Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/387 E. 2023/502 K. 07.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/387
KARAR NO : 2023/502
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/12/2020 (Karar)
NUMARASI : 2017/243 Esas, 2020/419 Karar
Birleşen 2017/250 esas , 2017/580 Karar sayılı dosyasında;
Birleşen 2015/156 esas , 2018/398 Karar sayılı dosyasında;
DAVA :Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan), Kooperatif Üyeliğinden İhraç Kararının İptali
Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı gerekçeyle verilen karara karşı birleşen davalarda davacı, asıl ve birleşen 2015/156 Esas sayılı dosyada davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Asıl davada davacı dava dilekçesinde; davalı … …… Konutları Yapı Koop. Üyesi olduğunu, koop. Yönetim kurulunun Genel Kurul kararı olmadan üyelerden para tahsil etmeye çalıştığını, kooperatife borcu olan üyeler arasında eşitlik ilkesine aykırı uygulamalar yaptığını, diğer üyelerden gecikmiş borçlar nedeniyle faiz talep edilmeyip taksitlendirme yapılmasına rağmen kendisine tüm borcu faizi ile ödemesi yönünde uygulama yapıldığını, kooperatife karşı borç miktarının belirlenmesi için dava açtığını, kooperatife karşı hakkını araması nedeniyle kendisine karşı haksız bir tutum içerisine girildiğini ve kendisinin haksız olarak ortaklıktan çıkarıldığını ileri sürerek yönetim kurulunun 15/02/2017 tarihli ve 2017/………… sayılı ortaklıktan çıkarma kararının iptal edilmesine ve kooperatife karşı Erzurum Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/……… Esas sayılı dosyasında açılan davanın sonucunun beklenildikten sonra yönetim tarafından ihtar gönderilmesine, borcuna faiz uygulanmadan taksitlendirme yapılmasına, dairesinin anahtarlarının kendisine teslimine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının kooperatif üyesi olduğunu, kooperatife karşı ekonomik yükümlülüklerini yerine getirmediği için yönetim kurulunun 15/02/2017 tarihli ve 2017/…….. sayılı kararı ile ortaklıktan çıkarıldığını, davacıya ortaklıktan çıkarılmadan önce 19/09/2016 tarih ve ……. sayılı birinci noter ihtarının gönderildiğini, borcun ödenmemesi üzerine 19/10/2016 tarihli ikinci noter ihtarının gönderildiğini, borcun ödenmemesi üzerine 15/02/2017 tarihinde ortaklıktan çıkarıldığını, 30/06/2007 tarihli Genel Kurul kararı uyarınca davacıdan faiz alınmamasının mümkün olmadığını, Genel Kurul kararında ortaklardan ödentilerini yerine getirmeyenlerden %3 vade farkı alınacağına karar alındığını, davacının eşitlik ilkesine aykırı davranıldığına dair iddialarının asıl olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Birleşen 2017/250 Esas – 2017/580 Karar sayılı dosyada davacı dava dilekçesinde; 19/03/2016 tarihli Genel Kurul toplantısında reddedilmesine rağmen yönetim kurulunun üyelerden para talep ettiğini, bu paraların inşaat ruhsatı alınmaması nedeniyle kesinleşen ceza, vergi, su parası vb. Ödemelerin zamanında yapılmaması nedeniyle ödenen faizlerden kaynaklandığını, kendi yükümlülüklerini zamanında yerine getirmeyen yönetim bu sorumluluğu ortakların üzerine yıktığını, paraların ödenmesi hususunda avukat mektubu göndererek kooperatif üyelerini baskı altına aldığını, bir kısım üyenin ödeme yaptığını ileri sürerek 19/03/2016 tarihinde Genel Kurul kararı ile reddedilen bilançonun tahsil edilemeyeceğine ve ödeme yapan üyelere paralarının iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen 2017/250 Esas – 2017/580 Karar sayılı dosyada davalı vekili cevap dilekçesinde; iptalini gerektirir bir Genel Kurul kararının bulunmadığını, kooperatif üyelerinin