Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/658 E. 2022/676 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/658
KARAR NO : 2022/676
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/802/2022 (Ara Karar)
NUMARASI : 2021/600 Esas,
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sırasında ihtiyati haczin kaldırılmasına dair verilen 25.02.2022 tarihli ara kararına karşı yasal süresi içerisinde ihtiyati haciz isteyen davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
TALEP:
İhtiyati haciz isteyen davacı vekili dava dilekçesinde özetle; “İleride telafisi mümkün olmayan zararların doğmasını engellemek ve Müvekkili Şirketin alacağının yargılama sonucu ödenmesinin güvence altına alınması adına, davalının mal varlığı üzerine ihtiyati haciz konulması gerektiği, dava dilekçesi ekinde sunulan delillerin gerekli yakın ispat unsurunu karşıladığı, muaccel olan alacağın teminat altına alınması için, davalının mal varlığı üzerinde alacak miktarının (43.807,06.-€ EURO’yu) karşılayacak ölçüde ihtiyati haciz konulmasını” talep etmiştir.
TALEP
ihtiyati hacze itiraz eden davalı vekili itiraz dilekçesinde; ihtiyati haciz şartlarının oluşmadığını, vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız borçlunun muayyen yerleşim yoksa, borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden heleli işlemlerde, hallerde ihtiyati haciz istenebileceğini, müvekkilinin mal kaçırma gibi bir amacı olmadığını, müvekkilinin ikametgah adresi belli olduğunu, müvekkilinin kusurlu olduğunu gösteren hiçbir delilin mevcut olmadığını bu nedenle hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, beyan ederek ihtiyati haczin kaldırılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece 25.02.2022 tarihli ara kararına ile; “Dava; 02/08/2018 tarihinde meydana gelen kaza neticesinde davacı tarafından akdedilen …Sigorta Poliçesi kapsamında ödenen hasar tazminatının davalıdan rucuen tahsiline ilişkin başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali taleplidir.
Davacı … Sigorta Anonim Şirketi tarafından davalı … aleyhine açılan İtirazın İptaline ilişkin davada; davacı vekili tarafından 15/11/2021 tarihli dava dilekçesi ile ihtiyati haciz talebinde bulunulmuş, mahkememizce 21/12/2021 tarihli ara karar ile talebin kabulüne dair verilen karara davalı vekilince itiraz edilmesi üzerine 24/02/2022 tarihinde müraafa duruşması yapılmıştır.
İhtiyati haciz müessesesi 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 257 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. “İhtiyati haciz şartları” başlıklı İİK’nun 257. Maddesi:
“Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.
Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir:
1 – Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa;
2 -Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa;
Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında muacceliyet kesbeder” şeklindedir.
İhtiyati haciz, rehinle temin edilmemiş ve muaccel hale gelmiş para alacakları için söz konusu olabilmektedir. Davacı tarafından sigorta poliçesi gereği halefiyet ilkesine başlatılan icra takibine itiraz edilmesi üzerine itirazın iptali davası açılmıştır. Kazanın oluşumunda davalının kusur durumu irdelenmemiş, davacının ödemiş olduğu bedelden sorumlu olup olmayacağı henüz açıklığa kavuşmamıştır.
Geçici hukuki koruma tedbirlerinin amacı, yargı organları önünde hak arayan kişilerin nihai olarak elde etmeyi umdukları haklarına erişimi kolaylaştırmaktır. Bu amacın gerçekleşmesi için, elde edilmesi umulan hakların yada onların konularının ortadan kalkması, yok olması, değiştirilmesi gibi olasılıkların bertaraf edilmesi gerekir. Elde edilmesi umulan hakka kavuşulmasını kolaylaştırıcı tedbirler hak arama özgürlüğünü, adil yargılama hakkını ve hukuk devleti ilkesini de yakından ilgilendirir.(TC Anayasası m.36, HMK m.33) ihtiyati haciz istekleri değerlendirilirken geçici hukuki koruma tedbirlerinin açıklanan bu amacının gözden uzak tutulmaması gerekir.
