Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/1058 E. 2022/1857 K. 31.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/1058
KARAR NO : 2022/1857
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/02/2020 (Karar)
NUMARASI : 2017/421 Esas, 2020/67 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı gerekçeyle davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiş olup, söz konusu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK 353. madde uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 02/12/2008 tarihinde sürücü ……’nın sevk ve idaresindeki ……… plaka sayılı araç ile tepemezarlık caddesinde ………… istikametinden gelip ………….. kavşağı istikametine doğru seyir halinde iken, aracının ön tampon ve ön sağ köşe kısımlarıyla park halinde bulunan …………… plaka sayılı araca çarptığını, akabinde ………. plaka sayılı araç çarpmasının etkisi ile kaldırımda bulunan müvekkili …………’e çarptığını, müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, müvekkilinin uzun süre tedavi görmüş ve sonunda ayağından kısmen sakat kaldığını, ağır işlerde çalışamadığı gibi fazla ayakta da durumadığını, müvekkilinin çeşitli ameliyatlar geçirdiğini, nihayetinde ayağına platin takıldığını, günlük yaşamını sürdürmekte zorluk çektiğini, bu nedenlerle fazlaya ilişkin haklarının saklı tutularak müvekkilinin iş göremezlik geçici ve daimi iş göremezlik ve efor çalışma gücü kaybı nedeniyle 5.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 02/12/2008 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının talebi yönünden zamanaşımı süresinin dolmuş olduğunu, dava konusu trafik kazasının 02/12/2008 tarihinde eydana geldiğini, söz konusu dava 5237 sayılı TCK 89.maddesinin atfı ile TCK’nın 66. madesi uyarınca 8 senelik zamanaşımına tabii olduğunu, işbu davanın zamanaşımı süresinin 02/12/2016 tarihinde dolduğunu, ceza zamanaşımının uygulanmsı halinde dahi zamanaşımı süresinin dolmuş olması nedeniyle davacının davasının zamanaşımı itirazı nedeni ile reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; “Tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; kazanın mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde meydana geldiği, yasanın 60. Maddesi gereğince haksız fiilin suç teşkil etmesi nedeniyle davanın 60/2. maddesi uyarınca ceza davası zamanaşımına tabi olduğu, yukarıda belirtilen Yargıtay HGK kararında da vurgulandığı üzere dava zamanaşımı hesabında ceza kanunu hükümlerinin değil Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanacağı ve buna göre uygulanması gereken mülga Madde 133’teki düzenlemedeki hususların somut olayda bulunmadığı, yine Yargıtay HGK kararında da vurgulandığı üzere haksız fiil nedeniyle ceza davası açılması, davacının ceza davasına müdahil olması ya da sanığın mahkum edilmesinin dava zamanaşımını uzatmayacağı anlaşılmakla davalının zamanaşımı def’inin yerinde olduğu anlaşılmış ve davanın zamanaşımı nedeniyle reddine” gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar vermiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin öncelikle zamanaşımı konusunda ceza zamanaşımının uygulanacağına hükmedip zamanaşımı defini reddettikten sonra zamanaşamı definin uygulanmayacağına karar vererek davayı reddetmesinin kabul edilemez olduğunu 818 sayılı Kanunun 60/2 maddesinin bu konuda açık olup hakime takdir hakkı tanımadığını, 818 Sayılı Borçlar Kanunu 60/2 maddi hükmünün açık ve net bir şekilde tazminat davalarında ceza zamanaşımının uygulanacağını belirttiğini dava konusu olayda kaza tarihi 02/12/2008 olup kazadan dolayı açılan Erzurum Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2011/…… Esas sayılı dosyasında kararın 11/09/2012 tarihinde verildiğini, hal böyle olunca uzamış zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğu olayda davanın zamanaşımına uğradığından bahisle reddedilmesinin kabul edilemez olduğunu, yerel mahkemenin 21/03/2018 tarihli ön inceleme celsesinde ara kararında detaylı bir açıklama yapıp dava konusu talebin ceza zamanaşımına tabi olduğunu belirterek davalı tarafın zamanaşımı defini reddederek yargılamaya devam ettiğini, Yargıtay tarafından bir çok kararda belirtildiği ve kabul edildiği üzere trafik kazalarına ilişkin davalarda ceza zamanaşımının uygulanması gerektiğini, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına rağmen davanın zamanaşımından reddedilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, belirterek kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Dosya kapsamı itibariyle; 02/12/2008 tarihinde sürücü ……………. idaresindeki ………. plakalı aracın, sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi neticesinde park halinde bulunan bir başka araca çarptığı, park halindeki aracın çarpmanın etkisi ile kaldırımda bulunan davacıya çarpması neticesinde davacının yaralandığı, davacının yaralanması dolayısıyla meydana gelen geçici ve sürekli iş göremezlik zararının tazmini amacıyla iş bu davayı 16/10/2017 tarihinde açtığı, mahkemece yukarıda yazılı gerekçe ile davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
2918 sayılı KTK’nun 109. maddesinde, haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı; davanın cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri için de geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır. Ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için, eylemin aynı zamanda bir suç oluşturması yeterli olup, bunun dışında fail hakkında ceza davasının açılması ya da mahkumiyet kararı verilmesi gibi bir koşul aranmamaktadır.
