Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1633 E. 2023/617 K. 02.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/1633
KARAR NO : 2023/617
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/04/2022 (Karar)
NUMARASI : 2020/294 Esas, 2022/284 Karar
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili, Erzurum ………. İcra Müdürlüğü’nün 2019/…… Esas sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine 25.04.2019 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını, takip dayanağı belgenin kambiyo senedi vasfında olmadığı yönünde, Erzurum İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2019/…. Esas sayılı dosyası ile itiraz edildiğini, dayanak belge, müvekkili ……’ın, ………..’a kefil olduğu davalı banka ile olan kredi işlemleri sırasında, kredi evrakları arasında, bilgisi dışında müvekkiline imzalatılan boş bir belge olduğunu, davalı banka alacaklı olmadığı gibi kötü niyetli olarak hareket ettiğini, senede tanzim tarihi olarak yazılan 17/03/2010 tarihinde, ne ………..’a ne de ……’a 100.000 USD nakit para verilmediğini, bu durum banka kayıtlarıyla sabit olduğunu, senet 100.000 USD olmasına rağmen takibe konulan miktar 207.318,69 TL olduğunu, bu senede vade tarihi olarak yazılan 07/01/2019 tarihinden sonra, miktar olarak yazılan 100.000 USD” a mahsuben herhangi bir ödeme müvekkili tarafından davalı bankaya yapılmamış olması nedeniyle esasen yasal unsurları itibariyle kambiyo senedi olmayan bu belgeye dayalı bir borç olmadığı gibi kambiyo senetlerine mahsus icra takibinin 25.04.2019 tarihinde yapılmış olması da yasaya aykırı olduğunu, bir bankanın, herhangi bir şahsa ya da şirkete, 9 yıl sonra tahsil edilmek üzere, senet karşılığında 100.000 USD nakit para vermesi ve kendi halinde geçimini sağlayan hiçbir bankada döviz hesabı dahi olmayan bir şahsın bankaya Amerikan doları cinsinden borçlanması hayatın olağan akışına ve mantığa aykırı olduğunu, senedi işleme koyan bir banka olduğunu ve bankaların yapılan işlemlerin haricinde başkaca bir işlemden kaynaklı alacaklı olduğu düşünülemeyeceğini, dava dışı ……….. tarafından farklı tarihlerde birden fazla kredi çekildiğini, çekilen tüm kredilere ilişkin farklı ipotekler alındığını ve her bir kredi için yeni kefalet ilişkisi kurulduğunu, ve hatta ödemesi tamamlanan kredilere ilişkin ipoteklerin kaldırıldığını, …….’ın 2010 yılında davalı bankadan kullanmış olduğu kredi için kefil olarak borç yükümlülüğü altına giren müvekkilinin, borcun ödenmesiyle sorumluluğu ortadan kalktığını, daha sonradan ……….. tarafından davalı bankadan çekilen kredilere kefil olmayan müvekkilinin bu kredilere ilişkin borcunun da olmadığını, bu sebeple, kefil olmadığı halde bankanın yapmış olduğu sözleşme ve sonradan kambiyo vasfı kazandırılan senetten müvekkilinin sorumlu tutulması dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, müvekkilinin kendisine borçlu olmadığını bilmesine rağmen Erzurum ….İcra Müdürlüğünüm 2019/…… sayılı dosyasıyla hakkında icra takibi başlatan davalı banka haksız ve kötü niyetli olduğunu, İcra takibiyle yapılan hacizler ve akabinde yapılan takibin çevrede duyulması müvekkilinin itibarını sarsmış olup bu denli yüksek bir borç ile karşı karşıya kalması aile düzenini bozduğunu, manevi taleplerine ilişkin haklarını saklı tuttuklarını, bu nedenle borçlu olmadığının tespiti için dava açma zorunluluğu hasıl olduğunu, davacı müvekkilinin takip konusu yapılan ….