Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/1713 E. 2021/1497 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2019/1713
KARAR NO : 2021/1497
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/03/2019 (Karar)
NUMARASI : 2018/279 Esas, 2019/145 Karar
DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 22/12/2021
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasında yapılan açık yargılaması sonucunda verilen karara karşı yasal süresi içerisinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili 05/06/2018 tarihli dilekçesinde; davalının …… adındaki işletmesini, işletim hakkının tamamı ve içinde bulunan demirbaşları ile birlikte 35.000-TL bedelle adi yazılı sözleşme ile müvekkiline devrettiğini, 10.000-TL bedelin peşin ödendiğini, kalan 25.000-TL’nin ise 20/06/2018 vade tarihli, 10.000-TL bedelli, 20/07/2018 vade tarihli, 10.000- TL bedelli ve 20/08/2018 vade tarihli, 5.000-TL bedelli bono ile ödeneceğinin kararlaştırıldığını, devredilen işletmenin kreş olduğunu, müvekkilinin söz konusu işletmeyi kreş ve gündüz bakım evi olarak işletmek üzere devraldığını, işletmenin devrini sağlamak amacıyla müvekkili ile davalının başvuruda bulunduğunu, davalının müvekkilinin bu konudaki tecrübesizliğinden yararlanarak başvuruyu yeni bir işletme açıyormuş gibi yaparak müvekkilinin kurucu müdür olarak gösterdiğini, söz konusu yerin işletme ruhsatının olmadığı gerekçesi ile ilgili işletmenini faaliyet göstermesinin mümkün olmadığı ve bu nedenle kreşin işletmesine izin verilmeyeceğinin bildirildiğini, anılan işletmenin kiralık olduğunu, müvekkilinin 2 ay işletemediğinden 6.500-TL kira ödemek zorunda kaldığını, müvekkilinin sözleşmeyi feshettiğini belirterek üç adet senet aslının davalıdan alınarak müvekkiline iadesine, ilgili senetlerde dolayı borçlu olunmadığının tespitine, 10.000-TL peşin ödenen bedelin ve 6.500-TL kira giderinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep va dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda “Davanın konusu; taraflar arasında işletme ve demirbaş devri için yapılan sözleşme gereğince, sözleşmenin feshi sebebiyle peşin ödenen bedelin iadesi, verilen bonolar sebebiyle borçlu olunmadığının tespiti ile kira bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkememizin 08/06/2018 tarihli ön inceleme tensip tutanağının 7 nolu bendi gereğince, davaya konu senetler üzerine teminat mukabilinde ihtiyati tedbir konulmasına karar verildiği, teminat yatırılmakla kararın icra edildiği görülmüştür.
Tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu işyeri ile ilgili olarak davacı tarafından “söz konusu işletmeyi kreş ve gündüz bakım evi olarak işletmek üzere devralındığının” belirtildiği, taraflar arasında yapılan 17/04/2018 tarihli sözleşme incelendiğinde böyle bir beyanın bulunmadığı, kaldı ki belirtilen hususun idari bir işlem olduğu ve tarafların bu yönde yapacakları sözleşmenin idareyi bağlamayacağı ve yeni bir işletmeyi işletmeye başlayan kişinin gerekli izinleri bizzat kendisinin alması gerektiği, yapılacak incelemenin de başvuru tarihinden sonraki fiziki koşullara göre değerlendirileceği aşikardır. Davacı tarafından her ne kadar “söz konusu yerin işletme ruhsatının olmadığı gerekçesi ile ilgili işletmenini faaliyet göstermesinin mümkün olmadığı ve bu nedenle kreşin işletmesine izin verilmeyeceğinin bildirildiğini” belirtmiş ise de, Aile ve Çalışma İl Müdürlüğüne yazılan müzekkereye verilen cevap incelendiğinde; … tarafından 19/04/2018 tarihinde dilekçe ile başvuru yapıldığı, 20/07/2018 tarihinden itibaren başlamak üzere ………..Gündüz Bakımevinin açılıp faaliyet gösterildiği, 20/07/2018 tarihinden itibaren başlamak üzere Valilik onayı ile ……. Gündüz Bakımevine herhangi bir cezai işlem uygulanmadığı, özel gündüz bakım evi açmak için … tarafından 19/04/2018 tarihinde dilekçe ile başvuru yapıldığı ve devir işleminin söz konusu olmadığının görüldüğü, ……Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne … tarafından sunulan dilekçede, gündüz bakımevi açmak isteğinde bulunduğuna dair dilekçe sunduğu görülmüştür. Davacının …….. Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne sunduğu 19/04/2018 tarihli dilekçesi dikkate alındığında, başvurunun gündüz bakım evi için yapıldığı, kreş açma başvurusunda bulunulmadığı, ayrıca yine idare tarafından sunulan Özel Öğretim Kurumu ve Özel Öğrenci Barınma Yerleri inceleme Formu incelendiğinde; kanaat kısmında “…………… adresinde bulunan ……… Kreş ve gündüz bakımevi açılmasında Bakanlığımız mevzuatı açısından sakınca yoktur” yönündeki tespit hususları ve TTK 18. maddede “her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir” ilkesi muvacehesinde, davacının davasında haksız olduğu” gerekçesiyle davanın reddine, karar verilmiş, verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
