Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/76 E. 2022/1714 K. 10.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/76
KARAR NO : 2022/1714
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/11/2021 (Karar)
NUMARASI : 2016/903 Esas, 2021/393 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine dair verilen karara karşı yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalılardan ……… Turizm Tic. Ltd. Şti.’nin yolu taşımacılığı için kullandığı … sevk ve idaresindeki … plakalı araç (yolcu otobüsü) 07/01/2015 tarihinde saat: 22:00 sularında ………..—-……………. yolu … mevkiinde meydana gelen trafik kazası neticesinde, araçta yolcu olarak bulunan müvekkil …, ağır derecede yaralandığını ve sol kolu koptuğunu, bunun üzerine müvekkil acil olarak………. …Devlet Hastanesi yoğun bakım ünitesine alındığını ve orada 2 gün yoğun bakımda kaldığını, kopuk kolu tekrar dikildiğini fakat maalesef dikilen kol performans gösteremediğini, birçok hastanede yapılan tedavilere rağmen kolun eski sağlığına kavuşamadığını, müvekkilin vücudunun değişik bölgelerinden birçok kez parça alındığını ve kopan kolun entegre olması için kol bölgesine dikildiğini ve platin dikildiğini, hayatı boyunca platinin takılı olması gerektiğini, davalı yan maddi destek konusunda sadece müvekkilin ………… … hastanesinde geçirdiği operasyonlarının tedavi giderlerini karşıladığını, 2 yıla yakındır tedavi masraflarının tüm giderlerini cebinden karşıladığını, müvekkilinin meydana gelen trafik kazasında yolcu olduğunu ve kemerinin takılı olduğu tanık ifadeleriyle sabit olduğunu, Adli Tıp Kurumu, Trafik ihtisas dairesinin 02/04/2015 tarihli raporunda sürücü …’NIN olayda dikkatsiz, tedbirsiz ve kurallara aykırı hareketi ile K.T.K’nın 52/b gereğince asli ve tam kusuru olduğu yönünde rapor tanzim edildiğini, müvekkilinin kişisel ihtiyaçlarını zor karşılamakta olduğunu, müvekkili kaza nedeniyle ……… …………… Okulunda devam eden akademik kariyerine ara vermek zorunda kaldığını ve kolunda ağrılar olması nedeniyle ağır derecede uyku bozukluğu, depresyon yaşadığını kaza sonra sakat kalması nedeniyle kız arkadaşının kendisini terk ettiğini ve birkaç kez intihar teşebbüsünde bulunduğunu, müvekkil için 400.000,00 TL manevi ve fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL maddi tazminat olmak üzer toplam 401.000,000 TL maddi ve manevi tazminatının kaza tarihi olan 07/01/2015 gününden itibaren işleyen/işleyecek olan yasal faizleri ile birlikte davalılardan müşterekeen ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ettiğini, dava niteliğinin HMK107. Madde gereği belirsiz alacak davası olarak kabulüne, her bir kalem yönünden ayrı ayrı fazlaya dair dava ve talep hakları saklı kalarak, alacak miktarlarının belirli hale gelmesinden sonra, alacak kalemlerini artırma haklarınıda sağlanması kaydı ile müvekkilin uğramış oludğu maluliyet nedeniyle uğramış olduğu sürekli iş kaybı nedeniyye 250,00 TL, geçici iş kaybı nedeniyle 250,00 TL, yol masrafı ve diğer tedavi giderleri iin 250,00 TL ile kaza nedeniyle giremedi ek der ve alamadığı geliştirme ödeneği ücreti için 250,00 TL maddi tazminat, 400.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 401.000,00 TL tazminat alacağının kaza tarihi olan 07/01/2015 tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekilinin 19/08/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat yönünden dava değerini toplam 996.251,15-TL olarak ıslah ettiği anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalılar … ve Tic. Ltd. Şti ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; kaza tespit tutanağındaki kusura itiraz ettiklerini, kaza tespit tutanağı düzenlenirken kaza anında mevcut iklim ve yol şartları dikkate alınmadığını, kazanın oluşumunda karayolları genel müdürlüğünün kusuruna ilişkin bir tespit ve değerlendirmeye yer verilmediğini, kazının anıda havanın kar ve tipili , zeminin buzlu olduğu ve görüş mesafesinin düşük olduğu hususların tespit edildiğini, müvekkillerinin tek kusurlu olmadığını, kazanın meydana gelen yerin ………….