Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/414 E. 2021/715 K. 29.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
GAZİANTEP
2 ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

“TÜRK MİLLETİ ADINA”
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : …
KARAR NO : …

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … …
VEKİLLERİ : Av. … – …] UETS
Av. … –
DAVALI : … – …
VEKİLLERİ : Av. … – […] UETS
Av. … – …
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 17/06/2019
KARAR TARİHİ : 29/09/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 18.08.2016 tarihinde davacı …” ün kullandığı … plakalı motosiklet ile …’ in kullandığı …Plakalı araç ile kaza yaptığını, Kaza “…plakalı aracın sürücüsü …” in 2918 sayılı K,T.K.”nında yer alan kusurlardan 57/1-a (Kavşaklara Yaklaşırken kavşaktaki şartlara Uyacak şekilde yavaşlamamak, geçiş hakkı olan araçlara ilk geçiş hakkımı vermemek) kuralını ihlal ettiğinden… plakalı aracın sürücüsü …’ ün ise 52/1-a (Araçların hızını kavşaklara yaklaşırken azaltmamak) kuralı ihlal etmesi” nedeniyle meydana geldiğini, kazada …plakalı aracın sürücüsü … asli kusurlu bulunduğunu, kusurlu olan aracın davalı şirket tarafından sigortalandığını, davalı … şirketine başvuru yapıldığını ancak sonuç alınamadığını, bu nedenle bakıcı giderinden ötürü 10,00 TL maddi tazminatın davalının temerrüde düştüğü andan itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) talebine ilişkindir.
Dosya kapsamı bir bütün olarak incelendiğinde;
Mahkememizin görevi açısından yapılan değerlendirme;
Yargıtay 17’inci Hukuk Dairesi’nin 2019/6195 Esas, 2020/3056 Karar ve 02/06/2020 tarihli “Dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a maddesi gereği her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlar ticari davalardır. TTK 5/1. maddesi gereği ticari davalara bakmakla görevli mahkeme Asliye Ticaret mahkemeleridir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden itibaren yasanın 5/3. maddesi gereği asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki işbölümü olmaktan çıkmış görev ilişkisi haline gelmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi gereği göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.
Açılan somut davada davalılar arasında zorunlu mali sorumluluk sigortacısı da bulunmaktadır. Sigorta hukuku 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6. kitabında 1401 ve devamı maddelerinde, zorunlu sorumluluk sigortası ise 1483 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu durumda Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlardan olması nedeniyle dava ticari dava olup Asliye Ticaret Mahkemesinin görev alanı içinde olduğundan” şeklindeki ilamı doğrultusunda davayı görme konusunda mahkememizin görevli olduğu tespit edilmiştir.
Davalının sorumluluğu açısından yapılan değerlendirme;
Sigorta sözleşmesi davanın açıldığı tarih itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 1263. maddenin birinci fıkrasında (6102 sayılı TTK, m. 1401); “Sigorta bir akittir ki bununla sigortacı bir prim karşılığında diğer bir kimsenin para ile ölçülebilir bir menfaatini halele uğratan bir tehlikenin (bir rizikonun) meydana gelmesi halinde tazminat vermeyi yahut bir veya birkaç kimsenin hayat müddetleri sebebiyle veya hayatlarında meydana gelen belli bir takım hadiseler dolayısiyle bir para ödemeyi veya sair edalarda bulunmayı üzerine alır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Sigorta sözleşmelerinde sigortacı, sigorta ettirene bir prim karşılığında belirli bir rizikoya karşı koruma sağlamayı üstlenir (Avrupa Sigorta Sözleşmesi Hukuku İlkeleri, m.1:201). Sigorta sözleşmeleri tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 3. maddesinde; araç sahibi, araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik veya satış belgesi düzenlenmiş kişi, işleten ise; araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hâllerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişi olarak tanımlanmış ve ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimsenin de işleten sayılacağı belirtilmiştir. İşleten ile sigorta ettiren kişi de farklı kavramlardır.
İşleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğuna KTK’nın 85. maddesinde yer verilmiş, aynı Kanun’un 91. maddesi ile poliçenin geçerlilik süresinde meydana gelen kaza tarihinde ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın (ZMSSGŞ) A-3. maddesinde, sigortacının poliçede belirtilen aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı 2918 sayılı KTK’ya göre işletene düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceği düzenlenmiştir. KTK’nın 91. maddesi ile işletenlerin 85. maddenin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanması amacıyla mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunlu kılınmıştır.
