Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/2106 E. 2023/325 K. 17.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/2106
KARAR NO : 2023/325
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/09/2022 (Karar)
NUMARASI : 2020/126 Esas, 2022/484 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine dair verilen karara karşı yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 10/08/2018 günü ……… ilçesi ……. köyü mevkisinde, sürücü ……..’in sevk ve idaresindeki ……… plakalı aracın tek taraflı kaza yapması sonucu müvekkilinin yaralandığını ve bu kaza nedeniyle %98 engelli olduğundan dolayı ömür bakıma muhtaç kaldığını, olay nedeniyle davalı sigorta şirketinin ZMMS’den kaynaklı maluliyet nedeniyle müvekkiline ödeme yaptığını ancak müvekkilinin ömür boyu yatalak olduğu halde tedavi ve bakıcı gibi giderleri için herhangi bir ödeme yapmadığını, tüm bu açıklanan nedenler neticesinde kaza sonucu sakatlanan ve ömür boyu bakıma muhtaç hale gelen müvekkilinin tedavi ve bakıcı giderleri için 100,00 TL’nin olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekilinin 26/03/2022 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini toplam 1.483.136,60-TL olarak ıslah ettiği anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının kendilerinden geçici bakıcı ve tedavi giderleri talebi ile bu davayı açtığını, müvekkili şirketin poliçe kapsamında sorumluluğunun, poliçe üzerinde yazılı azami teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere, poliçede yazılı özel şartlar ve trafik sigortası genel şartları kapsamı ile sınırlı olduğunu, hasar aşamasında davacı tarafça müvekkili şirkete başvuru yapıldığını, bu kapsamda kalıcı maluliyete ilişkin olarak davacı tarafa 360.000,00 TL ödendiğini, poliçe limitinin tükendiğini bu nedenle davanın reddi gerektiğini, davacının araçta yolcu olarak bulunduğunu, emniyet kemeri takmamış olmasının kazanın sonuçlarını artırdığını ve bu durumun davacının yaralanmasına ne derecede etkisinin olduğunun belirlenmesini talep ettiklerini, ayrıca müvekkili şirketin poliçe kapsamında davacının tedavi giderleri kapsamında sayılan geçici iş görmezliğe, geçici bakıcı giderine ilişkin tazminat talepleri ile sair tedavi giderleri taleplerinden sorumlu olmadığını, dava dilekçesinde talep edilen faizin fahiş ve hukuka aykırı olduğunu, davanın haklı olduğu varsayılsa bile müvekkili şirketin faizden sorumlu olmadığını, tüm bu açıklanan nedenler göz önünde bulundurularak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
YEREL MAHKEME KARARI;
Mahkemece, “… Somut olayda; davacının yolcu olarak bulunduğu aracın tek taraflı trafik kazasına karışması nedeniyle malul kaldığı, düzenlenen ATK raporunda kaza tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelik hükümlerine göre davacıda oluşan sürekli maluliyet oranının %96 olarak belirtildiği ve davacının maluliyetinin ağır ve sürekli olup başkasının yardım ve bakımına muhtaç olduğunun düzenlendiği, davalı sigorta şirketinin kazaya karışan aracın ZMMS Sigortacısı olduğu, poliçede tedavi gideri yönünden teminat limitinin 360.000,00 TL olarak düzenlendiği, davacı tarafından yapılan başvuru üzerine davalı sigorta şirketi tarafından 360.000,00 TL tutarında sürekli iş göremezlik zararının ödendiği, dava konusunun tedavi giderlerine yönelik olması nedeniyle yapılan bu ödemenin hesaplanacak olan tazminattan mahsup edilmediği, dosyaya ibraz edilen aktüer hesap bilirkişisi raporunda her ne kadar davacı için mahsup tutulduğuna dair belge bulunmaması nedeniyle net asgari ücret üzerinden bakıcı gideri hesaplanmış ise de; bu hesaplama türünün yanlış olduğu, hesaplamanın brüt asgari ücret tutarı üzerinden hesaplanması gerektiği, net asgari ücret verisine göre davacının bakıcı gideri zararının 1.483.136,60 TL olarak hesaplandığı, brüt asgari ücret üzerinden hesaplama yapıldığında bu tutarın daha da üstünde bir bakıcı gideri zararının oluşacağı, işbu davada sadece ZMMS Sigortacısının davalı olduğu ve poliçede belirlenen teminat limiti ile sorumlu olduğu hususları dikkate alındığında brüt asgari ücret üzerinden yeniden hesaplama yapılmasının dosyaya her hangi bir katkı sağlamayacağı anlaşıldığından yeniden rapor aldırılmasına gerek kalmadığı, davalı sigorta şirketinin oluşan bu bakıcı gideri zararından poliçede teminat altına alınan limitlerle sorumlu olduğu sonucuna varılmıştır.
