Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/298 E. 2022/1445 K. 06.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/298
KARAR NO : 2022/1445
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/10/2021 (Karar)
NUMARASI : 2018/3 Esas, 2021/377 Karar
DAVA : İflas (İflasın Ertelenmesi)
Taraflar arasında görülen iflasın ertelenmesi davasına ilişkin olarak yapılan açık yargılama sonucunda verilen karara karşı, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK 353. madde uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı şirketin kurucu ortağı … tarafından inşaat malzemeleri alanında Ilıca yolu ………karşısında şirketinin olduğunu, zaman içerisinde istihdamını arttırmak amacı ile her türlü ürün kolunda faaliyet gösteren işletmeyi … adı altında topladığını, müvekkili şirketin farklı illerde de faaliyetlerine devam ettiğini, şirketin genelde büyük firmalara satış yaptığını, ve bu firmalardan alacağı ödemeleri zamanında alamadığını yahut hiç alamadığını, bu nedenlerle büyük sıkıntılara düştüğünü, küresel krizin firmayı olumsuz yönde etkilediğini, müvekkili şirketin başarılı bir profil sergilemekte iken bu tür nedenlerden dolayı faaliyet gösterdiği alanlardaki sıkıntılar, nakit akışındaki sıkıntılar ve mali dengenin bozulmasından dolayı ekonomik açıdan büyük acziyet içinde olduklarını, bu nedenlerle iyileştirme projesine düzenlediklerini, bu iyileştirme projesi gereğince davacı şirketin söz konusu mali sıkıntılardan kurtulabileceği, şirketin sermayesi duran ve dönen varlıkları ile birikimlerinin bunun için yeterli olacağını, bu nedenlerle gerekli incelemelerin yapılarak davacı şirketin borca batık olduğunu, aktiflerinin pasifini karşılayamadığının tespiti ile tensip ile birlikte ihtiyati tedbir kararı verilmesini ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davacı şirketin borçlarının aktifinden fazla olduğnun tespiti ile hakkında verilecek iflas kararının iki yıl süre ile ertelenmesine ve alınması öngörülen ıslah tedbirlerinin uygulanmasını talep ve dava etmiştir
CEVAP
Asli müdahiller beyanlarında davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; ” Tüm dosyası kapsamı yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davacının faaliyet gösterdiği iş kolları itibariyle toptan mal alıp satması, üretici olması ve şirket bünyesinde birden fazla firmanın bulunması nedeniyle ticaret hacminin büyük olduğunu, inşaat firmalarına yüksek meblağlı satışları yaptığını, ancak satılan mallarının bedellerinin tahsilinde sorunlar yaşadığını, bu nedenle ekonomik dengelerinin bozulduğunu, aktif – pasif dengesini ve nakit akışında sorunlar olduğunu, ekonomik yönden acze düştüğünü, iyileştirme projesini hazırlandığını ve şirketin kısa süre içerisinde borca batık halden çıkma ihtimalinin olduğunu ileri sürerek iflasın ertelenmesine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce, davacının iflas erteleme talebi üzerine 06/11/2014 tarihi itibariyle yasada öngörülen tedbirler verilmiş, davacının aktif ve pasif mal varlıkları değerlerinin tespiti amacıyla gerekli bilirkişi raporları aldırılmıştır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK’nun 179/b-4 maddesi uyarınca iflasın ertelenmesine ilişkin davalar ilk erteleme ve uzatmalar ile birlikte bir bütün olarak değerlendirilmelidir. İİK’nun 179/b-5 maddesinde iflas erteleme süresinin 1 yıl olacağı, uygun görülen sürelerle uzatılabileceği ve uzatma süresinin 4 yılı geçemeyeceği düzenlenmiştir. Bu hükümlere göre iflas erteleme süresinin uzatmalar ile birlikte toplamda 5 yılı geçemeyeceği sonucuna varılmaktadır. 28/02/2018 tarihinde yürürlüğe giren 7101 sayılı yasanın 65. Maddesi ile kaldırılan ancak geçici 14. Madde ile derdest davalarda uygulanmasına devam eden İİK’nun 179/b-7 maddesi uyarınca da iflas erteleme talebi 5 yıldan fazla olamayacaktır. Nitekim yerleşik Yargıtay içtihatlarında da İİK’nun 179/b-4 maddesi uyarınca toplam uzatma sürelerinin 4 yılı geçemeyeceği, ilk iflas erteleme süresi ile birlikte bu sürenin toplamda 5 yıl olacağın, tedbir kararının verildiği tarihten itibaren 5 yıllık sürenin dolmuş olması halinde iflas erteleme taleplerinin reddi ile davacı şirketin borca batıklık halinin devam etmesi halinde şirketin iflasına karar verilebileceği belirtilmektedir.