Dosyada yer alan trafik kaza tespit tutanağından ve Emniyet Müdürlüğü’nden gelen evraklarla sigorta şirketinin sunmuş olduğu hasar dosyasında… plakalı aracın… numaralı poliçe ile ZMSS sigortalısı olduğu görülmüştür.
Davalı … şirketlerine dava açılmadan önce yapılan başvuru ve poliçeler;
Dosyada yer alan davalı … şirketinin cevabi yazıları tetkik edildiğinde davacının iş bu davayı açmadan önce davalı … şirketine de başvuru yaparak 2918 sayılı KTK m.97 hükmünde düzenlenmiş olan başvuru şartını yerine getirmiş olduğuna kanaat getirilmiştir.
Arabuluculuk dava şartı bakımından yapılan değerlendirme;
Eldeki dava mutlak ticari dava niteliğinde olup 6102 sayılı TTK m.5/A/1 hükmü uyarınca arabuluculuk dava şartına tabidir. Dosyada bulunan arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanakların tetkiki neticesinde davacı tarafından iş bu dava açılmadan önce davalı bakımından da arabuluculuk dava şartının yerine getirmiş olduğu anlaşılmıştır.
Davacıya kaza nedeniyle herhangi bir gelir bağlanıp bağlanmadığı yönünden yapılan tespit;
SGK’ya müzekkere yazılmış olup davaya konu kazaya istinaden davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığı anlaşılmıştır.
Kusur yönünden yapılan değerlendirme;
Kazanın meydana gelmesinde tarafların kusurunun tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Raporun, kolluk görevlilerince kazaya ilişkin olarak tutulan kaza tespit tutanağı ile uyumlu olmadığı anlaşılmıştır.
6098 sayılı TBK’nun 74’üncü maddesi gereği hakim kusur oranını belirlemede tam bağımsız ve yetkili kılınmıştır.
Gaziantep … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında alınan kusur ve maluliyet raporunun dosyamızda kusur ve maluliyet raporu yerine geçmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Kusur raporunda özetle; Sürücü …” in 6/8 ( SEKİZDE ALTI) %75 ( YÜZDE YETMİŞ BEŞ) oranda kusurlu olduğunu, sürücü …” ün 2/8 ( SEKİZDE İKİ) % 25 ( YÜZDE YİRMİ BEŞ) oranda kusurlu olduğunu mahkememize bildirmiştir.
Maluliyet yönünden yapılan değerlendirme;
Kusura ilişkin tespit yapıldıktan sonra dosya maluliyet bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir. Burada davacının maluliyeti tespit edilirken öncelikle hangi yönetmeliği uygulanacağının belirlenmesi gerekmektedir.
Bu noktada alınacak maluliyet raporlarında uygulanacak yönetmeliğin tespitine ilişkin olarak; Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2020/7120 Esas, 2021/2627 Karar sayılı ve 11/03/2021 Tarihli ilamında “…2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkindir.
Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013-01.06.2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dik…2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkindir.
Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013-01.06.2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir…” denilmektedir. Görüldüğü üzere uygulanacak yönetmeliği tespiti noktasında kaza tarihinin baz alınması gerekmektedir.
…… Asliye Ticaret Mahkemesi’nden alınan rapor Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenmişken dosyamızda Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı sonrası alınan rapor ise; Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre düzenlenmiştir.
Alınan her iki raporda da davacının talep ettiği geçici işgöremezlik süresinin aynı olması sebebiyle çelişki oluşmamıştır.
Bilirkişi heyeti maluliyet raporunda özetle; Özür durumuna göre tüm vücut fonksiyon kaybı oranının %10 olduğunu, İyileşme süresinin 9(dokuz)aya kadar uzayabileceği, İyileşme dönemi içerisinde 2(iki) ay boyunca tam gün bakıma muhtaçlık süresinin olduğunu, hayatının geri kalanında devamlı surette başkasının bakımına muhtaç olmadığını mahkememize bildirmiştir.
Talep edilebilecek tazminat miktarının belirlenmesi yönünden yapılan değerlendirme;
Burada davacının talep edebileceği tazminat miktarının belirlenmesi noktasında baz alınacak yaşam tablosu ve uygulanacak hesaplama yönteminin de ayrıca irdelenmesi gerekmektedir. Bu noktada benzer bir uyuşmazlığa ilişkin olarak Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 2019/1290 Esas, 2021/751 Karar sayılı ve 21/05/2021 Tarihli ilamında “…Mahkemece yapılacak iş, bilirkişi kuruluna anılan yönetmelik çerçevesinde yeni bir maluliyet raporu tanzim ettirdikten sonra, davacının muhtemel yaşam süresinin TRH 2010 yaşam tablosuna göre belirlenerek, hesaplamalarda progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi suretiyle tazminatın hesaplanması için yeni bir aktüerya raporu almaktan ibaret olup…” denilmektedir.