—–…… arasındaki ülkenin doğudan batıya bağlayan duble yol olarak tabir edilen uluslararası bir yol olduğunu, yani yolun günün her her saatinde, her iklim ve hava şartlarında açık tutulması, bakım ve onarımının yapılmasını ve kar temizliğinin ve tuzlama çalışmasının sürekli yapılması gerektiğini, müvekkil … havanın yol ve şartları gözeterek aracı kullandığını, müvekkil …’nın kusuru dışında, bu kusura etki eden Karayolları Genel Müdürlüğünün kaza mahallinde oluşan buzlanmayı gideremediğini ve gerekli önlemleri almadığını ve bu durumun …………. İl Jandarma Komutanlığının Olay yeri inceleme raporunda belirtildiğini, dolayısıyla da bu kazının meydana gelmesine müvekkilin kusurundan önce Karayolları Genel Müdürlüğünün kusura sebep olduğunu, öngörülemeyen yüksek hızdaki ani fırtına sebebiyle kaza meydana geldiğini ve bu durumun araç içerisinde yer alan … ve …’in ifadeleriyle desteklediğini, davacının müvekkil şirket ve diğer müvekkil … aleyhine bu davayı açmakta hukuki yarar olmadığını, zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiğini, uyuşmazlık halinde ise dava açabilir veya 5684 sayılı kanun çerçevesinde tahkime başvurabildiğini, kaza yapan aracın dört ayrı sigorta poliçesi yaptırdığını, araç sahibi aracın trafiğe çıkması ve üçüncü şahıslara gelebilecek zararları ödeyebilecek şekilde sigorta yaptırdığını, kaza neticesinde gerçekleşen sağlık ve tedavi giderleri yönünden müvekkil tarafların sorumluluğu bulunmadığını, 611 sayılı yasa gereğince tedavi giderleri bakımından sosyal güvenlik kurumu sorumlu olduğunu, davacı tarafın iş gücü kaybı bulunmadığını, bu yöndeki tazminat taleplerinin reddine karar verilmesini ve davacının manevi tazminat talebinin fahiş olduğunu, ayrıca manevi tazminat talebi sigorta poliçesi ile teminat altına aldığını, dilekçe ekinde sunulan …Sigorta Şirketine ait … nolu birleşik kasko sigorta poliçesi genişletilmiş kasko poliçesinin incelenmesinden anlaşılacağı üzere manevi tazminata ilikin ek sözleşme maddesi mevcut olduğunu, davacıları manevi tazminat talepleri de sigorta poliçeleri ile karşılandığını, bu nedenle, istenen manevi tazminatın sigorta şirketinden tahsilini müvekkillere karşı açılan davanın reddine karar verilmesini, müvekkil … tarafından davacı hesabına ekte sunulan banka dekontundan da anlaşılacağı üzere 10.000,00 TL havale yapıldığını, sigorta şirketlerine ve sosyal güvenlik kurumuna müzekkere yazılarak davacıya bir ödeme yapılıp yapılmadığının sorulmasını davacı tarafın faiz başlangıç tarihin kabul etmediklerini, davacının müvekkiller açısından maddi ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
…Sigorta Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşan yazılı başvuruda bulunması gerektiğini, 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplanmaması veya verilen cevabın talebi karşılanmadığına ilişkin uyuşmazlık halinde zarar gören dava açabileceğini, kazaya karışan … plakalı araç müvekkil şirket tarafından 26/04/2014 – 26/04/2015 vadeli ………….. nolu zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigorta poliçesi ve 19/04/2014 – 19/04/2015 vadeli ………… nolu ihtiyari mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalandığını, zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortası genel şartları gereği poliçe teminatı ancak araçta yolcu olarak taşınan biletli yolcuları kapsadığını, araçta biletli yolcu olarak taşınıldığının ispatlanması gerektiğini, müvekkil şirketin sorumluluğu trafik poliçesindeki limitler ve sigortalı araca atfedilecek kusur ile sınırlı olduğunu, yapılacak yargılamada araçların kusur durumlarının tespit edilmesi gerektiğini, zorunlu taşımacılık mali mesuliyet sigortası, meblağ sigortası olmadığından, poliçede üst limit olarak belirlenen tutuarın her olayda otomatik olarak ödenmesi mümkün olmadığnıı, müvekkil şirket, ancak sigortaladığı araç işletenin sorumluluğu nispetinde zarardan sorumlu tutulabileceğini, araca atfedilen kusuru kabul etmediklerini, ancak her halükarda davacının müterafik kusurunu dikkate alınmasını talep ettiklerini, davacıların ulaşım, trafik kazası dolayısıyla bedenen eski haline dönmesini teminen protez organ bedelleri de dahil olmak üzere yapılan tüm tedavi giderlerini içeren teminat olduğunu, kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderle ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında olduğunu, talep edilen manevi tazminat tutarını da itirazlarını sunduklarını, davacının sosyal güvenlik kuruluşlarında herhangi bir ödeme alıp almadığının tespitini talep ettiklerini, dosyanın Adli Tıp Kurumu’na sevk edilmesini, arttırımsız yıllık net kazanç, yüzde on arttırım uygulanmış yıllık gelir ve yüzde on indirim yapıldığı iskontolu yıllık kazanç’ın üç ayrı sütun halinde açık şekilde gösterilmesi gerektiğini ayrıca davacı şehirlerarası yolcu bileti bulunan bir yolcu olmadığından hakkında açılan davanın reddine, davacı taleplerinin zorunlu karayolu mali mesuliyet sigortasından karşılanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini savunmuştur.
