Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1200 E. 2023/1278 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/1200
KARAR NO : 2023/1278
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/01/2021 (Karar)
NUMARASI : 2019/303 Esas, 2021/42 Karar
(Asıl ve birleşen 2019/424 Esas sayılı dava dosyalarında)
DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)|Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı gerekçeyle asıl ve birleşen davanın reddine dair verilen karara karşı asıl ve birleşen davalarda davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde; dava konusu …… Petrol Ürünleri İnşaat Taahhüt ve Nakliye Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi ( …… Petrol ) 02/02/1998 tarihinde Erzurum Sanayi ve Ticaret Müdürlüğünde tescil edildiğini ve Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde 09/03/1998 tarihinde ilan edilerek kuruluşunu tamamladığını, kuruluşundan itibaren … …… ve …’nun münferit imza ile yetkili olduklarını, …… Petrol kuruluşu itibariyle E 80 Karayolu üzeri Dadaşkent’te …Akaryakıt istasyonunu işletmiş, 17/03/2009 tarihli TTSG ‘de ilan edilerek kuruluşunu tamamladığını, yine Dadaşkent ‘te … Akaryakıt Şubesi’ni açtığını, 05/03/2009 tarihinde tescil edildiğini, …… Petrol’ün kuruluşundan itibaren ve özellikle Dadaşkent … Şubesi’nin açılışından sonra ortak ve müdürlerden … ……’nun şirketin konu ve amacına uymayan ve şirketler hukuku prensiplerine aykırı şekilde tutum ve davranışlarda bulunduğunu, ortaklardan … ……’nun Dadaşkent …Akaryakıt İstasyonu’nu 2012 yılından beri kendi yararına kullandığını, bu akaryakıt istasyonundan çok büyük gelir elde ettiğini, ancak müvekkiline herhangi bir kâr payı ödemediğini, bu da ortaklar arasında anlaşmazlığa neden olduğunu, müvekkilinin şirketin % 50 ortağı olduğunu, bugüne kadar şirket ilişkisinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davalı şirket …… Petrol Ürünleri İnşaat Taahhüt ve Nakliye Tic. San. Ltd. Şti’nin feshini ve tasfiyesini, fesih ve tasfiye kararı verilene kadar davalı şirketin idaresi ve temsili için kayyım atanmasını talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde; dava konusu …… Petrol Ürünleri İnşaat Taahhüt ve Nakliye Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi ( …… Petrol ) 02/02/1998 tarihinde Erzurum Sanayi ve Ticaret Müdürlüğünde tescil edildiğini ve Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde 09/03/1998 tarihinde ilan edilerek kuruluşunu tamamladığını, kuruluşundan itibaren … …… ve …’nun münferit imza ile yetkili olduklarını, …… Petrol kuruluşu itibariyle E 80 Karayolu üzeri Dadaşkent’te …Akaryakıt istasyonunu işletmiş, 17/03/2009 tarihli TTSG ‘de ilan edilerek kuruluşunu tamamladığını, yine Dadaşkent ‘te … Akaryakıt Şubesi’ni açtığını, 05/03/2009 tarihinde tescil edildiğini, …… Petrol’ün kuruluşundan itibaren ve özellikle Dadaşkent … Şubesi’nin açılışından sonra ortak ve müdürlerden … ……’nun şirketin konu ve amacına uymayan ve şirketler hukuku prensiplerine aykırı şekilde tutum ve davranışlarda bulunduğunu, ortaklardan … ……’nun Dadaşkent …Akaryakıt İstasyonu’nu 2012 yılından beri kendi yararına kullandığını, bu akaryakıt istasyonundan çok büyük gelir elde ettiğini, ancak müvekkiline herhangi bir kâr payı ödemediğini, bu da ortaklar arasında anlaşmazlığa neden olduğunu, müvekkilinin şirketin % 50 ortağı olduğunu, bugüne kadar şirket ilişkisinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirdiğini, anlaşmazlıklar nedeniyle Erzurum Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/303 Esas sayılı dosyası ile şirketin tasfiyesi için dava açtıklarını, iş bu dava dosyası ile birleştirilmesini, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla 2012 yılından itibaren mahrum bırakılan kâr payı alacaklarının 6100 sayılı yasanın 107.maddesine göre belirlenip şimdilik 10.000,00 TL belirsiz maddi tazminat