son Genel Kurulda yönetimin bilançoda sunmuş olduğu her bir üyenin ödemesi gereken borçlar ile ilgili olarak üyelerin kendiliğinden kooperatif hesaplarına para yatırıyor olmaları kooperatif üyelerinin kendi iradeleri ile gerçekleştirdiği bir işlem olduğunu, davacının bunu engellemeye hakkı bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Birleşen 2015/156 Esas – 2018/398 Karar sayılı dosyada davacı vekili dava dilekçesinde; davacı ile davalı kooperatif arasında 02/04/2007 tarihinde ….Etap …… tipi konut için sözleşme imzalandığını, tamamlanan konutların kura çekimi ile hak sahiplerine verildiğini, kurada davacıya …….. Blok …….. nolu konutun çıktığını, ancak dairenin teslim edilmediğini, bunun sebebinin 2012 yılı Genel Kurul kararında alınan her bir üyenin 7.200,00-TL ödemesine ilişkin karar nedeniyle üyelere senet imzalatılması olduğunu, 2013 yılında yapılan Genel Kurul toplantısında da 7.200,00-TL ek ödeme talep edildiğini, davacının toplantıda buna karşı çıkması sonrasında kooperatif başkanı tarafından “bu adamı muhatap almıyorum, sorularına cevap vermiyorum, sorularının da tutanağa geçirilmesini istemiyorum.” diyerek elindeki belgeyi Genel Kurul’a fırlatarak müvekkilini küçük düşürdüğünü, bu nedenle manevi tazminat taleplerinin bulunduğunu, davacıya konutun 22 aydır teslim edilmediğinden kira geliri kaybı olduğunu, davacının ……. Etap üyesi olmasına rağmen ve …… Etap konutlarının okula, camiye ve sağlık ocağına daha yakın olmasına rağmen davacıya daha uzak bir yerden konut verilmesi nedeniyle değer kaybı olduğunu, kooperatifin sözleşmeye aykırı üretim yaptığından müvekkilinin zarara uğradığını ileri sürerek konutun 22 aydır telsim edilmemesi nedeniyle şimdilik 1.000,00-TL, konutun …… Etap dışından teslim edilmesi nedeniyle oluşan değer kaybından kaynaklı şimdilik 1.000,00-TL, şartnameye göre eksik yapılan işler nedeniyle şimdilik 500,00-TL olmak üzere toplam 2.500,00-TL maddi, 2.000,00-TL manevi tazminatın davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen 2015/156 Esas – 2018/398 Karar sayılı dosyada davalı vekilinin cevap dilekçesinde; davacının sözleşme ve Genel Kurul kararında yer alan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, kooperatif üyelerinin kooperatife kabul edilirken imzaladıkları şartnamenin bağlayıcılığının bulunmadığını, sadece üyelere fikir vermesi amacıyla imzalandığını, asıl olanın Genel Kurul kararında kabul edilen hususlar olduğunu, davacıya şansına bağlı olarak ilk alınan arsalardan farklı bir yerde kura çıktığını, davacının kooperatiften değil haksız fiili gerçekleştiren kişiden manevi tazminat talep edebileceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince, asıl dava bakımından davanın 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, davacıya çekilen ihtarların usulüne uygun olmaması nedeniyle kooperatiften çıkarma kararının haklı olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile kooperatiften çıkarma kararının iptaline, davacının kooperatife toplam 20.639,00-TL borçlu olduğunun tespitine, birleşen 2017/250 Esas sayılı dosyada, kooperatif ana sözleşmesinin 21 ve 23. maddelerine göre aidat miktarlarının genel kurul tarafından belirlendiğini, genel kurulda yönetim ve denetim kurulu faaliyet raporları ile bilançonun ayrı ayrı reddedilmesi genel kurulca belirlenen aidatların iptal edildiği sonucunu doğurmayacağı davacının genel kurulda onaylanmayan bilançoya göre ödeme yapan ortaklar adına paraların iadesini talep etmeye yetkisinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine, birleşen 2015/156 Esas sayılı dava dosyasında, genel kurulda