Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2019/2445
KARAR NO : 2022/222
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/07/2019 (Karar)
NUMARASI : 2016/922 Esas, 2019/365 Karar
DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 18/02/2022
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasına ilişkin olarak yapılan açık yargılama sonucunda verilen karara karşı yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK 352. madde uyarınca dosya üzerinden ön inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalılardan … arasında ticari bir alışveriş yapılması hususunda görüşülüp, davacı firmanın …’a 30/10/2016 keşide tarihli, Şekerbank …. Şubesine ait …. numaralı 500.000,00 TL bedelli çekin teslim edildiğini, taraflar arasında görülen işlemin gerçekleşmemesi üzerine …’ın sözü edilen çeki iade edeceğini, çek nedeniyle herhangi bir hak alacağının bulunmadığını beyanla çekin tahsili için TEB …. şubesine teslim ettiğini, çeki ilgili bankadan geri alarak davacı firmaya teslim edeceğini kabul ve taahhüt ettiğine ilişkin 16/09/2016 tarihinde tutanak düzenlendiğini, davalı … ‘ın çeki iade edeceğini kabul etmesine rağmen bu taahhüdünü yerine getirmediğini, dava konusu 500.000,00 TL bedelli çekin bedelsiz kaldığının ve çek nedeniyle davalılara müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ile dava konusu çekin iptaline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; davalı …’ın müvekkiline olan kredi borçlarına karşılık dava konusu çeki verdiğini, dava konusu çekin bankaya temlik cirosu ile verildiğini, hamilin kötü niyeti olduğu kanıtlanmadıkça keşideci ile lehdar arasındaki şahsi defilerin iyi niyetli hamile karşı ileri sürülmesinin mümkün olmadığını beyanla, davacı tarafça açılan davanın reddine ve % 20 den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … ‘ın davaya cevap vermediği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; Tüm dosya kapsamından; Davacı ….İnşaat … A.Ş. ile … arasında ticari alışveriş yapılması hususunda görüşülüp, davacı firmanın …’a 30/10/2016 keşide tarihli Şekerbank … Şubesine ait …….. numaralı 500.000,00 TL bedelli çekin teslim edildiği, taraflar arasında görülen işlemin gerçekleşmemesi üzerine …’ın sözü edilen çeki iade edeceğini, çek nedeniyle herhangi bir hak alacağının bulunmadığını beyanla çekin tahsili için TEB ….. şubesine teslim ettiğini, çeki ilgili bankadan geri alarak davacı firmaya teslim edeceğini kabul ve taahhüt ettiğine ilişkin 16/09/2016 tarihinde tutanak düzenlendiği, ancak söz konusu çekin … tarafından kendilerine iade edilmemesi üzerine; davalı … ve Türk Ekonomi Bankası …..şubesine yönelik menfi tespit davası açıldığı, taraflar arasındaki tutanak gözönünde bulundurulduğunda; davalı …’ın söz konusu çek nedeniyle davacı tarafın borçlu olmadığını baştan beri kabul ettiği, bu nedenle …’a yönelik menfi tespit davasında dava açılmadan dahi davacının bu çek nedeniyle borçlu olmadığını, kabul etmekte olduğu, diğer davalı banka yönünden ise; alınan bilirkişi raporları tümden değerlendirildiğinde ve nihayetinde bilirkişi 2. ek raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere; Söz konusu banka şubesine dava dışı asıl borçlu ….Ltd. Şti.’ne davalı …’ın kefilliğinden kaynaklı dava tarihi olan 10/11/2016 tarihi itibariyle en az 757.025,71 TL borcunun bulunduğu, bundan dolayı davalı bankanın dava konusu 500.000,00 TL ‘lik çeki davalı …’ın kefalet borcundan dolayı rehin, hapis, takas ve mahsup hakkının olduğu ve çeklerin rehin cirosu ile devri de mümkün olmadığından, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2011/9607 