alacağının her yıl için doğduğu tarihlerden başlamak üzere faiziyle birlikte şiret tüzel kişiliğinden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde; …… Petrol Ürünleri İnş. Taah. Ve Nak. Tic. San. Ltd. Şti. Adıyla faaliyet gösteren ve ortaklarının davacı … ve … ……’nun olduğunu, ortaklık oranlarının eşit olduğunu, şirketi süresiz münferit imzaları temsile yetkili olduklarını, dava dilekçesindeki iddiaların aksine şirketin hiç bir ortağı ve müdürü şirketin konu ve amacına uymayan şirketler hukuku prensiplerine aykırı şekilde hukuk rejimi ile bağdaşmayan tutum ve davranış içinde olmadığını, bu nedenlerle haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı … ile şirketin diğer ortağı … ……’nun kardeş olup, aile şirketi olarak kurulan şirketinin bugüne kadar bu özelliğini devam ettirdiğini, dava dilekçesinin aksine iddianın aksine şirketin hiç bir ortağı ve müdürü şirketin konu ve amacına uymayan ve şirketler hukuku prensiplerine aykırı şekilde şirketle hukuku rejimi ile bağdaşmayan tutum ve davranışlar içinde olmadıklarını, kâr payının yapılıp yapılmayacağına genel kurulun karar vermesi gerektiğini, bu sebeple kâr payı verilmesini istemenin haksız olduğunu, haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince, ” …Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; Davacı ile dava dışı kardeşinin davalı şirkette yarı oranda pay sahibi oldukları, her ikisinin de şirkette müdür sıfatıyla yetkili oldukları, tarafların bir araya gelerek imzaladıkları adi yazılı sözleşme ile şirkete ait işletmeler ile yine tarafların adi ortaklık şeklinde sahip oldukları mal varlıklarını aralarında paylaştıkları, bu sözleşme uyarınca davacı tarafa şirkete ait … Akaryakıt İstasyonunun, diğer ortak olan dava dışı kardeşe ise …Akaryakıt İstasyonunun işletmelerinin bırakıldığı, her iki ortağında sözleşme tarihinden itibaren kendilerine isabet eden işletmelerin idarelerini üstlendikleri ve vergi ödemeleri dışındaki tüm gelir ve giderlerin işletmeyi idare eden kişiye ait olduğu, her iki işletmeye ait vergi ödemelerinin davalı şirket tarafından yerine getirildiği, sözleşmede yazılı olan paylaşımın taraflar arasında gerçekleştirildiği, taraflara isabet eden işletmeler arasındaki değer farkının dava dışı ortak tarafından davacıya ödeneceğinin kararlaştırıldığı ve dava dışı ortağın bu yükümlülüğüne de yerine getirmeye hazır olduğunu ifade ettiği, buna göre her ne kadar davacı haklı sebeplerle davalı şirketin feshine karar verilmesini talep etmiş ise de; Şirketin feshini gerektirecek şekilde haklı sebeplerin somut olayda gerçekleşmediği, zira taraflar arasında yapılan sözleşme uyarınca şirkete ait işletmelerin idaresinin paylaşıldığı, bu nedenle şirketin feshinin talep edilebilmesi için yasada aranan şekilde haklı sebeplerin bulunmadığı, yine birleşen davada davacı şirketteki kâr payı alacağının tahsilini talep etmiş ise de; Davalı şirkete ait işletmelerin taraflar arasında paylaşılarak idare edildiği, tüm gelir ve giderlerin bu şekilde davacı ve dava dışı ortağa ait olduğu, her iki işletmenin faaliyetlerini davalı şirket ismi üzerinden yürüttükleri ve 2012-2019 yılları arasında davalı şirketin elde ettiği kâr miktarından ne kadarlık kısmının davacı tarafından işletilen işletmeye, ne kadarlık kısmının dava dışı ortak tarafından işletilen işletmeye ait olduğunun tespit edilemediği, davacı ve dava dışı ortak arasında yapılan sözleşme hükümleri uyarınca davalı şirkete ait işletmelerin idaresinin taraflarca üstlendiği, davacının artık bu sözleşme hükümleri ile bağlı kalmak istemediğine yönelik beyanlarının dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı anlaşılmakla, şirketin feshine ve kâr payı alacağının tahsiline yönelik açılan her iki davanın da reddine karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle ” Asıl Dava ve Birleşen 2019/424 Esas sayılı davanın