İstinaf eden davacı vekili dilekçesinde; yerel mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin karışı tarafla imzaladığı sözleşmede bir işletmenin devredilmesine yönelik yazılı devir sözleşmesi yapıldığını, ancak bu devredilecek işletmenin aslında fiilen ortada olmadığını, bu nedenle müvekkilinin mezkur sözleşmede yer alan edimleri yerine getirmek yükümlüğü bulunmadığını, devir sözleşmesi yapılırken davalı tarafça müvekkilinin iradesi sakatlandığını, işletmesinin bakım ve kreş olduğunu söylediklerini ancak daha sonra gelişim merkezi olarak yazıldığını, kreş ibaresinin olmadığını, davada tanıklarını dinlemediklerini, beyan ederek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, menfi tespit, alacak ve istirdat istemine ilişkindir.
Taraflar arasında yapılan 17/04/2018 tarihli sözleşmeden kaynaklı açılan davada ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
6100 Sayılı HMK’nun 355. Maddesi gereğince kamu düzeni ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemede;
Taraflar arasında 17/04/2018 tarihli sözleşme tanzim edildiği, sözleşme gereğince işletmenin devrinin yapıldığı, devir bedeli olarak sözleşme ile belirlenen 35.000,00-TL’nin 10.000,00-TL’sinin peşin olarak ödendiği, kalan 25.000,00-TL için 10.000,00-TL’lik iki adet, 5.000,00-TL’lik bir adet olmak üzere üç ayrı bono tanzim edilerek verildiği, ayrıca işletmenin bulunduğu taşınmazın kirası için 6.500,00-TL ödendiği, davacının söz konusu sözleşmenin yapılması sırasında iradenin sakatlandığı ve aynı zamanda sözleşme öncesi sorumluluk kapsamında sözleşmenin diğer tarafından yeteri kadar bilgilendirilmediği ve bu sebeple kreş ve gündüz bakım evi olarak işletmenin devralınmasına rağmen işletme ruhsatının bulunmaması sebebiyle işletmenin mümkün olmadığından bahisle sözleşme ile peşin ödenen 10.000,00-TL ile kira bedeli olarak ödenen 6.500,00-TL’nin davalıdan tahsilini ve yine sözleşme bedeli olarak belirlenen 25.000,00-TL toplam tutarlı üç ayrı bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti amacıyla dava açılmıştır.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılamada, taraflar arasında adi yazılı olarak tanzim edilen sözleşme ile diğer idari kurumlarla yazışmalar yapılmış ve gelen yazı cevaplarına göre “davaya konu işyeri ile ilgili olarak davacı tarafından “söz konusu işletmeyi kreş ve gündüz bakım evi olarak işletmek üzere devralındığının” belirtildiği, taraflar arasında yapılan 17/04/2018 tarihli sözleşme incelendiğinde böyle bir beyanın bulunmadığı, kaldı ki belirtilen hususun idari bir işlem olduğu ve tarafların bu yönde yapacakları sözleşmenin idareyi bağlamayacağı ve yeni bir işletmeyi işletmeye başlayan kişinin gerekli izinleri bizzat kendisinin alması gerektiği, yapılacak incelemenin de başvuru tarihinden sonraki fiziki koşullara göre değerlendirileceği aşikardır. Davacı tarafından her ne kadar “söz konusu yerin işletme ruhsatının olmadığı gerekçesi ile ilgili işletmenini faaliyet göstermesinin mümkün olmadığı ve bu nedenle kreşin işletmesine izin verilmeyeceğinin bildirildiğini” belirtmiş ise de, Aile ve Çalışma İl Müdürlüğüne yazılan müzekkereye verilen cevap incelendiğinde; … tarafından 19/04/2018 tarihinde dilekçe ile başvuru yapıldığı, 20/07/2018 tarihinden itibaren başlamak üzere ………..Gündüz Bakımevinin açılıp faaliyet gösterildiği, 20/07/2018 tarihinden itibaren başlamak üzere Valilik onayı ile …….Gündüz Bakımevine herhangi bir cezai işlem uygulanmadığı, özel gündüz bakım evi açmak için … tarafından 19/04/2018 tarihinde dilekçe ile başvuru yapıldığı ve devir işleminin söz konusu olmadığının görüldüğü, …….Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne … tarafından sunulan dilekçede, gündüz bakımevi açmak isteğinde bulunduğuna dair dilekçe sunduğu görülmüştür. Davacının …….sosyal Hizmetler Müdürlüğüne sunduğu 19/04/2018 tarihli dilekçesi dikkate alındığında, başvurunun gündüz bakım evi için yapıldığı, kreş açma başvurusunda bulunulmadığı, ayrıca yine idare tarafından sunulan Özel Öğretim Kurumu ve Özel Öğrenci Barınma Yerleri inceleme Formu incelendiğinde; kanaat kısmında “……….adresinde bulunan ……Kreş ve gündüz bakımevi açılmasında Bakanlığımız mevzuatı açısından sakınca yoktur” yönündeki tespit hususları ve TTK 18. maddede “her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir” ilkesi muvacehesinde, davacının davasında haksız olduğu kanaatine varılmakla” davanın reddine yönelik olarak karar verilmiştir.
