Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/902 E. 2023/1502 K. 13.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/902
KARAR NO : 2023/1502
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/03/2021 (Karar)
NUMARASI: 2020/357 Esas, 2021/147 Karar
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen davaya ilişkin olarak yapılan açık yargılama sonucunda verilen karara karşı yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK 353. madde uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Türkiye’nin bir çok ilinde araç kiralama işi iştigal eden tümüyle yerli sermayeli bir şirket olduğunu, yüzlerce kişiyi istihdam ederek ülke ekonomisine katkıda bulunduğunu, davalı taraf ile müvekkili şirket arasında ne ticari ne de başkaca bir nitelikte herhangi bir ilişki bulunmadığını, müvekkili şirketin iş bu davada borçlu olarak eklenmesinin yegane sebebinin kambiyo senedine dayalı takip dosyasında asıl borçlu bulunan…. adlı kişiyi çalıştırması olduğunu, davalı tarafça asıl borçlu…. aleyhine başlatılan takip sonucunda….’nin kısa süre önce müvekkili şirket işletmelerinden olan … şubesinde çalışmaya başladığını, maaşına haciz konulduğunu, 12/11/2019 tarihli maaş haciz müzekkeresinin müvekkil şirketinin … şube adresine usulsüz şekilde tebliğ edildiğini, maaş haczi müzekkeresi gereğince Aralık 2019, Ocak, Şubat, Mart 2020 tarihlerindeki çalışma karşılığı ücretten gerekli kesintileri yaparak icra müdürlüğüne yatırdığını, Covid-19 tedbirleri sebebiyle kişinin mayıs 2020 ayından beri kısa çalışma ödeneği kapsamına alınması sebebiyle kendisine herhangi bir maaş ödenmediğinden maaş kesintisinin yapılamadığını ve davalı tarafa bu durumun bildirildiğini, ancak bu durumun bilinmesine rağmen yeniden maaş haciz müzekkerelerinin yazıldığını, müvekkili şirketin haciz ihbarnamelerine itiraz etmediği gerekçesi ile takip dosyasına borçlu olarak eklendiğini, takip dosyasına borçlu olarak eklenen müvekkili şirketin onlarca aracına haciz konulduğunu, müvekkili şirketinin tüm taşınmazlarına ve banka hesaplarında da haciz konulduğunu, ….. Bankası A.Ş nezdinde yürütülen 10.000.000,00 TL’lik kredi çalışmasının haciz işlemi sebebiyle durdurulması üzerine öğrenildiğini, müvekkilinin ne davalı yana borçlu bulunan ne de takipte asıl borçlu bulunan çalışanı olan….’ye borçlu bulunmayan, …nin müvekkili şirket yedinde ne bir hak ne alacak ne de malının bulunmamasına rağmen müvekkili şirketin kötü niyetle borçlu olarak takibe eklenmesinin haksız ve hukuka aykırı şekilde hacze maruz bırakılmasının açıkça hakkın kötüye kullanılması olduğunu, bu nedenlerle öncelikle icra veznesindeki paranın Mahkemenizce uygun görülecek teminat karşılığında davalı alacaklıya ödenmemesi hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesi ile asıl borçlu olan ve müvekkili şirketin çalışanı olan….’nin müvekkili şirket yedinde herhangi bir hak, alacak ve malı bulunmadığından müvekkili şirketin borçlu olmadığının tespiti ile ihtirazı kayıtla icra veznesine yatırılan 22.176,39 TL bedelin müvekkili şirkete iadesine, haksız ve kötü niyetli olarak cebri icra işlemi yaparak müvekkili maddi- manevi zarara uğratan davalıdan, müvekkili şirketin maddi zararlarına karşılık olmak üzere cebri icra ile yatırılan bedelin %20’sinden az olamamak üzere şimdilik 1.000,00 TL (fazlaya ilişkin hakkın saklı kalması kaydıyla) maddi tazminatın 20.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının huzurdaki davayı yasal süre geçtikten yaklaşık 1 ay sonra yani 12.10.2020 tarihinde açtığını, davanın yasal süre içerisinde açılmaması nedeniyle usulden reddedilmesi gerektiğini, borçlu…. ile yaklaşık 5.200,00 TL hakklarını alamadan icra dosyasını huzurdaki davanın aşamaları da dikkate alarak kapattığını, alınan tedbir kararı nedeniyle de zarara uğradıkları (yasal süre içerisinde açılmayan dava nedeniyle) dikkate alındığında teminatın iadesi hususunda muvafakaat etmediklerini, davacının Yerleşik Yargıtay İçtihatları gereğince kendisine tebliğ edilen haciz ihbarnamelerine itiraz etmeyip İİK M.89 da yer alan 15 günlük süre içerisinde de menfi tespit davası açmayıp kendi kusuru ile davanın açılmasına sebebiyet vererek hem karşı yan vekalet ücretinden sorumlu olacağını, hem de davanın konusu itibariyle de esasa ilişkin davacı ile haciz