Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/138 E. 2022/178 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
GAZİANTEP
2 ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : ….
KARAR NO : ….

HAKİM : ….
KATİP : ….

DAVACI : ….
VEKİLLERİ : ….
DAVALI : ….
VEKİLLERİ :….
DAVA : Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/03/2020
KARAR TARİHİ : 23/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin halı ,battaniye ,kilim gibi tekstil ürünleri üzerine hizmet vermekte olduğunu, Davalının Gaziantep ilinde faaliyet gösteren bir firma olup ,müvekkili şirket ile yaklaşık 2015 – 2016 yılında beri ticari ilişkileri mevcut olduğunu, Davalının Birleşmiş Milletlerin açmış olduğu battaniye ihalesini kazanmış olduğunu ( 2015-2019 dönemi için ) almış oldukları bu ihalenin battaniyelerin alım ve tedarik işini Uşakta üretim yapan davacı müvekkilden yapmakta olduğunu, Müvekkili firmanın resmi olarak kalite belgeleri ve izinleri olduğu için davalı firmanın aradığı kalitedeki malları, müvekkilinden temin ederek birleşmiş milletlere gönderdiğini, müvekkili tarafından üretilen bu battaniyeler sipariş üzerine üretilmekte ve davalı tarafın vermiş olduğu ve istediği siparişlerde Birlemiş Milletlerin ihale şartnamesinde istenilen boyutlarda olduğunu ve Bu istenilen boyutta battaniyeler özel üretim olup normal piyasaya sürmeye elverişli ürünler olmadığını, 2019 yılının 6.ayından itibaren davalı tarafça alımı azaltmaya ve yavaşlatmaya başladığınımüvekkillinin sonradan piyasada yaptıkları araştırmada Uşak ilinden hammadde tedarik eden firmaların davalı firma için battaniye ürettiğini ve bu üretilen battaniyeleri sanki müvekkilinden geliyormuş gibi değişik şekillerde Birleşmiş Milletlerin Gaziantep’te bulunan deposuna göndermiş olduğunu öğrendiklerini, müvekkilinin yazılı olarak davalı tarafa başvuru yaparak durumu anlatmış ve artık kendi belgelerinin ve isminin kullanılmaması için bilgi verdiklerini, müvekkilinin 370.125 Amerikan Doları ve toplam 1.124.000 Amerikan Doları civarında bir parasal değerden mahrum kaldıklarını ve aynı zamanda bu meblağlar için bankalardan kullanılan krediler için müvekkilinin borca girdiğini, mağdur olduğunu, açıklanan bu nedenlerle; 72.000TL maddi tazminatın davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile müvekkili şirket arasında hiçbir koşul, şekil ve adı altında bahsedilen ürünler için sözleşme imzalanmamış olmasına, herhangi bir şekilde üretim talebinde bulunulmamasına ve delil tespitinin şartlarının hiçbirisi mevcut olmamasına rağmen, sadece davacının soyut beyanlarına dayanarak, hukuka aykırı bir şekilde delil tespiti yapılarak taraflarına tebliğ edildiğini,Davacı ile müvekkil arasında, dava konusu ürünler için geçerli bir sözleşme bulunmadığını, Müvekkilinin herhangi bir stok talebinde bulunmadığını ve herhangi bir taahhütte bulunmadığını, açıklanan bu nedenlerle; müvekkili aleyhine açılan haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
1-Taraflarca usulüne uygun olarak ileri sürülen iddia ve savunmalar,

2-Uşak ….. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ….D.İş sayılı dosyası,
3-Taraflarca düzenlenmiş ihtarnameler,
4-İlgili kamu kurumlarından celp edilen cevabi yazılar,
5-Tarafların kabulünde olan sözleşmeler,