E-12877 Karar sayılı kararında ” Çek temlik cirosu ile devredilmişse TTK ‘nın 599. Maddesi uyarınca hamilin kötü niyetli olduğu kanıtlanmadıkça, keşideci ile lehtar arasındaki şahsi def’ilerin iyi niyetli hamile karşı ileri sürülebilmesinin mümkün olmadığı… ” yine TTK ‘nın 687. maddesi gereğince “Poliçeden dolayı kendisine başvuran kişinin düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi aralarında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremeyeceği, meğerki hamilin poliçeyi ihtisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmesi durumunda…. ” mümkün olabileceği, davalı bankanın sözü edilen çeki kredi borcundan dolayı uhdesinde tutmasında sözü edilen davacının zararına ve kötü niyetle hareket ettiğine ilişkin herhangi bir delil de davacı tarafça sunulamadığından davalı bankaya yönelik davanın da reddine” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı bankanın mevzuat gereği temlik cirosuyla aldığı kıymetli evraka ilişkin teslim bordrolarını sunması ve çekin temlikinden sonra depozito ve teminatlar hesabında izlediğine dair yükümlülüğünü yerine getirdiğini belgelemesi gerektiğini, kıymetli evrakı temlik cirosu ile aldığına dair bordrolarını sunamayan ve dava konusu evrakı depozito ve teminat hesaplarında izlemeyen evrak nedeni ile diğer davalı …’ın borcundan mahsup yapmayan davalı bankanın iyiniyetli olmadığını, bankanın rehin, hapis, takas veya mahsup hakkını kullandığına dair mahkeme gerekçesi ve hüküm tesisi hukuka aykırı olduğunu, davalının bu yönde beyanının olmadığını, bankanın çeke ilişkin rapor düzenlemek ve çeki hangi hesaba aktardığını belgelemek zorunda olduğunu, bu nedenlerle davacı tarafın Türk Ekonomi Bankası’na yönelik menfi tespit davasının reddine dair kısmının kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının yargılama sırasında haksız olduğunu, bu nedenle de davacının davasının reddine karar verildiği, ilk derece mahkemesinin inkar tazminatı noktasında verdiği ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, sadece inkar tazminatı yönünden ret edilen kısmının kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, çeke dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Kambiyo senetlerinde ciro; tam ciro veya beyaz ciro olarak iki şekilde yapılmaktadır. Ciroda, cironun kime yapıldığı açıkça belirtilmişse tam ciro, ciro yapılan kimse açıkça belirtilmeyip ciro yapan şahsın imzası ve devir suretiyle yapılan ciro beyaz ciro olarak adlandırılır. Yapılış amacına göre cirolar ise; temlik cirosu, tahsil cirosu ve rehin cirosu olmak üzere üç şekilde yapılabilir. Temlik cirosu; senedin ve senetteki alacağın devri için yapılan ciro olup tam ve beyaz ciroyla yapılabilir. Tahsil cirosunda ise senetten doğan bütün haklar devrolunmayıp ciro edilen kimseye senet bedelini tahsil ve buna bağlı işlemleri yapma yetkisi verilmektedir. Bu tür ciroda ciro eden senedin mülkiyetini muhafaza etmekte, ciro edilen ise senet bedelinin tahsili hususunda cirantanın temsilcisi sıfatını kazanmaktadır. Bu itibarla senetten kaynaklı hakları kendi adına değil ciranta adına kullanmaktadır.
Öte yandan TTK’nın 818. maddesinin göndermesiyle çekler hakkında uygulanması gerekli aynı kanunun 687. maddesinde “Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun. Alacağın temliki yoluyla yapılan devirlere ilişkin hükümler saklıdır.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Bu düzenleme uyarınca keşideci ile lehtar veya cirantalar arasındaki ilişkilerden kaynaklanan defiler çeki iyi niyetle iktisap eden hamile karşı ileri sürülemez.