REDDİNE, ” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; mahkemenin gerekçesini oluşturan adi sözleşmenin kanunen öngörülen şekil şartlarına aykırı olduğundan hukuken herhangi bir geçerliliğinin bulunmadığını, dava konusu olayda, davalı şirketin bir kısmının sadece yönetiminde devir gerçekleştiğini, aktif ve pasifiyle beraber, davalı şirkete ait işletmelerin tamamının devri sağlandığını, ortaklar zımni olarak şirket tasfiyesi sağlama yoluna gittiklerini, ancak ticaret şirketlerine ait ticari işletmelerin devri, sözleşmenin yazılı olarak yapılmasına ve de devrin mutlaka ve mutlaka ticaret siciline tescil ve ilan edilmesine bağlı olduğunu, davalı şirketin işletmeleri için gerçekleştirilen herhangi bir tescilin söz konusu olmadığını, hukuken var olan bir işletmenin devri sözleşmesinin söz konusu olmadığını, kurucu şekil şartlarında noksanlık bulunan hukuki işlemlerin, tarafları bağlamayacağını, şirkete ait olan işletmenin devri ile alakalı sözleşmede taraf da mutlaka şirket olması gerektiğini, şirketin müdürleri arasında işletmelerin paylaşımı şeklindeki sözleşmede, taraf teşkili de sağlanmadığından hukuki geçerliliği bulunmadığını, mahkemece müvekkilinin iyi niyet ve dürüstlük kuralına aykırı davrandığının ifade edildiğini, ancak hem müvekkilinin iyi niyet ve dürüstlük kurallarına aykırı davranmadığını, hem de dava dışı diğer ortak … ……’nun sözleşmede yer alan şartları yerine getirmediğinin duruşmalardaki kendi beyanıyla sabit olduğunu, edimler arası aşırı oransızlık söz konusu olmasının sözleşmenin bir diğer geçersizlik nedeni olduğunu, bilirkişi raporuna karşı yaptıkları itirazları doğrultusunda, yeniden rapor aldırılarak, işletmelerin elde ettikleri karın ayrı ayrı belirlenmesi gerektiğini, sözleşmeler arasındaki eşitsizliğin bu şekilde ortaya çıkabileceğini, şirketin tasfiyesi için haklı nedenler var olduğu halde bu durumrz gözardı edilerek asıl dava yönünden davanın reddine karar verildiğini, müvekkiline şimdiye kadar ödenmemiş olan kar paylarının ödenmesi talebiyle açılan birleşen dava yönüden red kararı verilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, davalının belirttiği sözleşme ile şirket işletmelerinin mülkiyetinin ve gelirlerinin paylaşımı yasal olarak mümkün olmadığını, davalının başkaca hiçbir hukuki gerekçe ileri sürmemesine rağmen mahkemece yeterince irdelenmeden karar verildiğini, davalının dayandığı sözleşme yasal olarak geçersiz bir sözleşme olduğunu, şirket işletmelerinin bu şekilde devrinin mümkün olmadığını, sözleşme gereklerinin yerine getirilmediğini ve sonrasında yapılması gereken malvarlığı paylaşımının yasal şekilde yapılmadığını ve sözleşmenin bu sebeple hükümsüz kaldığını, sözleşme incelendiğinde bu şekilde şirketin tasfiyesinin amaçlandığını, ancak şirket tasfiye edilmemiş ve malvarlığının sözleşme doğrultusunda paylaşımı gerçekleştirilmemiş olduğunu, şirkete ait bir malvarlığı ya da işletmenin devri ancak şirket tüzel kişiliğiyle yapılacak bir sözleşme ile mümkün olduğunu, şirket ortağı ya da ortakları şirket tüzel kişiliğine ait bir malvarlığını bu şekilde devredemeyeceklerini, bu sebeple yapılan sözleşmenin geçersiz olduğunu, şirket tüzel kişiliğini ve şirket ortaklarını bağlayıcı mahiyetinin olmadığını, müvekkilinin de bu temel haklarından, dava dışı diğer ortak tarafından mahrum bırakıldığını savunarak mahkemece verilen kararın kaldırılması talebi ile istinafa başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