Taraflar arasında yapılan icra takibi borçlunun itirazı üzerine durmuş ve itirazın iptali davası açılmıştır. Bu aşamada alacağın varlığı ve miktarı itirazın iptali ile davası ile birlikte tespit edilmeye çalışılacaktır. Bu sebeple alacağın varlığı ve miktarı, ne kadarının muaccel olup olmadığı henüz belirli olmadığından, alacağın varlığı yargılamayı gerektirdiğinden ihtiyati haciz kararına itiraz eden vekilinin itirazının kabulü gerekmiş”gerekçesiyle dosyadaki kusur durumu yargılamayı gerektirdiğinden, davacının dava konusu olaya ilişkin kusurun bulup bulunmadığının belli olmadığından İhtiyati hacze itirazın kabulüne, karar vermiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İhtiyati haciz talep eden davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme nezdinde ikame olunan davada ihtiyati haciz kararının verilmesi bakımından yakın ispat şartı sağlandığını, davalı tarafça yerel mahkemenin vermiş olduğu ihtiyati haciz kararının kaldırılması için itirazda bulunduğunu, yerel mahkemenin bu itirazı kabul ettiğini ve kararı kaldırdığını ancak kararın kaldırılmasının doğru olmadığını, olay mahalline gelen jandarma ekiplerince tanzim edilen tutanakta hasarın gerçekleşme şekli hasarın gerçekleştiği konumun tespit edildiğini, aracın yağışlı havada davalı tarafından herhangi bir güvenlik önlemi alınmadan yol üzerinde bırakılarak terk edilmesinden kaynaklı olarak davaya konu olan hasarın meydana geldiğini, davalı hasarın meydana gelmesinde kusurlu olduğunu, istinaf incelemesine konu edilen yerel mahkeme ara kararı sonrasında dava değerinin yüksek olması ülkede gerçekleşen yüksek enflasyon ve döviz kurunda ani yükselmeler, müvekkili şirketin alacaklarına halel gelmesi ihtimalinin arttığını, davalının ihtiyaten haczolunan taşınmazlarının dava bedelini karşılayamayacağını ileri sürerek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Talep; ihtiyati haciz kararının itiraz üzerine kaldırılması sebebiyle ihtiyati haciz kararı verilmesi amacıyla kararın istinaf yolu ile kaldırılması istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince meydana gelen trafik kazası neticesinde hasar bedelinin tahsili amacıyla ihtiyati haciz talep eden sigorta şirketi tarafından ihtiyati haciz talep edilmesi üzerine teminat mukabilinde ilk derece mahkemesince ihtiyati haciz kararı verilmiş, bu karara karşı borçlu-davalının itirazı üzerine itirazın kabulü ile ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına karar verilmiş ve sigorta şirketi tarafından itirazın kabulü kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
2004 Sayılı İİK.’nun 257-(1) maddesi hükmü uyarınca, kural olarak rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcu için ihtiyati haciz talebinde bulunabilir. Ancak, aynı maddenin 2. fıkrasında yer alan koşullardan birinin varlığı halinde henüz vadesi gelmemiş bir para alacağı içinde ihtiyati haciz talebinde bulunmak mümkündür. Bu koşullar ise şu şekilde düzenlenmiştir;
“ 1-Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa,
2-Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa.”
Anılan Yasa’nın 258. maddenin 1. fıkrası uyarınca; “…Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur…” Bu hükme göre, alacaklı alacağının varlığı ile birlikte alacağın vadesinin geldiğini veya alacağının vadesi gelmemişse, İİK.’nın 257-(2) hükmündeki sebeplerin varlığı hakkında mahkemeye kanaat verecek delilleri göstermek zorundadır.
Geçiçi hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü; hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez.
Ancak, kanun koyucu bazen ya doğrudan kendisi düzenleme yaparak ya da işin niteliği ve olayın özelliği gereği hakime, bu durumu belirterek, ispat olgusunu düşürme imkanı vermiştir. Bu düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Doktrinde bu yön karar verilmesi için tam ispat ölçüsü yerine yaklaşık ispat ölçüsü olarak ifade edilmektedir. Ancak, yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez.
Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir.
Tam ispatın arandığı durumlarda bu ölçü tereddütsüz ortaya konmalıdır. Yaklaşık ispat durumunda ise hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Bu sebepledir ki, genelde geçici hukuki korumalara, özel de ihtiyati tedbire ve ihtiyati hacze karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür.
Geçici hukuki korumalarda, bazen karşı tarafın dinlenmemesi, tüm delillerin ayrıntılı bir biçimde incelenmesine yeterli zamanın olmaması gibi sebeplerle yaklaşık ispat yeterli görülmüştür; bu çerçevede, aslında ispat ölçüsü bakımından HMK.’unda bir yenilik getirilmemekle birlikte, “yaklaşık ispat” kavramı kullanılarak doktrinde kabul gören ifade tasarıya alınmış; ayrıca, burada hem tam ispatın aranmadığı belirtilmiş hem de basit bir iddianın yeterli olmadığı, vurgulanmak istenmiştir.
Eldeki dosyada meydana gelen hasarın sigorta şirketi tarafından rücuen tazmini istemine ilişkin ihtiyati haciz talebine ilişkin olduğu, söz konusu trafik kazasının daha önceden yargılamaya konu yapıldığına ve tarafların sorumluluklarının belirlendiğine dair dosya kapsamında bir mahkeme kararının bulunmadığı, hasar miktarı ile bu hasardan kimin sorumlu olduğu hususunun yargılamayı gerektirdiği ve bu anlamda kusur durumunun belirli olmaması sebebiyle alacağın varlığı ve miktarının da belirli olmadığı anlaşıldığından ilk derece mahkemesince verilen ihtiyati haciz kararına karşı yapılan itirazın kabulü kararının usul ve yasa ile dosya kapsamına uygun olduğu anlaşıldığından istinaf yasa yoluna başvuran sigorta şirketinin başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Erzurum Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/600 Esas sayılı dosyasında ihtiyati haczin kaldırılmasına dair verilen 25/02/2022 tarihli ara kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunması nedeniyle ihtiyati haciz talep eden davacı vekilinin istinaf başvursunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Başvuru sırasında harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle ihtiyati haciz talep eden davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliğinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-f maddesi uyarınca kesin olmak üzere 21/04/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.