Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/327 E. 2022/1737 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/327
KARAR NO : 2022/1737
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/11/2021 (Karar)
NUMARASI : 2021/325 Esas, 2021/418 Karar
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş olup, söz konusu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 07/07/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı tarafın dava dışı …’dan harici sözleşme ile ev alımına ilişkin olarak anlaşma yaptığını, 130.000,00 TL parayı peyderpey ödediğini, …’nın ise evlerin inşasında problemler yaşadığını, aldığı bedelin iadesi hususunda davalı ile anlaştığını, ancak bu ödemeyi de gerçekleştiremediğini, akabinde …’nın alacaklı olduğu … isimli şahıstan bu borcunu devralması hususunda anlaştığını, …, …’nın davalı ve davalının akrabalarından oluşan bir grubun bulunduğu ortama ise avukat olan müvekkilinin … ve … vekili olarak iştirak ettiğini, burada …’nin borcu 150.000,00 TL olarak üstlendiğini ve ödeyeceğini beyan ettiğini, davalı tarafın bunu kabul ettiğini ve avukatın da kefil olarak bono düzenlemesi halinde anlaşabileceklerini dile getirdiğini, …’nin müvekkiline vadesi gelmeden senedin kendisi tarafından ödeneceğini ve gerekirse mal varlığından satış yaparak senedin kendisi tarafından ödeneceğini ve gerekirse mal varlığından satış yaparak müvekkilini borçtan kurtaracağını farklı yeminlerle beyan ettiğini, bu şekilde müvekkiline bono düzenlettirdiğini, ancak bononun bedelinin vadesinde ödemediği gibi mali durumunun son derece bozulduğunu ve müvekkilinin kendisiyle iletişim kuramadığını, müvekkilinin kefil sıfatıyla bono düzenlediğini, aralarında herhangi bir ticari ilişkinin olmadığını, bu durumun ticari defter kayıtları itibariyle sabit olduğunu, senet metnine işlenen teminaten kaydının bu durumdan kaynaklandığını, yine ciro edilemez kaydının da şahsi defilerin kullanabilmesi amacına matuf olduğunu, müvekkilinin bonoyu düzenlerken eşinden herhangi bir onay ve rıza almadığını, dolayısıyla kefilliğin TBK 584 hükmü uyarınca geçerli bir kefillik sözleşmesi kurulmadığını, bu nedenlerle Erzurum …. İcra Dairesinin 2020/… Esas sayılı dosyasının tedbiren durdurulmasına ve ödenecek paraların alacaklıya ödenmemesine, hacizlerin kaldırılmasına, davalıya söz konusu bono sebebiyle 150.000,00-TL ve fer’ileri bakımından borçlu olmadığının tespitine, dava sonuna kadar söz konusu dosya üzerinden tahsil edilecek tüm miktarın ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte iadesine, haksız icra takibi nedeniyle %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili 09/08/2021 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı asilin ….. barosuna bağlı serbest avukat olarak çalıştığını, avukatlık mesleğini icra eden davacının kötü niyetli hareket ettiğine dava dilekçesinin dahi tek başına kanıt olacağını, kefalet ilişkisi TBK’nın 15. Bölümünde ayrıntılı olarak açıklandığını, madde hükmünde kefalet sözleşmesinin nitelikli yazılı şekilde yapılması zorunlu olduğunu, bu şekil şartının kefalet için bir geçerlilik şartı olduğunu, bono kefillik nedeniyle verilmediği gibi ortada bir kefalet ilişkisinin de söz konusu olmadığını, kefil olmak üzere davacı avukatın bonoyu düzenlediği düşünülse bile geçerli bir kefalet ilişki olması için yazılı sözleşme yapılması gerekirken ve eş rızası alınması gerekirken eşinin rızasının alınmadığını, bu durumun davacının kötü niyetli olarak hareket ettiğini gösterdiğini, bu nedenlerle haksız ve hukuki dayanaktan yosun olarak açılan davanın reddine, %20’den aşağı olmamak üzere davacı aleyhine tazminata hükmedilmesine, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin karış tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda “Dava, senet dayanak yapılarak başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Dosya arasına alınan Erzurum ….. İcra Müdürlüğünün 2020/… Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklısının …, borçlusunun …, alacak miktarının 145.000,00 TL asıl alacak, 8.000,00 TL işlemiş faiz, olmak üzere toplam 153.000,00 TL olduğu, borcunun sebebinin 145.000,00 TL bedelli, 04/08/2019 tanzim tarihli, 30/01/2020 vade tarihli senet oalrak gösterildiği görülmüştür.
Tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; takip konusu senet incelendiğinde senedin 145.000,00 TL bedelli olduğu ve senet üzerinde bedeli “teminaten ahzolunmuştur” ibaresinin bulunduğu görülmüştür. Davacı vekili, müvekkilinin, dava dışı üçüncü kişi ile borcun devralınması hususunda anlaştıklarını bu devralmaya müvekkilinin senet vererek kefil olduğunu bu senedin kefalet ilişkisi nedeniyle verildiğini, senedin üzerinde “teminaten” ibaresinin de bu nedenle konulduğunu, bu kefalet ilişkisinde müvekkilinin TBK’nin 584.maddesinde belirtilen eşinin rızasının bulunmadığını bu nedenle bu kefaletin geçersiz olduğunu ve takip konusu senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir. Davalı ise kefalet ilişkisinin olmadığını buna dair yazılı bir belgenin bulunmadığını davanın reddini talep etmiştir.
Yargıtayın yerleşmiş uygulamalarına göre, kambiyo senetleri illetten mücerret olup, soyut borç ilişkisi doğurduğundan, kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığını iddia edenin bu hususu ispat etmekle yükümlü olduğu sabittir. Davacı dava dışı üçüncü kişinin borcuna kefil olarak bu senedi düzenlediğini senet üzerindeki teminat ibaresinin de bunun ispatı olduğunu beyan etmiştir. Davacı senedi elinde bulundurana karşı borçsuzluğunu iddia ediyor ise, HMK’nin 200 ve 201.maddelerinde de belirtildiği üzere bu iddiasını yazılı delille ispat etmelidir. Senedin soyut borç ilişkisi doğurması nedeniyle davacının kefalet sözleşmesi kapsamında bu senedi davalıya verdiğini ispat etmesi için bu senedin geçerliliğini ortadan kaldıracak yazılı bir delil sunması gerekir. Ancak davacı tarafından kefalet ilişkisinin varlığına dair yazılı bir delil sunulamamıştır. Senet üzerindeki teminat ibaresi ise, senedin tek başına kayıtsız şartsız belli bir bedelin ödenmesi vaadini içeren niteliğini etkilemeyeceğinden ispatlanamayan davanın reddine, asıl alacağın %20’si oranındaki 29.000,00 TL icra inkar tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,” gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; sözlü yargılama aşamasına geçilmeksizin karar çıkılmasının mümkün olmadığını, fakat taraflara sözlü yargılama aşamasına geçileceği ihtar edilmediğini ön inceleme duruşmasında karar verilmesinin mümkün olmadığını, delillerinin toplanmadığını, bu durumun adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, hukuki dinlenme hakkının ihlal edildiğini, mahkeme iddialarının ispat edilemediği gerekçesiyle karar verilmiş ise de, deliler toplanamadan ispatlanamayacağını, mahkemece verilen kararının esas anlamında hiçbir hukuka uygun yön olmadığını, lehtara karşı ileri sürülecek olan bedelsizlik def’inde temel ilişkiye inilir ve herhangi bir kısıtlama olmaksızın borcun gerçekte varlığının yokluğunun araştırıldığını, davalı taraf kambiyo taahhüdünün alım satımdan kaynaklı olduğunu iddia ederek senet metini talil ettiğini, yerel mahkeme sanki bononun kambiyo vasfına yönelik bir itiraz varmış gibi son derece yüzeysel bir irdeleme neticesinde karar verildiğini, müvekkili temel ilişkinin geçersizliğini, iddia ettiğini, icra inkar tazminatı ilamsız icra takiplerinde borçlunun kötü niyetle sırf zaman kazanma amacıyla yapmış olduğu itiraz ile alacaklıyı uğrattığı zarara karşılık olmak üzere öngörülmüş bir tazminat biçimi olduğunu, somut ihtilafta menfi tespit davası açılmasında davacının icra işlemlerine devam etmesinin önüne geçilmediğini, aradan geçen zaman için ise faiz tahsil edildiği, belirterek kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, icra takibine konu senet nedeni ile borçlu bulunmadığının tespiti istemi ile açılmış menfi tespit davasıdır.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde, davacı vekilinin dava dilekçesinde, davalı tarafça Erzurum ….İcra Müdürlüğünün 2020/… Esas sayılı dosyası ile icra takibine konu edilen bono üzerindeki imzanın davacı tarafından kefil sıfatıyla atıldığını, taraflar arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, senet üzerinde bulunan “teminaten” kaydı ile “ciro edilemez” şerhinden de bu hususun anlaşıldığını, davacının kefilliğinin eşinin rızası bulunmaması nedeni ile geçersiz olduğunu iddia ederek, senet nedeniyle borçlu bulunmadığının tespitini talep ettiği, davalı vekilinin cevap dilekçesinde, icra takibine konu senedin kefillik nedeni ile verilmediğini ortada bir kefalet ilişkisinin bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini talep ettiği, mahkemece yapılan yargılama ve toplanan delillere göre davanın reddine ve asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine karar verildiği, karara karşı davacı vekilince istinafa başvurulduğu anlaşılmıştır.
