Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/43 E. 2021/1157 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2019/43
KARAR NO : 2021/1157
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/04/2014 (Dava), 05/10/2018 (Karar)
NUMARASI : 2017/212 Esas, 2018/358 Karar
DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 04/11/2021
Taraflar arasında görülen bankacılık işlemlerinden kaynaklanan alacak davasına ilişkin olarak yapılan açık yargılama sonucunda verilen karara karşı yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK 352. madde uyarınca dosya üzerinden ön inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ortaklığın kurulurken Bafra …. Noterliği tarafından düzenlenen 15/11/2011 tarihli … yevmiye numaralı ortaklık sözleşmesinde pilot ortak olan …’nun ” Ortaklığının nam ve hesabına tek başına hareket etmeye yetkili kılındığını” müvekkili … ‘nun ortaklık hesabına hareketle davalı … Bankası A.Ş. Erzurum Sanayi Şubesi ile sözleşme yükümlülüklerini ihlal ederek. Müvekkili hilafatına işler yaptığını, müvekkil şirketi zarara uğrattığını, davalı banka çalışanlarının ortaklığı temsil yetkisi olmayan …’nın kendi şirketi olan …Yapı İnş. Taah. İl. Pet. Gıd. San. Tic. Ltd. Şti. İşlemleri için davalı bankaya bırakmış olduğu dekontlarını … – …Yapı İnş. Taah. İl. Pet. Gıd. San. Tic. Ltd. Şti. ortaklığının banka işlemleri kullandığını, ortaklığı temsile yetkili … bilgisi dışında bir çok işlemin yapılmasının müvekkil ortaklığın mağduriyetine neden olduğunu, ortaklık hesapları kontrol edildiğinde 322.058,00 TL eksik olduğunun tespit edildiğini, bankanın gerçek kayıtlarını müvekkilinden gizlediğini, yanıltıcı bilgi verdiğini, banka yetkilileri ile çalışanları hakkında banka tarafından idari soruşturma başlatılıp, görevden uzaklaştırıldığını, “adam çalıştıranın sorumluluğu ilkesi ” gereğince davalı bankanın sorumlu olduğunu, sözleşmenin ticari olması ve tarafların tacir olması nedeni ile, zararın doğum tarihinden itibaren ticari faiz uygulanması gerektiğini , fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, müvekkil ortaklığın zararının tespitini ve reeskont faizi ile birlikte zararın tazminini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir .
11/07/2016 havale tarihli dava artırım dilekçesi ile başlangıçta 5.000,00-TL olarak açtıkları dava değerini, 29/06/2015 tarihli kök rapor ve 16/05/2016 tarihli ek bilirkişi raporu doğrultusunda 994.850,00-TL ıslah ederek, toplam 999.850,00-TL üzerinden karar verilmesini talep ve dava ettiği, dava artırım harcını yatırdığı görülmüştür.
CEVAP :
Davalı cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesinde ki iddia ve bayanları kabul etmediğini, davacı tacir firmanın kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermediğini, bu nedenlerle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; “Tüm dosya kapsamı ile; Altındağ …. Noterliği tarafından düzenlenen 28/10/2011 tarihli ortaklık sözleşmesinde … ‘nın ortaklık sözleşmesine istinaden ortaklık adına işlem yapma yetkisinin bulunmadığı, … Bankası A.Ş. … nolu hesabın 29/11/2011 tarihinde açıldığı, ortaklık sözleşmesine göre % 51 hisse ile … ‘nun pilot ortak olarak belirlenmiş, sözleşmenin 5.maddesinde … ‘nun ortaklık nam ve hesabına tek başına hareket etmeye tam yetkili kılındığının belirlenmiş olduğu, Erzurum CBS’nin 2016/… Soruşturma sayılı dosyası ile Erzurum …. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/……… Esas sayılı dosyasında sanık olarak … ve … ‘in bankacılık zimmeti suçu ile yargılandıkları davacı dahil hiçbir müşteriye suçlama olmadığı ve yargılanmadıkları, banka çalışanları ile davacı temsilcisinin yakın ilişki içerisinde bulunduğunun soyut beyandan ibaret olduğu, CBS dosyasında da dercedilmiştir. Yine istinaf bozmasına konu … …ve … ile davalı banka müdürü … arasında iş ilişkisinden öte ilişki bulunduğu, banka müdürünce dava konusu hesapta para bulunmaması nedeni ile herhangi bir yerden temin edilen paranın hesap sahibi yararına işlem yapılması ve sonrasında da hesaba para yatırılması gibi işlemlerin somut olarak hesap hareketi veya dekont gibi yakınlık iddiasını ispat edecek herhangi bir belge dosyada bulunmamaktadır.