İcra Müdürlüğünün 2019/…… Esas sayılı dosyası ile istenen 207.318,69-TL 07/01/2019 vade tarihli senetteri dolayı davacı müvekkilinin davalı bankaya borçlu olmadığının tespitini ve takibe konulan senedin iptalini, Erzurum …. İcra Müdürlüğünün 2019/…… Esas numaralı dosyadaki takibin ihtiyati tedbiren durdurulmasını, alacaklı olmadığı halde icra takibi yapan davalı bankanın haksız ve kötü niyetli olması sebebiyle İİK 72. Mad. gereğince talep olunan alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili, davacının dava dilekçesindeki iddialar gerçeğe ve hukuka aykırı olduğunu, öncelikle 17/03/2010 tarihli genel kredi sözleşmesinde, davacı müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğunu, davacının iddia ettiği gibi, davacı sadece kefil olmayıp aynı zamanda müşterek borçlu olduğunu, dolayısıyla, davacının sadece kefil olduğu ve diğer borçlu ………..’ın 2010 yılında müvekkil bankadan kullanmış olduğu kredi için kefil olduğunu, borcun ödenmesi nedeniyle sorumluluğun kalktığını, bu tarihten sonra çekilen kredilere kefil olmadığını, bu nedenle de borcu olmadığını, kefil olduğu kredi sözleşmesinin sona erdiğini ve bu nedenle kendisinin de kefaletinin sona ermesi gerekirken, müvekkilinin kefaleti devam ettirdiği iddiasının hem gerçeğe hem de hukuka aykırı olduğunu, davalı müvekkilinin, davacı borçlulara kredi kullandırdığını ve borçlularda kredi borcunu ödemek için kambiyo senedi tanzim etmiş ve müvekkiline verdiklerini, söz konusu borç ödenmeyince, davalı müvekkilinin, alacağın tahsili amacıyla, borçlular hakkında, Erzurum ….İcra Müdürlüğünün 2019 / …… esas sayılı dosyasıyla icra takibi açtığını, davacı borçlu, icra takibine itiraz ettiğini ve takibin iptali için Erzurum ……. İcra Hukuk Mahkemesinde dava açtığını ve davasının reddedildiğini, davacı aynı gerekçelerle de menfi tespit davası açtığını, açılan davanın haksızdır olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince, ” Tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, dava Erzurum …. İcra Müdürlüğünün 2019/…… Esas nolu dosyası ile istenen 207.318,69TL’ye konu 17/03/2010 tanzim tarihli, 07/01/2019 vade tarihli 100.000,00USD miktarlı bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti taleplidir. Davacı vekili icra takibine dayanak belgenin kambiyo vasfında olmadığını dava dışı ………..’ın davalı banka ile olan kredi işlemleri esnasında bilgisi dışında imzalatılan boş bir belge olduğu, dava dışı ………..’ın davalı bankaya borcunu ödediğini, davalı bankadan çekilen kredilere kefil olmayan müvekkilinin bu kredilere ilişkin borcunun bulunmadığını ileri sürerek, Erzurum ….İcra Dairesi 2019/…… Esas sayılı dosyasına konu edilen senetten dolayı borçlu olmadığının tespiti ve kötüniyet tazminatı taleplidir.
Davalı vekili cevabında, davacının 17.03.2010 tarihli genel kredi sözleşmesinde müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğunu, kefalet sözleşmesine göre müşterinin bankaya karşı doğmuş ve doğacak tüm borçlarından sorumlu olacağı, davacının borçlu olmadığını İİK.68.madde nezdinde bir belge ile ispatlaması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Tüm dosya kapsamı ve tarafların beyanlarına göre icra takibine konu senedin 17.03.2010 tarihli genel kredi sözleşmesine talil edildiği, takibe konu senedin davacının iş bu sözleşmede müşterek ve müteselsil kefil olması nedeniyle, banka tarafından düzenlendiği, davalı bankanında cevap dilekçesinden anlaşılmaktadır.
