Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1870 E. 2022/442 K. 16.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/1870
KARAR NO : 2022/442
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/10/2018 (Karar)
NUMARASI : 2016/623 Esas, 2018/348 Karar
DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtirazın İptali)
KARAR TARİHİ : 16/03/2022
Taraflar arasında görülen İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili banka şubesi tarafından davalı …’a aralarında düzenlenen sözleşmeye istinaden kredi kartı ve çek kredisi kullandırıldığını, diğer davalı …’ın kredi sözleşmesinde müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzalarının bulunduğunu, sözleşmeden doğan borçlu kefil hakkında Erzurum … Noterliğinin 07/01/2016 tarihli ve … yevmiye nolu kat ihtarnamesinin keşide edildiğini, ihtarnameye rağmen borcun ödenmemesi üzerine Erzurum …. İcra Müdürlüğünün 2016/… Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine itiraz edildiğinden takibin durduğunu, bu nedenlerle Erzurum …. İcra Müdürlüğünün 2016/… Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline, takibin aynen devamına, davalıların % 20 icra inkar tazminatı ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalılar cevap dilekçesi sunmamıştır.
YEREL MAHKEME KARARI;
Mahkemece, “…. Tüm dosya kapsamından; davacı banka şubesi tarafından davalı … – Erzurum …… Tekstil ile aralarında tanzim olunan 15/02/2013 tarihli 300.000,00 TL limitli sözleşmede davalı … ‘ın müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzalarının bulunduğu, yargılama devam ederken davacı … A.Ş.’nin söz konusu alacağı devraldığına ilişkin devir sözleşmesi dosyaya sunulduğundan, taraf işlemlerine … A.Ş. davacı olarak eklenmiştir. Davaya konu kredi sözleşmesi nedeni ile borç ödenmemesi üzerine Erzurum …. İcra Müdürlüğü’nün 2016/… Esas sayılı dosyasında davalı borçluların böyle bir borcu olmadıklarından bahisle itiraz ettikleri, davacı tarafça da süresinde itirazın iptali davası açıldığı, davalı … ‘ın söz konusu borçta müşterek borçlu ve müteselsil kefaletinin geçerli ve mevcut olduğu, talimatla alınan bilirkişi raporunda ve dosya içeriği ile uyumlu bilgi ve belgeler sonucunda, 21 adet çekten 3 adet çek nosu … olan çek nedeni ile bankanın ilgili tarihlerde ticari krediler uyguladığı, akti ve temerrüt faizi oranlarının dosya kapsamına sunulmamış olması nedeni ile hesap yapılamadığı, gayrinakti kredi olarak depo talebinde bulunulan 49.200,00 TL tutarındaki banka sorumluluk bedelinden oluşan 23 adet çek yaprakları ile ilgili olarak da müşteriye verildiğini ve halen müşterinin elinde olduğunu gösteren belgenin dosya kapsamında olmadığı, bilirkişi tarafından kat tarihinden itibaren borç bakiyesinin 4.882,68 TL olarak hesaplanmakla birlikte davacı tarafın talebi ile bağlı kalınarak 4.771,33 TL olarak hesap edilerek bu miktar üzerinden 16,03 işlemiş temerrüt faizi ile, 0,80 BSMV toplamının esas alınması gerektiği, sonuç itibari ile; ilgili takipte 4.771,33 TL asıl alacak, 16,03 işlemiş temerrüt faizi, BSMV 0,80 TL olmak üzere toplam 4.788,16 TL kredi kartından kaynaklı alacak ile Erzurum …. Noterliğine ödenen 600,64 TL ‘lik ihtarname masrafı olmak üzere toplam 5.388,80 TL üzerinden devamına, alacak likit ve belirli olmadığından % 20 icra inkar tazminatı talebinin de reddine, fazlaya ilişkin takibin iptaline karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalılar ile temlik eden banka arasında 15/02/2013 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmeye istinaden davalılardan …’a kredi kartı ve çek kredisi kullandırıldığını, diğer davalı …’ın ise kullandırılan kredilere müteselsil borçlu sıfatıyla kefil olduğunu, davalı …’ın kredi kartı ve bağlı ek kartlardan kaynaklı borcu ile kredilerin çek tazmin bedellerinden kaynaklanan borcunu ödemediğinden hesabının 05/01/2016 tarihi itibariyle kat