Asıl dava, limited şirketin haklı nedenle feshi ve tasfiyesine karar verilmesi, birleşen dava ödenmeyen kâr payı alacağının tahsiline karar verilmesi istemine ilişkindir. Haklı nedenle limited şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkin davanın ortaklık tüzel kişiliğine karşı açılması gerekli ve yeterlidir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde, davacı vekilinin asıl davada, müvekkilinin davalı şirketin ortağı ve yetkili müdürü olduğunu, davalı şirketin 09/03/1998 tarihinde kurulduğunu, kurulduğu tarihten itibaren 2 ortaklı olarak faaliyet sürdürdüğünü, ortakların her birinin münferiden şirketi temsil yetkisine sahip müdürler olduğunu, bu kişilerden birinin davacı …, diğerinin ise … …… olduğunu, şirketin kurulduğu günden itibaren Dadaşkent’te …Akaryakıt İstasyonu’nu işlettiğini, 17/03/2009 tarihinde Dadaşkent’te … Akaryakıt İstasyonu’nu açtığını, davalı şirketin diğer ortağı … ……’nun şirketler hukuku prensiplerine aykırı olarak tutum ve davranışlar içerisine girdiğini, davacının aile şirketinin devamı için bu tür hareketleri hoşgörüyle karşılamasına karşılık gelinen noktada … ……’nun tutum ve davranışları nedeniyle davacının şirket ilişkisini devam ettirmesinin mümkün olmadığını, diğer ortak … ……’nun …şekilde Dadaşkent …Yakıt İstansyonu’nu kendi yararına kullandığını, kendisine kar payı ödemediği, davacı ile diğer ortak arasında imzalanan 20/03/2012 tarihli sözleşme şartlarının yerine getirilmediğini, şirket ilişkisini devam ettirmenin davacıdan beklenmesinin mümkün olmadığını ileri sürerek davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep ettiği, davalı vekilinin davacı iddialarının haklı olmadığını savunarak davanın reddini istediği, birleşen davada davacı vekilinin kar payı ödemesine karar verilmesini istediği, davalı vekilinin davanın reddini istediği, mahkemece, yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre asıl ve birleşen davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davacı ile davalı şirketin diğer ortağı arasında imzalanan “Sözleşme” başlıklı 20/03/2012 tarihli adi yazılı sözleşmede; “20.03.2012 tarihinde … …… ve … …Akaryakıt İstasyonunda oturup, … …… Firması ile …… Ltd. Şti.’nin paylaşımı konusunda oturup anlaşmaya vardılar. Antlaşma sonucu olarak makina parkı fişenk çekilerek tarlalar fişenk çekilerek, dubleksler fişenk çekilerek belirlenmiştir. Geriye kalan ev hisseleri netleştikten sonra ikiye bölünecektir. Yine geriye kalan iki adet istasyona … istasyonu …’ya, …Akaryakıt İstasyonu ise … ……’ya verilecektir. Ancak …Akaryakıt İstasyonunun fiyat farkından dolayı … …… …’ya 1.650.000TL ödeyerek devr alacaktır. Bu tarihe kadar ve bu tarihten sonra bütün borç yükümlülüğü … ……’ya ait olacaktır. Banka-kurum ve kuruluşlardaki bütün alacak ve borçlar … ……’ya aittir. ” denilmektedir.
Davacı ile davalı şirketin diğer ortağı arasında düzenlenen adi yazılı şekildeki 20/03/2012 tarihli sözleşmede öngörülen 1.650.000,00 TL’lik ödemenin yapılmadığı davaya cevap dilekçesinde kabul edildiği gibi, diğer ortak … ……’nun Mahkemede verdiği ifadede sözleşmede öngörülen 1.650.000,00 TL’nin bir kısmını ödemediğini ikrar ettiği görülmektedir. Bu ödemenin yapılmama nedeni olarak davacıya düşen … Akaryakıt İstasyonunun borçlarının ödendiği gerekçe olarak gösterilmekte ise de sözleşmede bu tarihe kadar ve bu tarihten sonra bütün borç yükümlülüğünün davalı üzerinde bulunduğu da belirtildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle ilk derece mahkemesince 20/03/2012 tarihinde imzalanan sözleşme hükümlerinin yerine getirildiği sonucuna varılarak diğer ortak … ……’nun geriye kalan bedeli ödemeye hazır olduğunu bildirdiği de değerlendirilerek davacının bu sözleşme ile bağlı kalmadığına dair beyanının iyi niyetli olmadığı sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmesinin isabetli olmadığı, davacının kendisine ödeme yapılacağı inancıyla 2012 yılından 2019 tarihine kadar karşı tarafa süre tanımış olmasının da davacıyı kötü niyetli yapmayacağı gibi davalının kendisinin ödeme yapmak istemesine rağmen davacının bunu kabul etmediğine dair savunmasını ispata yarar bir delil de sunulmadığı görülmektedir. Davalı şirkete ait iki ayrı işletmenin iki ortaklı şirkette ortaklar arasında yönetim ve gelir yönünden