Yine istinaf bozmasına konu hesaptaki toplam para miktarının tespiti noktasında ise; Ortaklık hesabına ne kadar paranın yattığı ve bu hesaptan ne kadar para çekildiğinin tespiti ile ilgili olarak istinaf sonrası birbirini teyit eden bilirkişi raporlarında belirtildiği üzere ve mahkememizce de yapılan hesap hareketleri incelendiğinde; Hesabın açılış tarihinden 09/07/2012 tarihine kadar sözü edilen hesaba giriş miktarı …… Belediye Başkanlığı tarafından 1.175.686,65 TL para girişi olduğu, … tarafından 32.861,40 TL ve diğer nakit yatırılan tutarların toplamda 207.161,40 TL olduğu, bu tutardan 999.850,00 TL’si nakit geri kalanın havale ve diğer ödemelerle birlikte 382.951,60 TL olduğu, davacı tarafça … adına yapılan EFT ve havale işlemleri davacı tarafça zarar kapsamında talep edilmediğinden, hesaplamaya katılmamıştır. Özellikle en son aşamada alınan 15/08/2018 tarihli bilirkişi raporunun 10. sayfasında ayrıntıları belirtilen boş dekonta imza ile işlem yapılma, yetkisiz kişi tarafından yapılan işlemler ve sahte imza ile para çekimi adı altında tarih, miktar ve açıklama belirtilen tablo gereğince 05/07/2012 tarihli …………. numaralı ve 15/05/2012 tarih ……….., ……….numaralı ödeme fişlerinin işlem tarihleri arasında 1,5 ay gibi bir süre ile bu nakit işlemlerinin şirket yetkilisinin bilgisi ve rızası olmaması nedeni ile usulsüz yapıldığı ve toplamda usulsüz nakit çekim miktarının 999.850,00 TL olduğu, nakit işlemlerin yapıldığı üç adet işlem sonrasında şirket yetkilisinin yaptığı herhangi bir işlem olmadığı, usulsüzlük ile birlikte para çekilmesine muvafakat olarak değerlendirilebilecek herhangi bir işlem olmadığı, … tarafından 12/01/2012-27/07/2012 tarihleri arasında toplamda 355.845,00 TL değerindeki havale EFT işlemlerinin gerçekleştiğini gösteren, havale, EFT faks talimatı veya hesap hareketi gibi somut bir belge olmadığı, … ‘nun banka teftiş kurulu raporunda belirttiği ve ilgili hesaptan faks talimatı yoluyla 550.744,00 TL çek ödemesi yapıldığını gösteren somut belge bulunmadığı gibi ki sonrasında bankanın yönlendirmesi sonucu bu şekilde beyanda bulunduğu, zararın karşılanacağının kendilerine bildirildiği için bu şekilde beyanda bulunduğunu ifade etmiştir. Zaten bilirkişi raporunca da sabit olduğu üzere dava konusu … numaralı iş ortaklığı hesabında bu hesapla bağlantılı çek kullanıldığına dair dosyaya sunulan banka kayıtlarında somut belgenin mevcut olmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda tekmil dosya kapsamı ve bilirkişi raporları, hesap hareketleri sonucunda davalı bankanın davacı tarafı 999.850,00 TL zarara uğrattığı sabit olup, 368.000,00 TL’sinin 15/05/2012 tarihinden itibaren 160.000,00TL’sinin 05/07/2012 tarihinden itibaren 98.000,00TL’sinin 05/07/2012 tarihinden itibaren 57.000,00TL’sinin 28/06/2012 tarihinden itibaren 50.0000,00TL’sinin 30/01/2012 tarihinden itibaren, 32.850,00 TL’sinin 15/03/2012 tarihinden itibaren, 100.000,00 TL’sinin 25/01/2012 tarihinden itibaren, 25.000,00 TL’sinin 12/01/2012 tarihinden itibaren, 89.000,00 TL’sinin 13/01/2012 tarihinden itibaren, 20.000,00-TL’sinin 15/05/2012 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalı taraftan alınıp davacı tarafa ödenmesine ” gerekçesiyle karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Söz konusu davanın öğrenme tarihinin üzerinden … yıl geçtikten sonra açıldığı ve zamanaşımına uğradığını, ayrıca ıslah edilen alacakların zamanaşımına uğradığını, ıslah edilen alacağa uygulanan faizin hatalı olduğunu, taleple