edildiğini, ayrıca … sayılı çek hesabından verilen çek karnesi nedeniyle iade edilmediğini, çek yaprakları için yasal sorumluluk bedellerinden risk doğduğunu, süresinde borcunu ödemeyen ve çek yapraklarını iade etmeyen davalının hesabının kat edilerek kendisine ve kefiline ihtarname ve ekinde hesap özetleri ile uygulanacak temerrüt faiz oranlarının gönderildiğini ve tebliğ edildiğini, yasal süre içerisinde itiraz edilmediğini, alacak ve ihtarname içeriğinin kesinleştiğini, ihtarnameye rağmen borcunu ödemeyen ve risk bedellerini depo etmeyen davalılar hakkında nakit alacağın tahsili, gayri nakit alacağın depo edilmesi için icra takibi başlatıldığını, takip öncesinde davalılara gönderilen hesap kat ihtarnamesi ve hesap özetinin İİK’nın 68. maddesinde sayılan belgelerden olduğunu, ayrıca takipte talep edilen faiz oranının genel kredi sözleşmesi hükümleri ve Merkez Bankası tarafından tayin edilen sınırlar uyarınca belirlenen temerrüt faizi oranı olduğunu, akti ve temerrüt faizi oranlarını gösterir evrakların ve 23 adet çek yaprakları ile ilgili olarak davalıya verildiğine dair teslim-tesellüm belgesinin temlik eden bankadan istenilmesini talep ettiklerini, tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIĞIN TESPİTİ, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle başlatılan ilamsız takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacının istinaf talebinin incelenmesinde; davalılara kat ihtarnamesinin tebliğ edilmesi ve bu ihtara itiraz edilmemesi nedeniyle İİK 68/b maddesi gereğince ihtarın kesinleştiğinden davalıların borca itirazlarının geçersiz olduğunu ayrıca bilirkişi tarafından rapor tanzimi için gerektiği bildirilen akti ve temerrüt faizine ve 23 adet çek yaprağına ilişkin evrakların temlik eden bankadan istenilerek yeniden hesap yapılması gerektiği ileri sürülmüştür.
İİK 68. Maddesinde yer alan düzenlemeler itirazın kaldırılması davasına ilişkin düzenlemelerdir. Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin E:2011/8821, K:2012/510 sayılı kararında da belirtildiği üzere İİK 68/b maddesi, icra mahkemesince, ilamsız icra takibine itiraz üzerine açılacak itirazın kaldırılması davasında uygulanır. İtirazın iptali davası genel hükümlere göre açılan bir dava olup, taraflar iddia ve savunmalarını İİK 68/b maddesinde öngörülen usulden ayrı olarak ileri sürebilir. Bu nedenle davacının İİK 68/b maddesi gereğince kat ihtarına itiraz edilmemesi nedeniyle borcun kesinleştiğine ilişkin istinaf iddiasının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Mahkemece davacının yasal süre içinde akti ve temerrüt faizine ve 23 adet çek yaprağına ilişkin evrakların sunulmaması nedeniyle bu alacaklar yönünden bilirkişi tarafından rapor tanzim edilemediğinden davacının bu yönlere ilişkin alacağının kanıtlanamadığından bu alacaklar yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) yargılamanın makul sürede bitirilmesini sağlamak amacıyla düzenlemeler yapılmış ve bu amaca ulaşılabilmesi için önemli bir katkı sağlayan delillerin bildirilme zamanı özel olarak düzenlenmiştir. Bu aşamada HMK’nın delillerin ibrazıyla ilgili hükümlerini değerlendirmek gereklidir.
Dava konusu alacağın miktarı itibariyle TTK 4/2 gereğince basit yargılama usulüne tabi olup bu kapsamda basit yargılama usulüne ilişkin olup yazılı yargılama usulünden farklılık arzeden hususlar 6100 sayılı HMK’nın 316 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Bunun dışında basit yargılama usulü hakkında hüküm bulunmayan hallerde ise yazılı yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanacaktır. 6100 sayılı HMK’nın basit yargılama usulü uygulanan davalarda “Delillerin ikamesi” başlıklı 318. maddesinde, tarafların dilekçeleri ile birlikte, tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek; ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorunda oldukları belirtilmiştir.