Somut olayla davacı şirketin 06/11/2014 tarihinde iflas erteleme talepli olarak dava açtığı, mahkemece aynı tarihli ara kararı uyarınca yasada öngörülen tedbirlere hükmedildiği, yapılan yargılama neticesinde 17/03/2017 tarihinde davanın reddine karar verildiği, mahkememiz kararının istinaf edilmesi üzerine Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 2017/806 Esas 2017/1053 Karar sayılı kararı ile mahkememiz kararının kaldırılmasına karar verildiği ve mahkememizce 02/01/2018 tarihinde yeniden yasada öngörülen tedbirlerin verildiği anlaşılmaktadır. Buna göre davacının iflas erteleme talepli olarak 06/11/2014 tarihinde açmış olduğu davada ilk tedbirlerin bu tarihte verildiği ve üzerinden 5 yıl geçmiş olmasına rağmen herhangi bir iyileşme olmadığı gibi borca batıklıktan da kurtulmadığı anlaşıldığından davacının iflas erteleme talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Dosyaya ibraz edilen 21/10/2021 tarihli kayyım raporunda; şirketin güncel aktif ve pasif mal varlıkların değerleri belirlenmiş olup, buna göre şirketin 2018 yılı gelirlerinin 614.000,00 TL, 2019 yılı gelirlerinin olmadığı, 2020 yılı gelirlerinin ise 334.450,00 TL olduğu belirtilmiştir.
Davacı şirketin 2018 yılı öz varlığı değerinin -1.194.043,04 TL olarak belirlendiği, 2019 yılında -1.345.804,02 TL’ye düştüğü, 2020 yılında ise şirketin öz varlığının -3.782.122,11 TL olduğu kayyım raporlarında belirtilmektedir. Bu tespitlere göre davacı şirketin 2018 yılından itibaren pasif mal varlıklarının arttığı, buna karşılık aktif mal varlığı değerlerinde ise herhangi bir artış olmadığı sonucuna varılmaktadır. Şirketin aktif mal varlığı değerlerinin 37.489.191,90 TL olarak belirlendiği, pasif mal varlığı değerlerinin ise 37.980.274,68 TL olduğu, buna göre şirketin aktif mal varlığı değerlerinin pasif mal varlığını değerlerini karşılamaya yeterli olmadığı ve şirketin borca batık durumda olduğu anlaşılmaktadır. Zira 2018 yılından itibaren 2021 yılına kadar geçen süre içerisinde şirketin borç miktarlarında artış meydana gelmiş, şirketin aktif mal varlığı değerlerinde ve gelirlerinde öngörülen artış gerçekleşememiştir.
