Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/116 E. 2022/266 K. 25.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/116
KARAR NO : 2022/266
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/12/2021 (Karar)
NUMARASI : 2021/326 Esas, 2021/459 Karar
DAVA : Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı gerekçeyle konkordatonun tasdiki talebinin reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekil dava dilekçesinde; davacı şirketin Covid-19 salgını nedeniyle ticaret hacminin düşmesi ve şirketin kötü duruma getirdiğini, konkordato müracaatı, şirketin kaydi değerlerine göre hazırlanmış olan 30/04/2021 tarihli ara bilançosunun yanında, aynı tarihli rayiç değer bilançosuyla yapıldığını, yine İcra İflas Kanunun 285 ve 286’ınca maddeleri ile müteakip maddeleri uyarınca hazırlanan 30/04/2021 tarihli mali tablolar da dikkate alınarak dilekçe ekinde konkordato ön proje hazırlandığını, şirketin 30/04/2020 tarihli itibariyle bankalar dahil borç stok yapısına ekteki tabloda yer verildiğini, rayiç değerlere göre tespit edilen toplam 63.380.049,03-TL borcu bulunduğunu, aktiflerin(varlıkların toplamı 38.556.221,85-TL olduğunu, rayiç değerlere göre değerlendirme yapıldığında ise 59.908.528,74-TL varlık olduğunu, şirket faaliyetinin devamı halinde ve konkordato talebinin kabul edilmesi halinde borçların tamamını ödeyeceğini, aksi halde alacaklıların eline geçmesi muhtemel tutarların tabloda belirtildiğini, bu nedenle geçici konkordato mühleti verilmesini, geçici mühleti içerisinde geçici komiserin sunacağı rapor doğrultusunda 1 yıldan az olmamak üzere konkordato mühleti verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; ” Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; dava İİK’nın 285 vd.maddelerinde belirtilen konkordato istemine dayanmaktadır.
Konkordato; bir borçlunun alacaklıları ile yasada ön görülen çoğunluğu ile mahkeme gözetiminde yaptığı ve ticaret mahkemesi tarafından tasdik edildikten sonra sonuç doğuran cebri anlaşmadır. Bu anlaşma doğrultusunda alacaklılar alacaklarının bir kısmından feragat etmekte veya borçluya borcunu ödemesi hususunda vade tanımakta, borçlunun da mahkemece tasdik edilen bu anlaşmaya uygun şekilde borçlarını ifa etmesi halinde borçlarından kurtulmasını sağlayan hukuki bir kurumdur. Konkordatoda hedeflenen amaç, borçlu ile alacaklıları arasında mahkemenin gözetiminde yapılan ve borçlunun malvarlığının iflas usulüyle tasfiyesini önlemek veya durdurmaktır. Bu şekilde yapılan anlaşmada mali durumu bozulmuş olan borçlunun iflası önlenerek hem borçlu hem de alacaklılar korunmaya çalışılmıştır. Konkordato sayesinde iflasa tabi olan borçlu muhtemel bir iflastan ve iflasın ağır sonuçlarından, iflasa tabi olmayan borçlu ise tüm mal varlığını kaybetmekten kurtulacaktır. Aynı şekilde alacaklılarda iflasa uğrayan borçludan alacaklarını alma konusunda iflas ve haciz masrafları yapmadan, iflas halinde ellerine geçebilecek olan muhtemel miktardan daha fazlasını tahsil ederek avantajlı konumda bulunabileceklerdir.