YEREL MAHKEME KARARI;
Mahkemece, “… Somut olayda; davacının yolcu olarak bulunduğu otobüsün davalı şirket tarafından işletildiği ve diğer davalının sevk ve idaresinde iken 07/01/2015 tarihinde kazaya karıştığı, bu kaza nedeniyle davacının yaralandığı ve ATK tarafından sunulan rapora göre kaza tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelik hükümleri uyarınca yapılan hesaplamaya göre davacıda %27,2 oranında maluliyetin oluştuğu, davacının geçici iş göremezlik süresinin 18 aya kadar uzayabileceği, davacının bu süre içerisinde başkasının bakımına muhtaç olmayacağı belirtilmiştir. Kaza tarihinde davacının ………. Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak görev yaptığı anlaşılmakla ilgili kurumdan kaza tarihi itibariyle elde ettiği ve elde edeceği muhtemel gelirleri tespit edilmiştir. Davacıda oluşan maluliyet oranı ve davacının gelirine göre yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere TRH 2010 yaşam tablosu verilerine göre yapılan hesaplamada davacının mahrum kalınan ek dersleri toplamı ve mahrum kalınan geliştirme ödeneği toplam üzere 41.784,16 TL tutarında geçici iş göremezlik zararının bulunduğu tespit edilmiştir. Yine, davacının geliri ve maluliyetine göre yapılan hesaplamada davacının sürekli iş göremezlik zararı 954.466,99 TL olarak belirlenmiştir. Davacı, ıslah dilekçesinde 250,00 TL olarak belirlenen iş göremezlik zararını 41.784,16 TL’ye çıkardığını, kalıcı iş göremezlik zararını ise 829.197,62 TL’ye çıkardığını ifade etmiştir. Davacı vekili, duruşma esnasındaki beyanında ise tedavi taleplerinden feragat ettiklerini beyan etmiştir. Yine, davacı vekili dava dilekçesi ve ıslah dilekçesinde manevi tazminat taleplerinin tüm davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmişler ise de, manevi tazminat talebinin sadece aracı işleten ve sürücüsüne yönelik olduğunu ifade etmiştir. Davalı vekili, araç sürücüsü olan davalı …’nin dava tarihinden önce davacıya 10.000,00 TL tutarında ödeme yaptıklarını belirterek yapılan hesaplamada bu ödemenin dikkate alınmasını talep etmiş olup, davalı taraf ise böyle bir ödeme yapılmadığını ileri sürmüştür. Davacı tarafından dosyaya sunulan dekontta göre 05/05/2015 tarihinde … tarafından … hesabına soruşturmaya konu kaza manevi tazminat bedeli açıklaması ile 10.000,00 TL tutarında ödeme yaptığı görülmektedir. Davacı vekili her ne kadar bu ödeme tutarını yapılan hesaplamada dikkate alınmasını talep etmiş ise de, ödemenin manevi tazminat bedeli altında yapıldığı görüldüğünden maddi tazminat talebi hesaplamasında bu ödeme miktarı dikkate alınmamıştır.
Kazaya karışan aracın davalı sigorta şirketi nezdinde kaza tarihi itibariyle taşımacılık sigortası, zorunlu mali mesuliyet sigortası ve ihtiyari mali kasko poliçesi ile sigortalandığı, taşımacılık sigortasının limitinin ölüm ve sakatlanma başına 268.000,00 TL, zorunlu mali mesuliyet sigortası limitinin kaza başına 268.000,00 TL ve kasko poliçesinin ise kaza başına100.000,00 TL limitli olduğu görülmüştür.
Meydana gelen kazada davalı şirketin aracın işleteni olduğu, aracın diğer davalı … sevk ve idaresinde iken 07/01/2015 tarihinde kazaya karıştığı, davacının araç içerisinde yolcu olarak bulunduğu, kaza nedeniyle davacının yaralandığı ve ATK raporuna göre %27,2 oranında malul kaldığı, davacının iyileşme süresinin 18 aya kadar uzayabileceğinin belirtildiği, bu süre içerisinde davacının başkasının bakımına muhtaç durumda olmadığı, meydana gelen kazada araç sürücüsünün %100 oranında kusurlu olduğu ve davacıya atfedilecek herhangi bir kusurun bulunmadığı, bu nedenle yapılacak olan hesaplamada kusur indirimi yapılmasına imkan olmadığı, davacının kaza tarihinde ………….. Üniversitesin öğretim görevlisi olarak çalıştığı, davacının aylık gelirine ek olarak kurum tarafından davacıya yapılan işlere göre ek ödemelerde yaptığı, davalı sürücünün dava tarihinden önce manevi tazminat ödemesi adı altında davacıya 10.000,00 TL tutarında ödemede bulunduğu, yapılan bu ödemenin manevi tazminat adı altında ödenmesi nedeniyle maddi tazminat hesabında dikkate alınmasına imkan bulunmadığı, yine davacıya kaza nedeniyle ifa amacını taşıyan rücuya tabi ödeme yapıldığın gösterir belge olmaması nedeniyle maddi tazminat hesabında indirim yapılmasına imkan olmadığı, tarafların kusur durumları, davacının geliri, davacıda oluşan geçici ve sürekli iş göremezlik oranlarına göre yapılan hesaplamada davacının 41.784,16 TL tutarında geçici iş göremezlik zararı ile 954.466,99 TL tutarında kalıcı iş göremezlik zararının bulunduğu, davacının başka birisinin bakımına muhtaç olmaması nedeniyle bakıcı gider tazminatı alacağına hak kazanmadığı, dava dilekçesinde tedavi giderlerine yönelik talepte bulunulmasına rağmen davacı vekilinin duruşma esnasındaki beyanında bu talebinden feragat ettiklerini beyan ettiği, davacı vekilinin 07/10/2020 tarihli bilirkişi raporuna itiraz etmeyerek mahkememize sunmuş olduğu 11/10/2020 havale tarihli ıslah dilekçesinde geçici iş göremezlik zararına ilişkin talebini 41.784,16 TL’ye, sürekli iş göremezlik zararına ilişkin talebini ise 829.197,62 TL’ye çıkardığı, mahkememizce alınan ek bilirkişi