Tüm bu tespitler neticesinde; davacı şirketin dava tarihinden itibaren geçen sürede iyileştirme projesini hayat geçirerek borca batıklıktan çıkma yönünde yeterli çaba ve performansı göstermediği, şirketin pasif mal varlığı değerleri olan borçlarında artış meydana geldiği, şirketin 2018 yılından itibaren iyileştirme projesinde öngörülen gelirlere sağlayamadığı, dosyaya ibraz edilen son bilirkişi raporları ve kayyım raporlarına göre şirketin pasif mal varlığı değerlerinde artış meydana geldiği, yani şirketin borç miktarlarında öngörülenin aksine azalma olmadığı, davacı şirketin mevcut aktif mal varlıklarının rayiç değerleri itibariyle borçlarını karşılamaya yetmediği, bu haliyle davacı şirketin borca batık durumda olduğunun kayyım raporunda belirtildiği, davacı yararına ilk tedbir kararının 06/11/2014 tarihinde hükmedildiği, bu tarihten itibaren 5 yıllık süre dolmasına rağmen şirketin iyileştirme projesinin hayata geçiremediği ve borca batıklıktan halinden de kurtulamadığı, yukarıda yapılan açıklamalar ve yerleşik Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere iflas ertelemeden yararlanma süresinin ilk tedbir kararı verilmesinden itibaren (1+4) 5 yılı geçemeyeceği, yargılama devamı süresinde davacı şirketin yeterli iyileştirmeyi gerçekleştiremediği ve borç ödemelerinde eşitlik ilkesine uymadığı, bu nedenle davacının iflas erteleme talebinin reddine karar verilmesi gerektiği, davacı şirketin borca batıklık halinden kurtulamadığı gibi rayiç değerler üzerinden yapılan hesaplamaya göre borca batıklık halinin devam ettiği ” gerekçesiyle ” Davacı …… BOYA PEN. VE İNŞAAT MALZEMELERİ İMALAT TAAHHÜT SANAYİ VE TİCARET ANONİM SİRKETİ vekilinin İİK 179. Maddesi kapsamında yerinde görülmeyen iflasın ertelenmesi talebinin REDDİNE, Erzurum Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün Aziziye-… sicil numarasında kayıtlı … ………. BOYA PEN. VE İNŞAAT MALZEMELERİ İMALAT TAAHHÜT SANAYİ VE TİCARET ANONİM SİRKETİ ve……. Vergi Dairesi’nin ……. vergi kimlik numarasına kayıtlı, merkezi ……Üzeri Organize San. Böl Karş. …….. Beton Tesisileri No:………./…… adresinde bulunan … ……. BOYA PEN VE İNŞAAT MALZEMELERİ İMALAT TAAHHÜT SANAYİ VE TİCARET ANONİM SİRKETİ ‘nin İFLASINA, iflasın 25/10/2021 günü, saat 11:10 itibariyle açılmasına, İflas kararının İİK 166 maddesi uyarınca derhal Erzurum İcra – İflas Müdürlüğü’ne bildirilmesine, dosyada mevcut 1.200,- TL avansın iflas avansı olarak iflas dosyasına gönderilmesine, Hükümle birlikte iflas tasfiyesi başlayacağından, Kayyımın görevinin kaldırılmasına, kayyımın mahkememiz dosyasından almadığı ücretleri bulunduğu anlaşılmakla, dosyada mevcut gider avansı göz önünde tutularak 1.200,00 TL kayyım ücretinin kayyıma ödenmesine, kayyımın görevine son verildiğinin Erzurum Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne bildirilmesine, Mahkememizce 02/01/2018 tarihli ön inceleme tensip tutanağı ile konulan iflas erteleme koruyucu tedbirlerinin derhal kaldırılmasına, işbu duruşma zaptının sunulması ile tedbir kaldırılmasına ilişkin işlemlerin yapılmasına, bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlara yazı yazılmasına yer olmadığına, ” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin borca batık olması sebebiyle yerel mahkemece 25.10.2021 tarihinde müvekkili şirketin iflasına karar verildiğini, verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, aynı mahkemece müvekkili şirketin aktifinin pasifinden fazla olduğu kanaati ile müvekkili şirketin iflas erteleme talebini reddettiğini, müvekkili şirketin yerel mahkemeye iflasın ertelenmesi hususunda yapmış olduğu başvuru ve ihtiyati tedbir talebinin ara karar neticesinde kabul edildiğini, bu süreçte ticari faaliyetlerini gerçekleştirme gayretinde bulunduğunu, müvekkili şirketin bu süreçte kayyım raporlarında da görüleceği üzere ciddi bir biçimde ödeme gayreti içerisinde olduğunu ve borçlarının bir kısmını