Davacı tarafından dava açılmadan önce davalı sigorta şirketine bakıcı gideri talebini de içerir şekilde başvuru yapıldığı, başvurunu 22/04/2019 tarihinde davalı sigorta şirketine ulaşmasına rağmen, davacının bakıcı gideri talebinin karşılanmadığı görülmektedir. Bu durumda davalı sigorta şirketi yönünden başvuru tarihinden 8 iş günü sonrası olan 02/05/2019 tarihinde temerrütün gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
Davacı vekili mahkememize sunmuş olduğu ıslah dilekçesinde, talebini 1.483.136,60 TL’ye çıkarmış ve maddi tazminatın sigorta şirketi yönünden poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı tarafından yapılan ıslah ile dava konusunun miktar ve değeri 1.483.136,60 TL’ye çıkarılmış olup dava değeri artık bu rakamdan ibaret kabul edilmelidir. Her ne kadar davacı vekili, ıslah dilekçesinde sigorta şirketi yönünden poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere maddi tazminatın tahsilini talep etmiş ise de; dosyada sigorta şirketi dışında başka davalının bulunmadığı ve dava değerinin ıslah edilerek 1.483.136,60 TL’ye çıkarıldığı dikkate alındığında, davalı sigorta şirketinin poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere sorumlu olduğu kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; davacının yolcu olarak bulunduğu aracın tek taraflı trafik kazasına karışması nedeniyle davacıda %96 oranında sürekli maluliyetin oluştuğu, oluşan maluliyetin ağır ve sürekli olması nedeniyle davacının başkasının yardım ve bakımına muhtaç halde bulunduğu, bu nedenle davacının tedavi gideri adı altında bakıcı giderini talep etme hakkının bulunduğu, net asgari ücret üzerinden yapılan hesaplamaya göre davacının tedavi gideri zararının 1.483.136,60 TL olduğu, net asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmasının yanlış olmasına rağmen brüt asgari ücret üzerinden hesaplama yapıldığında davacının daha çok bakıcı gideri zararının oluştuğu, ancak davalı sigorta şirketinin poliçe teminat limiti ile sınırlı sorumlu olması nedeniyle yeniden rapor aldırılmasının dosyaya bir katkı sağlamayacağı, poliçede tedavi gideri teminat limitinin 360.000,00 TL olarak belirtildiği ve davalı sigorta şirketinin bu teminat limitiyle sınırlı olmak üzere sorumlu olduğu anlaşılmakla davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle “Davanın kısmen KABUL kısmen REDDİ ile, 360.000,00 TL bakıcı giderinin davalı sigorta şirketinin temerrüt tarihi olan 02/05/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine,” şeklinde karar verilmiş karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesi ve ıslah dilekçesinde tazminatın davalı sigorta şirketinin poliçe limitiyle sınırlandırılarak talep edildiğini, gerekçeli kararda da davalı sigorta şirketinin poliçe limitiyle sorumlu olduğuna hükmedildiğini, bu itibarla mahkemece verilen kar4arın taleplerinin kabulü olduğu yönünde değerlendirilmesi gerektiğini, ancak mahkemece reddedilen kısım yönünden müvekkili aleyhine vekalet ücretine hükmedildiğini, davalı sigorta şirketi lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, nitekim sigorta şirketinden maddi tazminat talepleri kısıtlı tutularak davanın ıslah edildiğini, Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi’nin 2020/446 Esas 2022/1528 Karar sayılı ilamının davalı sigorta şirketi yönünden vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini açıkça ortaya koyduğunu, tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 10/08/2018 tarihli trafik kazası sonucu müvekkil şirket tarafından ödeme yapıldığını, anılan ödemenin kabul edilmesi ile müvekkil şirketin sigorta poliçesi hükümlerini tamamen yerine getirdiğinin net bir şekilde kabul ve ikrar edildiğini, kaldı ki TRH yaşam tablosunun 1,8 teknik faiz üzerinden hesaplama yapıldığında bakiye tazminat alacağı bulunmadığının açıkça görüleceğini, hal böyleyken davacı tarafından halen bir takım mesnetsiz sebeplerle hak iddia edilmesinin hiçbir iyi niyet kuralı ile izah edilemeyecek kötü niyetli bir davranış olduğunu, bu nedenle kararın bozulması gerektiğini, kabul anlamına gelmemek üzere davacının maluliyetinin %96 olarak kabulü ile hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, davacının maluliyetine ilişkin hazırlanacak olan raporda erişkinler için engellilik yönetmeliğinin kullanılması gerektiğini, nitekim 20/02/2019 tarihinde yürürlüğe giren erişkinler için engellilik değerlendirmesi hakkında yönetmelik ile özürlülük ölçütü ve sınıflandırması yönetmeliğinin yerine artık erişkinler için engellilik yönetmeliğinin kullanılması gerektiğini, dava konusu olayda poliçe tanzim tarihi dikkate alındığında yeni genel şartların uygulanacağının izahtan vareste olduğunu, karar konusu uyuşmazlığın zorunlu mali mesuliyet sigortası yeni genel şartlarına tabi olduğundan müvekkil şirketin tedavi dönemine dahil olan iş göremezlik ve bakıcı gideri tazminatı sorumluluğunun olmadığını, geçici iş göremezliğine ve bakıcı giderlerine ilişkin tüm sorumluluğun SGK’ya ait olduğunu, yeni genel şartların yürürlüğe girmesinden itibaren trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderlerin sağlık gideri teminatı kapsamında olduğunu ve davacı tarafın sigorta şirketine başvurmadan önce SGK’nın sorumluluğuna gitmesi gerektiğini, geçici iş göremezlik ve bakıcı gideri tazminatının tedavi teminatı içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini, bilirkişi tarafından progresif rant hesap yöntemine göre alınan hesap raporunun bilimsel olmadığını, hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, 01/06/2015 tarihinden sonra yürürlüğe giren genel şartların EK-2 bendinde de belirtildiği üzere hesaplamalarda iskonto oranının %1,8 olarak dikkate alınması gerektiğini, TRH tablosu ve %10 artırım ve %10 iskonto yönteminin kullanılmasının hatalı olup şirket aleyhine haksız ve fahiş sonuç doğurduğunu, TRH tablosu ve % 1,8 teknik faiz yöntemi ile hesaplama yapılması gerektiğini, kaza esnasında davacıların emniyet kemerinin takılı olup olmadığı konusunun araştırılarak tazminat hesaplamalarında bu hususunda göz önünde bulundurulması gerektiğini, davacının içinde bulunduğu araçta herhangi bir ivaz karşılığı bulunup, bulunmadığının tespitinin müvekkil şirketin sorumluluğu açısında büyük önem taşıdığını, bir başka deyişle somut olayda hatır taşımasının mevcut olduğunun tespiti halinde aleyhe hükmedilme ihtimali olan tazminat miktarında yerleşik içtihatlar gereği indirim yapılması gerektiğini, tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
UYUŞMAZLIĞIN TESPİTİ, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan bakıcı gideri tazminatı istemine ilişkindir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.