2004 sayılı İİK’nın 287.maddesinde konkordato talep edilmesi sonrasında geçici mühlet kararı verebileceği ve konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığı hususunda yakından inceleme yapılması amacıyla geçici konkordato komiseri tayin edebileceği düzenlenmiştir. İİK ‘nın 289/3.maddesinde de konkordatonun başarıya ulaşması ihtimalinin bulunduğunun anlaşılması halinde borçluya 1 yıllık kesin mühlet verileceği belirtilmiştir. Bu doğrultuda davacının konkordato talebi ile mahkememize başvurmasının ardından 08/07/2021tarihinde 3 aylık geçici mühlet verilmiş ve davacıya mahkememizce konkordato komiserleri tayin edilmiştir.10/10/2021 tarihinden başlamak üzere geçici mühlet kararının 2 ay süre ile uzatılmasına karar verilmiş olup, konkordato komiserinin yapmış olduğu incelemeler sonucunda konkordatonun başarıya ulaşması ihtimalinin bulunduğunu belirterek hazırlamış oldukları raporları mahkememiz sunmaları sonrasında duruşma açılmış olup; davacı borçlu ile konkordato komiserlerinin konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunu, ilgili bankalar projenin gerçekleşmeyeceğini ve konkordatonun talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2004 sayılı İİK’nın 302.maddesinde alacaklılar toplantısı ve projenin kabulü için gerekli olan çoğunluğa ilişkin düzenleme yapılmış olup, buna göre komiserin alacaklılar toplantısına başkanlık edeceği ve borçlunun durumu hakkında bir rapor vereceği belirtildikten sonra konkordato projesinin kaydedilmiş olan alacaklıların ve alacakların yarısını veya kaydedilmiş olan alacaklıların dörtte birini ve alacakların üçte ikisini aşan bir çoğunluk tarafından imzalanması halinde kabul edilmiş sayılacağı belirtilmiştir.
Konkordato kurumunda dürüstlük kuralı şartı kurucu unsurlar arasından çıkarılmış ise de bu kuralın yeni düzenlemelerde İİK’nun 292/1-c, 331, 333, 334 ve 308/f maddeleri dikkate alındığında yine konkordatoda uygulanacağının kabulü gerekir. Daha önceki düzenlemelerde konkordato ilişkin tanımlarda dürüstlük kuralı yer almaktayken günümüzde daha çok ekonomik veriler üzerine düzenlemeler yapılmıştır. Ancak bununla beraber dürüstlük ilkesinin hiç bir şekilde nazara alınamayacağını söylemek mümkün değildir. Aksi takdirde konkordato, alacaklıları zarara uğratan bir yasal düzenlemeye dönüşebilir. Konkordato mühleti işlerinde doğrulukla hareket eden, özenli davranan, ancak buna rağmen mali durumu bozulan borçluya konkordato tasdik edilmeden konkordato hükümlerinden yararlanabilme imkanını sağlar. Konkordato talebinde bulunacak borçlunun, bu talebinin mahkemece alacaklılarını zarara sokmak kastından ari olup olmadığı, mal varlığı ve gelirlerinin taahhütlerini yerine getirmeye elverişli olup olmadığı ve konkordatonun bu şekilde başarıya ulaşma ihtimalinin bulunup bulunmadığı yönlerinden değerlendirilmesi gerekmektedir. 7101 sayılı yasa ile değişik İİK’nun 287. Maddesinde geçici mühlet verilebilmesi için 286. Maddede belgelerin tamam olup olmadığının kontrol edilmesi kesin mühlete ilişkin 289. Maddede ise konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığına bakılacağı belirtilmiştir. 292/1-c maddesinde de borçlunun alacaklılarını zarara uğratmak amacıyla hareket ettiğinin anlaşılması halinde konkordato talebinin reddine karar verileceği düzenlenmiştir. Bu yasa maddelerinde açıkça dürüstlük kuralından bahsedilmemiş ise de borçlunun alacaklılarını zarara uğratmak amacıyla hareket etmesi halinde talebin reddine karar verileceği belirtildiğinden dürüstlük kuralının konkordato kurumunun içerisinde yer aldığını kabul etmek gerekmelidir.
