Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/678 E. 2022/1627 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/678
KARAR NO : 2022/1627
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/12/2019 (Karar)
NUMARASI : 2019/131 Esas, 2019/604 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş olup, söz konusu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı çekici ve bu çekiciye ait … plakalı römorku ile … İlçesi İstikametinden ….. ili istikametine seyir halinde iken, yol kesim levhasına göre …….ye geldiğinde, zeminin karlı ve buzlu olması nedeniyle direksiyon hakimiyetini kaybederek orta refüjü aşıp, Erzurum ili İstikametinden gelip … ilçesi istikametine giden yol şeridine girip, aracının ön kısmı ile çelik bariyerlere çarparak şerit üzerinde durduğunu, …’nin sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile Erzurum ilinden … ilçesi istikametine seyir halinde iken bahsi geçen kilometreye gelindiğinde kendine ayrılmış şeride karşı şeritten gelen … plakalı çekici ve bu çekiciye ait … plakalı römorkun girip bariyerlere çırptığı esnada aracı ile çekicinin sağ yan kısmına çarpması neticesinde meydana gelen trafik kazası sonucunda … plakalı araç sürücüsü …’nin vefat ettiğini, meydana gelen bu kaza sonucu müvekkillerin …’nin desteği ve eşi, ……. ile ………..’nin desteği ve babası …’nin vefat etmesi sonucunda destekten yoksun kaldıklarını, bu nedenlerle davalı sigorta şirketine ödeme yapması için müracaat ettikleri 22/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte destekten yoksun kalma tazminatının davalı sigorta şirketinden tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin sorumluluğunun poliçe üzerinde yazılı teminat limitleri ile sınırlı olduğunu, söz konusu teminat limitinin tamamının ödenmesi söz konusu olmayıp, zarar görenlerin kaza nedeniyle uğradığı gerçek maddi zararın tespiti ve sigortalının kusur oranında bu gerçek zararın tazmininin esas olduğunu, davacıların vefat edene ilişkin destek alıp almadıklarının tespit edilmesi gerektiğini, dosya üzerinde kusur tespiti ve aktüerya hesabı yapılması gerektiğini müvekkil şirketin temerrüdü bulunmadığından faizin yasal faiz oranında ve dava tarihinden itibaren işletilmesi gerektiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; “Tüm delillerin değerlendirilmesinde, dava konusu kazada davacıların murisinin vefatı nedeni davacıların murislerinin desteğinden yoksun kaldıkları, … Asliye Ceza Mahkemesinde yapılan yargılamada davacıların murisinin kusursuz olduğuna karar verildiğinden Mahkememizce yeniden kusur raporu aldırılmasına gerek görülmediği, … Asliye Ceza Mahkemesince HAGB kararı verilmiş olup mahkumiyet kararı kesinleşmemiş ise de davacıların murisinin kusurlu ve hatta tam kusurlu olması durumunda da bu durumun davacıların destek tazminatı almasını engellemeyeceği, yukarıda belirtilen emsal Yargıtay kararlarınında bu yönde olduğu ve bu nedenle de yeniden kusur raporu aldırılmasının dosyaya bir yenilik katmayacağı, bilirkişi raporunun dosya içeriğine uygun ve hüküm kurmaya elverişli olduğu anlaşılmakla bilirkişi raporu doğrultusunda davacıların davasının kabulü ile; davacı ……. için 224.048,91 TL destekten yoksun kalma tazminatının, davacı ………. için 25.716,78 TL destekten yoksun kalma tazminatının ve davacı……için 27.498,27 TL destekten yoksun kalma tazminatının, 03/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleri ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmesi” gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece gerekçeli karar da … Asliye Ceza Mahkemesinden aldırılan kusur raporuyla yetinildiği belirtilmiş cevap dilekçesinde talep edilmesine rağmen kusur raporu aldırılmamıştır, mahkemenin yeni bir rapor almadan ceza yargılamasında ki raporla yetinilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, kaza nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından davacılara peşin sermaye değerli ödemeler yapıldığının belirtildiğini, ancak bu ödemelerin tazminat tutarından indirilmeden mevcut bilirkişi raporu doğrultusunda müvekkili şirket aleyhinde karar verildiğini, mahkemenin gerekçeli kararında 03/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizle birlikte tazminata hükmettiğini ancak tazminata dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini, müvekkili şirkete dava konusu kaza ile ilgili usulüne uygun bir başvuru yapılmadığından faiz yönünden dava tarihinin esas alınması gerektiğini, belirterek kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta 11/12/2016 tarihinde …’den Erzurum’a seyir halinde olan sürücü … idaresinde bulunan … plakalı çekiciye takılı … plakalı romörkün sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybederek orta refüjü aşarak karşı istikamete girip aracın ön kısmı ile yol kenarında bulunan çelik bariyerlere çarparak yolu kısmen kapatacak şekilde yol üzerinde durduğu esnada Erzurum’dan …’e seyir halinde olan sürücü …’ni sevk ve idaresinde bulunan … plakalı aracın çelik bariyerlere çarparak durmuş olan romörkün çekici kısmına çarpması neticesinde meydana gelen trafik kazasında davacıların murisi …’nin vefat ettiği, … Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/…… Esas sayılı dosyasında trafik bilirikişiden alınan 07/06/2017 tarihli rapora göre sürücü …’nın kazanın oluşumunda birinci derece de kusurlu olduğu, sürücü …’nin kazanın oluşumunda kusurunun bulunmadığı, … hakkında taksirle ölüme neden olmak suçundan yapılan yargılamada neticeten verilen 1 yıl 8 ay hapis cezasının hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, ilk derece mahkemesince ceza mahkemesinden alınan kusur raporuna itibar edilerek alınan 26/11/2019 tarihli aktüer raporu uyarınca yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verildiği, anlaşılmıştır.