Somut olayda 10/08/2018 günü yaşanan kaza sonrasında davalı sigorta şirketi tarafından işgöremezlik tazminatı olarak sigorta limiti olan 360.000 TL’lik ödeme yapıldığı, bu kez davacı tarafından ömür boyu yatalak olarak kaldığını, tedavi ve bakıma muhtaç olduğunu belirterek 100,00 TL’lik belirsiz alacak davası açmış, mahkemece yukarıda yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekili bilirkişi ıslah dilekçesinde sigorta limiti dahilinde kalmak üzere 1.483.136,00 TL alacağın tahsili talebinde bulunduklarını, mahkemece poliçe limiti dahilinde davanın kabulüne karar verilmesine rağmen davanın kısmen kabulü ile aleyhe vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmüş ise de davacı vekilinin dava değerini açıkça 1.483.136,00 TL olarak belirlediği ve bu miktar alacağın tahsilini talep ettiğinden her ne kadar mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda bakıcı gideri 1.483.000,00 TL olarak belirlenmiş ise de davalı sigorta şirketinin poliçe limiti ile sorumlu olması ve davanın yalnızca sigorta şirketine yönelik olarak açılması ve açıkça 1.483.136,00 TL alacağın tahsilinin talep edilmesi nedeniyle mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde ve reddedilen kısım yönünden vekalet ücretine hükmedilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin istinaf talebinin reddi gerekir.
6098 Sayılı TBK’nun 54.maddesinde tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar, bedensel zararlar kapsamında sayılmış, ZMSS Genel Şartlarında da sakatlık nedeniyle ayrı, tedavi giderleri nedeniyle ayrı teminatlar verilmiştir.
Yerleşik Yargıtay uygulamaları ile bakıcı giderlerinin sakatlık teminatı içinde değil tedavi teminatı içinde kabul edildiği, 6111 sayılı Kanun kapsamındaki tedavi giderlerinden olmayan bakıcı giderlerinden davalı trafik sigortacısı sorumlu olduğundan (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E:2015/13489 , K:2018/8719 ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesi E: 2021/27204 , K: 2022/2908 sayılı kararları) davalı vekilinin dava konusu bakıcı giderinden SGK’nın sorumlu olduğuna yönelik ve işgöremezlik tazminatı ödenmekle poliçe hükümlerinin yerine getirildiğine yönelik istinaf itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nın 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve annüite formülüne göre devre başı ödemeli belirli süreli rant esası (%1,8 teknik faiz) bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün olmayan %1,8 teknik faizin uygulanması gerektiğine yönelik davalı istinafının da kabulü mümkün değildir.
Dava konusu kaza 10/08/2018 günü meydana gelmiş olup kaza tarihi itibariyle yürürlükteki Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre rapor alınmasında yasaya aykırılık bulunmadığından davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebi de yerinde değildir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda dava konusu bakıcı gideri 1.483.136,00 TL olarak belirlenmiş olup davalı vekilince mahkemenin hatır taşıması indirimi yapılmamasının hatalı olduğu ileri sürülmüştür. Sigorta şirketi zarar gören hak sahibinin gerçek zararını poliçe limiti dahilinde gidermekle yükümlüdür. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi E: 2021/7772 , K: 2022/4047 sayılı kararında özetle ; “hesaplanan tazminat miktarının poliçe limitinin çok üzerinde olması nedeniyle hatır taşıması ve müterafik kusur indirimi yapılsa dahi sonucun değişmeyecek olmasına göre verilen kararın yasaya uygun olduğuna” karar verilmiştir. Emsal kararda da belirtildiği üzere sözkonusu tazminat miktarı olan 1.483.136,00 TL’den %20 oranında 296.627,20 TL’lik hatır taşıması indirimi yapılması halinde de tazminat tutarı 1.186.508,80 TL olacağından mahkemece hatır taşıması indirimi yapılmadan poliçe limiti olan 360.000,00 TL tazminata hükmedilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığından davalı vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazları da yerinde görülmemiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere mahkemece verilen karanın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK ‘nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf aşamasında adli yardım kapsamında yapılan ve alınması gerekli 220,70-TL istinaf başvuru harcı, 179,90-TL istinaf karar ve ilam harcı toplamı 400,60-TL’nin davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
4-İstinaf aşamasında alınması gereken 24.591,6‬0-TL istinaf karar harcından başlangıçta alınan 6.147,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 18.443,7‬0-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
5-İstinaf başvurusu sırasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın kesinleştirme ve gider avansı ikmali/iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
8-Gerekçeli kararın tebliği ve harç ikmali/iadesi işlemlerinin Dairemizce yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, davacı vekilinin istinaf başvurusu yönünden HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, davalı vekilinin istinaf başvurusu yönünden HMK’nın 361. ve 362. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere ………. tarihinde oy birliği ile karar verildi.