raporundan ise yeniden ıslah talebinde bulunarak sürekli iş göremezlik ilişkin talebini 954.466,99 TL’ye çıkardığı, davacının ilk bilirkişi raporuna itirazda bulunmayarak ıslah talebinde bulunması sonrasında ikinci kez ıslah talebinde bulunduğu, davacının ikinci ıslah talebinin dikkate alınmasına yasal olarak imkan bulunmadığı, bu nedenle ve taleple bağlılık ilkesi uyarınca davacı tarafından ilk ıslah dilekçesinde talep edilen bu miktarların alınması gerektiği, bu maddi tazminat talebinden araç işleteni ve sürücüsü ile sigorta şirketinin müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları, davalı sigorta şirketinin önce taşımacılık sigorta poliçesi limiti ile, sonra zorunlu mali mesuliyet zorunluluk sigortası poliçesi limiti ile, son olarak ihtiyari mali sigorta kasko poliçesi limiti ile sorumlu olduğu anlaşılmakla 41,784,16 TL geçici iş göremezlik tazminatı ve 829.197,62 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 870.981,78 TL tutarındaki maddi tazminatın davalı sigorta şirketi yönünden davacı tarafından sigorta şirketine yapılan başvuru tarihinin tespit edilememesi nedeniyle sigorta şirketinin yapılan başvuruya cevap vermiş olduğu tarih olan 01/12/2016 tarihinden, diğer davalılar yönünden ise kaza tarihi olan 07/01/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinin poliçe limitleri dahilinde 636.000,00 TL ile sorumlu olması nedeniyle bu bedelin tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen, bakiyesinin ise davalılar ………….. Ltd. Şti ile … ‘den müştereken ve müteselsilen tahsiline karar vermek gerekmiştir.
6098 sayılı TBK ‘nın 56.maddesi uyarınca; hakim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm halinde zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilir. Manevi tazminat zarara uğrayanda manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgür bir nitelik taşır. Manevi tazminat miktarının takdir edilmesinde zarar gören tarafın zenginleşmemesi, zararı giderecek olan sorumlunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Manevi tazminat miktarı zarar görenin duymuş olduğu elem ve ızdırap ile iç dünyasında oluşan huzursuzluğu bir nebze olsun giderebilme amacını taşımalıdır. Zarar miktarının tespit edilmesinde tarafların sosyal ve ekonomik durumları, meydana gelen haksız fiilin ağırlığı, tarafların kusur oranları dikkate alınarak hakkaniyete uygun şekilde belirlenmelidir.
Meydana gelen kazada davacının araç içerisinde yolcu olarak bulunduğu, kazanın oluşumunda herhangi bir kusurunun bulunmadığı, davacıda %27,2 oranında maluliyetin oluştuğu, iyileşme süresinin ise 18 aya kadar uzayabileceğinin belirtildiği, bu haliyle kazada davacının yaralanması nedeniyle iç dünyasında elem ve ızdıraplar yaşadığı, davacının iç dünyasında oluşan bu huzursuzluk, elem ve ızdırabın bir nebze olsun giderilmesi amacıyla manevi tazminat talep etme hakkının bulunduğu anlaşılmakla tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kusur oranları, davacıda oluşan maluliyetin derecesi dikkate alınarak 110.000,00 TL tutarında manevi tazminatın davalı sigorta şirketi yönünden poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Davacı vekili duruşma esnasındaki beyanında; manevi tazminat taleplerinin sadece şirket ve araç sürücüsüne yönelik olduğunu beyan etmiş olmasına rağmen mahkememizce sehven manevi tazminatın tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş olup, buna ilişkin hüküm yönünden mahkememiz kararının yanlış olduğu anlaşılmış olup, gerekçeli karar ile kısa hüküm arasında çelişki olmaması nedeniyle hükümde herhangi bir değişiklik yapılmayarak bu yanlışlığa değinilmekte yetinilmiştir.” gerekçesiyle “Davanın KABULÜ ile, 41.784,16 TL geçici iş göremezlik ve 829.197,62 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 870.981,78 TL maddi tazminatın, davalı sigorta şirketi yönünden 01.12.2016 tarihinden, diğer davalılar yönünden kaza tarihi olan 07.01.2015 itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte, 636.000,00 TL’sinin tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen, bakiyesinin davalılar ……………. Ltd. Şti. İle …’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, (sigorta şirketinin sorumluluğunun sırasıyla ve poliçe limitleriyle sınırlı olmak üzere zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortası, zorunlu mali mesuliyet sigortası ve genişletilmiş kasko sigorta poliçesinden tahsil edilmek üzere),
Davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile;