Somut olayda, davacı tarafından keşide edilen dava konusu çekin davalı …… ‘a avans amacıyla verildiği, davacı ve davalı … arasında ticari ilişkinin gerçekleşmemesi nedeniyle taraflar arasında düzenlenen 16/09/2016 tarihli tutanak ile çekin davacıya iadesi konusunda anlaşmaya varıldığı, ancak öncesinde dava konusu çekin davalı … tarafından davalı bankaya ciro edildiği anlaşılmaktadır. Dava konusu çek de, çekin bankaya teminat amaçlı veya rehin cirosu ile devredildiğine ilişkin herhangi bir açıklama bulunmadığı gibi çekdeki ciro da şekil itibariyle temlik cirosu niteliğindedir. Davalı bankanın yaptığı savunmalarda da çekin kullanılan kredilerin teminatı olarak alındığına ilişkin herhangi bir kabul veya ikrar bulunmamaktadır. Ayrıca dava dışı … İnş. Taah. Nak. Pet. Ve Hay. İth. İhr. Paz. Tic. ve San. Ltd. Şti’nin asıl borçlu, davalı …’ın müşterek ve müteselsil kefil sıfatı ile davalı bankadan kredi kullandığı, dava tarihi itibariyle borcun 757.025,71 TL olduğu yapılan bilirkişi incelemesi ile tespit edilmiştir. Bu sebeple çekin temlik cirosu ile davalı bankaya geçtiğinin kabulü gerekmekte olup bu hal karşısında çeki temlik cirosu ile alan davalı banka meşru hamildir.
O halde yukarıda da belirtilen TTK’nun 687. maddesi hükmü gereğince, temlik cirosunda keşideci, lehtar veya cirantalar arasındaki kişisel defilerin çekin yasal ve haklı hamiline karşı ileri sürülemeyeceği, davalı bankanın çeki iktisap ederken bile bile borçlunun zararına ve kötüniyetle hareket etmiş olduğunun da ispat edilememiş olması karşısında, davacı tarafından davalı bankaya karşı açılan menfi tespit davasının reddine yönelik verilen karar da bir isabetsizlik bulunmamakta olup, davacı vekilinin istinaf talebinin reddi gerekmiştir. (Bknz. Y. 11. H.D., 2020/4562 E.- 2021/6850 K., Y.19. H.D.’nin 2019/407 E.- 2020/1389 K. )
Davalı vekilinin istinaf itirazları yönünden yapılan inceleme de;
Dava, menfi tespit davası olup, İİK’nun 72/4 maddesi uyarınca davanın davalı alacaklı lehine sonuçlanması halinde tazminata hükmedilebilmesi için ihtiyati tedbir, dolayısıyla alacağa kavuşmasının geciktirilmiş olması şartının gerçekleşmesi gerekir. İİK 72/3-4 maddesi gereğince icra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın % 15’inden aşağı olmamak üzere göstereceği tazminat karşılığında mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir. Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış olmaktan dolayı doğan zararını gösterilen teminattan alır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.
Bu yasal düzenleme doğrultusunda, Anayasa ve yasalardan doğan dava açma hakkını kullanan davacının, dava tarihinden önce dava konusu çeke ilişkin tedbir talebinde bulunduğu, davalı banka yönünden talebin reddine karar verildiği, bu nedenle davalı lehine İİK. 72/4 md. uyarınca tazminatın yasal şartlarının oluşmadığı, mahkeme kabulünde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacı ile davalı banka vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İlk derece mahkemesinin hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu aşamasında alınması gereken 80,70-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30-TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-İstinaf başvurusu aşamasında alınması gereken 80,70-TL karar harcından peşin alınan 583,00-TL harcın mahsubu ile fazlaca alınan 502,30-TL harcın davalıya iadesine,
4-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan taraflarca bu aşamada yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Gerekçeli kararın taraflara tebliği ile harç tahsil müzekkeresi işlemlerinin Dairemizce yerine getirilmesine,
7-Kararın kesinleştirme ve gider avansı ikmali/iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. ve 362. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süresi zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere 18/02/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.