Bakıldığı zaman davacı kazazede kaza tarihinde 44 yaşındadır. Maluliyet raporuna göre iyileşme süresinde 2 tam ay bakıcı ihtiyacı olduğu görülmüştür. 18/08/2016-18/10/2016 tarihleri arasında kusur indirimi ile birlikte belirlenen tazminat 2.470,50 TL’dir.
Müterafik kusur indirimi bakımından değerlendirme;
Yine davalı …Ş. vekili yasal süresi içerisinde dosyaya sunmuş olduğu cevap dilekçesinde müterafik kusur indirimi yapılması yönünde savunmada bulunmuştur.
Bakıldığı zaman davacının yolcu olarak bulunduğu araç motosiklettir. Kaza tespit tutanağı tetkik edildiğinde davacının kaza esnasında kask taktığına dair herhangi bir belirtme bulunmamaktadır. Yine dosyada davacının maluliyetinin tespitine ilişkin olarak alınan rapora bakıldığı zaman davacının yaralanmasının baş bölgesinde olduğu anlaşılmaktadır.
Bu noktada benzer bir uyuşmazlığa ilişkin olarak Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/15094 Esas, 2021/3961 Karar sayılı ve 30/06/2021 Tarihli ilamında “… Bu durumda, davacının kazalı motosiklete koruyucu ekipman olan dizlik kullanmaksızın bindiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Müterafik kusur indiriminde, her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılması gerekmektedir. Buna göre hesaplanan tazminattan Dairemiz uygulamalarına göre 6098 sayılı TBK md. 52. maddesi gereğince %20 oranında müterafık kusur indirimi yapılması gerekirken, yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir….” denilmektedir.
Davacının sürücü olarak bulunduğu motosiklette ilerlerken dizlik kullanmadığı yaralanmasının da diz bölgesinden olduğu hususları göz önüne alınarak davacının müterafik kusurunun bulunduğuna kanaat getirilmiş ve Yargıtay’ın bu noktadaki yerleşik içtihatları uyarınca % 20 oranında müterafik kusur indirimi uygulanmıştır.
Bu açıklamalar doğrultusunda da % 20 oranında müterafik kusur indirimi uygulanmak suretiyle talep edebileceği tazminat miktarının bakıcı gideri tazminatı bakımından 1.976,40 TL olduğuna kanaat getirilmiş ve hüküm bu yönde tesis edilmiştir.
Bedel artırım talebi yönünden yapılan değerlendirme;
Davacı vekili dosyaya sunduğu 09/11/2020 tarihli bedel artırım dilekçesi ile dava dilekçesinde 10,00 TL olarak talep etmiş olduğu bakıcı gideri talep miktarını 1.951,49TL’ye arttırmıştır. Davacı vekili 11/08/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile ise dava değerini 2.470,50 TL’ye arttırmıştır. Bedel artırım dilekçesi davalı vekiline usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
6100 Sayılı HMK 107’inci maddesi 2’inci fıkrası “Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
6100 Sayılı HMK 176’ıncı maddesinin 2’inci fıkrası “Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yine HMK 107/2 maddesinin gerekçesine bakıldığında; “Maddenin ikinci fıkrasında, belirsiz alacak veya tespit davası açılabilen durumlarda, miktar ya da değerin tespit edildiği anda, alacaklının iddianın genişletilmesi yasağından etkilenmeksizin talebini artırabileceği belirtilmiştir. Kural olarak, bir davada başlangıçta belirtilen miktar veya değerin artırılması, iddianın genişletilmesi yasağına tâbidir. Bunun amacı, davacının dava açarken hakkını kötüye kullanmaması, daha özenli davranması, yargılamayı gereksiz yere uzatmamasıdır. Oysa, baştan miktar veya değeri tam tespit edilemeyen bir alacak için, davacının böyle bir ihmal ya da kusurundan söz edilemez. Bu sebeple, belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Davacı, sınırlama ve yasağa tâbi olmadan, sadece talepte bulunmak suretiyle yeni miktar üzerinden yargılamaya devam edilmesini isteyebilecektir. Şüphesiz, alacağın belirli hâle gelmesini müteakip ortaya çıkan yeni talep eksik belirtilmişse, bundan sonra yeni bir artırma isteği iddianın genişletilmesi yasağıyla karşılaşacaktır. Çünkü, bu hâlde belirsizlik değil, davacının kendi ihmalinden kaynaklanan bir durum söz konusudur.” şeklindeki gerekçe, davacının birden fazla değer artırım yoluna başvurması halinde karşılaşıldığı takdirde ikinci değer artırımın iddianın genişletilmesi yasağı ile karşı karşıya kalacağı açıkça belirtilmiştir.