110.000,00 TL’nin davalı sigorta şirketi yönünden 01.12.2016 tarihinden, diğer davalılar yönünden kaza tarihi olan 07.01.2015 itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, (sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limiti olan 75.000,00 TL ile sınırlı olmasına), fazlaya dair talebin REDDİNE,” şeklinde karar verilmiş, karara karşı davalı …, davalı … Turizm Tic. Ltd. Şti. vekili ve davalı …Sigorta Şirketi vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı … Turizm Tic. Ltd. Şti. vekili istinaf dilekçesinde özetle; hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu kusur raporunda kaza anında mevcut iklim ve yol şartlarının dikkate alınmadığını, kazanın oluşumunda Karayolları Genel Müdürlüğü’nün kusuruna ilişkin bir tespit ve değerlendirmeye yer verilmediğini, kaza sonrasında düzenlenen trafik kazası tespit tutanağına göre kaza anında havanın kar ve tipili, zeminin buzlu olduğunu, görüş mesafesinin düşük olduğunu, sürücü …’nin hava ve yol şartlarını gözeterek yolculuk yapmakta olduğunu, ancak kazanın meydana gelmesinde Karayolları Genel Müdürlüğü’nün kaza mahallinde oluşan buzlanmayı gidermemek ve gerekli önlemleri almamak suretiyle oluşan kusurunun etkili olduğunu, …………. İl Jandarma Komutanlığı Olay Yeri İnceleme Raporunun da savunmalarını doğruladığını, kazanın meydana geldiği yerde buzlanmayla ilgili herhangi bir uyarı levhasının da bulunmadığını, uyarı levhası konulmasının Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve sorumluluğunda olduğunu, dolayısı ile bu kazanın meydana gelmesinde araç sürücüsünün kusurundan önce Karayolları Genel Müdürlüğünün kusurunun sebep olduğunu, öngörülemeyen yüksek hızdaki ani fırtına sebebi ile kazanın meydana geldiğini, şiddetli rüzgar durumuna ilişkin de uyarı levhası bulunmadığını, kaza tarihinde otobüste bulunan yolcuların alınan beyanlarında “seyir halinde iken sert bir rüzgarın estiğini ve aracın sallandığını, yolun buzlu olduğunu, aracın yan tarafından rüzgarın vurması ile aracın kaymaya başladığını, fırtınanın aracı sağ şeritten sol şeride attığını ve aracın uçuruma yuvarlandığını ve ardından devrildiğini” beyan ettiklerini, sürücü …’nin kazanın meydana gelmesinde kusurlu olmadığını, kazaya sebebiyet veren diğer mücbir sebepler dikkate alınmadan tanzim edilen raporun usul ve yasaya aykırı olduğunu, raporda dosyaya sunmuş oldukları emsal rapor ve mevcut itirazlarının hiçbir şekilde tartışılmadığını, davacının emniyet kemerini takmaması nedeniyle tali derecede kusurlu olduğunu, tespit edilen kusur oranında araç sürücüsünün kusurundan indirim yapılması gerekirken bu taleplerinin kabul edilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahallinde keşif yapılmadan dosya üzerinden kusur raporu aldırıldığını, mahkemece karara dayanak alınan hesap raporuna yönelik haklı ve somut itirazlarının dikkate alınmadan, raporlar arasındaki çelişki giderilmeden eksik inceleme ile karar verildiğini, kazaya karışan … plaka sayılı araca ilişkin AİG Sigortaya ait poliçe dikkate alınmadan hüküm kurulduğunu, müvekkil … tarafından davacıya manevi tazminat karşılığında 05/05/2015 tarihinde yapılan 10.000,00-TL’lik ödemenin hüküm altına alınan tazminattan mahsup edilmediğini, davacının maddi tazminat talebinin kısmen reddi gerekirken hatalı değerlendirme ile tümden kabulüne karar verilmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, hüküm altına alınan manevi tazminat tutarlarının yüksek olduğunu, tüm bu nedenlerle öncelikle tehir-i icra taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu kusur raporunda kaza anında mevcut iklim ve yol şartlarının dikkate alınmadığını, kazanın oluşumunda Karayolları Genel Müdürlüğü’nün kusuruna ilişkin bir tespit ve değerlendirmeye yer verilmediğini, kaza sonrasında düzenlenen trafik kazası tespit tutanağına göre kaza anında havanın kar ve tipili, zeminin buzlu olduğunu, görüş mesafesinin düşük olduğunu, sürücü …’nin hava ve yol şartlarını gözeterek yolculuk yapmakta olduğunu, ancak kazanın meydana gelmesinde Karayolları Genel Müdürlüğü’nün kaza mahallinde oluşan buzlanmayı gidermemek ve gerekli önlemleri almamak suretiyle oluşan kusurunun etkili olduğunu, ……………İl Jandarma Komutanlığı Olay Yeri İnceleme Raporunun da savunmalarını doğruladığını, kazanın meydana geldiği yerde buzlanmayla ilgili herhangi bir uyarı levhasının da bulunmadığını, uyarı levhası konulmasının Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve sorumluluğunda olduğunu, dolayısı ile bu kazanın meydana gelmesinde araç sürücüsünün kusurundan önce Karayolları Genel Müdürlüğünün kusurunun sebep olduğunu, öngörülemeyen yüksek hızdaki ani fırtına sebebi ile kazanın meydana geldiğini, şiddetli rüzgar durumuna ilişkin de uyarı levhası bulunmadığını, kaza tarihinde otobüste bulunan yolcuların alınan beyanlarında “seyir halinde iken sert bir rüzgarın estiğini ve aracın sallandığını, yolun buzlu olduğunu, aracın yan tarafından rüzgarın vurması ile aracın kaymaya başladığını, fırtınanın aracı sağ şeritten sol şeride attığını ve aracın uçuruma yuvarlandığını ve ardından devrildiğini” beyan ettiklerini, sürücü …’nin kazanın meydana gelmesinde kusurlu olmadığını, kazaya sebebiyet veren diğer mücbir sebepler dikkate alınmadan tanzim edilen raporun usul ve yasaya aykırı olduğunu, raporda dosyaya sunmuş oldukları emsal rapor ve mevcut itirazlarının hiçbir şekilde tartışılmadığını, davacının emniyet kemerini takmaması nedeniyle tali derecede kusurlu olduğunu, tespit edilen kusur oranında araç sürücüsünün kusurundan indirim yapılması gerekirken bu taleplerinin kabul edilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahallinde keşif yapılmadan dosya üzerinden kusur raporu aldırıldığını, mahkemece karara dayanak alınan hesap raporuna yönelik haklı ve somut itirazlarının dikkate