paylaşılmasına yönelik bir anlaşma yapılmasına ihtiyaç duyulması hususunun işletmelerin birlikte yönetilmediği noktasında bir kanaat oluşmasına neden olduğu ve esasen şirketin fiilen ayrıldığı aynı unvan altında faaliyet sürdüren iki ayrı akaryakıt istasyonu olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Yine belirtmek gerekir ki tarafların ortaklık ilişkisin sonlandırma iradesinde olduğu taraflarca 20/03/2012 tarihinde imzalanan sözleşmeden de anlaşılmaktadır. Davacının daha düşük gelire sahip akaryakıt istasyonunu paylaşımda kabul etmesine karşılık kendisine yapılması gereken 1.650.000,00 TL ödemenin de eksik yapılması nedeniyle şirketin devamına katlanmasını beklemek doğru değildir. Zira hiç bir ortaktan haklı nedenlerle çekilmez hâle gelen bir ortaklık ilişkisini devam ettirmesi beklenemez (…, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, İstanbul, 2015, s. 561). 6102 sayılı TTK 636/3 maddesinde haklı sebeplerin varlığında her ortağın mahkemeden şirketin feshini isteyebileceği, mahkemenin istem yerine, davacı ortağın payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedilebileceği düzenlenmiştir.
Şirketler Hukuku bakımından şirketin devamlılığının sağlanılması esas olup, düzenleme uyarınca ekonomik değer taşıyan şirketin feshi yerine şirketi ayakta tutacak diğer çözüm yollarının hakimce değerlendirilmesi zorunludur.
Bu halde mahkemece, faaliyetine devam eden davalı şirket hakkında fesih yerine yasada öngörülen, davacı ortağın şirketten çıkarılması veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer çözümlerin de tartışılıp sonucuna göre karar verilmesi (Y.11.HD. 2016/8624 E.- 2017/6728 K.) gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir.
Birleşen davaya yönelik istinaf talebi incelendiğinde; davacı ile davalı şirketin diğer ortağı arasında davalı şirkete ait iki ayrı akaryakıt istasyonunun gelirleri ve yönetimi kendilerine ait olmak üzere anlaşma sağlandığına dair 20/03/2012 tarihli anlaşmanın yapıldığı, 27/02/2020 tarihli bilirkişi raporunda da davalı şirkete ait … istasyonunun davacı, …İstasyonunun diğer ortak … …… tarafından fiilen bağımsız iş yeri olarak işletildiği tespitlerine yer verildiği gözetildiği ve ortaklar kurulu tarafından kar payı dağılımına yönelik bir karar bulunmadığı (Y. 11. HD 15/04/2021 tarihli ve 2019/4158 E.-2021/3719 K. sayılı ilamı) anlaşıldığından birleşen davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı sonucuna varmak gerekmiştir.
Asıl davaya yönelik olarak mahkemece 6102 sayılı TTK 636/3 maddesine göre bir değerlendirme yapılması ve gerektiğinde, davacı ortağın payının gerçek değerinin tespitine yönelik denetime elverişli ve gerekçeli bir bilirkişi heyet raporu alındıktan sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için davacı vekilinin asıl davaya yönelik istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesinin asıl davaya yönelik kararının kaldırılmasına, dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
I-Davacı vekilinin birleşen davaya yönelik istinaf talebinin 353/1-b.1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
II-Birleşen dosya yönünden başvuru sırasında peşin alınan harcın mahsubu ile bakiye 210,55-TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
III-Davacı vekilinin asıl davaya yönelik istinaf talebinin KABÜLÜNE; yerel mahkeme kararının, HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
IV-Dava dosyasının HMK’nın 353/(1)-a maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
V-Asıl dava yönünden iadesi gerekli harç bulunmadığına,
VI-İstinaf başvurusu aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına alınmasına,
VII-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
VIII-Kararın taraflara tebliği, harç ve gider avansı ikmali/iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere ………… tarihinde oy birliği ile karar verildi.