Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/1412 E. 2023/1398 K. 02.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2023/1412
KARAR NO : 2023/1398
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/06/2023 (Karar)
NUMARASI : 2022/358 Esas, 2023/564 Karar
DAVA : Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen davaya ilişkin olarak yapılan açık yargılama sonucunda verilen karara karşı yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK 353. madde uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalılardan …. Otomotiv A.Ş.’den 30/05/2020 tarihinde ……… plakalı …………… şasi numaralı ….. Marka … Model bir araç satın aldığını, müvekkilinin söz konusu aracı kendisine ait araç kiralama şirketinde müşterilere kiralama yolu ile kullandığını, araç şuan ortalama 85.000 KM yol yaptığını, müvekkilinin söz konusu aracın bütün bakımlarını zamanında ve yetkili servis olan dava dışı araç firmasının yetkili servisi ……. Otomotiv’e yaptırdığını, ancak yaklaşık 6 ay önce bu araç hareket halinde iken motordan ses gelmiş ve araç kullanıcısı bu gelen ses üzerine aracını stop ettirtiğini, ancak motor kısmından ses gelmiş olmasına rağmen araçta motor uyarı ışığı yanmadığını, müvekkilinin bu durum ile ilgili servise başvurduğunu, araç çekici vasıtası ile yetkili servis olan ……. Otomotiv’e ulaştırıldığını, servis tarafından yapılan kontrolde araçtaki motor kayışının hasar gördüğü bildirildiğini, müvekkilinin de bu durumun nasıl olabileceğini aracın sürekli olarak kendi servislerine getirildiği ve zamanında bakımlarının yaptırıldığını beyan ettiğinde servis çalışanı araçtaki kayışın orijinal olmadığını, motor arıza ışığının yanmamasının nedeninin de araçta başka biri tarafından oynama yapılarak bu ikazın engellendiğini beyan ettiğini, ancak müvekkilinin böyle bir durumun söz konusu olamayacağını aracın sürekli olarak kendilerince bakımının yapıldığını, aracın firmaca sürekli komisyon vasıtası ile izlendiğini ve başka bir yerde tamirinin yapılamayacağını belirtmiş ancak servis ile arızanın ücretsiz giderilmesi hususunda anlaşamadıklarını, yetkili servisçe müvekkiline motorun değişmesi gerektiği ve maliyetinin de yaklaşık olarak 70.000-TL civarında olacağı bildirildiğini, bunun üzerine müvekkilinin davada delil olması amacıyla aracın serviste bulunduğu esnada Rize Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak 2021/… D. İş numaralı dosya ile delil tespiti yaptırıldığını, delil tespitinde aracın V ( Alternatör) kayışının orijinal olmadığını, arızanın bu nedenle meydana geldiği belirtildiğini, daha sonra müvekkilinin davaya konu aracı Artvin …’da bulunan firmaya toplam 21.915,95-TL ücret ile yaptırdığını, yapılan bu masraftan sonra müvekkilinin arabuluculuk bürosuna başvurarak iş bu zararının ve değer kaybı bedelinin tazminini talep etmiş, taraflar 2022/… dosya numarası ile görüşme yapmış ancak anlaşamadıklarını, müvekkilinin sıfır kilometre olarak satın aldığı araçta kendi kusurundan kaynaklanmayan ayıbın meydana gelmesi nedeni ile masraf etmek zorunda kaldığı 21.915,95-TL onarım bedeli ile, araçta meydana gelen değer kaybından ötürü belirsiz 7.866,00-TL değer kaybı zararları için iş bu davayı açma zaruretlerinin hasıl olduğunu, davalıdan satın alınan ……… plakalı …………… şasi numaralı ….. Marka … Model araçta mevcut gizli ayıptan kaynaklı onarım için yapılan 21.915,95-TL masraf ile araçta meydana gelen değer kaybı nedeniyle meydana gelen zarar miktarı tam olarak tespit edilemediğinden belirsiz 7.866,00-TL zararlarının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile tazminine karar verilmesini, yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ticari satımlarda ayıptan doğan hakların kullanılabilmesi bakımından, genel hüküm niteliğindeki TBK Madde 231/1 hükmü uygulama alanı bulacağını, buna göre, satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça ticari satımlarda da satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak 2 yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağını, davacı aracı 30/05/2022 tarihinde satın aldığını, huzurdaki dava ise 05/07/2022 tarihinde ikame edildiğini, 2 yıllık zamanaşımı süresi dolmuş olup davanın usulden reddi gerektiğini, alıcı tacir malı satın aldığı hali ile kabul etmekte ve seçimlik haklara başvuru hakkını kaybettiğini, iddia edilen durum sonrasında müvekkili davacıya yasal şekle uygun herhangi bir ihbar yapılmadığını, iş bu sebeple davanın reddi gerektiğini, davacı tarafın, dava dilekçesinde belirtmiş olduğu delil tespiti, taraf teşkili sağlanmadan,yani tarafımıza tebligat yapılmadan gıyaplarında yapıldığını, HMK’da hangi durumlarda gıyapta tespit yapacağı belirtildiğini, somut olayda delillerin yok olması imkan ve ihtimali mevcut olmadığından, usulüne uygun şekilde taraflarına tebligat yapılarak tespit günü tayini ve tespit yapılması gerekirken bu durum yapılmadan tespit yapıldığını, dolayısı ile tespiti kabul etmemekle mahkemece işbu dosyanın dikkate alınmaması gerektiğini, V kayışı, motorlu araçlarda krank milinden aldığı gücün, vantilatör, şarj dinamosu ve su pompasına ulaştırılmasını sağlayan lastik aksamı olduğunu, alternatör kayışı olarak da adlandırılan bu aksam, araçların klima ve ısıtma sistemlerinin çalışmasında büyük önem arz ettiğini, V kayışları, aracın en çok çalışan parçaları arasında yer almayacağını, bununla birlikte V kayışı; aşınma, gevşeme gibi durumlara karşı belirli aralıklarla kontrol edilmesi gerektiğini, her aracın kendine uygun değişim süresi olsa da ortalama 50-60 bin kilometre aralığında triger seti ile birlikte V kayışının da değiştirilmesi gerektiğini, kayışın sürekli olarak hava sürtünmesine, bağlı bulunduğu disklerdeki sürtünmelere ve hava içerisinde yer alan toz ya da parçacıklarla birlikte oksitlenerek aşınacağı düşünülürse neden bozulduğu ya da yıpranarak aşındığı ve görevini yerine getiremez olduğu rahatlıkla anlaşılabileceğini, dolayısıyla, araçtaki V kayışı arızası aracın ilerlemiş kilometresine rağmen değişiminin ve kontrolünün yapılmamış olmasına bağlı olduğunu, zira, araçlar tüketiciye satış öncesi Bakanlık onaylı “Uygunluk Belgesi” aldığını, aracın müşteriye teslim edilmeden önce hiçbir işlem görmediği açıkça ortada olduğunu, davacının araçta var olduğunu iddia ettiği gizli olmayan ayıpların aracın teslim tarihinde de var olduğunu ispatlaması gerektiğini, davaya konu araç bütün ayar ve kontrolleri yapılarak ve mevcut bütün parçaları orijinal olarak davacıya teslim edildiğini, davanın renault marka araçların Türkiye genel distribütörü … A.