ihbarnameleri gereğince borçlu olmadığını ispat yükü kendisine ait olmak üzere ispat etmekle yükümlü olacağını, bu nedenlerle yasal süre içerisinde açılmayan davanın usulden reddine, teminatın iade edilmemesine, avukatlık vekalet ücretinin ve yargılama giderlerinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; “Tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; dava İİK’nin 89/3.maddesi kapsamında açılan menfi tespit ve maddi ve manevi tazminat davasıdır. Davacı vekili müvekkillerinin çalışanı olan dava dışı….’nin borçlu olduğu icra dosyasında müvekkillerine haciz ihbarnameleri gönderildiğini, üçüncü haciz ihbarnamesine de itiraz etmediklerini ancak dava dışı çalışanın kısa çalışma ödeneğinden faydalanması nedeniyle borçlu olmadıklarını, şirketin araçlarına haciz konulduğunu bu nedenle de maddi ve manevi zararlarının tazminini talep etmiştir. Dava konusu icra dosyası incelendiğinde, dosyanın 22.10.2020 tarihinde feragat nedeniyle kapatıldığı anlaşılmıştır. Ön inceleme tutanağının imzalandığı tarih 27/01/2021’dir. Dava İİK’nin 89/3.maddesi kapsamında açılan menfi tespit davasıdır. Üçüncü haciz ihbarnamesi davacıya 07.09.2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. İş bu dava ise 12.10.2020 tarihinde açılmıştır. İİK’nin 89/3.maddesine göre açılacak menfi tespit davasının üçüncü haciz ihbarnamesinin tebliğiden itibaren 15 gün içerisinde açılması gerektiği hüküm altına alınmıştır. Bu süre hak düşürücü süredir. Dava konusu icra dosyası feragat nedeniyle kapandığından menfi tespit davası yönünden dava konusuz kalmıştır. Ancak dava açılırken hak düşürücü süre içerisinde açılmadığından, dava açılırken haklı durumda olan davalı lehine AAÜT’nin 6.maddesine göre vekalet ücretine hükmedilmiştir. Ayrıca maddi ve manevi tazminat davaları yönünden ise Arabuluculuk Kanunu gereğince zorunlu dava şartı arabuluculuk yoluna başvurulmadan dava açıldığından davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin dava şartı (arabuluculuk) yokluğundan usulden reddine” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi tarafından davalının takipten feragat ettiği gerekçesi ile davanın konusuz kaldığı yönünde karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkil şirketin borçlu olmadığının tespiti talep edildiğine göre bu talep hakkında hüküm tesis edilmemesinin yasaya aykırı olduğunu, menfi tespit davasındaki yargılama neticesinde ortaya çıkacak ve menfi tespit hükmüne bağlı zarar talepleri yönünden ayrıca arabuluculuğa başvuru yapılmasının hukuken ve mantıken yersiz olduğu nedenleri kararın kaldırılarak davanın kabulü, tüm yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, İİK’nun 89.maddesine dayanılarak açılmış menfi tespit isteğine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, 4 üncü maddesinde ticari davalar, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanunu’un 5 inci maddesinin üçüncü fıkrasında ise asliye ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemeleri ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Dava, İİK 89. maddesine göre açılmış bir dava olup, uyuşmazlık İİK çerçevesinde çözümlenmesi gerekir. bu durumda davaya asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gözetilmeksizin somut olayda uygulama yeri bulunmadığı halde Asliye Ticaret Mahkemesince yargılamanın görülüp sonuçlandırılması da doğru görülmemiştir.(Yargıtay 19. H.D. 2016/17225 Esas-2018/1695 Karar)
Kabule göre;
İİK’nun 89. maddesinde “Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz etmezse, mal yedinde veya borç zimmetinde sayılır ve kendisine gönderilen haciz ihbarnamesine süresinde itiraz etmediği, bu nedenle de malın yedinde veya borcun zimmetinde sayıldığı ikinci bir ihbarname ile bildirilir. Bu ikinci ihbarnamede ayrıca, üçüncü şahsın ihbarnamenin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde ikinci fıkrada belirtilen sebeplerle itirazda bulunması, itirazda bulunmadığı takdirde zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmesi istenir. İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir.” şeklinde ifade edildiği üzere, 3.haciz ihbarnamesine tebliğ tarihinden itibaren 7 günlük sürede itiraz etmeyen üçüncü kişilerin 15 gün içinde açacağı menfi tespit davalarının genel mahkemelerde bakılacağı öngörülmüştür.