6-İlgili yasal mevzuat ve yargısal içtihatlar,

HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLER, TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
İspat külfeti bakımından yapılan değerlendirme;
Dava konusu edilen bir hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların (olguların) var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir. İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümüne etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 187/1 maddesi).
Vakıa (olgu) ise, 03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında (YİBK); kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylar şeklinde tanımlanmıştır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir.
Diğer taraftan hâkim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde düzenlendiği gibi, usul hukukunun en önemli konularından biri olan ispat yükü kuralı, 6100 sayılı HMK’nın 190. maddesinde de “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
İspat için başvurulan araçları ifade eden deliller ise HMK’da senet, yemin, tanık bilirkişi, keşif ve uzman görüşü olarak sıralanmıştır. Ancak sayılan bu deliller sınırlayıcı (tahdidi) olmayıp, kanunun belirli bir delille ispat zorunluluğu getirmediği hâllerde taraflar kanunda düzenlenmemiş diğer delillere de dayanabilirler. Delillerin değerlendirilmesinde ise hâkimin bağlılığı ve her bir delile bağlanan hukuki sonuçlar bakımından “kesin” ve “takdiri” deliller ayrımı esas alınarak incelenme yapılmaktadır. Kesin deliller hâkimin bağlı olduğu ve takdir yetkisine sahip olmadığı delillerdir.
Bu bağlamda belirtmek gerekir ki uyuşmazlık konusu olan “yemin delili” de kesin deliller içerisinde yer almakta olup, hâkimi bağlamaktadır.
Yemin, taraflardan birinin davanın çözümünü ilgilendiren bir olayın doğru olup olmadığı konusunu, kanunda belirtilen usule uyarak, mahkeme önünde, kutsal sayılan değerlerle teyit eden ve kesin delil vasfı yüklenmiş sözlü açıklamalardır (03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı YİBK).
Bir ispat vasıtası olan yeminin konusu 6100 sayılı HMK’nın 225. maddesine göre, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır. Görüleceği üzere yemin, tarafın kendisinden kaynaklanan (ondan sadır olan) vakıalar hakkında verilebilir.
6100 sayılı HMK’nın “yemin teklifi” başlıklı 227. maddesi;
“Uyuşmazlık konusu vakıanın ispatı için yeminden başka delili olduğunu beyan etmiş olan taraf dahi yemin teklif edebilir.
(2) Yemin teklif olunan kimse, yemini edaya hazır olduğunu bildirdikten sonra, diğer taraf teklifinden vazgeçerek başka bir delile dayanamaz ve yeni bir delil de gösteremez”.
Hükmünü içermektedir.
Buna göre, yemin teklifini, ispat yükü kendisine düşen taraf yapar.
Yemin delili hakkındaki usul hükümlerine değinmek gerekirse:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Yemine davet” başlıklı 228. maddesi;
“Yemin teklif edilen kimse, duruşmada bizzat hazır bulunmadığı takdirde, kendisine yemin için bir davetiye çıkarılır.
Yemin davetiyesine, yemine konu hususlar hakkında sorulacak sorular ile geçerli bir özrü olmaksızın yemin için tayin olunan gün ve saatte mahkemeye bizzat gelmediği veya gelip de yemini iade etmediği yahut yemini eda etmekten kaçındığı takdirde, yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağı yazılır.”
“Yeminin şekli” başlıklı 233. maddesi;
“Yemin, mahkeme huzurunda eda olunur.
Hâkim, yeminin icrasından önce yemin edecek kimseye, hangi konuda yemin edeceğini açıklar, yeminin anlam ve önemini anlatır ve yalan yere yemin etmesi hâlinde cezalandırılacağı hususunda dikkatini çeker.
Yemin edecek kimse, yemin konusunun yeterli açıklıkta olmadığını ileri sürerse; hâkim, karşı tarafın görüşünü aldıktan sonra derhâl bu konuda kararını verir.
