Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/92 E. 2023/2082 K. 14.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/92
KARAR NO : 2023/2082
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/11/2021 (Karar)
NUMARASI : 2018/496 Esas, 2021/411 Karar
DAVA : İtirazın İptali
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasına ilişkin olarak yapılan açık yargılama sonucunda verilen karara karşı, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK 353. madde uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil bankanın …Şubesi ile dava dışı borçlu …. arasında imzalanan Kredi Genel Sözleşmesine istinaden adı geçen dava dışı borçluya ticari krediler açıldığını ve kullandırıldığını, davalı borçluların ise 26/06/2012 tarihli 500.000,00 TL bedelli kredi genel sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladıklarını bu nedenle borcun tamamından ve işleyecek temerrüt faiz ve ferilerinden müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını, bu kredilerin ödenmemesi nedeniyle 17/10/2016 tarihi itibariyle borçlunun kredi hesaplarının kat edildiğini, kat edilen tarih itibariyle tespit edilen 342.351,19 TL borç bakiyesinin ödenmesi Erzurum … Noterliğinin 19/10/2016 tarihli ihtarnamesi ile davalı borçlu kefillere ihtar edildiğini, ihtarata rağmen ödenmeyen borcun tahsili amacıyla Erzurum …. İcra Müdürlüğünün 2018/… Esas sayılı takip dosyası ile icra takibine başladıklarını, davalıların borca itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu, dava konusu olayda davalıların müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile kredi genel sözleşmesini imzaladıklarını ve bu kredi sözleşmesine istinaden kredi kullandırıldığını ve açıklanan tüm bu nedenler göz önünde bulundurularak davalıların Erzurum …. İcra Müdürlüğünün 2018/… Esas sayılı takip dosyasına yapmış oldukları yasal dayanaktan yoksun itirazlarının iptaline, alacağın % 20 sinden az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Mahkememizin 2018/…. D.iş sayılı dosyasında imzalanan davalıya ait olmadığını belirtildiğini, Kredi Genel Sözleşmesindeki imzalardan dolayı …Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduklarını, takibe konu kredilerinin borçlar kanunun yürürlükte olduğu dönemde imzalandığını, kefalet miktarlarının yazılı olmadıklarını, diğer kefil olan …. Ltd. Şti.’ne ait olan imzalarında sahte olduğunu, davacının kötü niyetli hareket ettiğini belirterek davanın reddine ve %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacı taraftan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; “Somut olayda, davacı banka ile dava dışı borçlu ile 26/06/2012 tarihli 500.000,00 TL bedelli kredi genel sözleşmesinin imzalandığı, sözleşmeye davalı …’ın kefil sıfatıyla imza attığı görülmektedir. Ancak, kefalet sözleşmesinde kefil olarak yer alan …’ın yalnızca isim ve adresi ile birlikte imzanın bulunduğu, kefalet miktarı yazılı olmadığı gibi kefaletin müşterek veya müteselsilen olduğuna dair herhangi bir ibarenin de bulunmadığı görülmektedir. Her ne kadar, kefalet sözleşmesinde kefilin müştereken ve müteselsilen kefil olduğuna dair bir açıklamada bulunmaması nedeniyle kefaletin adi kefalet niteliğinde olduğu değerlendirilebilir ise de, sözleşmede kefalet miktarının yazılı olmaması nedeniyle kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğu sonucuna varıldığından, adi kefalet olarak dahi değerlendirilmesine yasal olarak imkan bulunmamaktadır.
Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin tarihi itibariyle sözleşmenin 818 sayılı Borçlar Kanununu hükümlerine tabi olduğu, Borçlar Kanununda kefalet sözleşmesinin şeklinin yazılı şekilde yapılmasına ve kefalet miktarının belirli olmasına bağlı kılındığı, yasada belirtilen yazılı şekil şartı ile kefalet miktarının belirlenmesine ilişkin şartın sözleşmenin geçerliliğine ilişkin olduğu, somut olayda davalı borçlunun kefalet miktarının belirtilmediği, bu haliyle kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğu ve bu nedenle davalı borçluya herhangi bir sorumluluk yüklenmesine yasal olarak imkan bulunmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı, mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatını davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. İcra takibine konu edilen kredi sözleşmesinde davalının kefaletine ilişkin sözleşmenin geçerli olmadığı sabittir. Davacı banka, kendisi tarafından hazırlanıp düzenlenen bu kredi genel sözleşmesi uyarınca icra takibi başlatmış olup, tacir sıfatını haiz olan davacı bankanın kefalet sözleşmesinin geçerli olup olmadığı noktasında değerlendirme yapabilme imkanına sahiptir. Bir güven kurum olan davacı banka, kredi sözleşmesinin imzalanması sırasında kefalete ilişkin hükümlerin geçerliliği noktasında gerekli dikkat ve ihtimamı göstermek, kefalet sözleşmesinin geçersiz olup olmadığını bilebilecek durumda olmalıdır. Bu nedenle, geçersiz kefalet sözleşmesine dayanarak, davacı bankanın icra takibine başlamış olması haksız ve kötü niyetli olduğunu göstermektedir. Bu nedenle davalının kötü niyet tazminatının kabulü ile” gerekçesiyle “Davanın REDDİNE, 2-)Asıl alacağın %20’si oranında hesaplanan 53.075,93 TL tutarında kötü niyet tazminatının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dışı …. ile imzalanan kredi genel sözleşmesinin davalı borçlu … ‘ın 26/06/2012 tarih ve 500.00-TL bedel ile müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı işleyecek temerrüt faizi ile borçtan sorumlu olduğu, ancak ilk derece mahkemesince eski borçlar kanunu zamanında imzalanan bu sözleşmeden dolayı kefaletin geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddi yönünde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanunu yoluna başvurulmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava; itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Erzurum … İcra Müdürlüğü’nün 2018/… Esas sayılı icra takip dosyasında davacı alacaklı …… Bankası Anonim Ortaklığı tarafından dava dışı asıl borçlu …. …. San. Tic. Pazarlama Ltd. Şti. ile davalı kefil … hakkında Genel Haciz Yolu ile İlamsız İcra Takibi yapıldığı, bu takibe kefilin itirazı üzerine açılan itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması neticesinde; davanın reddine yönelik karar verildiği, karara karşı davacı alacaklı ……….Bankası Türk Anonim Ortaklığı tarafından ” dava dışı …. ile imzalanan kredi genel sözleşmesinin davalı borçlu … ‘ın 26/06/2012 tarih ve 500.00-TL bedel ile müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı işleyecek temerrüt faizi ile borçtan sorumlu olduğu, ancak ilk derece mahkemesince eski borçlar kanunu zamanında imzalanan bu sözleşmeden dolayı kefaletin geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddi yönünde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ” ifade ederek kararın kaldırılması istemi ile istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İlk derece mahkemesi dosyasının incelenmesinde; dosya kapsamında yer alan Kredi Genel Sözleşmesi’nin 26/06/2012 tarihinde imzalandığı, dolayısı ile 818 sayılı Eski Türk Borçlar kanunu yürürlükte iken imzalanmış olduğu anlaşılmıştır. Bu Kredi Genel Sözleşmesinin kefalet şerhi başlıklı 43. maddesinden sonra gelen maddelerden sonra kefil olarak davalı … ‘ın ad soyad adres ve imzasının yer aldığı, kefil olunan miktarın sözleşmede yer almadığı görülmüştür. Ayrıca kefalet türüne ilişkin el yazısı ile yazılmış bir açıklamada bulunmamaktadır. Tüm bunlara göre, ilk derece mahkemesi kararının bu açıdan usul ve yasaya uygun olduğu davacı alacaklı vekilinin istinaf dilekçesinde belirtmiş olduğu hususların yerinde olmadığı anlaşılmakla, davacı alacaklı vekilinin 6100 Sayılı HMK ‘nun 353-1-b-1. maddesi gereğince esastan reddi gerekmiş ve aşağıda yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusunda bulunan davacı taraf harçtan muaf olmakla harç konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davacı tarafça bu aşamada yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Gerekçeli kararın taraflara tebliği ile harç tahsil müzekkeresi işlemlerinin Dairemizce yerine getirilmesine,
6-Kararın kesinleştirme ve gider avansı ikmali/iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. ve 362. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süresi zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere ….. tarihinde oy birliği ile karar verildi.