bağlılık kuralının HMK 26. md. ihlal edildiğini, tüm işlemlerin yetki belgesi ve vekaletname ile yapıldığını, Teftiş Kurulu idari soruşturma raporunun bütünü ve sonuç kısmına bakılmayıp eksik ve hatalı değerlendirilme yapıldığını, davacı tarafın ihtilaf konusu dönemde hesaplarında birçok işlem yapıldığını ancak bunun bir kısımına itiraz edip bir kısmını kabul etmemesinin tezat olup, hesabında yapılan tüm işlemlerden haberi olduğunu, müvekkili bankanın zarardan sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu, tacir olan davacı tarafın da olaydaki kusuru ve adam çalıştıran sıfatıyla sorumluluğu incelenmeden müvekkili bankanın sözde zararın tümünden sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu, bilirkişi raporlarına itiraz ettiklerini belirterek kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Davacı vekili, … ve …Yapı İnş. Taah. İletişim Petrol Gıda San. Tic. Ltd. Şti. arasında Bafra …. Noterliği’nce 15.11.2011 tarihli adi ortaklık sözleşmesi düzenlendiğini, sözkonusu sözleşme ile …’ya ortaklık nam ve hesabına tek başına hareket etme yetkisi verildiğini, ortaklık ilişkisi uyarınca davalı bankanın Erzurum Sanayi Şubesi’nde ortaklık adına hesap açılarak işlemlerin bu hesap üzerinden yürütüldüğünü, davalı banka personelinin söz konusu hesap üzerinde yetkisi olmayan kişilere işlem yaptırmak suretiyle müvekkillerinin zararına sebebiyet verdiğini, bu durumun banka müfettişleri tarafından hazırlanan raporlarla ortaya çıktığını, bu suretle en az 322.058,00-TL zararın doğduğunu, davalı bankanın bilgi vermeye yanaşmaması sebebiyle net zararın belirlenemediğini, davalının adam çalıştıranın sorumluluğu ve taraflar arasındaki sözleşme uyarınca doğan zarardan sorumlu kabul edilmesi gerektiğini ileri sürerek fazlaya dair haklar saklı kaymak kaydıyla belirsiz alacak davası niteliğinde 5.000,00-TL’nin davalıdan ticari faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 11.07.2016 havale tarihli ıslah dilekçesiyle talep edilen alacak miktarını toplamda 999.850,00-TL’ye ıslah ederek bu meblağın her bir usulsüz işlem tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, davacıların dava konusu yaptığı işlemlere ilişkin banka müfettişlerince inceleme yapılarak rapor hazırlandığını, hazırlanan bu rapor uyarınca esasında müvekkil bankanın zararının mevcut olduğunu, davacıların kötü niyetle bu davayı açtıklarını, davacıların basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğüne uygun hareket etmediklerini, müvekkilinin bir zarar varsa bile bu zarardan sorumlu tutulamayacağını savunarak davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince, 18/11/2016 tarih ve 2015/139 esas, 2016/873 karar sayılı ilamı ile; alınan bilirkişi raporunun davalı bankaca sunulan belge ve kayıtlar ve tüm dosya kapsamı ile davacı tarafın davalı bankanın hukuka aykırı işlemlerinden dolayı toplam zararının 999.850,00-TL olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizin 24/02/2017 tarihli ve 2017/78 esas, 2017/88 karar sayılı ilamında belirtilen gerekçelerle ilk derece mahkemesinin kararının esası incelenmeksizin kaldırılmış ve yeniden esas hakkında karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesince yeniden yapılan yargılamada dosya mali müşavir bilirkişiye tevdi edilmiş, 15.08.2018 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak davalı bankanın davacı tarafı 999.850,00-TL zarara uğrattığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü davalı vekili istinaf etmiştir.