Kambiyo senedi olan bono, kanunen emre yazılı bir kıymetli evraktır. Borçluya, borçlu olduğu edayı yerine getirmekten imtina etme yetkisini ifade eden def’iler emre yazılı kıymetli evrakta klasik olarak senet metninden anlaşılan def’iler, senetteki taahhüdün hükümsüzlüğüne ilişkin def’iler ve taraflar arasındaki ilişkiye dayalı şahsi def’iler olarak üç gruba ayrılmaktadır. Yazılı belge niteliğinde olan bonoya karşı ileri sürülebilecek bedelsizlik gibi kişisel def’ilerin kural olarak yazılı bir belge ile ispatı gerekmektedir.(YHGK. 12/10/2011 tarih ve E.2011/19-473, K.2011/607 sayılı kararı)
İstinafa başvuran davacı vekilinin ileri sürdüğü sebepler kapsamında yapılan inceleme sonucunda , somut olayda davacı tarafça icra takibine konu bono nedeniyle borçlu olunmadığı ileri sürülmekte ise de davacının bu iddiasını kanıtlar nitelikte yazılı bir delil sunamadığı anlaşıldığından mahkemenin davanın yazılı delille kanıtlanamadığı yönündeki değerlendirmesinde hatalı bir yön bulunmamakta ise de davacı vekilinin de dava dilekçesinde delil kısmında yemin deliline dayandığı görülmektedir.
T.C. Anayasası’nın 36. maddesinde, herkes meşru vasıta ve yollarla mahkemelerde iddia ve savunma hakkına sahiptir. Yine TMK’nun 6. maddesine göre, iddia eden iddiasını ispatla mükelleftir. yemin deliline dayanan tarafın iddia ve savunmasının diğer delillerle ispatlanmamış olması nedeni ile bu delile sıra gelmiş olduğunu başka türlü bilemeyeceğinden, mahkemenin yemin teklif etme hakkı bulunduğunu yemine dayanan tarafa hatırlatmakla yükümlü olduğu, davacının iddiasını ispat bakımından yemin deliline de dayandığı anlaşıldığına göre, öncelikle davacı tarafa yemin teklif hakkını kullanmak isteyip istemediğinin sorulması, kullanmak istediği takdirde usulüne uygun bir biçimde davalının HMK’nun 227.m. vd maddesi gereğince davet edilmesi ve HMK’nun yemine ilişkin hükümleri dikkate alınarak usulüne uygun bir biçimde yemin teklifini kabul ettiği taktirde davalının yeminli beyanının alınması ve elde edilecek sonuca göre tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, Mahkemece eksik araştırma ve inceleme ile yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yerel mahkemenin istinafa konu kararının ortadan kaldırılarak yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, Erzurum Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin 10/11/2021 tarih ve 2021/325 Esas, 2021/418 Karar sayılı kararının, dava dosyasının esası incelenmeksizin HMK’nın 355, 353/(1)-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dava dosyasının HMK’nın 355, 353/(1)-a maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının davacıya iadesine,
4-İstinaf başvurusu aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Gerekçeli kararın yerel mahkemece taraflara tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere ….. tarihinde oy birliği ile karar verildi.