ödemediğini, ihtiyati tedbirlerin devam ettiği süreci müvekkili şirketin en iyi şekilde değerlendirildiğini müdahil banka ve kamu kurumlarına olan borçlarının yapılandırıldığını, bu hususların mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, Müvekkili şirketin mal varlığının önemli bir kısmını taşınmazların oluşturduğunu, değerinin her geçen gün arttığını, Kayyım bahsi geçen raporda belirtilen taşınmaz değerlerini 13.11.2020 tarihli raporda belirtilen kıymet üzerinden değerlendirdiğinden aktif mal varlığı hesabının hatalı olduğunu, belirtilen sebepler nedeniyle kayyım raporunun mahkeme tarafından acele bir biçimde talep edildiğinden dolayı kayyım gerekli araştırmalar yapılmadan, şirketin pasifleri ile alakalı değerledirmesinin hatalı olduğunu, bu hatanın bilirkişi raporunun eksik olmasından kaynaklandığını,mahkemenin müvekkili şirketin borçlarını ödeme hususunda eşitlik ilkesine aykırı davrandığı iddiasının yersiz olduğunu ayrıca müvekkili şirketin ipotek alacaklısı olan müdahillerin borçlarını diğer şirketin kefil olması ve bu kefalet nedeniyle müvekkili şirketin yönetim kurulu başkanının, başkanı olduğu diğer şirketin taşınmazlarında ipotek olduğundan dolayı ödeme yapmak zorunda kalındığını, bu hususların ne kayyıma ne de huzurda duruşmada taraflarına sorulmadığı için yerel mahkemenin haksız bir kanaate vardığını, Yerel mahkemenin vermiş olduğu ihtiyati tedbir kararı neticesinde müvekkili şirket aleyhine başlatılan icra takiplerinin durduğunu bu süreçte müvekkili şirketin ticari faaliyetlerini devam ettirebileceği iyileştirme projesi sunulduğunu, yerel mahkemenin müvekkili lehine vermiş olduğu ihtiyati tedbir kararının geçici hukuki korumayı ön gören ve telafisi mümkün olmayan zararların meydana gelmesini engellemek amacıyla verilen bir karar olduğunu, yerel mahkeme süreci devam ederken ek iyileştirme projesi de hazırlanıp mahkeme dosyasına ibraz edildiğini, iyileştirme projesinin müvekkili şirket tarafından tam manası ile hayata geçirilemediğinden borçlanma meydana gelmediğini, başvuru öncesine ait borçların işleyen yasal faizleri şirketi borçlandırıldığı düşüncesinin hukuka aykırı olduğunu, öte yandan müvekkili şirkete ait taşınır ve taşınmaz fiyatlarının artışı ve bu artışlar nedeniyle borçların artmasının yanında aktiflerin de artması hususunun göz önüne alınmadığını belirterek kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanunu yoluna başvurulmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava; iflasın ertelenmesi istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
İflasın ertelenmesi kurumu konkordato öncesinde yürürlükte bulunan konkordatonun yerine geçen bir yeniden yapılandırma kurumudur. İflas erteleme talebi ile ilgili olarak tarihlere dikkat etmek gereklidir. Şöyle ki, 20/07/2016 tarihinden önce yapılmış olan iflas erteleme talebinde talepte bulunan şirket veya kooperatifin borca batık olması, iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı görünmesi, atanan kayyım tarafından üç aylık dönemlerde ibraz edilen raporlara göre şirketin durumunun iyiye giderek iflas halinden kurtulmasının mümkün bulunması, bu durumda iflas erteleme kararı da verilemeyeceği için dosyanın elde bekletilmesi, iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı görülmemesi, bekleme süreside kayyım raporlarına göre şirketin iflas halinden kurtulmasının mümkün bulunmaması ve 2004 sayılı İİK ‘ 174/b-4 maddesinde belirtilen sürelerin dolması halinde iflasına karar verilmesi gerekir. Eğer iflas erteleme talebi 20/07/2016 tarihinden sonra ise borca batıklıkla ilgili herhangi bir araştırma yapılmaksızın, talep 669 sayılı KHK ‘nın 4. maddesi ile 673 sayılı KHK ‘nın 10/a-b fıkraları uyarınca reddedilmelidir. Tüm bu bilgilere göre, davacı anonim şirket tarafından 06/11/2014 tarihinde açılan dava ile iflasın ertelenmesi istenilmiş, ilk derece mahkemesince tedbir kararları ve