Dava, bankacılık işlemlerinden kaynaklanan alacak talebine ilişkindir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.
Dairemizin ilk derece mahkemesinin 18/11/2016 tarih ve 2015/139 esas, 2016/873 karar sayılı ilamının kaldırılmasına dair vermiş olduğu karardan sonra, yeniden yapılan yargılamada bankadan dava konusu … nolu vadesiz hesabın açılması sırasında düzenlenen sözleşmenin davalı bankadan istendiği, banka tarafından verilen 14.11.2017 tarihli cevapta sözleşme ve eklerinin arşiv araştırmasında 10.11.2017 tarihi itibariyle bulunamadığı bildirildiği, hesabın açılması sırasında davalı bankanın hesap üzerinde yetkili kişilerin kim oldukları yönünde ortaklık tarafından bilgilendirilip bilgilendirilmediği yönünde de herhangi bir delil sunulmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda BK’nun 525. maddesinde (TBK’nun 625. maddesi) aksi kararlaştırılmadığı müddetçe ortakların her birinin ortaklığı temsil ve idare hususunda yetkili olduğu, ortaklık sözleşmesi uyarınca aksinin kararlaştırılması halinde bu durumun üçüncü kişiler nezdinde sorumluluk doğurabilmesi ve sonuç ifade edebilmesi için üçüncü kişilerin bu durumdan haberdar olmaları gerektiği, aksi halde üçüncü kişilerin iyi niyetle yapacakları işlemlerden sorumlu tutulamayacağı dikkate alınarak hesap üzerinde işlem yaptığı belirlenen ve adi ortaklığı oluşturan …Yapı..Ltd.Şti.’yi temsile yetkili …’nın yaptığı işlemler nedeniyle davalı bankanın sorumluluğuna gidilemeyeceği gözetilmeksizin, ihtilaf konusu on adet işlemden … …tarafından yapılan işlemler nedeniyle davalı bankanın yetkisiz kişiye yaptığı ödeme olarak kabul edilen bilirkişi raporuna göre karar verilmesi doğru görülmemiştir. Ayrıca bilirkişi …’un 15.08.2018 tarihli bilirkişi raporunda bir kısım dekontlardaki imzaların sahte olarak kabul edilmesine karşı, davacı tarafından bu dekontlardaki imzaların sahteliği iddia edilmediği gibi, bilirkişi tarafından bu dekontlardaki imzaların sahte kabul edilmesine dayanak teşkil edecek bir imza incelemesi de yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla bilirkişinin soyut kabulü ve subjektif değerlendirmesi neticesinde dekontlardaki imzaların sahteliği kabul edilerek bankanın sorumluluğuna dair verilen hükme eldeki bilirkişi raporunun yetersiz olması nedeniyle dayanak teşkil edemeyeceği anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamından dava konusu işlemlerden ihtilaf konusu 762.000,00 TL tutarlı 6 adet belge ve dekontun … adına imzalandığı anlaşılmaktadır. Dosya içerisinde bulunan Kırıkale …. Noterliği tarafından düzenlenen 05.08.2011 tarihli vekaletname uyarınca davacı … tarafından oğlu …’ya ortaklık namına bankacılık işlemleri yapmak üzere vekalet verildiği görülmektedir. Öte yandan … tarafından banka müfettişlerine verilen 19.10.2012 tarihli beyanda; dava konusu hesaptan sadece 12.000,00 TL nakit çekildiği, bunun haricinde para çekme veya yatırma işlemi yapılmadığı, 12.1.2012-27.7.2012 tarihleri arasında toplam 335.845,00 TL havale ve EFT işlemi yapıldığı, bu tarihler arasında bankaya gönderilen faks