alınmadan, raporlar arasındaki çelişki giderilmeden eksik inceleme ile karar verildiğini, kazaya karışan … plaka sayılı araca ilişkin AİG Sigortaya ait poliçe dikkate alınmadan hüküm kurulduğunu, müvekkil … tarafından davacıya manevi tazminat karşılığında 05/05/2015 tarihinde yapılan 10.000,00-TL’lik ödemenin hüküm altına alınan tazminattan mahsup edilmediğini, davacının maddi tazminat talebinin kısmen reddi gerekirken hatalı değerlendirme ile tümden kabulüne karar verilmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, hüküm altına alınan manevi tazminat tutarlarının yüksek olduğunu, tüm bu nedenlerle öncelikle tehir-i icra taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davalı …Sigorta Şirketi vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini, ancak mahkemece itirazlarının değerlendirilmediğini, poliçede yazan teminatın 268.000,00-TL olduğunu, düzenleme yılının 2014 olduğunu, genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesi Artan Mali Sorumluluk Teminatının ise 100.000,00-TL ile sınırlı olduğunu, yani poliçeye yöneltilecek tüm talepler için ödenecek tutarın maksimum 100.000,00-TL olduğunu, aynı kaza ile ilgili olarak dava konusu poliçeden Erzincan 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/449 Esas 2019/453 Karar sayılı dosyasında yapılan ödemeler neticesinde poliçe teminatının tükendiğini, ayrıca aynı kaza ile ilgili olarak Erzurum Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/824 Esas, Erzincan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/488 Esas sayılı derdest dava dosyalarının bulunduğunu, dolayısıyla dava konusu kaza için birleşik kasko sigorta poliçesi teminatının tükendiğini, mahkemece bu yöndeki taleplerinin değerlendirilmeden karar verildiğini, sigortalı araç sürücüsünün kendisinden beklenebilecek tüm özen ve yükümlülüklere uygun davrandığını, kazanın meydana gelmesinde kusurunun olmadığını, bu haliyle sigorta şirketinin de sorumluluğunun olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkil şirketin sorumluluğunun poliçe teminatı uyarınca belirlenmesi gerektiğini, mahkemece müvekkil şirketin sorumlu olduğu tutarın açıkça belirtilmediği gibi vekalet ücreti, yargılama giderleri ve diğer ferileri yönünden sorumlu olduğu tutarlar açısından oranlama yapılmaksızın müvekkil şirketin tüm tutarlardan müşterek ve müteselsil sorumlu tutulduğunu, davacı tarafın müvekkil şirketten manevi tazminat talepleri olmamasına rağmen aleyhlerine manevi tazminata hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, sigortalı tarafından 05/05/2015 tarihinde davacı hesabına 10.000,00-TL manevi tazminat bedeli açıklaması ile ödeme yapıldığını, manevi tazminatın bir kez ödemekle tükeneceğini ve sona ereceğini, yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca manevi tazminatta fazlaya ilişkin hakların saklı tutulamayacağını, bu nedenle manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın reddinin gerektiğini, bununla beraber manevi tazminat tutarlarının fahiş olup, müvekkil şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, dava konusu poliçenin vade başlangıcının 26/04/2014 olduğunu, kaza tarihinin ise 07/01/2015 olduğunu, dolayısıyla yeni genel şartlar yürürlüğe girmeden önce olduğunu, bu nedenle bilirkişi raporundaki kusurun ve hesaplamaların kabulünün mümkün olmadığını, yasa boşluğunun 7327 sayılı Yasanın 18. maddesi ile giderildiğini, yasa boşluğu doldurulduğunda mahkemece hukuk yaratma yoluna gidilemeyeceğinden ilgili yasa hükmünün derhal uygulama alanı bulması gerektiğini, amir mevzuata göre TRH 2010 Mortalite Tablosu ve teknik faiz kullanılarak hesaplama yapılması gerektiğinin açık olduğunu, davacının müterafik kusurunun olup olmadığının değerlendirme konusu yapılmadığını, Yargıtay kararları da nazara alındığında müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, davacının kamu görevlisi olduğunu, aylığını almaya devam edeceğini, davacı yönünden geçici iş göremezlik zararının doğmayacağını, bu nedenle geçici iş göremezlik zararı taleplerinin kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, ek ders ücretleri ve geliştirme ödeneğinden müvekkil şirketin sorumluluğunun olmadığını, kaldı ki davacının bu dönemde çalışmadığının ispatlanmadığını, kazanın iş kazası olduğunu, mükerrer ödeme yapılmaması açısından SGK’nın yapmış olduğu ödemelerin peşin sermaye değeri hesaplanarak düşürülmesini talep etmelerine rağmen herhangi bir inceleme yapılmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, ceza soruşturma dosyası incelenerek CMK’nın 253. maddesi kapsamında uzlaşma bulunup bulunmadığının incelenmesi gerektiğini, zira uzlaşmanın dava şartı niteliği taşıdığını, güncel değerler üzerinden tazminat hesabı yapıldığından davacı tarafın faiz talebine yer olmadığı, ancak rapor hesap tarihinden itibaren faiz talep edebileceğinden 01.12.2016 tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, tüm bu nedenlerle öncelikle tehir-i icra taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
UYUŞMAZLIĞIN TESPİTİ, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava; trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.