sarf edilen sözlerin hakaret unsuru içermediğinden manevi tazminat şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle manevi tazminat talebinin reddine, eksik imalat nedeniyle 500,00-TL tazminat talebinin kabulüne, davacının gecikmiş aidat ve işlemiş faiz borcu bulunduğu için geç teslim tazminatı talep edemeyeceği, faklı etapta daire teslimi nedeniyle tazminat talep edilse de daireler arasında bir değer farkı bulunmadığından bu yönlere ilişkin isteğinde yerine olmadığı gerekçesiyle reddine karar verildiği, karara karşı birleşen davalarda davacı ve asıl dava ile birleşen 2015/156 Esas sayılı dosyada davalı vekili tarafından istinafa başvurulduğu anlaşılmaktadır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ :
Birleşen davalarda davacı istinaf başvuru dilekçesinde; asıl davada verilen karara bir itirazının bulunmadığını, birleşen 2017/250 Esas sayılı dava dosyasında genel kurul tarafından yönetim kurulu raporları ile denetim kurulu raporu ve bilanço onaylanmamasına rağmen yönetimin üyelerden her şey normalmiş gibi borçlandırma yaparak para tahsil etmesinin doğru olmadığı halde mahkemece bu yöne ilişkin yeterli inceleme yapılmadan davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, birleşen 2015/156 Esas sayılı dosyada bir kısım iddiaları ile maliyet kaybı iddiaları üzerinde yeterince inceleme yapılmadan ayrıca bilirkişi ………….raporu dosyaya ibraz edilmeden karar verilmesinin doğru olmadığını, şartnamede son teslimat 2011 yılı Aralık ayında yapılacak denilmesine rağmen kura çekilişinin 2013 Aralık ayında yapılmış olması nedeniyle zamanında kura çekilişi yapılmamış olmasından dolayı meydana gelen gecikme nedeniyle tazminat talebinde bulunduğunun gözetilmediği, ayrıca bilirkişi raporunda eksiklikler olduğu halde bu eksikliklerin tamamlanması beklendiğinden ıslah yoluna başvurulmadığı, mahkemece gerekli inceleme tamamlanmadan ıslah için süre verilmesinin doğru olmadığından davayı ıslah edemediğini belirterek mahkemece verilen kararın kaldırılması talebi ile istinafa başvurmuştur.
Asıl dava ile birleşen 2015/156 Esas sayılı dosyada davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davacının kooperatiften çıkarılmasına ilişkin yönetim kurulu kararının iptaline karar verilmesinin hatalı olduğunu, davacının 31/01/2012’den 31/12/2013’e kadar kooperatif aidatlarını ödememesi nedeniyle usulüne uygun olarak ihtar edildiğini, ihraç kararının bu nedenle doğru olmadığını, mahkemenin muvafakat bulunmadığı halde tanık beyanlarına itibar ile karar verilmesinin hatalı olduğunu, 1,2 ay aidat ödemeyen ile davacının 24 ay aidat ödememesinin eş tutulmasının doğru olmadığını, kooperatif üyeliğinin eser sözleşmesi gibi yorumlanarak eksik imalat nedeniyle tazminata karar verilmesinin doğru olmadığını, davacının 150 m2 konuta girdiği halde 175 m2 konut teslim edildiğini, bu durumda 25 m2’nin parasının ödenmesi veya mahsup edilmesi gerektiğini, 05/07/2019 tarihinde 1.100,00-TL gider avansı yatırıldığının yargılama giderleri arasında dikkate alınmamasının hatalı olduğunu savunarak mahkemece verilen kararın kaldırılması talebi ile istinafa başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
Asıl dava, kooperatif ortaklığından çıkarma kararının iptali, birleşen 2017/250 Esas sayılı dava, yönetim kurulunun kooperatif üyelerinden ek ödeme talebine ilişkin işlemin iptali ile ödeme yapan üyelere ödedikleri bedelin iadesine karar verilmesi istemine, birleşen 2015/156 Esas sayılı dava, kooperatif üyesinin kendisine tahsis edilen konutun teslime edilmemesi ve ayıplı imalat nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.
