Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/180 E. 2021/418 K. 25.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
GAZİANTEP
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLİ :
DAVALI : … – …
VEKİLLERİ : Av. … –
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 13/06/2014
KARAR TARİHİ : 25/06/2021
GEREKÇE TARİHİ : 14/07/2021

Mahkememizde görülen Tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, 24.06.2005 tarihinde davacı idaresindeki motorsiklet ile davalıya trafik sigortalı araç arasında meydana gelen trafik kazası nedeniyle yaralanarak kalıcı maluliyet oluştuğunu, davacının bakıcı olmadan hayatını idame ettirmesinin mümkün olmadığını, Gaziantep 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin … K sayılı dosya ile maluliyete ilişkin zararın belirlendiğini beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 5.000,00 TL bakıcı giderinin davalıya ilk başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü sonrasından itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, poliçe limitinin tamamı ödendiğinden ve zamanaşımı definde bulunarak sorumluluğunun kalmadığından bahisle davanın reddini savunmuştur.
Davacı tarafın davalı taraf aleyhine mahkememize açtığı işbu davanın mahkememizde yapılan yargılaması sonunda mahkememizce verilmiş olan 30/06/2015 tarih, ….. Esas, … Karar sayılı kararı ile, davanın kabulü ile 50.000,00 TL bakıcı giderinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 17 . Hukuk Dairesinin 25/09/2018 tarih, …..Esas, …Karar sayılı ilamı ile
“818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 41 (6098 Sayılı TBK’nun 49. maddesi) maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK’nun değişik 72. maddesi) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK’nun 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür.) tabi bulunduğu belirtilmiştir.
Buna karşılık 2918 Sayılı KTK’nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak 10 yıl zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. Maddenin özellikle 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3.kişi) yapmış olduğu fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımı uygulanacağı ifade edilmiştir.
Görüldüğü gibi, BK’nun 60. ve 2918 Sayılı KTK’nun 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir.(TBK’nun 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır.)
2918 Sayılı Kanun’un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK’nun 5.6.2015 gün 2014/17-2198 2015/1495 sayılı kararı ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.)
Açıklanan ilkeler ışığında somut olay incelenecek olursa; davaya konu trafik kazası 24.06.2005 tarihinde gerçekleşmiş, davacı taraf eldeki davada 13.06.2014 tarihinde bakıcı gideri isteminde bulunmuştur. Davalı vekili zamanaşımı definde bulunmuş, Daire’nin bozma ilamı ile mahkemece verilen kabul kararı davalının zamanaşımı def’i hakkında bir karar verilmek üzere bozulmuş; mahkemece davanın 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı dava bakımından zamanaşımı süresinin dolmamış olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Mahkemenin bu gerekçesine katılmak mümkün değildir. Davacının kesin maluliyeti 09.03.2009 tarihli rapor ile %38 olarak belirlenmiştir. Bu maluliyete göre iş göremezlik tazminatı ile ilgili taraflar arasındaki diğer dosyada 2010 tarihinde kesinleşmiştir. Davacının 2009 yılında kesinleşen bu maluliyetine göre bakım ihtiyacı olup olmadığı 03.03.2015 tarihli Adli Tıp Kurumu raporuyla öğrendiği kabul edilmesi bakım ihtiyacı ilgili mevzuat açıklamaları ve kişinin bakım ihtiyacının başlangıcı gibi hususlar gözönüne alındığında zararı öğrenme tarihi olarak 03.03.2015 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunun esas alınması doğru olmamıştır.
Davalıya trafik sigortalı araç sürücüsünün neden olduğu trafik kazasının aynı zamanda 5237 sayılı TCK’nın 89/1. maddesinde düzenlenen ve Taksirle Yaralama olarak tanımlanan cezayı gerektiren eylem niteliğinde bulunması; bu eylemle ilgili ceza davasının TCK’nun 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımı süresine tabi olması; 2918 sayılı KTK’nun 109/2. maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerli olması; davanın olay tarihi üzerinden sekiz yıl geçtikten sonra 13.06.2014 tarihinde açılmış olması karşısında, somut olayda zamanaşımının gerçekleştiği açıktır.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgulara göre eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK öngörülen dava zamanaşımı süresi dikkate alındığında dava tarihinde zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, mahkemece davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın esasına girilerek davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.” gerekçesi ile kararımız bozularak mahkememize gelmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle bakıcı gideri istemine ilişkindir.
Uyulan Yargıtay 17 . Hukuk Dairesinin 25/09/2018 tarih,……Esas, …… Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; davaya konu trafik kazası 24.06.2005 tarihinde gerçekleşmiş, davacı taraf eldeki davada 13.06.2014 tarihinde bakıcı gideri isteminde bulunmuştur. Davalı vekili zamanaşımı definde bulunmuştur. Davacının kesin maluliyeti 09.03.2009 tarihli rapor ile %38 olarak belirlenmiştir. Bu maluliyete göre iş göremezlik tazminatı ile ilgili taraflar arasındaki diğer dosyada 2010 tarihinde kesinleşmiştir. Davalıya trafik sigortalı araç sürücüsünün neden olduğu trafik kazasının aynı zamanda 5237 sayılı TCK’nın 89/1. maddesinde düzenlenen ve Taksirle Yaralama olarak tanımlanan cezayı gerektiren eylem niteliğinde bulunması; bu eylemle ilgili ceza davasının TCK’nun 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımı süresine tabi olması; 2918 sayılı KTK’nun 109/2. maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerli olması; davanın olay tarihi üzerinden sekiz yıl geçtikten sonra 13.06.2014 tarihinde açılmış olması karşısında, somut olayda zamanaşımının gerçekleştiği açıktır.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgulara göre eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK öngörülen dava zamanaşımı süresi dikkate alındığında dava tarihinde zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmaktadır.
Mahkememizce Yargıtay ilamına uyularak davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine,
2-Alınması gereken 59,30-TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 988,5-TL harcın mahsubu ile bakiye 929,2‬-TL harcın kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin kendi üzerine bırakılmasına,
4-Davalı yaptığı ve karşıladığı 193,75-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince hesap edilen 7.300,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde artan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı …’nin yüzüne karşı diğer tarafın yokluğunda tebliğden itibaren 15 gün içinde Yargıtay’ca incelenmek üzere temyiz yolu açık olarak verilen karar açıkça okundu ana çizgileriyle anlatıldı. 25/06/2021