Takibe konu senet incelendiğinde düzenlenme tarihinin 17.03.2010, vade tarihinin 07.01.2019, lehtarın ………..Katılım Bankası, borçlunun ……….., ……’ın da avalist olduğu görülmektedir.
Mahkememizce davalı bankaya müzekkere yazılarak 17.03.2010 tarihli genel kredi sözleşmesinin aslının gönderilmesi istenmiş, banka tarafından gönderilen………… nolu 17.03.2010 tarihli genel kredi sözleşmesinin incelenmesinde asıl borçlunun ……….. olduğu, müşterek borçlu ve müteselsil kefilin …… olduğu görülmüştür.
Genel Kredi Sözleşmesinin tanzim olunduğu esnada yürürlükte olan 818. Sayılı Borçlar Kanununun 484. Maddesine göre de,“Kefaletin sıhhati, tahriri şekle riayet etmeğe ve kefilin mes’ul olacağı muayyen bir mikdar iradesine mütevakkıftır” hükmünü içermektedir. Kefaletin geçerli olabilmesi için kefilin sorumlu olduğu miktarın belirlenmiş olması gerektiğinden, incelenen genel kredi sözleşmesinde kefalet tutarına ilişkin miktar belirtilmediği, kefaletin Borçlar Kanununda aranan usule ilişkin şartlar yerine getirilmediğinden geçersiz olacağı, her ne kadar senedin illetten mücerret olduğu hukukumuzda ve yerleşik içtihatlarda yer almakta ise de davalı bankanın senedi genel kredi sözleşmesine talil ettiği, takibe konu senedin genel kredi sözleşmesinden dolayı alındığının cevap dilekçesinden ve yazılı beyanlardan anlaşıldığı ve bankanın kabulünde olduğu, temel ilişkinin geçersiz olması nedeniyle, kefaletten dolayı alınan senet nedeniyle davacının davalıya borçlu olmayacağı yönünde mahkememizce kanaat oluşmuş, davanın kabulüne karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki gibi hüküm tesis edilmiştir.
” gerekçesiyle ” Davanın kabulü ile, Davacının Erzurum …. İcra Müdürlüğünün 2019/…… Esas sayılı dosyasına konu senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine,
Davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine, ” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ :
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; 818 Sayılı Borçlar Kanunun 484. maddesinin bu davada uygulanma kabiliyetinin bulunmadığını, kanun maddesinin kefalete ilişkin olduğunu, 17.03.2010 tarihli genel kredi sözleşmesinde, davacının müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğunu, mahkemece davacının sadece kefil olarak değerlendirildiğini, bilirkişi tarafından düzenlenen 25.01.2022 tarihli bilirkişi raporunda da müvekkilinin haklı olduğunu, bilirkişi raporunda da davacının müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğunun bildirildiğini, dava konusu genel kredi sözleşmesinin, taraflar ve konu başlığının 1 nolu maddesinde, bu sözleşme hükümleri, banka ile müşteri ve kefil arasında doğmuş ve doğacak bilcümle borçlara ile gerçekleşecek tüm kredi ve mevzuatın kredi saydığı işlemler ile ilişkiler için geçerli olduğunun yazıldığını, bu sözleşme kullandırılmış ve bundan sonrada kullandırılacak tüm krediler için geçerli olduğunu, genel kredi sözleşmesinin, kefalet sözleşmesi başlığının 21.2.1. maddesinde, bu sözleşme imzası olan kefil, kullandığı tüm krediler, kredi sayılan işlemler ve sair her türlü işlem veya sebeplerden dolayı, müşterinin bankaya karşı doğmuş ve doğacak tüm borçlarından sorumlu olduğunun belirtildiğini, 21.5.16. maddesinde, kefilin ayrıca muhatap, keşideci, ciranta, avalist sıfatı ile senet imzalaması durumunda, senetlerden kaynaklanacak yükümlülükleri ayrıca geçerli olacağının belirtildiğini, sözleşmenin kapsamı başlığı altında ki 3.4.3.maddesinde, bu sözleşmede imzası olan kefil, bu sözleşme hükümlerinin müşteri