Davacının yine 2012 yılına ilişkin 12/01/2013 tarihinde yapılan Genel Kurul toplantısında alınan kararların iptali isteğiyle Erzurum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/161 E. – 2014/201 K. sayılı dosyasında açtığı davanın reddine karar verildiği, kararın Yargıtay 23. HD’nin 24/12/2014 tarih ve 2014/5338 E. – 2014/8444 K. sayılı ilamı ile onandığı anlaşılmaktadır.
Davalı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde; davalı vekili davacıya çıkarılan noter ihtarnamelerinin usulüne uygun düzenlendiğini ileri sürmekte ise de, davacıya çıkarılan noter ihtarnamelerinde davacının 14.400,00-TL aidat, 17.928,00-TL gecikme farkı, 1.500,00-TL yön farkı, 3.250,00-TL abonman borcu, 239,55-TL noter masrafı olmak üzere toplam 37.317,55-TL’nin ödenmesinin talep edildiği, ihtarname ekindeki çizelgeden geciken aidat borçları için aylık %3 vade farkı talep edildiği anlaşılmaktadır. Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 14/02/2020 tarihli raporda davacıdan aylık %3 vade farkı talep edilmesinin hatalı olduğu, TBK’nın 120/2 maddesi uyarınca temerrüt faizinin %18 oranını geçmemesi gerektiği, buna göre hesaplanan gecikme faizinin 2.489,92-TL olduğu belirtilmiştir. Kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK’ nun 88. maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120. maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir. Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır. 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’ un 2/1. maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur. Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir. Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca belirlenen aidatların ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar, uygulanacak faizi oranı, belirlerken, yukarıdaki paragrafta belirtilen 6098 sayılı TBK’nun 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate alınmak zorundadır. Davalı kooperatifin alacak kalemlerine uygulanması gereken azami faiz oranı TBK’nun 120/2. maddesinde düzenlenmiş yıllık temerrüt faiz oranı olup, davacı kooperatifin genel kurullarında kabul edilmiş temerrüt faiz oranı, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuata yani 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacaktır (23. HD. 26.9.2012, 3797/5451). Bu itibarla davacıya çıkarılan noter ihtarnamelerinde olması gerektiğinden fazla borç bildirimi yapıldığından yapılan ihtarların usulüne uygun kabul edilmesi mümkün bulunmadığından ve yine davalı vekilinin de kabulünde olduğu üzere bir iki aylık gecikme durumunda faiz uygulanmadığı halde davacının tüm borçlarına tüm süreler için faiz uygulaması yapılasının kooperatif üyeleri arasındaki eşitlik ilkesine aykırı olacağından bu hususlara yönelik davalı vekilinin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.
Davacının birleşen 2017/250 E. Sayılı dosyaya ilişkin istinaf itirazı incelendiğinde; öncelikle davacının dava konusu ettiği 19/03/2016 tarihli Genel Kurul toplantısına ilişkin bu toplantıda alınan ve dava edilen bir karar bulunmadığı gibi kooperatif üyelerinin kooperatife yapılmış olduğu ödemelere dair iade talepleri varsa bu hususun ilgili kooperatif üyesi tarafından ileri sürülmesi gerektiği gözetildiğinde davacının davasının reddine yönelik verilen ilk derece mahkemesi kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından davacının istinaf itirazının esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Tarafların 2015/156 Esas sayılı dosyaya yönelik istinaf itirazlarının incelenmesine gelince; ilk derece mahkemesince davacının bu davaya konu ettiği taleplerine ilişkin olarak 06/02/2014 tarihinde mahallinde keşif yaparak bilirkişi raporu alındığı, alınan bilirkişi raporuna davacının itirazı üzerine yine mahallinde 03/06/2014 tarihinde keşif yapılarak bilirkişi raporu alındığı, bilirkişi harita mühendisi ………………. tarafından düzenlenen 26/06/2014 tarihli raporun dosyaya sunulduğu, yine makine mühendisi ve inşaat bilirkişilerinin raporlarının dosyaya sunulduğu, davacının bu raporlara da itiraz ettiği, bunun üzerine mahkemece 07/04/2017 tarihinde yeniden mahallinde keşif yapılarak inşaat bilirkişisi …………. ve emlak