5/A/1 hükmü uyarınca arabuluculuk dava şartına tabidir. Dosyada bulunan arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanakların tetkiki neticesinde davacı tarafından iş bu dava açılmadan önce davalı bakımından da arabuluculuk dava şartının yerine getirmiş olduğu anlaşılmıştır.
Davacıya kaza nedeniyle herhangi bir gelir bağlanıp bağlanmadığı yönünden yapılan tespit;

SGK’ya müzekkere yazılmış olup davaya konu kazaya istinaden davacıya 2.688,77 TL ödeme yapıldığı anlaşılmıştır. Yapılan ödemenin geçici işgöremezlik tazminatından tenzil edilmesi gerektiği, davacının geçici işgöremezlik talebi olmadığı göz alındığında ödeme kapsam dışında bırakılmıştır.

Kusur yönünden yapılan değerlendirme;
Kazanın meydana gelmesinde tarafların kusurunun tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Bilirkişi tarafından hazırlanan 28/09/2020 tarihli raporda özetle; Davaya konu trafik kazası esnasında ….. plakalı motosiklet sürücüsü …..ın kazanın oluşumunda esas etken olduğunu, ….. plakalı araç sürücüsü …..ın yan etken olduğunu, bildirmiş mahkememizce aldırılan kusur bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir.
Alınan bilirkişi raporunun denetlenmesinde; alınan bilirkişi raporunun hem kaza tespit tutanağı hem de savcılık aşamasında alının bilirkişi raporu ile aynı yönde olduğu tespit edilmiştir.
6098 sayılı TBK’nun 74’üncü maddesi gereği hakim kusur oranını belirlemede tam bağımsız ve yetkili kılınmıştır. Buna göre olayın oluş biçimi nazara alındığında kavşağa yaklaşırken geçiş önceliğine uymayan davacı sürücünün KTK 84’üncü maddesindeki asli kusurlu halleri ihlal ettiği dikkate alınarak kazanın oluşumunda %75 oranında kusurlu olduğu değerlendirilerek, tazminatın belirlenmesinde bu oran esas alınmıştır.
Denetime elverişli kusur bilirkişi raporunda kazanın gerçekleşme şeklinin doğru bir şekilde irdelendiği ve bu haliyle de raporun denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğuna kanaat getirilmiş ve hükme esas alınmıştır.
Maluliyet yönünden yapılan değerlendirme;
Kusura ilişkin tespit yapıldıktan sonra dosya maluliyet bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir. Burada davacının maluliyeti tespit edilirken öncelikle hangi yönetmeliği uygulanacağının belirlenmesi gerekmektedir.
Bu noktada alınacak maluliyet raporlarında uygulanacak yönetmeliğin tespitine ilişkin olarak; Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2020/7120 Esas, 2021/2627 Karar sayılı ve 11/03/2021 Tarihli ilamında “…2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkindir.
Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013-01.06.2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir…” denilmektedir. Görüldüğü üzere uygulanacak yönetmeliği tespiti noktasında kaza tarihinin baz alınması gerekmektedir.

