Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/1008 E. 2022/1974 K. 11.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/1008
KARAR NO : 2022/1974
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/02/2020 (Karar)
NUMARASI : 2018/535 Esas, 2020/104 Karar
DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
Taraflar arasında görülen rücuen tazminat davasına ilişkin olarak yapılan açık yargılama sonucunda verilen karara karşı yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK 353. madde uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Sürücü …….’nın sevk ve idaresindeki …….. plakalı araç ile … istikametinden … istikametine seyrederken aracının direksiyon hakimiyetini kaybederek gidiş yönüne göre yolun sol tarafında bulunan kullanılmayan yoldan yaklaşık 80 m ilerledikten sonra dere yatağına düşmesi sonucu maddi hasarlı, yaralanmalı ve ölümlü trafik kazası meydana geldiğini, bu kazanın oluşumunda ehliyetsiz araç kullanan …’nın ilgili trafik kazası tutanağına göre % 100 kusurlu olduğunu, araç sahibi …Uluslararası Nak. Kuyum Tur. İth. İhr. San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nin ise araç sahibi olduğundan aynı ölçüde sorumlu olduğunu, kaza sonrası …’ın vefat ettiğini, … ‘ın ise yaralandığını, ilgili şahısların bu kaza neticesinde uğradıkları zararın karşılanması için Malazgirt Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/152 Esas sayılı dosyası ile dava dosyası ile dava açtıklarını, ilgili dava dosyasında kusur, maluliyet ve diğer tüm raporların aldırıldığını, netice itibari ile sürücü …’nın % 100 oranında kusurlu olduğunu, dosyada karar verildiğini, zarar görenler vekilince ilgili ilamı Malazgirt İcra Dairesi’nde takibe koyduğunu, ilgili mebla aleyhe dava açanların vekili tarafından …Bank … şubesi hesabına 05/06/2018 tarihinde ödendiğini, tüm zararların müvekkil kurumca tazmin edildiğini, müvekkil kurumun ilgili meblayı davalıdan ödeme tarihinden itibaren işleyecek olan reeskont faizi ile birlikte defalarca rücuen talep ettiğini, ancak herhangi bir ödeme yapılmadığını, bu nedenlerle davanın kabulü ile 405.000,00 TL tazminatın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, ödeme tarihinden itibaren işleyecek T.C. Merkez Bankasına uyguladığı en yüksek reeskont avansı ile davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekilinin davaya cevap verilmediği görüldü.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; “Dava; zorunlu mali sorumluluk trafik sigortacısı tarafından dava dışı zarar görenlere ödenen tazminatın TTK 1472. Maddesi uyarınca rücuan tahsili istemine ilişkindir.
20/02/2014 başlangıç tarihli davaya konu zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinnin incelenmesinde, davalıya ait … plakalı aracın davacı sigorta şirketince 20/02/2015 tarihine kadar sigortalandığı ve kazanın da 22/03/2014 tarihinde meydana geldiği ve bu kaza nedeniyle kesinleşen Malazgirt Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/152 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda sigortalı aracı kullanan …’nın kazada tam kusurlu olduğu ve sürücü belgesine sahip olmadığı anlaşılmıştır.
2918 sayılı KTK.nun 95/2 maddesi uyarınca sigorta sözleşmesinden veya sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerinden doğan nedenlerle sigortacının tazminat yükümlülüğünün azaltılması ve kaldırılmasına ilişkin haller sigortacı tarafından 3.kişilere karşı ileri sürülemeyeceğinden sigortacı zarar görene ödeme yaptıktan sonra tazminatın kaldırılması ya da indirilmesini sağlayabileceği oranda kendi sigorta ettirenine rücu edebilecektir.
Kaza tarihi itibariyle yürürlükte olan 12/8/2003 tarihli Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B- 4/c maddesi uyarınca aracın ehliyet belgesine sahip olmayan kişi tarafından kullanıldığı sırada kazanın meydana gelmesi halinde sigortacı 3. kişinin zararını ödedikten sonra kusuru oranında sigortalısına rücu edebilir. Nitekim aynı düzenleme 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Genel Şartların B/4-b maddesinde de yer almaktadır.
Kaza tespit tutanağında davalının aracını kullanan sürücünün …’nın ehliyetinin bulunmadığının belirtildiği anlaşılmış olup emniyet müdürlüğüne yazılan yazı cevabında da adı geçenin ehliyetinin bulunmadığı bildirilmiş ve davalının sigortalı aracını ehliyetsiz bir kişiye kullandırmak suretiyle poliçe sözleşmesine ve genel şartlara aykırı davrandığı ve davacı sigorta için rücu şartının oluştuğu anlaşılmıştır.