Anılan Kanun maddesinin uygulanması için ön koşul haciz ihbarnamesinin üçüncü kişiye usule uygun olarak tebliğ edilmiş olması ve haciz ihbarnamesinin usulüne uygun olarak düzenlenmesidir.
İİK’nun Maaş ve Ücretlerin Kesilmesinde Usul başlıklı 355. maddesinde “(1) Devlet işlerinde veya hususi müesseselerde bulunan borçlu memur veya müstahdemlerin maaş ve ücretlerinden kesilmesi için icra dairelerinden yapılacak tebligatın kanuni muhatapları haczin icra edildiğini ve borçlunun maaş ve ücreti miktarını nihayet bir hafta içinde bildirmeğe ve borç bitinceye kadar icra dairesinin tebligatı mucibince haczolunan miktarı tevkif edip hemen daireye göndermeğe mecburdurlar. (2) Memurun maaş, ücret veya memuriyetinde yahut başka bir şubeden maaş almağı mucip olacak surette vukubulacak tebeddülleri ve hizmetine nihayet verildiği takdirde bu keyfiyeti de malmemuru veya daire amiri yahut hususi müesseselerin kanuni muhatapları derhal icra dairesine bildirmeğe ve ikinci halde haciz muamelesinden o şube veya amirini haberdar etmeğe mecburdur.” hükmü yer almakta olup, aynı Kanunun 356. maddesinde ise “(1) Yukardaki madde hükümlerine riayet etmemiş olanların kesmedikleri veya ilk vasıta ile göndermedikleri para ayrıca mahkemeden hüküm alınmasına hacet kalmaksızın icra dairesince maaşlarından veya sair mallarından alınır. (2) Bunların borçluya kanun hükümleri dairesinde rücu hakkı vardır. (3) Yukarıdaki madde hükümlerine riayet etmiyen her hangi bir memur veya amir hakkında istenecek malümatın icra dairesine hemen verilmesi bunların mensup olduğu dairenin vazifesidir.” şeklinde hükmedilmiştir.
Yukarıdaki yasal mevzuata göre üçüncü kişi yedinde bulunan borçluya ait taşınır mallar ve alacaklar İİK’nun 89. maddesine göre haczedilebilir. Borçlunun maaş ve ücreti de üçüncü kişideki bir alacağı niteliğindedir. Ancak borçlunun maaşı ve ücretinin haczedilmesi İİK’nun 89. maddesi kapsamında gerçekleşmemektedir. İcra ve İflas Kanununda, maaş ve ücret haczi, 355 ve 356. maddelerde düzenlenmiş olup, maaş ve ücret haczi için farklı bir usul öngörülmüştür. Anılan düzenleme, 89. maddeye göre özel bir düzenleme olduğundan maaş haczi konusunda 89. madde hükümleri uygulanamaz.(Yargıtay 4. H.D. 2022/9704 Esas-2022/12356 Karar)
Şu durumda, davanın borçlu….’nin davacı nezdinde hak kazandığı maaşın haczine ilişkin olmasına göre, Erzurum…. İcra Müdürlüğü tarafından İİK’nun 89. maddesi kapsamında davacıya gönderilen 1. haciz ihbarnamesi, 2. haciz ihbarnamesi ve 3. haciz ihbarnamesinin usulsüz olduğu, usulüne uygun düzenlenmiş bir haciz ihbarnamesi bulunmamasına göre İİK’nun 89. maddesinde menfi tespit davası açılabilmesi için öngörülen 3. haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihinden itibaren başlayacak 15 günlük sürenin geçmiş olduğu hususunun doğru kabul edilemeyeceği, ilk derece mahkemesince davanın süresinde açıldığının kabulü ile icra takibi dosyasında alacaklının feragat etmesinin eldeki davayı konusuz bırakmayacağı gözetilerek esasa ilişkin incelenme yapılması gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olmamış, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerekmiştir.
Açıklanan bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile mahkemece verilen kararın HMK’nın 355, 353/(1)-a-3 maddeleri uyarınca, kaldırılmasına dair aşağıda belirtilen şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, Erzurum Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin 31/03/2021 tarih ve 2020/357 Esas, 2021/147 Karar sayılı kararının, HMK’nın 355, 353/(1)-a-3 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-HMK’nın 353/(1)-a maddesi gereğince; davanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için, dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın kaldırılma sebep ve şekline göre istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekilinin istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine YER OLMADIĞINA,
4-İstinaf peşin karar harcının davacıya iadesine,
5-İstinaf başvurusu aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-İİK 36. maddesi gereğince istinaf aşamasında tehiri icra talebi doğrultusunda yatırılan teminat olması halinde yatıran tarafa İADESİNE,
8-Gerekçeli kararın tebliği ve harç iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere ……… tarihinde oy birliği ile karar verildip.