süreler verilmiş, kayyım atanmış, kayyım raporları düzenli olarak ilk derece mahkemesince denetlenmiş ve neticede, 2018 yılından itibaren şirketin iyileştirme projesinde ön görülen gelirleri sağlayamadığı ve şirketin pasifinde de artış meydana geldiği dikkate alınarak şirketin borca batık halde bulunması sebebiyle iflasına karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından sunulan istinaf dilekçesi ile, kararın kaldırılması istemi ile istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dosyaya sunulan 21/10/2021 tarihli kayyım raporu incelendiğinde; şirketin 2018 yılında aktif toplamının 25.823.217,02-TL, 31/12/2019 tarihinde 25.734.917,44-TL, 31/12/2021 tarihinde 25.822.314,53-TL ve 30/06/2021 tarihinde 26.684.270,48-TL ‘dir. Bu bilgilere göre 2018 yılından 30 Haziran 2021 tarihine kadar geçen yaklaşık üç buçuk yıllık süre zarfında şirketin aktifi 861.053,46-TL artmıştır. Borçları ise 2018 yılında 27.017.260,06-TL, 31/12/2019 tarihinde 27.080.722,26-TL, 31/12/2020 tarihinde 26.161.404,53-TL, 30/06/2021 tarihinde ise 29.843.111,05-TL dir. Bu bilgilere göre 2018 yılından 30/06/2021 tarihine kadar geçen üç buçuk yıllık dönemde şirket borçlarının 2.825.850,99-TL artmıştır. Özellikle borçlar içerisinde 1.351.711,12-TL ve 7.430.976,40-TL ‘lik ortaklara ve şirket ortağına ait borç toplamları 8.782.687,52-TL tutarındadır. Firmanın aktif varlıklarının değerlendirilmiş hali dikkate alındığı zaman, 30/06/2021 tarihi itibariyle 37.489.191,90-TL aktif büyüklüğünün bulunduğu, icraya intikal eden borçlar ve banka kredilerinin kalan bakiyeleri dikkate alındığı zaman 37.980.274,68- TL borcun bulunduğu ve bu borç içerisinde gecikme zamlarının tamamının yer almadığı anlaşılmıştır.
Aynı raporun sonuç bölümünde; şirketin 2018 yılı gelirlerinin 614.000.,00-TL 2019 yılı gelirlerinin olmadığı ve 2020 yılı gelirlerinin ise 334.450,00-TL olduğu tespit edilmiştir. Şirketin özvarlık yetersizliğinin 30/06/2021 tarihi itibariyle 3.909.929,79-TL olduğu, hesaplanmıştır. Yine aktiflerin borçları karşılama oranı 0.98 olduğu, aktiflerin borçları karşılamada yeterli olmadığı, ayrıca özvarlığında 2018 yılından 2021 yılına kadar geçen süre içerisinde 2.564.124,97-TL azalış olduğu tespit edilmiştir. Tüm bu açıklamalara göre, şirketin güncel değerlerine göre borçlarının aktifinden fazla olduğu, 2018 yılından 2021 yılının yarısına kadar gelirlerinde artış olmadığı gibi pasifinde artış meydana geldiği, ortaklara borçlarının yüklü miktarda olduğu ve öz sermayesinin de azaldığı, ortaklara borçlar hesabının yüklü miktarda olmasının eşitlik ilkesi yönünden de uygun davranılıp davranılmadığı noktasında tereddüte yol açtığı, şirketin faaliyetine devam etmesi halinde dahi borçlarını ödeyecek kazanca ulaşamayacağı sonuç ve kanaatine ulaşılmakla, ilk derece mahkemesince verilen iflas erteleme talebinin reddi ile şirketin iflasına yönelik kararda usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemesine göre, bu sebeple davacı vekilinin istinaf başvurusunda belirtmiş olduğu sebeplerinde yerinde olmadığı anlaşıldığından, davacı tarafından istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353-1-b-1. maddesi gereğince esastan reddi gerekmiş ve aşağıda yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İlk derece mahkemesinin hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında yeteri kadar harç alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davacı tarafça bu aşamada yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Gerekçeli kararın taraflara tebliği ile harç tahsil müzekkeresi işlemlerinin Dairemizce yerine getirilmesine,
6-Kararın kesinleştirme ve gider avansı ikmali/iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. ve 362. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süresi zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere 06/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.