Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/2499 E. 2022/534 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2019/2499
KARAR NO : 2022/534
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/04/2019 (Karar)
NUMARASI : 2015/643 Esas, 2019/193 Karar
DAVA : Alacak
Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı gerekçeyle davanın davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine dair verilen karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 01/01/2012-31/12/2012 tarihleri arasında geçerli hizmet alım sözleşmesi imzalandığını, bu iş için çalıştırılan …….’in müvekkili şirket yanında 01/01/2012-12/05/2012 tarihleri arasında çalıştığını, davalı şirketin tuttuğu tutanak ve isteği üzerine işten çıkarıldığını, Erzurum İş Mahkemesinde 2013/…. Esas sayılı dosya ile açmış olduğu işçilik alacakları davasının kabul edildiğini, dava dışı işçi …’in daha önce asıl işveren olan davalı şirket bünyesinde çalıştığını, müvekkili şirketin son işveren olması nedeniyle kıdem ve ihbar tazminatı ödemek zorunda kaldığını, müvekkili şirketin alt işveren odluğunu, asıl işverenin davalı şirket olduğunu, bu nedenle işçilik alacaklarından öncelikle davalı şirketin sorumlu olduğunu, dava dışı işçi ……’in davalı şirketin talebi ile gerçekleştiğini, fehse bağlı alacaklardan davalı şirketin sorumlu olduğunu, müvekkili şirket tarafından ödenen 9.862,00.-TL’nin davalıdan rücuen tazminine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;müvekkili şirket ile davacı şirket arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinden söz edilemeyeceğini, ayrıca dava dışı işçinin işten çıkartılmasının müvekkili şirketin talebi ile gerçekleşmediğini, bu davada müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğunun olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
YEREL MAHKEME KARARI;
Mahkemece, “… Toplanan tüm deliller,iddia savunma,usul ve yasaya uygun bilirkişi raporları karşısında taraflar arasındaki personel hizmet alım sözleşmesine ilişkin işçilik alacaklarından esasen davalının sorumlu olduğu,İş mahkemesi ilamı ile dava dışı işçi yararına brüt olarak hükmedilmiş alacak kalemlerinin nete çevrilmeden icra takibi yapıldığı davacı tarafın icra takibi sırasında ilama uygun olmayan icra emrine karşı şikayet yoluna gidilmemesi nedeniyle hüküm altına alınan alacak miktarından fazla ödeme yaparak kendi kusuruyla zararın artışına sebebiyet verdiği,davacı tarafın icra takip dosyasına takip miktarı olan 9862,00TL yi yatırdiği ve bu miktar ve konu alacak üzerinden rücu talep ettiği ,takip çıkışı alacak kalemlerinin nete çevrilmesi sonucu toplam 7955,72 TL ve yine taleple bağlı kalınarak ödeme tarihlerinden itibaren yasal faizlerini rücuen talep edebileceği sonucuna ulaşılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle “Davanın Kısmen Kabulü ile; 7.955,72 TL rücu alacağının ( 4.910,14 TL sine 13/10/2014 tarihinden itibaren, 2.000,00 TL’sine 30/12/2014 ‘den itibaren, 1.045,00 TL’sine 11/02/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile ) yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine” karar verilmiş karara karşı davacı vekili ile davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece verilen kararda müvekkil şirket ile davacı arasında asıl-alt işveren ilişkisi olduğunu, müvekkilinin asıl işveren sıfatı ile dava dışı işçiye karşı sorumlu olduğunun belirtildiğini, bu yöndeki değerlendirmenin hatalı olduğunu, somut olayda asıl-alt işveren ilişkisinin söz konusu olmadığını, mahkemece uyuşmazlığın çözümünde hizmet alım sözleşmesi hükümlerinin dikkate alındığını, sözleşme hükümleri uyarınca davacı tarafından ödenen tutarın müvekkil şirkete rücu edilebileceğinin kabul edildiğini, kabulün aksine davacıya rücu hakkı verilmediğinin son derece açık olduğunu, sözleşme hükümlerinin hatalı değerlendirilmesi ile aksi yönde varılan sonucun hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafın dava dışı işçinin kendi yanında çalışmasına karşılık gelen hak ve alacaklarını müvekkil şirkete rücu etmesinin mümkün olmadığını, davaya dayanak olarak gösterilen Erzurum İş Mahkemesinin 2012/….. Esas sayılı dava dosyasında müvekkilinin davanın tarafı olmadığını, davanın müvekkiline ihbar da edilmediğini, bu nedenle mahkeme kararının müvekkil aleyhine delil olarak kabul edilemeyeceğini, davacının kendi kusuru nedeni ile dava dışı işçiye ödemiş olduğu tutarları müvekkil şirkete rücu etmesinin mümkün olmadığını, yerel mahkeme kararının faiz başlangıç tarihi yönünden hukuka ve maddi gerçeklere uygun olmadığını, zira ödeme tarihi olarak belirtilen tarihten dava tarihine kadar müvekkil şirketin temerrüte düşürülmediğini, faiz başlangıç tarihinin tamamı için faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olması gerektiğini, kararın bu yönüyle de hukuka aykırı olduğunu, tüm bu nedenlerle tehir-i icra taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın tümden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece davanın kısmen reddine karar verilirken bilirkişi raporunun yanlış yorumlandığını, kök bilirkişi raporunda müvekkilinin davalıya rücu edebileceği miktarın taleple bağlılık ilkesi gereğince dava dilekçesinde belirttikleri 9.862,00 TL olduğu tespitinin yapıldığını, davalı