Somut olayda; davacı borçlu şirketin mahkememize sunmuş olduğu ön projesinde ve makul güvence raporunda 53.750.923,05 TL tutarında rehinli borçlarının bulunduğunu, ipoteksiz borçlarının toplamınında 13.678.419,03 TL olduğunu belirtmiştir. Davacı tarafından mahkememize sunulan çekli borçlara ilişkin borç tutarının 5.822.330,00 TL olduğu belirtilmiş ve bu borç tutarının teklif edilen vade içerisinde ödeneceği bildirilmiştir. Ancak konkordato komiseri tarafından sunulan raporda, davacının mizan kayıtlarında görünen ancak mahkememize sunulan alacaklılar listesi içinde bildirilmeyen 4.052.300,00 TL tutarında çeke dayalı borcun olduğu, bu borcun 3.887.300,00 TL’sinin ise … isimli kişiye olduğu belirtilmiştir. Davacının 01/01/2021-30/04/2021 tarihleri arasındaki mizan kayıtlarının incelenmesinde; … isimli şahsa 3.969.600,00 TL tutarında çekten dolayı borcun bulunduğu, bu borç tutarının 31/08/2021 tarihli mizan kayıtlarında da yer aldığı görülmektedir. Davacı vekili duruşma esnasındaki beyanında davacı şirketten alacaklı olan … isimli kişinin eşi olduğunu beyan etmiş, mahkememize sunmuş olduğu dilekçesinde de borcun taraflar arasındaki geçmişe dayalı ticari ilişkiden kaynaklandığını belirterek buna ilişkin tedarik sözleşmelerini ibraz etmiştir. Davacı vekili tarafından sunulan 20/11/2020 tarihli tedarik sözleşmesinde …’in satıcı olarak geçtiği, davacı şirketin de alıcı olarak yer aldığı, sözleşme konusunun 90 adet kesimlik hayvanın teminine yönelik olduğu sözleşmenin süresinin 60 gün olarak belirlendiği görülmektedir. Davacı vekili bu tedarik sözleşmesi kapsamında bir kısım canlı hayvan tartım fişlerini ibraz etmiş olup; yine bu sözleşme kapsamında verilen çeklere ilişkin ödemeleri gösterir dekontları sunmuştur. Ancak dosyaya ibraz edilen tartım fişleri davacı şirkete ait tartı cetvelleri olup; her zaman düzenlenebilecek niteliktedir. Ayrıca bu sözleşme uyarınca yapılan ödemeleri gösterir dekontlarda da, alacaklının sözleşmenin tarafı olan … isimli şahıs dışında üçüncü kişiler olduğu görülmektedir. Buna göre bu ödemelerin dosyaya ibraz edilen sözleşmeye ilişkin olmadığı sonucuna varılmaktadır. Yine davacı vekili tarafından ibraz edilen 05/05/2021 tarihli sözleşmede de 250 adet kesimlik hayvan temin edileceği belirtilmiş olup; bu sözleşmeden kaynaklı alacağı gösterir herhangi bir belge sunulmamıştır. Davacı vekili her ne kadar … isimli şahsın canlı hayvan tedarikinden dolayı davacı ile sözleşme yapıldığını belirterek 3.887.300,00 TL tutarında çekten kaynaklı alacağın bulunduğunu beyan etmekte ise de; dosyaya ibraz edilen sözleşmelerin her zaman düzenlenebilecek nitelikte olduğu, davacının yapmış olduğu 20/11/2020 tarihli sözleşmeden kaynaklı borcun ödenmesine ilişkin dekontlarda sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişilerin alacaklı olarak gösterildiği, 05/05/2021 tarihli sözleşmeden dolayı mizan kayıtlarında yer alan tutarda borcun doğduğuna dair herhangi bir ibarenin yer almadığı gibi mizan kayıtlarında geçen çeklerin … isimli şahsa verildiğine dair de herhangi bir delilin bulunmadığı, mahkememize sunulan alacaklılar listesinde … isimli şahsa olan borcun bildirilmediği ve bu şahsın davacı vekilinin eşi olması hususları birlikte değerlendirildiğinde; davacının gerçekte var olmayan borcu mizan kayıtlarına işlediği kanaati hasıl olmuştur.