Ş. ‘ye ihbarı gerektiğini, davanın usulden reddini, yargılama giderleri ve ücret-i vekaletin davacı tarafa yükletilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; “Tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, dava davacının davalıdan satın aldığı …….. plakalı araçtaki gizli ayıptan kaynaklanan zararın tazmini talepli olarak açılmıştır. Mahkememizce ticaret sicil müdürlüğüne davacının tacir olup olmadığı sorulmuş, davacının tacir olmadığı anlaşılmış, araç tescil raporunda araç sahibinin … olduğu, aracın kullanım amacının hususi olduğu, davacının ticari veya mesleki olmayan amaçla hareket eden tüketici olduğu, taraflar arasında tüketici işlemi bulunduğu, mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmış davanın görevsizlik nedeniyle reddine” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davaya konu araç müvekkilin adına kayıtlı araç kiralama şirketinde kullanılmak üzere alındığını, kiralama amaçlı kullanıldığını, dosyaya sunulan vergi levhasından da müvekkilin araç kiralama işi yaptığını, ancak mahkemece hataya düşülerek müvekkilin ticaret sicile kayıtlı olmamasından dolayı uyuşmazlığın tüketici işlemi olduğuna kanaat getirdiğini ve kararın hatalı olduğu nedenleri ile kararın kaldırılmasına karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, davalı bayiden satın alınan “0” km araçtaki ayıp nedeniyle maddi tazminat davasına ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
6100 sayılı HMK. 114/1-c maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması dava şartı niteliğinde olup, mahkemece davanın her aşamasında re’sen dikkate alınmalı, dava şartının bulunmaması halinde HMK.’nın 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmelidir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin, tarafların her ikisinin birden ticari işletmesi ile ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nun veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir.
T.T.K.’nun 14.maddesine göre “bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Yasa’nın 17.maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nun 1463.maddesinde de, önce 17.maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17.maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
Gerçekten, 19.02.1986 tarih 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463.maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre;
1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinin 1.fıkrasının .. ve . nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,
2- Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez(Yargıtay 3. H.D. 10/09/2018 tarih 2016/20667 E., 2018/8234 K. sayılı emsal kararı).
Somut olaya gelince; davacı dava konusu ……… plaka sayılı aracı kendisine ait araç kiralama şirketinde müşterilerine kiralama amacı ile satın aldığını ileri sürmüştür, davacı dava konusu aracı kişisel kullanımı için değil ticari amaç ile aldığını ileri sürdüğü gözetildiğinde davacının tüketici değil mesleki amaçlı olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Davacı araç kiralama işletmeciliği yaparak kazanç elde ettiğini belirtmiş olup, dosya kapsamında davacının vergi dairesi müdürlüğünden vergi kaydı ve yıllık kazancının yukarıda açıklanan sınırı aşıp aşmadığının araştırılmadığı anlaşılmakla, buna göre bu hususların araştırılarak davacının tacir olarak kabul edilmesi halinde asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek davanın esası hakkında bir karar verilmesi, davacının esnaf olduğunun anlaşılması halinde ise davacının dava konusu aracı mesleki amaçlı satın aldığını beyan ettiği gözetilerek davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekir.
Belirtilen nedenlerle, mahkemece hatalı değerlendirme ile davacının tüketici olduğu gerekçesi ile Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu kabul edilerek, mahkemenin görevsizliğine ve davanın usulden reddine şeklinde hüküm kurulması doğru görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile (sair istinaf itirazları incelenmeksizin) HMK.’nun 353/1-a,3 maddesi gereğince, mahkeme kararının kaldırılarak dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine kesin olarak karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜ ile, mahkemece verilen hükmün HMK’nın 353/(1)-a-3. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dava dosyasının HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf kanun yolu başvurusu sırasında alınan peşin harçların yatıran tarafa iadesine,
4-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesinde verilecek yeni kararda dikkate alınmasına,
5-Kararın taraflara tebliği, harç ve gider avansı iadesine ilişkin işlemlerin yerel mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oybirliğiyle HMK’nun 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere …… tarihinde oy birliğiyle karar verildi.