Türk Borçlar Kanunun 49.maddesinde, “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür”, yine aynı kanunun 50.maddesinde, “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır” denilmektedir.
Ceza davasında hükme dayanak yapılan maddi olgularla ve özellikle eylemin hukuka aykırılığını ve failini belirleyen, mahkumiyet kararının bu yönlerinin hukuk hakimini bağlayacağı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hususlarının doktrinde ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında kabul edilmekte olduğu, bunun yanında, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararının, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşıdığı, (YHGK’nın 23.01.1985 gün ve 1983/10-372 esas, 1985/21 karar sayılı ilamı) ceza mahkemesinin, uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle, olayın varlığına ve sanık tarafından işlendiğine ilişkin maddi olgular hakkındaki kesinleşmiş saptamasının, aynı konudaki hukuk mahkemesinde de kesin hüküm oluşturacağı, bunun nedeninin, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin hukuk hakiminden çok daha elverişli bir konumda olmasından kaynaklandığı, (……, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s. 22 vd; ……, Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, S. 844; YHGK’nın 28.03.2012 gün ve 19-24 esas, 243 karar sayılı ilamı) böylece, kural olarak hukuk hakiminin ceza yasasındaki hükümlerle ve ceza hakiminin kararıyla bağlı tutulmadığı, ancak ceza yargılamasındaki mahkumiyet kararı, kusurun takdiri ve zarar tutarının saptanması konusunda hukuk hakimini bağlamaz ise de; mahkumiyet kararı, eylemin haksızlığını ve sanık tarafından işlendiği hususları hukuk hakimini bağlayıcı niteliktedir.
Keza CMK’nun 231/5. maddesi uyarınca; “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder.” Ceza mahkemesinin hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile sonuçlanan kararı, kesinleşmiş bir mahkumiyet niteliğinde olmadığı gibi, TBK’nun 74. maddesi anlamında hukuk hakimi yönünden bağlayıcılığı yoktur.
Açıklanan nedenlerle, ceza mahkemesinde verilen kararın niteliği itibari ile kesinleşmiş bir mahkumiyet niteliğinde olmadığı, davalı vekilinin cevap dilekçesinde kusur durumunun tespiti için ATK Trafik İhtisas Dairesinden rapor alınmasının talep ettiği dikkate alınarak, Uz. Jandarma V. Kad. Çavuş olan trafik bilirkişi tarafından verilen rapora itibarla hüküm kurulması doğru görülmemiş olup, ATK Trafik İhtisas Dairesinden alınacak kusur raporu ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bu itibarla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının kabulü gerekmiştir.
İlk derece mahkemesince SGK ‘ya yazılan müzekkereye verilen cevapta davacılara ölüm aylığı bağlandığı ve cenaze ödemesi yapıldığının bildirildiği, rücuya tabi ödeme yapılmaması nedeniyle davalı vekilinin yapılan ödemelerin tazminattan mahsubu gerektiği yönündeki istinaf itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
2918 sayılı KTK.nun 98/1, 99/1. maddeleri ile Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi Genel Şartları`nın B.2-b.maddesi uyarınca rizikonun, bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortacının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiği ve davalının temerrüt faizinden sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Sigortaya başvurulmadan dava açılması veya icra takibi başlatılması halinde ise bu tarihlerde temerrüt gerçekleşir.
Somut olayda, davacının poliçe kapsamında ödeme yapılmasını sağlamak için davalıya 22/12/2016 tarihinde başvuru yaptığı ve 8 iş günü sonu 03/01/2017 tarihinde davalının temerrüte düştüğü anlaşılmakla mahkemenin bu yöndeki kararında bir isabetsizlik olmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Açıklanan bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulü ile mahkemece verilen kararın HMK’nın 355, 353/(1)-a-6. maddeleri uyarınca, kaldırılmasına dair aşağıda belirtilen şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile, Erzurum Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/12/2019 tarih ve 2019/131 Esas, 2019/604 Karar sayılı kararının HMK’nın 355, 353/(1)-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dava dosyasının HMK’nın 355, 353/(1)-a maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının davalıya iadesine,
4-İstinaf başvurusu aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Gerekçeli kararın yerel mahkemece taraflara tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 29/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.