Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/164 E. 2022/822 K. 17.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/164
KARAR NO : 2022/822
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/11/2019 (Karar)
NUMARASI : 2019/295 Esas, 2019/522 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan
(2918 S.K.Hariç))
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı gerekçeyle davanın usulden reddine karar verilmiş olup, söz konusu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde; davalının müvekkili şirketin sigortalısı dava dışı ……. Enerji firmasına ait …… Mah. …… Cad. …… regülatör bölgesinde bulunan …doğalgaz boru hattına kazı yapılmak sureti ile zarar vererek hasara uğrattığını, hasara konu borudan kaynaklı delikten gaz çıkışı olduğunu, davalı tarafça hasar bedelinin ödenmemesi üzerine Erzurum …… İcra Müdürlüğünün 2018/……. Esas sayılı dosyası ile sigortalıya ödenen 7.135,10 TL asıl alacak, 520,76 TL işlemiş faiz, asıl alacağa 27/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlike ödenmesi talepli olarak yürütülen icra takibine haksız ve mesnetsiz olarak itiraz edildiğinden takibin durduğunu, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurmuş ise de arabuluculuk görüşmelerinin sonuçsuz kaldığını belirterek davalının itirazının iptali ile takibin kaldığı yerden devamına, alacağın likit ve belirli olması nedeniyle davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; yetkili mahkemenin idari yargı olduğunu, kazı çalışmalarında dava dışı ….. Doğalgaz ekiplerinin çağırılıp güzergaha göre kazı yapıldığından davaya konu hasarda müvekkilinin bir bağının bulunmadığından davanın husumetten reddinin gerektiğini, tazminat davalarında kusur zarar ve illiyet bağı unsurlarına bakılması gerektiğini, müvekkilinin kusurundan söz edilemeyeceğini, talep edilen zarar miktarının da çok fahiş olduğunu, ticari faiz talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, illiyet bağından söz edilmesi için eylemin zararlı sonuca sebebiyet vermesinin beklendiğini, müvekkilinin böyle bir fiilinin olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda “Davanın konusu; davacı … tarafından sigortalı doğalgaz boru hattına, davalı tarafça kazı yapıldığı esnada zarar verilmesi ve gaz çıkışı olması nedeniyle ödenen hasar tazminatının tahsili için girişilen takipte davalının itirazının iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
Dosya aslı celp edilen Erzurum …… İcra Müdürlüğünün 2018/……. Esas sayılı dosyasının incelenmesinden, alacaklısının …….. Sigorta A.Ş, borçlusunun …, takip miktarının 7.135,10 TL hasar bedeli, 520,76 TL 27/07/2017 – 19/05/2018 işlemiş faiz olmak üzere toplam 7.655,86 TL olduğu, borcun sebebi olarak 16/06/2017 tarihinde yapılan kazı sırasında doğalgaz borusunda oluşan hasar bedeli ve hasarın giderilmesi ile ilgili zararların tazmini olarak bildirildiği, düzenlenen ödeme emrinin borçluya tebliğini müteakip, borca ve ferilerine itiraz edildiğinden takibin durduğu ve alacaklı vekilince de itirazın iptali davasının süresinde açıldığı görülmüştür.
Davacı …, sigortalısına ödediği bedelin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesine dayalı olarak rücuen tazmini isteminde bulunmuş olup , emsal nitelikteki Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin E:2014/1692 , K:2014/3525 ve E:2016/1021 , K:2016/5457 sayılı kararlarında özetle ” 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesine dayalı olarak açılan rücuen tazminat davasında hizmet kusurundan kaynaklanan zararların tazmini amacıyla anılan idarelere karşı hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi” gerektiğine karar verilmiştir.
Tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu zararın meydana geldiği kazı işleminde kamu tüzel kişisi olan davalı belediyenin hizmet kusuru iddiasıyla açılan rücuen tazmin davalarında görevli mahkeme idare mahkemeleri olup HMK 115/2 maddesi gereğince yargı yolunun caiz olmaması” gerekçesiyle karar vermiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı yan idarenin haksız eyleminden doğan zararın rücuen tazmini talebi ile açılmış olan itirazın iptali davası olduğunu, yerel mahkeme nezdinde ikame ettikleri bu davanın itirazın iptali davası olduğunun gözden kaçılarak yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, sunulan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin yerleşik içtihatları uyarınca davanın çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
Dava, davalı Belediyenin gerçekleştirdiği kazı çalışmaları sırasında davacı şirketçe sigortalanan doğal gaz boru hattına verdiği ileri sürülen zarar nedeniyle oluşan ve ödemesi yapılan hasar bedelinin rücuen tahsili istemiyle açılmıştır.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta; 16/06/2017 tarihinde davalı … Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü eliyle yapılan kazı çalışmaları esnasında, davacı şirketçe sigortalanan doğalgaz boru hattında açılan 51 mm çapındaki delikten gaz akışı kesilinceye dek geçen zaman diliminde toplam 8,575 m3 gaz çıkışı olduğu, yapılan ekspertiz incelemesinde hasarın 7.924,41 TL olarak hesap edildiği, davacı … tarafından sigortalısına ödenen 7.135,10 TL asıl alacak, 520,76 TL işlemiş faizin tahsili için Erzurum …… İcra Dairesinin 2018/…… E. Sayılı dosyası ile takip başlatıldığı, davalı vekilinin itirazı dolayısıyla iş bu itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmaktadır.
Belediyelerin de içerisinde bulunduğu kamu tüzel kişileri, kamu hizmeti görmekle yükümlü bulunmaları nedeniyle kamu hizmetleri sırasında verdikleri iddia olunan zararlardan dolayı oluşan sorumlulukları özel hukuk hükümlerine tabi değildir. Kamu tüzel kişilerinin, yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla anılan idarelere karşı hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.11.2015 tarih ve 2015/17-731, 2015/2366 K. sayılı kararı ile de; “davalının hizmet kusuruna dayalı zararın tazmini için açılan eldeki davanın bir tam yargı davası olması nedeniyle davada idari yargı mercileri görevli olduğundan yerel mahkemece dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddine karar verilmesi gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” denilmek suretiyle hizmet kusuruna dayanılarak açılan davalarda idari yargının görevli olduğu belirtilmiştir. (Y.17.H.D., 2015/16488E. – 2016/3669 K.)
Nitekim aynı taraflar arasında benzer sebeple görülen davada da, Uyuşmazlık Mahkemesinin 2018/591 E. – 2018/668 K. Sayılı ilamında; davanın, idarenin plan ve proje kapsamında yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak kurulmuş bir işleme karşı ya da bu nitelikteki işlem ve eyleminden doğan zararların tazminine yönelik olarak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1. maddesinde belirtilen dava türlerinden olması nedenleriyle uyuşmazlığın İdari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
O halde mahkemece, açılan davada yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesi kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk derece mahkemesinin hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Başvuru sırasında peşin alınan harcın mahsubu ile bakiye 36,30-TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davacı tarafça bu aşamada yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi/ikmaline ilişkin işlemlerin mahal mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 17/05/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.