tarafından daha önce veya daha sonra imzalanarak bankaya verilen genel ve özel nitelikli diğer tüm taahhütname, sözleşme, ve ekleri ile kredi ve sair sebeplerle doğmuş ve doğacak borç, yükümlülük ve taahhütler içinde geçerli olduğunu, bu sözleşmenin sadece sözleşme tarihinden sonraki krediler için geçerli olduğuna ilişkin bir iddia ve itirazda bulunmayacağını, konuya ilişkin tüm talep, itiraz ve haklarından feragat etiğini peşinen ve dönülemez bir biçimde kabul ve taahhüt etmiştir, denildiğini, davacı genel kredi sözleşmesindeki bu hükümle, hem doğmuş hem de doğacak kredilere kefil olduğunu, dava dilekçesindeki gibi, kefaletin sona erdiği gibi iddia ve itirazlarda da bulunmayacağını, gayrikabili rücu feragat ettiğini kabul ve taahhüt etmiş olduğunu, davacının böyle bir dava açma hakkının bulunmadığını, genel kredi sözleşmesinden de anlaşılacağı üzere, davacı kefil, gerek imzaladığı sözleşmedeki borçlardan, gerekse de bu tarihten sonra müşteri ile yapılan kredi sözleşmelerinden dolayı imzası dahi olmasa, kredi müşterisinin doğmuş veya doğacak bütün kredi borçlarından sorumlu olacağını, davacının müşterek borçlu ve müteselsil kefil, bu imza ile, kredi müşterisinin doğmuş ve doğacak bütün borçlarından sorumlu olduğunu attığı imza ile kabul etmiş olduğunu, savunarak mahkemece verilen kararın kaldırılması talebi ile istinafa başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
Dava, bonoya dayalı olarak başlatılan takipten dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine yönelik menfi tespit davasıdır.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Davalı banka tarafından davacı hakkında Erzurum …. İcra Müdürlüğünün 2019/…… E. Sayılı dosyasında 17/03/2010 tanzim tarihli ve 07/01/2019 ödeme tarihli 100.000 ABD Doları bedelli bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlatıldığı, 207.318,96 TL asıl alacak 741,75 TL ihtiyati haciz masrafı olmak üzere toplam 208.060,71 TL alacağın tahsilinin talep edildiği, davacı vekili tarafından dava dilekçesinde, davacının kefil olduğu borcun tamamen ödendiği ileri sürülerek davacının bahsedilen takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava ettiği, davalı vekili tarafından davalı banka ile ……….. arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin davacı tarafından müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzalandığını davalı bankanın borçlulara kredi kullandırdığını ve borçluların kredi borcunu ödemek için takibe dayanak bonoyu verdiklerini savunarak davanın reddini istediği, mahkemece yapılan yargılama toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinafa başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Takip dayanağı bono incelendiğinde tanzim tarihinin 17/03/2010 tarihi, ödeme tarihinin 07/01/2019 tarihi olduğu, 100.000 ABD Doları bedelli olduğu, keşidecisinin dava dışı ……….., avalistin davacı …… olduğu, lehtarın davalı banka olduğu görülmektedir. Yine dosya kapsamındaki genel kredi sözleşmesi incelendiğinden 17/03/2010 tarihinde dava dışı ……….. ile davalı banka arasında imzalandığı ve 100.000 ABD Doları limitli olduğu, davacının genel kredi sözleşmesini müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzaladığı anlaşılmaktadır. Davacı taraf takip dayanağı bononun 17/03/2010 tarihli genel kredi sözleşmesinin teminatı olarak verildiğini ileri sürmekte davalı banka vekili ise bononun borcun ödenmesi için verildiğini savunmaktadır. Mahkemece, 25/01/2022 tarihli bilirkişi raporu alınmış ise de alınan bilirkişi raporunun