bilirkişisi ……………..’tan bilirkişi raporu düzenlenmesinin istenildiği, alınan 25/05/2017 tarihli bilirkişi raporunda davacıya birinci etap yerine ikinci etaptan daire verilmesi nedeniyle daireler arasında herhangi bir değer farkı bulunmadığından uğranılan bir değer kaybı olmadığı belirtilip, davacının dairesinin 30/12/2011 – 02/10/2013 tarihleri arası geç teslim nedeniyle 22 aylık kira bedeli olarak 10.150,00-TL talep edebileceği, dairelerin imalat tekniği bakımından şartnamede belirtilen şekilde imalat yapılmamış olması nedeniyle davacıya tahsis edilen dairede 4.021,30-TL değer kaybı bulunduğu bildirilmiştir. Davacının bu rapora itirazı üzerine alınan ek raporda, bilirkişi heyeti tarafından aynı yönde görüş bildirildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece davacının itirazlarının karşılanması sadedinde 14/02/2020 tarihli kooperatif uzmanı …………….ve muhasebe finansman öğretim üyesi Dr. Öğr. Üyesi ……………’dan bilirkişi heyet raporu alınmış, bilirkişi heyetince davacının kooperatife aidat ve işlemiş faiz borcu bulunduğu, davacının kendisine tahsis edilen daire anahtarının kendisine verilmesini talep edebilmesi için aidat borcu, gecikme faizi gibi tüm parasal yükümlülükleri ödemesi veya depo etmesi gerektiğinden davacının konutun bitirilmesi için yeterli ödemeyi kooperatife yapmadığı, davacıya ait konutun kooperatifin diğer ortaklarından toplanan aidatlarla bitirilmiş olabileceği değerlendirilerek davacının talep edebileceği bir kira karşılığı tazminat bulunmadığı bildirilmiştir. Mahkemece davacının tazminat talebinin belirlenebilmesi için mahallinde 3 kez keşif yapılmak suretiyle aldırılan bilirkişi raporları değerlendirilerek ve yargılamanın süreci gözetildiğinde davacının ispat edebildiği zararının 25/05/2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda 4.021,30-TL olduğu saptandığı, davacı vekiline davasını ıslah etme/belirlemek üzere 1 haftalık kesin süre verilerek ıslah imkanı tanındığı, davalının savunma dilekçesinde yer almayan takas mahsup talebinin istinaf aşamasında ileri sürülmesinin mümkün olmadığı ve mahkemece davalı tarafından yatırılıp kullanılmayan gider avansının karar kesinleşmesinden sonra her zaman davalıya iadesine karar verilebileceği gözetildiğinde davacının ve davalı vekilinin birleşen 2015/156 Esas sayılı dosyasına ilişkin ileri sürmüş olduğu istinaf itirazlarının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
İstinaf talebinde bulunan davacı ile davalı vekilinin ileri sürdüğü sebepler kapsamında yapılan inceleme sonucunda, mahkemece, yargılamanın HMK’da düzenlenen usul kurallarına uygun olarak yapılmış olduğu, kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmadığı, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, ilk derece mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli ve denetime açık olduğu anlaşıldığından, davacı ile davalı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk derece mahkemesinin hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan asıl ve birleşen dosyada davacı vekili ile asıl ve birleşen dosyada davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu aşamasında asıl ve her bir birleşen dosya için alınması gereken 539,90-TL karar harcından peşin alınan 59,30-TL harcın mahsubu ile bakiye 480,40-TL harcın, birleşen dosyalar yönünden davacıdan alınmayan her bir birleşen dosya için ayrı ayrı 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-İstinaf başvurusu aşamasında asıl ve her bir birleşen dosya için alınması gereken 539,90-TL karar harcından peşin alınan 59,30-TL harcın mahsubu ile bakiye 480,40-TL harcın, birleşen dosyalar yönünden davalıdan alınmayan her bir birleşen dosya için ayrı ayrı 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan taraflarca bu aşamada yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın kesinleştirme ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
7-Gerekçeli kararın tebliği ve harç ikmali işlemlerinin Dairemizce yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361 ve 362. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süresi içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere ……… tarihinde oy birliğiyle karar verildi.