Zamanaşımı süresinin işlemeye başlaması için, zarar gören tarafında failin yanında zararın da öğrenilmesi gerekir. Bedensel zararlarda, uğranılan zararın tespit edilebilmesi için, meydana gelen yaralanmanın niteliği de nazara alınarak öncelikle zarar nedeniyle gerekli tedavi sürecinin bitmiş olması gerekir. Zira tedavi devam ederken zarar gören kişinin sürekli ve geçici işgöremezlik durumu tam olarak tespit edilemez. Daha açık bir ifade ile tedavi devam ederken kişinin yaralanma nedeniyle maluliyeti olup olmadığı ve varsa oranının ne olduğu tam olarak tespit edilemez. (Bknz. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/18756 E, 2021/4883 K., Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2015/7568 E.-2016/8743 K. sayılı ilamları)
Somut olayda, davaya konu trafik kazası 02.12.2008 tarihinde gerçekleşmiş, 21/10/2019-………. karar numaralı Adli Tıp Kurumu raporunda davacının beden gücü kaybı oranının %11.2 olduğu ve iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceği tespit edilmiştir. ATK raporu içeriğinde davacıya ait tedavi evrakları değerlendirilmiş, …….. Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin 08/02/2011 tarihli yazısında; “… 05.12.2008 tarihinde ‘Plak ve vida ile internal’ tesbit yapılarak 05.12.2008 tarihinde taburcu edilmiştir. Hasta daha sonra 17.06.2009 yatırılarak tek bir vida çıkarılmıştır. Kırıkta kaynama gecikmesi olan hastanın takibi halen devam etmektedir.” şeklinde kayıtlı olduğu, ……… Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin 19/08/2011 tarihli yazısında; “…. ortopedi ve Travmatoloji Kliniğine yatırılan hasta ………. 05.12.2008’de ameliyat edildi. Kırık plak ve vidalarla tespit edildi. 23.06.2009 tarihinde tekrar yatırılan hasta 25.06.2009 tarihinde ameliyata alınarak kaynamayı hızlandırmak için bir vida çıkarıldı. Kayıtlarda daha sonraki müracaatlar hakkında bilgiye ulaşılamadı. Hastanın tedavisinin tamamlanıp tamamlanmadığı hususunda bilgi verebilmek için hastanın müracaatı gerekmektedir.” şeklinde kayıtlı olduğu, ……. Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalının 28/03/2012 tarihli raporunda; “…hastanın bu haliyle kırıkla ilgili tedavisi tamamlanmış olup implantı çıkarımı yapılabileceği,” şeklinde kayıtlı olduğu tespit edilmiştir.
Bu durumda mahkemece, yaralanmanın niteliği de dikkate alınarak, davacıya ait tüm tedavi evrakları ilgili yerlerden getirtilmeli; gerekirse Adli Tıp Kurumu veya üniversitelerin ilgili bölümlerinden bilirkişi raporu alınmak suretiyle, davacının tedavi sürecinin ne zamana kadar devam ettiği ve hangi tarihte bittiği, zararın (maluliyetin) ne zaman öğrenildiği ya da öğrenilmesi gerektiği tespit edilerek, bu tarihten itibaren zamanaşımı süresinin dolup dolmadığının belirlenmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Açıklanan bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile mahkemece verilen kararın HMK’nın 355, 353/(1)-a-6. maddeleri uyarınca, kaldırılmasına dair aşağıda belirtilen şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, Erzurum 1. Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin 05/02/2020 tarih ve 2017/421 Esas, 2020/67 Karar sayılı kararının HMK’nın 355, 353/(1)-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dava dosyasının HMK’nın 355, 353/(1)-a maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının davacıya iadesine,
4-İstinaf başvurusu aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf kanun yoluna taraflar yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Gerekçeli kararın yerel mahkemece taraflara tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere ……… tarihinde oy birliği ile karar verildi.