Davacı tarafından mahkememize sunulan ön projede çekten kaynaklı borç tutarı 5.822.330,00 TL olarak belirtilmiş ve konkordatonun tasdiki halinde bildirilen vadede bu borçların ödeneceği ileri sürülmüştür. Ancak yapılan incelemede davacı tarafından bildirilmeyen çeke dayalı borç tutarının 9.874.630,00 TL olduğu tespit edilmiş olup; buna göre ipoteksiz borçlar tutarının 13.668.419,03 TL olduğu sonucuna varılmıştır. 2004 sayılı İİK’nun 302. Maddesinde konkordato projesinin tasdik edilebilmesi için kaydedilmiş olan alacaklıların ve alacakların yarısını aşan çoğunluk tarafından veya kaydedilmiş olan alacaklıların dörtte birini ve alacakların üçte ikisini aşan bir çoğunluk tarafından imza edilmiş olması gerektiği belirtilmektedir. Bu yasal düzenleme doğrultusunda konkordato projesinin alacaklılar toplantısında kabul edilmesi için ön görülen çoğunluklarda imza edilmiş olması aranmaktadır. Somut olayda davacı mahkememize sunduğu ön projesinde … isimli şahsa çekten kaynaklı borcunu bildirmediği, mizan kayıtlarında yer alan bu borcun alacaklılar toplantısında dikkate alınması halinde yasada ön görülen çoğunluğu sağlama noktasında etkili olabileceği anlaşılmaktadır. Davacıdan alacaklı olan bu şahsın davacı vekilinin eşi olması, alacağın kaynağına ilişkin sözleşmelerin her zaman düzenlenebilecek nitelikte olması ve bu haliyle alacağın varlığının tam olarak ispat edilememesi nedeniyle gerçekte var olmayan bir alacağın kayıtlara işlendiği ve alacaklılar toplantısında ön görülen çoğunluğu sağlama amacıyla hareket edildiği kanaati oluşmuştur. Kaldı ki; … isimli kişiye olan borcun varlığı kabul edilse dahi, ön projede ve alacaklılar listesinde belirtilmemiş olması nedeniyle davacının iyi niyetli olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Zira Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2006/3976 Esas 2006/5864 Karar sayılı ilamında ‘…Ancak İİK’nun 286. Maddesine göre konkordato mühleti verilmesi için, konkordatonun başarı ihtimalinin bulunması ve projenin alacaklıları zarara sokmak kastından ari olması gerekir. İİK’nun 308. Maddesinde konkordatonun suiniyetle muallel bulunması konkordatonun tamamen feshini gerektiren bir neden olarak hükme bağlanmıştır. Borçlu konkordato mühlet talebinde bulunurken üç adet alacaklıyı projede göstermemiştir. Borçlunun bu davranışı anılan hükümlere aykırı olup, iyi niyet kuralı ile bağdaşmaz. Mahkemece bu yön gözetilerek, konkordatonun tasdiki talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.’ denilmek suretiyle davacının borcunu projede göstermemek suretiyle pasifini gizlemesinin iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığı ve alacaklıları zarara sokmak kastına yönelik olduğu belirtilmiştir.