yanın hesaplamaların nete çevrilmesi yönündeki itirazı neticesinde ek rapor tanzim edildiğini, ek raporda nete çevrilen alacaklar üzerinden hesaplanan vekalet ücreti ve icra masraflarının 1.350,55 TL olarak hesaplandığını ve bu miktar ile birlikte rücu edilebilecek miktarın 9.306,27-TL olarak hesaplandığını, mahkemenin raporun sonuç kısmında alacaklardanmış gibi düşünerek 7.955,21 TL üzerinden davanın kabulüne karar verdiğini, oysa ki icra giderleri ve harçları da işçinin açmış olduğu davanın sebep olduğu ödemelerden olup bu alacakların da davalı tarafından müvekkiline ödenmesi gerektiğini, tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın ek bilirkişi raporunda belirtilen 9.360,27-TL üzerinden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIĞIN TESPİTİ, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi uyarınca, dava dışı işçiye ödenen işçilik alacaklarının (kıdem ve ihbar tazminatının) rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesine istinaden davacı şirket bünyesinde çalışan işçiye davacı şirket tarafından ödenen 9.862,00 TL’nin davalıdan tahsilinin talep edildiği, mahkemece işçiye ödenen kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai, yıllık izin ve UBGT alacaklarından davalının sorumlu olduğu ancak davacı şirketin dava dışı işçiye net ücret üzerinden ödeme yapması gerekirken brüt ücret üzerinden ücret yapmasının kendi kusurundan kaynaklandığı gerekçesiyle net ücret ve ferileri üzerinden davanın kısmen kabulü ile 7.955,72 TL tahsiline karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dışı işçiye ödenen ücretten davalının sorumluluğunun bulunmadığı iddia edilmiş, davacı vekili katılma suretiyle sunduğu istinaf dilekçesinde ise işçiye ödenen ücretin brüt-net ayrım yapılmaksızın davalıdan tahsilinin gerektiği iddia edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava dışı işçiye davacı tarafça ödenen kıdem ve ihbar tazminatı ile diğer işçilik alacakları nedeniyle davacının rücu hakkının bulunup bulunmadığı ve varsa miktarının ne kadar olduğuna ilişkindir.
Taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesinde davalı şirketin davacı şirketten hizmet alımı yaptığı, davacı şirket bünyesinde çalışan işçilerin hizmet sürelerinin 1 yıldan uzun olması halinde tüm işçilik alacaklarından (fazla mesai hariç) davacı şirketin sorumlu olacağı, işçinin hizmetinin 1 yıldan daha az olması halinde önceki işverenlerden devir alınan işçilerin hizmet süreleri itibariyle hak kazanacakları kıdem, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti gibi alacaklarından davalının sorumlu olacağının kararlaştırıldığı anlaşıldığından dava dışı işçinin hizmet süresinin 1 yıldan az olması nedeniyle işçiye ödenen kıdem ve ihbar tazminatı ile ferilerinden davalı sorumlu olduğundan davalı vekilinin davacının rücu hakkının bulunmadığına yönelik istinaf talebinin reddi gerekir.
Davalı vekilince dava dışı işçi ile davacı arasında iş mahkemesinde görülen davanın kendilerine ihbar edilmemesi nedeniyle de rücu hakkının bulunmadığı iddia edilmiş ise de davacının rücu talebinde bulunabilmesi için davayı ihbar etmesi zorunluluğu bulunmadığı, davalının ihbar edilmeme nedeniyle davacının kusurundan kaynaklanan bir hak kaybı varsa bundan sorumlu olmayacağı ancak davalının bu yönde bir iddia ve delil sunulmadığı, taraflar arasındaki sözleşmede aylık ücret dışındaki işçilik alacaklarından sorumluluğun açıkça davalıya ait olduğu kararlaştırıldığından ödeme tarihinden itibaren faize hükmedilmesinde yasaya uymayan bir yön olmadığından davalının bu yönlere ilişkin istinaf talebinin de reddi gerekir.
Davacı vekilinin istinaf talebinin incelenmesinde ise iş mahkemesince verilen kararda işçi lehine hükmedilen ücretin brüt olarak belirtildiği, işçinin işvereni olan davacı şirketin hükmün infazı aşamasında brüt ücreti nete çevirerek net ücreti icra dosyasına, vergi ve sigorta primi gibi diğer alacakları ilgili kurumlara ödemesi gerekirken kendi kusuru ile brüt ücretin net ücrete çevrilmesini sağlamadan icra dosyasına fazla ödeme yapmış olması nedeniyle, yaptığı fazla ödemeyi rücuen talep edemeyeceğinden mahkemenin kısmen kabul kararı yerinde olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf talebinin reddi gerekir.
Bu açıklamalar uyarınca; dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı ve davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-İlk derece mahkemesinin hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan taraf vekillerinin istinaf kanun yolu başvurlarının 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu aşamasında alınması gereken 80,70-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30-TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davacı tarafından bu aşamada yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf başvurusu aşamasında alınması gereken 543,45-TL karar harcından peşin alınan 136,00-TL harcın mahsubu ile bakiye 407,45‬-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
5-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davalı tarafından bu aşamada yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı ikmali/iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 31/03/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.