Basit yargılama usulünde iddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı dava açılmasıyla; savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı ise cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlayacaktır. Yine basit yargılama usulünde tarafların cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri vermeleri söz konusu değildir. Basit yargılama usulünde ön inceleme ve tahkikat aşaması 6100 sayılı HMK’nın 320. maddesinde düzenlenmiş olup mahkemenin ilk duruşmada dava şartları ve ilk itirazlarla hak düşürücü süre ve zamanaşımı hakkında tarafları dinleyeceği, daha sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit edeceği, uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hakimin, tarafları sulhe veya arabuluculuğa teşvik edeceği, tarafların sulh olup olmadıkları, sulh olmadıkları taktirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanağa yazılarak bu tutanağın hazır bulunanlarca imzalanarak tahkikat aşamasına geçileceği belirtilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 322. maddesi uyarınca yazılı yargılama usulüne ilişkin hükümlerin basit yargılama usulünde de uygulanacağı belirtildiğinden yazılı yargılama usulünde delillerin gösterilmesi ve mahkemeye sunulmasına ilişkin hükümlerin de irdelenmesi gerekmektedir.
6100 sayılı HMK’nın “Dava Dilekçesinin İçeriği” başlıklı 119/1-e-f maddesine göre; davacı, dava dilekçesinde, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini ve iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğini açıkça göstermek zorundadır.”
Maddenin gerekçesinde bu gerekliliğin, 6100 sayılı HMK’da bir yenilik olarak düzenlendiği ifade edilmiştir. Davacının genel ifadelerle delillerini belirtmesi yeterli sayılmayıp hangi delillere dayandığı dilekçeden anlaşılmalıdır. Delillerin bildirilmesine ilişkin bu düzenleme somutlaştırma yükünün de bir gereğidir. (Pekcanıtez, H.\ Atalay O.\ Özekes M.: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 3. Bası, Ankara 2015, s. 277).
6100 sayılı HMK’nın “Belgelerin Birlikte Verilmesi” başlıklı 121/1. maddesine göre; dava dilekçesinde gösterilen ve davacının elinde bulunan belgelerin asıllarıyla birlikte harç ve vergiye tabi olmaksızın davalı sayısından bir fazla düzenlenmiş örneklerinin veya sadece örneklerinin dilekçeye eklenerek, mahkemeye verilmesi ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayıcı açıklamanın dilekçede yer alması zorunludur. Ayrıca, aynı Kanunun “Cevap Dilekçesinin İçeriği” başlıklı 129/1-d-e maddelerine göre, cevap dilekçesinde; davalının savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri ile savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin bildirilmesi gerekir. Bu husus davalının savunmasını somutlaştırma yükünün de bir gereğidir. Davalı da davacı gibi yazılı delillerini cevap dilekçesine ekleyerek mahkemeye vermeli ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayıcı açıklamalarda bulunmalıdır. (Pekcanıtez, H.\ Atalay O.\ Özekes M., s. 306).
Yine 6100 sayılı HMK’nın “Ön İncelemenin Kapsamı” başlıklı 137/1. maddesine göre; dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir.
6100 sayılı HMK’nın “Ön İnceleme Duruşması” başlıklı 140/5. maddesine göre; ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir. Aynı Kanunun 119 ve 121. maddelerinde delillerin gösterilmesinden bahsedilmesine rağmen, 137 ve 140. maddelerinde delillerin sunulmasından ve toplanmasından bahsedilmektedir. Burada vurgulanması gereken husus özellikle 140. maddede “dilekçelerinde gösterdikleri” ibaresinin kullanılmış olmasıdır.
6100 sayılı HMK’nın 140. maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere taraflar, delil olarak dayandıkları belgeleri dilekçelerine ekleyerek vermek ya da başka yerden getirilecekse bunu belirtmek zorundadırlar. Şayet taraflar, bu konuda yapmaları gereken işlemleri eksik bırakmışlarsa, tahkikata başlamadan önce, taraflara son kez kısa bir süre verilerek bu eksiklikleri tamamlamaları yönünde olanak sağlanmıştır. Taraflar bu imkanı da doğru kullanamazlarsa, artık tahkikat mevcut delillerle yürütülecek ve tarafların o delile dayanmaktan vazgeçtikleri kabul edilecektir.