Sonra “Size sorulan sorular hakkında, gerçeğe uygun cevap vereceğinize ve hiçbir şey saklamayacağınıza namusunuz, şerefiniz ve kutsal saydığınız bütün inanç ve değerler üzerine yemin eder misiniz?” diye sorar. O kimse de “Bana sorulan sorular hakkında gerçeğe uygun cevap vereceğime ve hiçbir şey saklamayacağıma namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum.” demekle yemin eda edilmiş sayılır.
Yemin eda edilirken, hâkim de dâhil olmak üzere hazır bulunan herkes ayağa kalkar.”
“Yemin tutanağının düzenlenmesi” başlıklı 238. maddesi ise;
“Hâkim, yemin eden kimsenin beyanını dinleyip tutanağa geçirir ve yazılanları yüksek sesle huzurunda okur; beyanında ısrar edip etmediğini sorar ve verilen cevabı tutanağa kaydeder.”
şeklinde düzenlenmiştir.
Davacı tarafından ispata elverişli herhangi bir delil ibraz edilmemiş, yemin hakkı hatırlatılmış ve davalı tarafından usulüne uygun yemin eda edilmiştir.
Delillerin toplanmasına ilişkin yapılan değerlendirme;
Uluslararası Göç Örgütü olduğu, 16.11.1995 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Uluslararası Göç Örgütü arasında Örgütün Türkiye’deki Hukuksal Durumu, Ayrıcalıkları ve Dokunulmazlıkları Hakkındaki Anlaşma ve 12.01.2017 Tarihli Tadil Antlaşmasının TBMM tarafından kabul edildiği, Anlaşmanın 3. maddesinde “…Dokunulmazlığından kendi isteği ile yararlanmadığı özel durumlar dışında, Örgütün her türlü hukuksal işleme karşı dokunulmazlığı olacaktır…” şeklinde, 8. Maddesinde ise; “… Örgütün büro personeli, büro amiri ile, Örgüt Genel Direktörünün veya onun tayin ettiği vekilin idarî vekilinin idarî kademelere atayacağı diğer memur ve görevlilerden oluşur. Büro personeli IOM’in memurlar hakkındaki tüzük ve kurallarına tâbi olacaktır…” şeklinde düzenlemeye yer verildiği, bu anlaşmaya göre Uluslararası Göç Örgütü’nün yargı bağışıklığı bulunduğu belirlenmiştir.
Bu nedenle davacının istediği kayıtlar ilgili kurumdan getirtilememiştir.
Somut olaya ilişkin yapılan değerlendirme;
Davacı davalının 2019 yılı için sipariş verdiğini, davalının davacı adınaymış gibi 3. Firmalara ürün ürettiğini iddialarını ispata elverişli herhangi bir delil ibraz edememiştir.
Davacının dayandığı Uluslararası Göç Örgütü’nün kayıtları ilgili kurumun yargı bağışıklığı nedeniyle yazılan müzekkerelere cevap vermemesi sebebiyle getirtilememiştir.
Taraflar arasından davacının 2019 yılı 7. Ayına kadar ticari ilişki olduğu hususu çekişmesizdir. Fakat davacı taraf 2019 yılında davalının davacı adınaymış gibi başkalarına ürün ürettirdiği, bu sebeple ürün alımının azaltıldığı, davacının elinde kalan ürünlerin davalının siparişi nedeniyle üretildiğini ispat edebilecek delil ibraz edilememiştir.
Tüm dosya kapsamı usulüne uygun yaptırılmış yemin, taraf beyanları, dosyaya gelen bilgi ve belgeler hep birlikte incelendiğinde davacının davasında haklılığının ispatlayamadığı kanaatiyle reddine karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İspatlanamayan davanın REDDİNE,
2-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL ilam harcından dava açılırken davacı tarafından yatırılan 1.229,58 TL peşin harcın mahsubu ile fazla alınan1.148,88 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
4-Davacı tarafından yargılama nedeniyle sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı tarafından yargılama nedeniyle herhangi bir yargılama gideri sarf edilmediğinden bu hususta KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca 10.160,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
7-Karar kesinleştiğinde artan avansın 6100 sayılı HMK m.333 hükmü uyarınca resen yatıran tarafa İADESİNE,
8-Dava açılmadan önce başvurulan arabuluculuk dava şartı nedeniyle hazineden karşılanmış olan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin 02/06/2018 Tarihli ve 30439 Sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği m.26/4 hükmü uyarınca davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı davacı vekilin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi, verilen karar hazır bulunan taraflara okunmak suretiyle tefhim edildi. 23/02/2022