Somut olayda davacının yolcu olarak bulunduğu davalı …’nın yönetimindeki davalı ……. ..Şti’ye ait, davalı sigorta şirketince taşımacılık sigortası, zorunlu mali mesuliyet sigortası ve ihtiyari mali kasko poliçesi ile sigortalanan otobüsün tek taraflı kaza yapması nedeniyle geçici ve daimi maluliyetinin bulunduğundan bahisle maddi ve manevi tazminat talebinde bulunulmuş, mahkemece yukarıda yazılı gerekçe ile maddi tazminat davasının kabulüne, manevi tazminat davasının kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur .
Davalıların kusur oranlarına yönelik istinaf taleplerinin incelenmesinde; Davalı sürücü ile işleten vekili, kusura ilişkin yeterli araştırma yapılmadığı, tüm kusurun otobüs sürücüsünde olduğunun kabulünün mümkün olmadığı, yolun bakımından sorumlu olan Karayolları Genel Müdürlüğünün gerekli çalışmaları yapmaması nedeniyle kazanın meydana gelmesinde kusurlu olduğu, davalı sigorta şirketi vekili ise davalı araç sürücüsü ve işleteninin alınması gereken tüm tedbirleri aldığı ve kazada kusurlarının bulunmadığınından bahisle istinaf talebinde bulunmuşlar ise de dosya kapsamına uygun bulunan ATK raporunda açıkça, davalı araç sürücüsünün kusurlu olduğu belirtilmiştir. Kaldı ki davalıların sürücünün tamamen kusursuz olduğuna yönelik de bir iddiaları da bulunmamaktadır.
Haksız Fiil sorumluluğuna ilişkin TBK 61. Maddesinde “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” düzenlemesi yer almaktadır.
Söz konusu yasal düzenleme uyarınca davacı, zararının tamamını müteselsil sorumluluk hükümlerine göre zarara sebep olanların tamamından veya birinden talep edebileceğinden (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin E:2014/5411 , K:2016/9800) mahkemece aldırılan raporda davalının kusurlu olduğu belirtildiğinden ve davalının az da olsa kusurlu olması halinde müteselsil sorumluluk hükümleri gereğince zararın tamamından sorumlu olması nedeniyle dava konusu kazada Karayolları Genel Müdürlüğünün sorumluluğunun bulunup bulunmadığına yönelik araştırma yapılmasının dosyaya bir katkısı bulunmayacağından davalıların kusura yönelik itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Aktüerya bilirkişi raporuna yönelik davalılar vekillerinin istinaf itirazlarının incelenmesinde; Dosya kapsamından davacının memur olarak çalıştığı anlaşılmaktadır. Davacı, çalışamadığı, geçici iş göremezlik döneminde maaşını almaya devam edeceğinden, davacı lehine geçici iş göremezlik tazminatına karar verilmesi doğru değildir. Davacının bu dönemde ancak düzenli ek gelirlerden mahrum kalması söz konusu olabilir. ( Yargıtay 4. Hukuk Dairesi E:2021/5486 , K:2021/11448)
Bu durumda, davacının geçici işgöremezlik süresi içerisinde maaşı eksik ödenmiş ise buna ilişkin fark bedeli ve varsa bu süre için mahrum kaldığı ek ödemeler, döner sermaye gelirleri, geliştirme ödeneği gibi ek gelirleri araştırılarak çalışmadığı dönem hesabında (varsa) bu gelirler esas alınmak suretiyle, geçici işgöremezlik süresi için ödeme yapılıp yapılmadığı, yapıldı ise ne kadar süre için yapıldığı ve ne zaman tekrar çalışmaya başladığı da araştırılarak, hesaplama yapılması için ek aktüerya raporu alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde, eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmesi de doğru görülmediğinden bu yöne ilişen davalılar vekilinin istinaf talebinin kabulü gerekir.
Ancak Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nın 90. maddesindeki “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığı ve %1,8 teknik faiz bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün olmadığından tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Yaşam Tablosu ve Progresif Rant Yöntemi kullanılmasında yasaya uymayan bir yön bulunmadığı gibi davacının memur olması nedeniyle aktif dönem için tazminata hükmedilmesinin mükerrer ödemeye neden olacağı savunmasının yerinde olmadığı ve işleyecek dönem için sigorta şirketi yönünden dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinde yasaya uymayan bir yön bulunmadığından davalıların aktüerya raporuna yönelik sair itirazları yerinde görülmemiştir.
Davalılar vekillerince otobüsün davalı sigorta şirketi dışında AİG sigorta şirketi tarafından sigortalandığı, davacının bu sigorta şirketine başvuru yapmadığı ve mahkemece bu hususun araştırılmadığı ileri sürülmüş ise de davacının dosyada taraf olmayan sigorta şirketine sigorta şirketine başvuru yapmasının zorunlu olmadığı gibi mahkemece bu hususunda araştırıldığı anlaşıldığından buna ilişkin istinaf talebinin reddi gerekir.