DAvacı vekilinin istinaf dilekçesinde belirtmiş olduğu, devir sözleşmesi sırasında davacının iradesinin sakatlandığı, sözleşme görüşme sırasında tarafların birbirinin aydınlatma yükümlülüğüne aykırı hareket edildiği, davacının sözleşmenin yapıldığı sırada tacir olmadığı ve Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’ne davalının yönlendirmesi ile davacının kurucu müdür olarak başvuru yaptığı ifade edilerek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arasında adi yazılı şekilde dosya kapsamında yer alan 17/04/2018 tarihli sözleşmenin yapıldığı, bu sözleşmenin maddeleri incelendiğinde davacının dava dilekçesinde iddia ettiği üzere kreş ve gündüz bakımevi olarak işletilmek üzere devralındığına ilişkin bir ifadenin yazılı olmadığı ve işletme ünvanı olan ……… işletmenin devrine ilişkin sözleşme olarak ifade edildiği, sözleşmenin uygulamaya konulduğu ve bu kapsamda ilgili idareye de başvuru yapıldığı, ilgili idare olan Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğünden gelen cevabi yazılar incelendiğinde başvurunun davacı tarafından yapıldığının görüldüğü de anlaşılmakla Türk Medeni Kanununun 2. Maddesinde yer alan dürüstlük kuralının uygulama alanı bulunduğu anlaşılmıştır. Bilindiği üzere dürüstlük kuralı, kişilerin bir hukuki işlemin yapılmasından uygulanmasına kadar olan kısmında makul ve mantıklı orta seviyede bir birey gibi hareket etmelerinin beklenmesidir. Bu anlamda taraflar arasında imzalanan sözleşmenin uygulama başlanıldığı, sözleşmeye konu taşınmazın kirasının ödendiği, işletmenin faaliyetine başlaması için ilgili kurumlara müracaatların yapıldığı, bu müracaatlar çerçevesinde idarece gerekli idari işlemlerin yapıldığı da anlaşıldığında tanziminden itibaren uygulanmaya başlanılan sözleşme hükümleri kapsamında aradan geçen zaman zarfı da dikkate alınarak irade sakatlı ve sözleşme görüşmeleri sırasındaki sorumluluk hükümlerine aykırılık hususlarına dayanılarak sözleşmeden geçersiz olduğunu iddiasında bulunmak hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir. Sözleşmenin tanzimi sırasında davacının tacir olmaması, tacir sorumluluklarına tabi olmaması, yapılan sözleşme kapsamında dürüst davranma ve özenle hareket etme yükümlülüğünü ortadan kaldırmadığı gibi sözleşme kapsamında devralacağı işletme ile ilgili olarak gerekli izin işlemlerini öncesinde ilgili idareden araştırılması gerektiğini ortadan kaldırmaz. Şu halde daha sözleşme görüşmeleri sırasında gerekli araştırmaya yapmayan bir başka ifade ile özen yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacının tanzim edilen sözleşme uygulanmaya başlandığında kendi kusurlu davranışına dayanarak hak talebinde bulunması hakkın kötüye kullanılmasını oluşturur. Tüm bu sebepler ile davacı vekilinin yerine olmayan istinaf sebeplerinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk derece mahkemesinin hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı/davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu aşamasında alınması gereken 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 14,09-TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan taraflarca bu aşamada yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf yoluna başvuran taraflar aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi/ikmaline ilişkin işlemlerin mahal mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 22/12/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.