Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/28 E. 2020/107 K. 31.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
GAZİANTEP
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :
HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …

VEKİLİ :
DAVALI : … – …

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/01/2020
KARAR TARİHİ : 31/01/2020
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ : 31/01/2020
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVACININ İSTEMİNİN ÖZETİ:
Davacı vekili Mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; Müvekkili hakkında kambiyo senetlerine özgü yolla haciz başlatıldığını, Gaziantep 4. İcra Hukuk Mahkemesinin …….Esas sayılı dosyası ile itiraz ettiklerini, ancak davalarının reddedildiğini, müvekkili tarafından davalının banka hesabına icra takibinden önce ödeme yapıldığını, davalının kötü niyetli olarak senedi icra takibine konu ettiğini, müvekkili tarafından 15.000 TL ödeme yapıldığını, yapılan 5.000 TL fazla ödemenin borcun geç ödenmesinden kaynaklandığını, taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığını, bu nedenlerle icra takibine konu senetten dolayı borçlu olmadığını tespitini talep ve dava etmiştir.
GEREKÇE:
Dava, hukuki niteliği itibariyle, İİK’nın 72.maddesi uyarınca, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır.
Davacı taraf İstanbul BAM 14 HD’nin 22/03/2019 tarih ….E.K sayılı ilamı ile İstanbul BAM 16 HD’nin 13/09/2019 tarih ….-…. E-K sayılı ilamını emsal göstererek menfi tespit davası açısından arabulucuya başvuru zorunluluğunun bulunmadığını ileri sürmüştür.
19/12/2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 20.maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na 5/A maddesi eklenmiştir.
Anılan maddeye göre; “(1)Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”
6102 sayılı TTK’ye eklenen 5/A maddesinin gerekçesi ise; “Maddeyle, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4 üncü maddesinde belirtilen davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurma zorunluluğu getirilerek bu uyuşmazlıkların temelinden, çok daha kısa süre içinde, daha az masrafla ve tarafların iradelerine uygun bir şekilde çözülmesi amaçlanmaktadır.” şeklindedir.
Madde gerekçesi irdelendiğinde; gerekçede amaçlananın, taraflar arasındaki uyuşmazlıkların, arabulucuda çözümlenmesinin olduğu, madde metninde konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava denilmek suretiyle dava türleri ayrımının belirtilmediği anlaşılmaktadır. Sonuç itibariyle, menfi tespit davasının anılan düzenleme kapsamı dışında tutulduğu sonucuna ulaşılamamaktadır.
Menfi tespit davası İcra ve İflas Kanununun 72.maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır.
Borçlu belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi dayanaksız kalır ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, sırf borçlu olmadığının tespitinde hukuki bir yararı bulunmadığı için artık menfi tespit davası açamaz. Bu aşamadan sonra ödediği paranın geri alınması için özünde bir eda davası olan istirdat davası açması gerekir.
Menfi tespit davasında da öncelikli olarak bir alacağın varlığının tartışıldığı açık olup bu nedenle, alacaklının dava açarken arabulucuya başvurma dava şartına tabi tutulması ancak aynı konu ve alacakla ilgili borçlunun açabileceği menfi tespit davasının arabuluculuğa başvurma dava şartına tabi tutulmaması hak arama yönünden eşitsizliğe yol açacağı gibi dava türü olarak bir ayrımın gözetilmesi de arabuluculuk dava şartının özüne aykırı olacaktır. Genel gerekçe ve madde gerekçesinde dava türüne göre bir ayrıma işaret etmediği sonucuna ulaşılmıştır.
Bu durumda somut olayda: davacı tarafça, davalı tarafından Gaziantep İcra Müdürlüğünün ……… esas sayılı dosyasında takibe konu edilen senedin bedelinin ödendiği iddiasına dayalı olarak senet sebebiyle borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesi istenmiştir. Taraflar arasındaki dava menfi tespit davası olmakla, uyuşmazlık TTK 4/1-a maddesi gereğince mutlak ticari dava olup, TTK’ nın 5/A maddesi gereğince ve yukarıda belirtilen gerekçelerle dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na, 7155 sayılı Kanunun 23. maddesi ile eklenen “dava şartı olarak arabuluculuk” başlıklı 18/A maddesinin ilk iki fıkrasına göre; “(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır. (2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.”
Bu kapsamda somut olaya bakıldığında; davacı taraf, arabulucuya başvurmadan, süreç tamamlanmadan eldeki davayı açmıştır. Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir.
Dosya kapsamına göre, davacı eldeki davada arabuluculuğun dava şartı olmadığını beyanla arabulucuya başvurulmadığını bildirdiğinden ve arabuluculuk kurumunun amaçladığı sonuçlar gereği esasen davadan önce arabuluculuk sürecinin başlatılması halinde son tutanağın düzenlenmesinden önce dava açılamayacağından davacı vekiline yasada düzenlenen son tutanağın Mahkemeye ibrazı bir haftalık kesin süre verilmeksizin HMK m. 114/2 düzenlemesi gereğince, davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davanın dava şartı yokluğu nedeni ile reddine,
2- Alınması gereken 54,40-TL karar ve ilam harcından, peşinen alınan 170,78-TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 116,38-TL harcın kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde davacıya iadesine,
3- Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-Yapılan giderin avanstan mahsubu ile bakiye kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde davacıya iadesine
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 345. maddesi uyarınca gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesince incelenmek üzere istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 31/01/2020