talimatları uyarınca hesaptan …Yapı İnş. Ltd. Şirketi’ne ait toplam 550.744,00 TL’lik çek ödemesi yapıldığı, 27.7.2012 tarihi itibariyle hesapta 322.058,00 TL kalması gerektiği, kendisinin banka şubesine havale ve eft işlemlerinde kullanılmak üzere boş ve imzalı fişler bıraktığı, 12.1.2012 tarihinde 25.000,00 TL, 13.1.2012 tarihinde 89.000,00 TL, 25.1.2012 tarihinde 100.000,00 TL, 15.5.2012 tarihinde, 368.000,00 TL ve 20.000,00 TL, 5.7.2012 tarihinde 160.000,00 TL tutarlı para çekme işlemlerine ilişkin dekontlar üzerindeki imzaların kendi imzaları olduğu, bu dekontların boş olarak verilen fişler kullanılmak suretiyle düzenlendiği, dekontlarda belirtilen meblağların tarafından çekilmediği belirtilmiştir. Davacı … tarafından ortaklık adına bankacılık işlemleri yapmak üzere …’ya vekaletname verilmesi karşısında …’nun imzasını taşıyan dekontlarda belirtilen paranın bahsi geçen kişiye ödenmesi halinde zarardan ve usulsüz işlemden bahsedilemeyecektir. Davacılar tarafından, davalı banka müdürü …’in …’nun boş dekontlara attığı imzaların kötüye kullandığı ve bu dekontlar uyarınca ödeme yapılmadığının iddia edilmesi durumunda ise ispat yükü davacılara geçecektir. Bu durumun ispatı halinde bile …’nun imzası bulunan belgeler yönünden müterafik kusurun değerlendirilmesi gerekecektir. Dairemizin 24.02.2017 tarihli 2017/78 esas, 2017/88 karar sayılı kararında da bu husus açıklanmış ve kaldırma sebebi olarak kabul edilmiştir. Ancak kaldırma kararından sonra alınan gerek 17.04.2018 tarihli bilirkişi Hükmü Yılmaz’ın bilirkişi raporunda, gerekse 15.08.2018 tarihli ……..’un bilirkişi raporunda, dairemizin belirtmiş olduğu kaldırma sebepleri yeterli şekilde değerlendirilmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle mahkemece bu hususlarda önceki bilirkişilerin dahil olmadığı, üç kişilik yeni bir bilirkişi kurulundan açıklanan kaldırma sebepleri doğrultusunda bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Dosya kapsamında davalı banka müdürü hakkında zimmet suçundan Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/103 esas sayılı dosyasında yargılama yapıldığı anlaşılmaktadır. TBK’nun 74. maddesi uyarınca hukuk mahkemesi ceza mahkemesi kararı ile bağlı değilse de orada belirlenen olgular ile bağlıdır. Bu nedenle davalı banka müdürü hakkında zimmet eylemi nedeniyle açılan ceza davasında dosyadaki verilerin ve alınan bilirkişi raporlarının da bu dava yönünden değerlendirilmesi maddi gerçeğin ortaya çıkartılması bakımından gereklidir. Ancak hükme esas alınan bilirkişi raporunda ceza davasında davacı … ve …’nun yargılanmadığı ve ceza davasında davacıya kusur bulunmadığı bu nedenle davacıya ve …’ya müterafik kusur atfedilemeyeceği şeklinde hatalı değerlendirmelerde bulunulduğu, maddi gerçeğin ve olguların tespiti açısından ceza yargılamasının önemli olduğu bu nedenle ceza yargılamasında alınan bilirkişi raporları ve ceza yargılamasının sonucunda karar verilmiş ise bu kararın da getirilerek ihtilaf konusu on adet işlem neticesinde davacının maddi zararının doğup doğmadığı hususunun değerlendirmesi gerekir.