Tüm bu açıklamalar doğrultusunda davacının konkordato talepli olarak açmış olduğu davada; mahkememize sunduğu ön projesinde ve alacaklılar listesinde çekli borçlarının 5.822.330,00 TL olarak belirtildiği ancak davacının mizan kayıtlarında çekli borç tutarının 9.874.630,00 TL olarak belirlendiği, davacı tarafından toplamda 4.052.300,00 TL tutarında çekli borç miktarının bildirilmediği, bildirilmeyen bu tutarın 3.887.300,00 TL’sinin … isimli şahsa ilişkin olduğu, davacının mizan kayıtlarında bu kişiye olan çekli borç tutarının 3.969.600,00 TL olarak göründüğü, davacının bu şekilde pasifini gizleyerek mahkememize bildirimde bulunduğu, kaldı ki … isimli şahsa olan borcun varlığı konusunda da mahkememizde şüphe oluştuğu, davacının alacaklılar toplantısında ön görülen çoğunluğu sağlamak adına iyi niyetle bağdaşmayacak şekilde davranışlarda bulunduğu anlaşılmakla davacının konkordato kesin mühleti verilmesi ve konkordatonun tasdiki talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Dosyaya sunulan konkordato komiseri raporunda davacı şirketin borca batık olduğu bildirilmesi nedeniyle konkordato talebinin reddi ile birlikte davacının iflasına karar verilmesi gerektiği düşünülebilir ise de; 2004 sayılı İİK’nun 292/1-c maddesinde iflasa tabi borçlu bakımından kesin mühletin verilmesinden sonra borçlunun alacaklıları zarara uğratmak amacıyla hareket ettiğinin anlaşılması halinde konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflasına karar verileceğinin düzenlendiği, mahkememizce davacı borçluya henüz kesin mühletin verilmediği dikkate alındığı” gerekçesiyle karar vermiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
İstinaf yasa yoluna başvuran davacı vekili; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, ayrıca çelişki içerdiğini, herhangi bir inceleme ve araştırma yapmaksızın soyisimler üzerinden böyle bir muvazzaa kanaatine varıldığını, konkordato kurumunun niteliğine aykırı düşecek, aynı zamanda karar mercinin bir önyargı ile hareket ettiğini, tarafsızlık ilkesini zedelediği hususunda da şüphe oluşturduğunu, ön proje ve güvence raporundaki bu durum müvekkilin alacağını daha yüksek göstermiş olması halinde kabul görebilicek bir husus olduğunu, alacaklılar toplantısında, çoğunluğun sağlanmasında hem alacak miktarı, hem de alacaklı sayısının esas alındığı hukuki gerçeği dahi mahkemece göz ardı edildiğini, müvekkilinin ön projesinde gösterilen …’e ait alacak miktarı gerçekleşmiş bir tedarik kapsamında olduğunu, kalan çekler ise tedarikçiden mal temin edilememesi nedeniyle aslında müvekkilin borçlu olmadığını, İcra İflas Kanunun konkordatoya ilişkin düzenlemeleri çok açık ve yalın olup, konkordato kapsamında bir alacağın şüpheli veya çekişmeli olduğu durumlarda, konkordatonun reddi yoluna gidilemeyeceğini, konkordato öncesinde de ödemelerin yapılmış olduğunu, yani geçmişten gelen bir ticari ilişkinin varlığı hususları göz ardı edildiğini, bu hususların gözardı edilerek eksik inceleme ile hüküm tesis edildiğini belirterek kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, iflas dışı karma konkordatoya ilişkindir.
Konkordato, borçlarını ödeyemeyen veya ödemeyememe tehlikesi ile karşılaşan herhangi bir borçlunun, kendisine vade tanınmak ve / veya indirim yapılmak suretiyle borçlarını dürüstlük kuralı çerçevesinde ve alacaklılarına karşı eşit davranmak suretiyle ödemelerini planlayıp belirli şartlar altında alacaklıları ile görüşüp iflasına göre daha iyi şartlar altında ödemelerini tamamlayıp faaliyetine devam etmesini sağlayan alacaklılar ile borçlunun lehine fayda sağlamayı amaçlayan karşılıklı olarak yürütülen bir süreçtir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Davacı … Entegre Tesisleri A.