Dosyada alınan 28/12/2020 tarihli maluliyet bilirkişi raporu; “Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik” Çerçevesi’ne atıf yapılmak suretiyle; Davacı asilin özür durumuna göre tüm vücut fonksiyon kaybı oranının %33(otuzüç) olduğunu, Tıbbi iyileşme süresi göz önüne alındığında 18 (onsekiz) ay süre ile geçici iş göremezliğinin olduğunu, iyileşme dönemi içerisinde 1(bir) ay tam gün bakıcı ihtiyacı olduğunu, devamlı suretle başkasının yardım ve bakımına olmadığını, mahkememize bildirmiştir.
Kazanın meydana gelme tarihinin 21/11/2018 tarihindeki yürürlükteki yönetmeliğe göre hazırlanan maluliyet raporu hükme esas alınmıştır.
Davalı vekilinin rapordaki bir başka kişinin isim bilgilerinin bulunduğu yönündeki itirazlarını gidermek için maluliyet raporunu heyete müzekkere yazılmış, maluliyet bilirkişi heyeti mahkememize vermiş olduğu 07/07/2021 tarihli beyanında maddi hatadan kaynaklandığı bildirmiş, hazırlanan bilirkişi raporunun davacıya ilişkin olduğunu bildirmiştir.
Talep edilebilecek tazminat miktarının belirlenmesi yönünden yapılan değerlendirme;
Burada davacının talep edebileceği tazminat miktarının belirlenmesi noktasında baz alınacak yaşam tablosu ve uygulanacak hesaplama yönteminin de ayrıca irdelenmesi gerekmektedir. Bu noktada benzer bir uyuşmazlığa ilişkin olarak Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 2019/1290 Esas, 2021/751 Karar sayılı ve 21/05/2021 Tarihli ilamında “…Mahkemece yapılacak iş, bilirkişi kuruluna anılan yönetmelik çerçevesinde yeni bir maluliyet raporu tanzim ettirdikten sonra, davacının muhtemel yaşam süresinin TRH 2010 yaşam tablosuna göre belirlenerek, hesaplamalarda progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi suretiyle tazminatın hesaplanması için yeni bir aktüerya raporu almaktan ibaret olup…” denilmektedir.
Dosya hesaplama yapılmak üzere aktüerya bilirkişisine tevdi edildiği, bilirkişi hazırlamış olduğu 06/01/2022 tarihli raporda özetle; Davacı asilin 1 aylık bakıma muhtaçlığı karşılığı maddi zararının 2.029,50 TL olduğunu, 18 aylık geçici işgöremezliği karşılığı maddi zararının 34.625,61 TL olduğunu, %33 oranındaki sürekli maluliyeti karşılığı zararının 178.196,59 TL olmak üzere toplam maddi zararın 214.851,70 TL olarak hesaplandığını, mahkememize bildirilmiştir.
Yeni asgari düzenlemeye göre ek rapor hazırlanmak üzere dosya kül halinde yeniden aktüerya bilirkişisine tevdi edilmiş bilirkişi tarafından hazırlanan 06/01/2022 tarihli ek raporda özetle; davacı …..’ın; 1 aylık bakıma muhtaçlığı karşılığı maddi zararının 2.029,50 TL olduğunu, 18 aylık geçici işgöremezliği karşılığı maddi zararının 34.625,61 TL olduğunu, %33 oranındaki sürekli maluliyeti karşılığı zararının 242.969,45 TL olduğunu, şeklinde olmak üzere toplam maddi zararın 279.624,56 TL olarak hesaplandığını,7327 sayılı İcra Ve İflâs Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la değişik 2918 Sayılı Kanun’un 90’ıncı maddesinde sayılan kriterlere göre(Genel Şartlara Göre; bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 Ulusal Yaşam Tablosu’nun esas alınması ve 1,8 teknik faiz uygulanmasıyla) 21.11.2018 tarihli kazada davacı …..’ın; 1 aylık bakıma muhtaçlığı karşılığı maddi zararının 2.029,50 TL olduğunu, 18 aylık geçici işgöremezliği karşılığı maddi zararının 34.625,61 TL olduğunu, %33 oranındaki sürekli maluliyeti karşılığı zararının 187.351,62 TL olmak üzere toplam maddi zararın 224.006,73 TL olarak hesaplandığını, mahkememize bildirmiştir.
Aktüer bilirkişi raporunun farazi bir hesaplama olduğu, bilinen durum varken ihtimallerle hesaplama yapılmaması gerektiği hususları Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarının gereğidir. Buna göre güncel asgari ücret ile alınan raporun ve yerleşmiş içtihatlardaki prograsif rant usulüne göre düzenlenmiş, TRH 2010 yaşam tablosunun esas alındığı, teknik faizsiz hesaplama hükme esas alınmıştır.
Davacı vekilinin sadece sürekli işgöremezlik talep ettiği, davacının sürekli işgöremezlik zararının 242.946,45 TL olduğu davacının kusurunun ise %75 olduğu dikkate alındığında davacının talep edebileceği tazminat miktarı; 242.969,45 x (1-0,75)= 60.742,36 TL olarak hesaplanmıştır.
Müterafik kusur indirimi bakımından değerlendirme;
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur, Borçlar Kanunu’nun 52. maddesinde düzenlenmiştir. Mağdurun kusurunun, zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması sözkonusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılması da gerekebilecektir.
Dosya içeriğine bakıldığı zaman davacının sürücü olarak bulunduğu araç motosiklettir. Kaza tespit tutanağı tetkik edildiğinde davacının kaza esnasında kask veya dizlik taktığına dair herhangi bir belirleme bulunmamaktadır. Fakat davacının vücudunda meydana gelen arazlara bakıldığında da bu bölgelerde bir araz bulunmadığı görüldüğünden müterafik kusur indirimine gidilmemiştir.
Bedel artırım talebi açısından değerlendirme;
Davacının dava dilekçesinde davanın açıkça belirsiz alacak davası olduğu belirtildiğinden dava belirsiz alacak davası olarak değerlendirilmiştir. (Emsal karar için bknz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2021/9-485 Esas ve 2021/971 Karar sayılı ilamı)