Dairemizin 24.02.2017 tarihli 2017/78 esas, 2017/88 karar sayılı kararında belirtilen kaldırma sebeplerinden birisi de ihtilaf konusu yapılan işlemlere sonradan muvafakat verilip verilmediği hususudur. Dava konusu hesaba ilişkin tüm işlemleri içerir kayıtlar getirtilerek usulsüz olduğu iddia edilen işlemler sonrasında daha öncesinde yapılan işlemlere muvafakat niteliğindeki işlemlerin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. İhtilaf konusu işlemlerin 12.01.2012 tarihi ile 05.07.2012 tarihleri arasında yapıldığı, getirilen banka kayıtlarının incelenmesi neticesinde 15.08.2018 tarihli …’un bilirkişi raporunda; dava konusu hesaptan 09.07.2012 tarihinden 05.11.2012 tarihine kadar … açıklaması ile farklı tarihlerde havale işlemlerinin yapıldığı, 07.09.2012 tarihi ile 07.11.2012 tarihleri arasında da …Yapı İnşaat Ltd.Şti açıklaması ile toplam 425.800,00 TL meblağlı farklı tarihlerde havale işlemlerinin yapıldığı anlaşılmaktadır. İhtilaf konusu olan 12.01.2012-05.07.2012 tarihleri arasındaki dönemden sonra yapılan bu işlemlerin kim tarafından yapıldığı, dekontlarının kim tarafından imzalandığı ve bu işlemlerin usulsüz olduğu iddia edilen işlemlere muvafakat niteliğinde olup olmadığı hususu da yeniden kurulacak bilirkişi kurulundan alınacak bilirkişi raporunda değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Somut olayda; mahkemece bir kısım deliler toplanıldıktan sonra yazılı şekilde karar verilmiş ise de yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan hususlara ilişkin gerekli araştırmaların yapılmadığı ve bir takım dellillerin toplanılmadığı, toplanan bir kısım delillerin ise hüküm kurmaya elverişli nitelikte olmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan mahkemenin gerekçeli kararında HMK’nun 297. maddesinde açıklandığı üzere toplanan deliller tartışılıp değerlendirilmemiş, toplanmayan delillerin niçin toplanılmadığı hususu da açıklanmamıştır.
HMK’nun 353/1-a,6. maddesinde mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hali dava dosyasının esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilecek sebepler arasında gösterilmiştir. Yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere mahkemece; hükmün esasına etki eder nitelikteki bir takım dellillerin toplanılmadığı, toplanılan delillerin karar gerekçesinde tartışılmadığı, toplanılmayan delillerin neden toplanılmadığının izah edilmediği anlaşılmaktadır. Öte yandan, yetersiz bilirkişi raporuna istinaden karar verildiği gibi davalı vekilinin savunmaları ve bilirkişi raporuna yönelik itirazlarının da değerlendirilmediği görülmektedir.
Bu durum karşısında, yukarıda belirlenen eksikliklerin giderilmesi ve sonrasında HMK’nin 297. maddesine uygun olarak gerekçeli karar ve hüküm tesisi için aynı yasanın 353/1-a,6. maddesi uyarınca dosyanın esası incelenmeksizin mahkemesine gönderilmesine dair aşağıda belirtilen şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Erzurum Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin 05/10/2018 tarih ve 2017/212 Esas, 2018/358 Karar sayılı kararının, dava dosyasının esası incelenmeksizin HMK’nın 355, 353/(1)-a-6. maddesi gereğince RE’SEN KALDIRILMASINA,
2-Dava dosyasının HMK’nın 355, 353/(1)-a maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
4-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının davalıya iadesine,
5-İstinaf başvurusu aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf kanun yoluna davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Gerekçeli kararın yerel mahkemece taraflara tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 04/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.