Ş tarafından konkordato talep edilmesi üzerine ilk derece mahkemesince geçici mühlet kararı verildiği, daha sonra geçici mühletin iki ay süre ile uzatılmasına karar verildiği ve konkordato talebine ilişkin dava dilekçesi eklerinde yer alan belgelerde bulunmayan … isimli şahsa 3.969,600,00-TL çekten dolayı borcun bulunduğunun anlaşılması üzerine ve bu kişinin davacı vekilinin eşi olduğunun anlaşılması sebebiyle dürüstlük ve iyi niyet kurallarına aykırılık gerekçesi ile konkordatonun tastiki talebinin reddine karar verilmiştir. Söz konusu kararın davacı tarafa tebliği üzerine uyap ortamında 23/12/2021 tarihli dilekçe ile ” söz konusu alacağın alacaklılar toplantısında çifte çoğunluğun aranması sebebiyle alacaklı sayısının da esas alınması gerektiği hususunun göz ardı edildiği, kaldı ki alacaklı görünen … ‘e ait alacak miktarının gerçekleşmiş bir tedarik kapsamında olduğu, kalan çeklerin ise tedarikçiden mal temin edilmemesi nedeniyle aslında müvekkilinin borçlu olmadığı miktara ait olduğu, konkordato kapsamındaki bir alacağın şüpheli veya çekişmeli olduğu durumlarda konkordato talebinin reddi yoluna gidilemeyeceği, çekin bir ödeme aracı olması sebebiyle ciro yoluyla başkalarına geçebileceği ve banka tarafından çek bedelinin ödenmesi halinde ciro yolu ile devralınan kişile ödeme yapıldığından ödemelerin başka bir kişiye yapılmış gibi göründüğünü, bu nedenlerle dürüstlük kuralına davranmadıklarını ifade ederek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Davacı şirket hakkında geçici mühlet kararı verilmiş ve geçici mühlet iki ay süre ile uzatılmıştır. Davacı şirket hakkında kesin mühlet kararı verilmeden konkordato tastik talebinin reddi yönünde karar verilmiştir. Bu anlamda, kesin mühlet kararı ile birlikte konkordato komiserinin borçlunun mal varlığının defterini tutması ve aktifi ile aktifini tespit etmesi sonrasında alacaklılara ilan yolu ile alacaklarını bildirmek üzere bildirimde bulunması gereklidir. Bu ilan üzerine bildirimde bulunan alacaklılar borçlunun ön projesinde yada geçici mühlet kararı verilmesini sağlayan dava dilekçesine ekli belgelerden görünmeye bileceği gibi alacak ve borç miktarları da farklı olarak görülebilir. Bu aşamaya gelmeksizin salt borçlunun dava dilekçesin ekli belgelerde görünmeyen bir borcun geçici mühlet süresi içerisinde ortaya çıkması henüz alacaklılara alacaklarını bildirmek üzere ilan yapılmadığı ve mal varlığın defterinin tutulmadığı bir aşamada tek başına dürüstlük ve iyi niyet kuralına aykırılık olarak yorumlanmamalıdır. Zira, borçlunun aktifleri tespit edilip sonrasında alacaklarını ve miktarları ilan üzerine bildiren alacakların bu alacakları kabul edip etmediği yönünde borçlu şirkete komiser tarafından sorulması gereklidir. Bu halde, alacaklar çekişmeli hale de getirilebilir. Borçlunun alacağı varlığını ve miktarını bu aşamada kabul etmediği durumlarda ortaya çıkabilecektir. Bu durumda, çekişmeli alacakları incelenmesi usulü izlenmelidir. Henüz geçici mühlet içerisinde borçluya sorulmaksızın bir alacağın varlığının ve miktarının tespiti başka bir ifade ile oylamada nisaba dahil edilip edilmeyeceği hususları kesin mühlet içerisinde ortaya çıkacak duruma göre belirlenecektir. Bu aşamadan önce henüz geçici mühlet kararı verilmeden ve borçlunun aktifi ile pasifi belirlenmeden borçlunun dürüstlük ve iyi niyet kurallarına aykırı hareket ettiği noktasında bir değerlendirme yapmak için verilerin eksik olması sebebiyle erkendir. Dolayısı ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK ‘nun 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM
1-Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, ilk derece mahkemesi kararının, dava dosyasının esası incelenmeksizin HMK’nın 355, 353/(1)-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dava dosyasının HMK’nın 355, 353/(1)-a maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının davacıya iadesine,
4-İstinaf başvurusu aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf kanun yoluna davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Gerekçeli kararın yerel mahkemece taraflara tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 25/02/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.