Bu nedenle 09/11/2020 tarihli dilekçe, değer arttırım dilekçesi; 11/08/2021 tarihli dilekçe ise ıslah dilekçesi olarak kabul edilerek hükme esas alınmıştır.
Faiz başlangıcı yönünden yapılan değerlendirme;
Davacının iş bu davaya açmadan önce davalı … şirketine yaptığı başvurulara ilişkin tebliğ mazbataları tetkik edildiğinde başvuru dilekçesinin davalıya 04/10/2018 tarihinde ulaşmış olduğu görülmektedir. Bu noktada 2918 sayılı KTK m.99/1 hükmünde “Sigortacılar, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” denilmektedir. Bu haliyle davalının temerrüde düşme tarihi 16/10/2018 tarihidir. Dolayısıyla da hüküm altına alınan tazminat miktarlarına bu tarihten itibaren yasal faize hükmedilmiştir.
Vekalet ücreti yönünden yapılan değerlendirme;
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2019/3292 Esas 2021/1848 Karar sayılı ve 24/02/2021 tarihli kararında da “Davacı lehine hesaplanan tazminattan, desteğin müterafik kusuru nedeniyle mahkeme tarafından yapılan indirim sonucu belirlenen tazminat tutarları hüküm altına alınırken, davanın kısmen reddine karar verildiğinden, davalı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmiştir. Oysa, yasal düzenlemeler gereği, TBK’nun 43. ve 44. maddelerinden kaynaklanan hakkaniyet ve takdiri indirimler nedeniyle, davanın kısmen reddedilmesi halinde, indirimden dolayı reddedilen kısım için davalı yararına vekalet ücreti takdir edilemeyeceğinin gözönüne alınması gerekirken, davalı yararına müterafik kusur indiriminden dolayı reddedilen kısım için vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru değildir.” şeklinde belirtildiği üzere reddedilen kısım açısından davalı lehine vekalet ücretin hükmedilmemiştir.
Tüm dosya kapsamı denetime elverişli şekilde aldırılmış tüm bilirkişi raporları, taraf beyanları hep birlikte incelendiğinde davacının davasının kısmen kabul kısmen reddine karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABUL ve KISMEN REDDİ ile; 1.976,40 TL bakıcı gideri tazminatının davalının temerrüt tarihi olan 16/10/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, fazlaya dair istemin REDDİNE,
2-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca davanın kabul edilen değeri olan 1.976,40 TL üzerinden alınması gereken 135,01 TL ilam harcından davacı tarafından yatırılan 44,40 TL peşin harç, 33,16 TL değer arttırım harcı ve 8,70 ıslah harcının mahsubu ile bakiye 48,75 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL peşin harç, 33,16 TL değer arttırım harcı ve 8,70 ıslah harcı toplamı olan 86,26 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yargılama nedeniyle sarf edilen 1.211,60 TL posta, tebligat ve bilirkişi ücretinden oluşan yargılama gideri ve 44,40 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 1.256,00 TL yargılama giderinin herhangi bir oranlama yapılmaksızın tamamının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davalı tarafından yargılama nedeniyle herhangi bir yargılama gideri sarf edilmediğinden bu hususta KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca hesaplanan 1.976,40 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Davalı her ne kadar kendisini vekil ile temsil ettirmişse de lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
8-Dava açılmadan önce başvurulan arabuluculuk dava şartı nedeniyle hazineden karşılanmış olan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin 02/06/2018 Tarihli ve 30439 Sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği m.26/4 hükmü uyarınca davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
9-Karar kesinleştiğinde artan avansın 6100 sayılı HMK m.333 hükmü uyarınca resen yatıran tarafa İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda, miktar itibariyle KESİN olmak üzere karar verildi, verilen karar hazır bulunan taraflara okunmak suretiyle tefhim edildi. 29/09/2021