mahallinde banka kayıtları üzerinde inceleme yapılarak düzenlenmediği ve yeterli incelemeyi içermediği anlaşılmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki davacı bonoyu avalist olarak imzalamış olmasına göre avalist TTK’nın 702/2. maddesi uyarınca şekle aykırılıktan dolayı borçlu olmadığnın tespitini isteyebileceği gibi borcun sona erdiğini de ileri sürebilir. Davalı banka vekilinin beyanları, kredi sözleşmesinin tarafları, sözleşme tarihi, genel kredi sözleşmesinin limiti ile senet düzenleme tarihi ve bedelinin 100.000 ABD Doları olmasına karşılık bonoya dayalı başlatılan takibin 207.318,96 TL asıl alacak üzerinden başlatılmış olması, davaya konu bononun davalı banka ile dava dışı asıl borçlu ……….. arasında imzalanan 17/03/2010 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan doğmuş ve doğacak borçlara kefil olan davacı ile asıl borçlu tarafından bu sözleşmenin teminatı olarak verildiği sonucuna ulaşılmasına neden olmaktadır.
25/01/2022 tarihli bilirkişi raporunda davalı banka tarafından dava dışı asıl borçlu banka müşterisi ………..’a 09/03/2010 tarihinde taksitli kredi, 30/09/2015 tarihinde konut kredisi, 13/02/2017 tarihinde 2. el ticari araç kredisi ve 11/05/2017 tarihinde 2. el makine/teçhizat kredisi olmak üzere farklı türde krediler kullandırıldığı belirtilmiştir. Ancak bu bilirkişi raporda davalı banka ile bu tarihlerde farklı kredi sözleşmesi imzalanıp imzalanmadığı ve takip konusu borcun hangi kredi sözleşmesinden kaynaklandığı hususu açıklığa kavuşturulmamıştır.
Mahkemece, davalı banka kayıtları üzerinde mahallinde inceleme yaptırılarak dava konusu bononun davalı bankadaki muhasebe kayıtları ile dava dışı asıl borçlunun kredi dosyaları ve kredi onay belgeleri incelenerek takip dayanağı bononun 17/03/2010 tarihinden sonra imzalanmış kredi sözleşmelerinden kaynaklanacak borçları kapsamayacağı gözetilerek, takip konusu borcun 17/03/2010 tarihli kredi sözleşmesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı ve 17/03/2010 tarihli kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun ödenip ödenmediği saptanarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. (Y. 11. HD 19/12/2022 tarihli ve 2021/5176 E.-2022/9170 K. sayılı kararı)
HMK.’nun 353/1-a-6. maddesinde “…Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması” bölge adliye mahkemesince başvuruya konu kararın esası incelemeden kaldırılmasına karar verilmesi gereken haller arasında sayılmıştır. Somut olayda, yukarıda ayrıntılı biçimde izah edilen yargılamadaki eksiklikler uyuşmazlığın esasının çözümü için olmazsa olmaz niteliktedir.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında uyuşmazlığın esasının çözümü için olmazsa olmaz nitelikte delillerin usulüne uygun biçimde toplanılıp değerlendirilmediği, toplanılan bir kısım delillerin hükme esas alınamayacak derecede yetersiz olduğu, tarafların iddia ve savunmalarının karar gerekçesinde değerlendirilmediği anlaşılmakla; HMK’nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca davanın esası incelenmeksizin kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, yerel mahkeme kararının, HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dava dosyasının HMK’nın 353/(1)-a maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf peşin karar harcının davalıya iadesine,
4-İstinaf başvurusu aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Gerekçeli kararın tebliği ve harç iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere …………. tarihinde oy birliği ile karar verildi.