Davacı vekili tarafından mahkememizce aldırılan kök hesap raporu doğrultusunda 20/04/2021 tarihli değer arttırım dilekçesi sunarak dava değerini 44.549,14 TL olarak belirlemiştir. Değer arttırım dilekçesi davalı tarafa tebliğ edilmiştir.
Akabinde yine davacı vekili tarafından mahkememizce aldırılan ek hesap raporu doğrultusunda 10/01/2022 tarihinde ıslah dilekçesi ibraz edilerek dava değeri 60.742,36 TL’ye yükseltilmiş, ıslah dilekçesi davalı tarafa tebliğ edilmiştir.
Burada davacının hem değer arttırım hem de ıslah dilekçesi verip veremeyeceği hususunu tartışmak gerekirse;
6100 Sayılı HMK 107’inci maddesi 2’inci fıkrası “Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
6100 Sayılı HMK 176’ıncı maddesinin 2’inci fıkrası “Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yine HMK 107/2 maddesinin gerekçesine bakıldığında; “Maddenin ikinci fıkrasında, belirsiz alacak veya tespit davası açılabilen durumlarda, miktar ya da değerin tespit edildiği anda, alacaklının iddianın genişletilmesi yasağından etkilenmeksizin talebini artırabileceği belirtilmiştir. Kural olarak, bir davada başlangıçta belirtilen miktar veya değerin artırılması, iddianın genişletilmesi yasağına tâbidir. Bunun amacı, davacının dava açarken hakkını kötüye kullanmaması, daha özenli davranması, yargılamayı gereksiz yere uzatmamasıdır. Oysa, baştan miktar veya değeri tam tespit edilemeyen bir alacak için, davacının böyle bir ihmal ya da kusurundan söz edilemez. Bu sebeple, belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Davacı, sınırlama ve yasağa tâbi olmadan, sadece talepte bulunmak suretiyle yeni miktar üzerinden yargılamaya devam edilmesini isteyebilecektir. Şüphesiz, alacağın belirli hâle gelmesini müteakip ortaya çıkan yeni talep eksik belirtilmişse, bundan sonra yeni bir artırma isteği iddianın genişletilmesi yasağıyla karşılaşacaktır. Çünkü, bu hâlde belirsizlik değil, davacının kendi ihmalinden kaynaklanan bir durum söz konusudur.” şeklindeki gerekçe, davacının birden fazla değer artırım yoluna başvurması halinde karşılaşıldığı takdirde ikinci değer artırımın iddianın genişletilmesi yasağı ile karşı karşıya kalacağı açıkça belirtilmiştir.
Özetle davacının hem değer arttırım dilekçesi hem de ıslah dilekçesi sunabileceği kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle davacının değer arttırım ve ardından sunmuş olduğu farklı tarihli ıslah dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.
Faiz başlangıcı yönünden yapılan değerlendirme;
Davacının iş bu davaya açmadan önce davalı sigorta şirketine yaptığı başvurulara ilişkin tebliğ mazbataları tetkik edildiğinde davacının hem asıl davayı ikame ederken hem birleşen davayı ikame ederken davalıya başvurmadığı görülmektedir.
Bu noktada 2918 sayılı KTK m.99/1 hükmünde “Sigortacılar, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” denilmektedir. Bu haliyle davalının temerrüde düşme tarihi davalıya yapılan başvurunun 8 işgünü sonrası tarih olan 06/08/2020 tarihidir.
Dava konusu aracın hususi araç olması dikkate alındığında da faizin yasal faiz olarak belirlenmesi gerekmiştir.

Neticeten;
Tüm dosya kapsamı denetime elverişli olarak alınmış bilirkişi raporları, taraf beyanları, birlikte değerlendirildiğinde davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABÜLÜ İLE; 60.742,36 TL sürekli iş göremezlik tazminatının sigorta şirketinin temerrüt tarihi olan 06/08/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
2-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca davanın kabul edilen değeri olan 60.742,36 TL üzerinden alınması gereken 4.149,31 TL ilam harcından davacı tarafından yatırılan 54,40 TL peşin harç, 151,82 TL değer arttırım harcı ve 55,31 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 261,53 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.887,78‬ TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL peşin harç, 151,82 TL değer arttırım harcı ve 55,31 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 261,53 TL harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yargılama nedeniyle sarf edilen 2.912,00 TL posta, tebligat ve bilirkişi ücretinden oluşan yargılama gideri, 384,90 TL keşif harcı ve ve 54,40 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 3.351,3‬ TL’nin oranlama yapılmaksızın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davalı tarafından yargılama nedeniyle herhangi bir yargılama gideri sarf edilmediğinden bu hususta KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca hesaplanan 8.696,51 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7- Karar kesinleştiğinde artan avansın 6100 sayılı HMK m.333 hükmü uyarınca resen yatıran tarafa İADESİNE,
8- Dava açılmadan önce başvurulan arabuluculuk dava şartı nedeniyle hazineden karşılanmış olan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin 02/06/2018 Tarihli ve 30439 Sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği m.26/4 hükmü uyarınca davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
Dair, davacı vekilinin davalı vekilinin ve ihbar olunan’ın yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu AÇIK olmak üzere karar verildi, verilen karar hazır bulunan taraflara okunmak suretiyle tefhim edildi. 23/02/2022