Davalı … tarafından davadan önce yapılan 10.000 TL’lik tazminat ödemesine ilişkin istinaf taleplerinin incelenmesinde; Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin E:2021/18398 , K:2021/10019 sayılı kararında da belirtildiği üzere kural olarak manevi tazminatın tekliği ve bölünemezliği ilkesi uyarınca manevi tazminat tahsil eden zarar görenin yeniden manevi tazminat isteminde bulunması mümkün değildir. Davalı tarafından davacıya 05/05/2015 tarihinde banka havalesi ile kaza manevi tazminat bedeli açıklaması ile ödeme yapıldığı mahkemenin de kabulündedir. Mahkemece ödenen bu bedelin maddi tazminatttan düşülmesinin mümkün olmadığı belirtilmiş ise de karar gerekçesinde ödenen bu bedelin manevi tazminat ödemesi olarak kabul edilip edilmeyeceği hususlarında da bir açıklamaya da yer verilmemiş, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bu nedenle davalı … tarafından yapılan ödemenin neyin karşılığı olduğu hususlarının araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi yasaya aykırı olduğundan bu yöne ilişkin davalıların istinaf taleplerinin kabulü gerekmekte olup davalıların manevi tazminat miktarının yüksek olarak belirlendiğine yönelik istinaf itirazları bu aşamada inceleme dışı tutulmuştur.
Davalı sigorta şirketince dava konusu kazanın aynı zamanda iş kazası olduğu ileri sürülmüş ise de davacı memur olarak görev yapmakta olup söz konusu trafik kazasının davacı yönünden 5510 sayılı Yasa’nın 13. maddesinde tanımlanan iş kazası olarak kabulüne imkan bulunmadığından davalının bu yöne ilişkin istinaf talebi yerinde değildir.
Davalı sigorta vekilince sunulan cevap dilekçesinde tarafların ceza soruşturması aşamasında uzlaşıp uzlaşmadıkları hususunun araştırılması yönünde bir savunmasının bulunmadığı ve bu hususta da bir delil sunulmadığından istinaf aşamasında bu hususun ileri sürülmesi mümkün olmadığından bu yöne ilişkin istinaf talebinin de reddi gerekir.
Davalı sigorta şirketi yargılama aşamasında birleşik kasko sigortasına ilişkin teminat limitinin tükendiği, buna ilişkin bir kısım mahkeme kararı, ödeme ve yargılaması devam eden dosyalar olduğunu bildirerek şirketin sorumluluğu kalmadığı savunmasında bulunmuştur. Mahkemece, bu konuda hiç bir değerlendirme yapılmamıştır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 96. maddesi uyarınca zarar gören kimse birden fazlaysa, bunlardan birine veya birkaçına yaptığı iyiniyetli ödemelerle ve ödediği miktarlar oranında, diğerlerine karşı sorumluluktan kurtulur.
Bu durum karşısında mahkemece, davalı sigorta şirketinin iyi niyetle yaptığı ödemelerin araştırılması ve sonucuna göre Karayolları Trafik Kanununun 96. maddesi uyarınca oranlama (garameten) yoluyla ve poliçe teminat limitiyle sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken, bu savunma üzerinde hiç durulmadan, yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
Mahkemece davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun maddi tazminat davasında 636.000 TL, manevi tazminat tazminat davasında 75.000 TL olarak kabul edilmesine rağmen, tüm davalılar aleyhine aynı miktarda vekalet ücretine hükmedilmesi yerinde görülmediği gibi, davacının talebinin maddi ve manevi tazminata ilişkin olması da dikkate alınarak talep edilen toplam tazminat miktarının belirlenip yargılama giderlerinden de davalı sigorta şirketinin limiti oranında sorumlu olduğu gözetilerek karar verilmesi gerekirken hükmedilen manevi tazminat miktarının yargılama giderlerinin hesabına dahil edilmeyerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamıştır.
HMK.’nun 353/1-a-6. maddesinde “…Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması” bölge adliye mahkemesince başvuruya konu kararın esası incelemeden kaldırılmasına karar verilmesi gereken haller arasında sayılmıştır. Somut olayda, yukarıda ayrıntılı biçimde izah edilen yargılamadaki eksiklikler uyuşmazlığın esasının çözümü için olmazsa olmaz niteliktedir.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında uyuşmazlığın esasının çözümü için olmazsa olmaz nitelikte delillerin usulüne uygun biçimde toplanılıp değerlendirilmediği, toplanılan bir kısım delillerin hükme esas alınamayacak derecede yetersiz olduğu, tarafların iddia ve savunmalarının karar gerekçesinde değerlendirilmediği anlaşılmakla; HMK’nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca istinaf taleplerinin kabulü ile kararın kaldırılmasına ve tarafların usuli kazanılmış hakları da gözetilerek davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davalılar … ve … Turizm Tic. Ltd. Şti. vekili ile davalı …Sigorta Şirketi vekilinin istinaf kanun yolu başvurularının ayrı ayrı KABULÜ ile, mahkemece verilen hükmün HMK’nın 355, 353/(1)-a-6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dava dosyasının HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf kanun yolu başvurusu sırasında alınan peşin harcın başvuru sahiplerine iadesine,
4-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesinde verilecek yeni kararda dikkate alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, harç ve gider avansı iadesine ilişkin işlemlerin yerel mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oybirliğiyle HMK’nun 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere tarihinde oy birliğiyle karar verildi.