TTK 1472. Maddesinde “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.
Sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur. düzenlemesi yer almakta olup Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin E:2016/18784 , K:2019/6712 sayılı kararında da özetle; TTK.nun 1301.maddesi (TTK 1471. maddesi) uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren veya zarar gören yerine geçer ve dava hakkı tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder. Bu nedenle sigortacının akidine rücu edebilme tarihi, hak sahiplerine ödeme yaptığı tarihtir. Kanundan kaynaklanan bu temerrüt hali için ayrıca bir ihtara gerek yoktur. Bu durum karşısında mahkemece, alacağa davacının ödeme tarihinden itibaren temerrüt faizi yürütülmesi talebinin kabulü gerekir denilmektedir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; kaza tarihi itibariyle davalıya ait aracın davacı şirket tarafından ZMMS ile sigortalandığı, davalının aracını ehliyet belgesi olmayan kişiye kullandırmak suretiyle poliçeye ve sigorta genel şartlarına aykırı davrandığı ve bu nedenle davacı için rücu şartının oluştuğu ve kesinleşmiş mahkeme ilamı ve icra emrine istinaden davacının kazazedelere ödemiş olduğu tazminat bedelini sigortalısından tazmin edebileceği ve yukarıda belirtilen Yargıtay kararı gereğince de ödeme tarihi itibariyle de davalının temerrüte düştüğü ve bu nedenle bu tarih itibariyle faiz talebinin yerinde olduğu anlaşılmış ve davanın kabulüne” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı istinaf dilekçesinde özetle; gerekçeli kararda davacı …sigortanın açtığı rücu davasının tebligatının ulaşmadığı ve bu sebeple duruşmalara katılma hakkında mahrum kalındığını, gerekçeli kararda da açıkça belirtildiği üzere kaza anında şoför mahallinde bulunan ve %100 kusurlu bulunan …’nın …Uluslararası Nak. Kuyum. Tur. İth. İhr. San. ve Tic. Ltdi. Şti. ve … arasında oluşturan satış protokolünde ismi geçmediğini, bu sebeple sorumluluğun …Uluslararası Nak. Kuyum. Tur. İth. İhr. San. ve Tic. Ltdi. Şti.’de değil sözleşmenin muhatabı olmayan üçüncü kişilerde olduğu, duruşmaların gerçekleştiği mahkemenin konumu …Uluslararası Nak. Kuyum. Tur. İth. İhr. San. ve Tic. Ltdi. Şti.’ni temsilen katılacak temsilci için uzak olduğunun ve duruşma yerine gelemeyecek derecede maddi yetersizlik durumu içinde bulunduğu nedenleri ile tehiri icra talebinin kabulü, hükmün davalı lehine bozulması, masraf ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası nedeniyle üçüncü kişinin uğradığı maddi zararı ödeyen sigorta şirketinin, araç sürücüsünün ehliyetsiz olması nedeniyle sigortalı araç malikine karşı açtığı rücuen tazminat istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
İşleten tanımı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde yapılmıştır. 2918 sayılı KTK’nın 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır.Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay’ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür.
2918 sayılı KTK’nın 85. maddesi ise “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” hükmünü içermektedir.
Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay uygulamalarında, işleten sıfatının belirlenmesinde araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması ve fiili hakimiyetin uzun süreli olması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şarttır.(Yargıtay 4. H. D. 2021/23067 E.- 2022/8646 K.)
İstinaf talebinde bulunan davalı şirket yetkilisinin ileri sürdüğü sebepler kapsamında yapılan inceleme sonucunda, davalı şirket temsilcisinin sunmuş olduğu adi yazılı protokol başlıklı 09.09.2013 tarihli sözleşmenin araç üzerindeki fiili hakimiyetin …’da olduğunu ispata elverişli üçüncü kişileri bağlayabilecek güçte yeterli bir delil olmadığı gözetilerek mahkemece, yargılamanın HMK’da düzenlenen usul kurallarına uygun olarak yapılmış olduğu, kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmadığı, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, ilk derece mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı anlaşıldığından davalı şirket yetkilisinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İlk derece mahkemesinin hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı şirket yetkilisinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 27.665,55‬-TL istinaf karar harcından başlangıçta yatırılan 6.916,39-TL harcın mahsubu ile bakiye 20.749,16‬-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davalı tarafça bu aşamada yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Gerekçeli kararın taraflara tebliği ile harç tahsil müzekkeresi işlemlerinin Dairemizce yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. ve 362. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süresi zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere ………. tarihinde oy birliği ile karar verildi.