Özetle; 6100 sayılı HMK’nın 119/1-f maddesine göre dava dilekçesinde iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği, 129/1-e maddesine göre de cevap dilekçesinde savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin ayrı ayrı belirtilmesi gerekir. 6100 sayılı HMK’nın 137. ve 140. maddelerinde ise; 119 ve 129. maddelerdeki düzenlemenin aksine, delillerin belirtilmesinden değil, tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapmasından bahsedilmiştir. Buna göre; delillerin dava ve cevap dilekçelerinde belirtilmesi, dilekçelerde belirtilen delillerin en geç ön inceleme duruşmasında mahkemeye sunulması, başka bir yerden getirtilecek olması halinde delillerin toplanması için gerekli işlemlerin yapılması gerekir. Yani dava ve cevap dilekçelerinin verilmesinden sonra tarafların iddia ve savunmalarını kanıtlayıcı delil bildirmeleri mümkün değildir.
Dilekçelerin teatisi aşamaları bu şekilde net sürelere bağlı olarak düzenlendikten sonra yasa koyucu, delil bildirmenin “süreye” bağlı olduğunu tekrar vurgulayan 145. maddeye yer vermiştir. 6100 sayılı HMK’nın “Sonradan Delil Gösterilmesi” başlıklı 145/1. maddesine göre; taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir.6100 sayılı HMK’nın 145. maddesinin birinci cümlesinde de tarafların, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyecekleri açıkça belirtilmiştir. 145. maddenin ikinci cümlesinde; birinci cümledeki tarafların Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyeceklerine ilişkin olarak getirilen istisnanın dava ve cevap dilekçelerinde hiç delil belirtmeyen, ön inceleme aşamasında da delillerini sunmayan veya toplanması için gerekli işlemleri yapmayan tarafların tahkikat aşamasında delil bildirme haklarının olduğu şeklinde anlaşılması mümkün değildir.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; 6100 sayılı HMK’nın sistematiği içinde; tahkikat aşamasına geçilmezden evvel tarafların uyuşmazlıkların çözümü için ileri sürdükleri delillerin daha işin başında belirlenerek tahkikatın etkin bir şekilde yapılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Yargılamanın etkin ve makul bir süre içinde bitirilmesi için delil gösterilmesi dilekçelerin teatisi (dava, cevap, cevaba cevap ve ikinci cevap) aşamasına hasredilmiştir. Buna göre, dilekçelerin teatisi aşamasında herhangi bir delil bildirmeyen davacı veya davalıya ön inceleme duruşmasında delillerini bildirmesi için yeni bir süre verilmesine imkân bulunmamaktadır.(T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu,18.01.2017 tarihli, E: 2014/7-1662 ,K: 2017/34)
Somut olayda; davacı dava dilekçesinde kredi sözleşmesi, faiz genelgesi, defter kayıtları, hesap ekstreleri, ihtarname ve banka kayıt ve belgelerine delil olarak dayanmış olup mahkemece delil olarak dayanılan ve bilirkişi ön raporunda rapor tanzimi için gerektiği bildirilen belgeleri sunmak üzere davacı vekiline 2. Celsede kesin süre verildiği, bilirkişi ek raporunun sunulması ile davacı vekiline yeniden 4 nolu celsede sözkonusu belgeleri sunmak üzere ikinci kez süre verildiği ve verilen bu sürenin HMK 94. Maddesi gereğince kesin olduğu, ikinci kez verilen sürenin kesin olduğu belirtilmemiş ve ihtar edilmemiş olsa dahi sonucun değişmeyeceği (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E:2019/6657, K:2020/4175) ve HMK 94/3 gereği kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkacağı hususları dikkate alındığında davacı tarafça delil olarak dayanılan belgelerin mahkemece yapılan ihtaratlara rağmen dosyaya sunulmadığından kredi kartı dışındaki alacaklar yönünden davacının kanıtlayamadığı davasının kısmen reddine karar verilmesinde yasaya uymayan bir yön bulunmadığından davacının istinaf talebinin yerinde olmadığı kanaatine varılmış olup HMK’nın 353/1.b-1 maddesi gereğince mahkeme kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan başvurunun esastan reddine dair aşağıda yazılı şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu aşamasında alınması gereken 80,70-TL karar harcından peşin alınan 59,30-TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40-TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi/ikmaline ilişkin işlemlerin mahal mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 16/03/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.