Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2019/1239 E. 2021/1352 K. 30.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2019/1239
KARAR NO : 2021/1352
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/11/2018 (Karar)
NUMARASI : 2018/19 Esas, 2018/419 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 30/11/2021
Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili, davacı bankanın …….Ürünleri İnşaat Taahhüt Petrol Nakliyat Turizm Sanayi Tic. Ltd. Şti. ‘ye kredi kullandırıldığını, kredi kullanan şirketin de kredi borcuna karşılık dava konu çeki müvekkiline verdiğini, kredi borçlusunun kredi borcunu ödemediğini, Erzurum … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine icra takibi başlattıklarını, davalının söz konusu takibe itiraz ettiğini, icra takibinin durduğunu, yapılan itirazın haksız olduğunu bu nedenle; borçlunun haksız ve mesnetsiz borca itirazının iptaline, takip tarihine kadar 40.000,00 TL asıl alacak ile asıl alacağa ilişkin takip tarihine kadar işlemiş 2.205,20 TL faiz ile takip tarihinden sonra yıllık işleyecek % 9,75 oranındaki faizi ile birlikte ödenmesini, borçlunun asgari % 20 oranında icra inkâr tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı taraf cevap dilekçesi sunmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince, “Tüm dosya kapsamından ; Davacı tarafça Erzurum …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun İcra Müdürlüğü dosyasına verdiği itiraz dilekçesinde, çek alacaklısı … Ürünleri Ltd. Şti ile eski yıllardan bu yana ticari ilişkilerinin mevcut olduğunu, kendisinden mal alabilmek kaydıyla 2015 yılında çek tanzim ederek verdiğini, mal gönderilmediği için bedelsiz kaldığını, çekin kendilerinde kaldığını, işlerin yoğunluğundan dolayı çeki alamadığını, ancak sonrasında çek üzerindeki tarihin tahrif edilerek mal gönderilmediği halde çek üzerindeki 27/06/2016 olan tarih kısmının değiştirildiğini, sonradan banka tarafından aleyhine takip yapıldığını, borcun asılsız olduğundan bahisle borca itiraz ettiği anlaşıldı. Duran takip üzerine davacı tarafça itirazın iptali davası açıldığı, borçlunun adresine talimatla isticvap davetiyesi çıkarıldığı usulüne uygun tebliğe rağmen yazı ve imza incelemesine esas olabilecek tatbiki medar imzalarının da alınamadığı, talimat mahkemesine gelmediği gibi herhangi bir mazeret de sunmadığı anlaşılmıştır. Usulüne uygun ihtarlı tebliğe rağmen talimat mahkemesine davalı tarafın katılmadığı, tebliğ üzerindeki şerhe göre de çek üzerindeki imzanın ve yazının borçluya ait olduğunun ” ikrar edilmiş sayılacağı” hususunun davalı tarafa tebliği gözönünde bulundurularak, davacı tarafın davasının kabulüne, Erzurum …. icra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında itirazın iptali ile takibin devamına, asıl alacağın % 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacı tarafa ödenmesine, karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle “Davacı tarafın davasının kabulüne, Erzurum …. icra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında itirazın iptali ile takibin devamına, asıl alacağın % 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacı tarafa ödenmesine” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ :
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; yerel mahkemece müvekkiline usulüne uygun dava dilekçesi tebliğ edilmeden, taraf teşkili sağlanmadan yargılamaya devam edilerek karar verildiğini, yapılan tebligatın usulsüz olduğunu, müvekkilinin yapılan yargılamadan hiçbir şekilde haberdar olmadığını, gerekçeli kararın dahi tebliğ edilmediğini, müvekkilinin icra takibinin başlatılması ile karardan haberdar olduğunu, dava konusu çekin müvekkili tarafından keşide edilerek mal almak üzere arasında ticari ilişki bulunan dava dışı … Ürünleri Ltd. Şti.’ne verildiğini, ancak söz konusu mal alış-verişi gerçekleşmediğinden dava dışı şirket tarafından çek bedelinin talep edilmediğini ve aralarında var olan yıllara dayalı ticari ilişkiden kaynaklı güven ilişkisinden dolayı çekin dava dışı şirketin elinde kaldığını, ekonomik durumu kötüye giden dava dışı şirket yetkilisi tarafından müvekkilin bilgisi dışında keşide tarihi üzerinde tahrifat yapılarak, davacı bankaya verildiğini, yapılan tahrifat üzerinde yer alan parafın da müvekkile ait olmadığını, aralarında hiçbir temel ilişki olmamasına rağmen davacı bankanın temel ilişkisi olan dava dışı şirketin herhangi bir mal varlığı olmadığından kötü niyetli olarak müvekkilinden tahsilat yoluna gittiğini, çekte müracaat hakkının kullanılabilmesi için çekin ibraz süreleri içinde muhataba ödenmek üzere ibraz edilmesi ve çekin süresinde ibrazına rağmen ödenmediğinin TTK’da belirtilen hallerden birisi ile tespit edilmesi gerektiğini, dava konusu çekin süresinde bankaya ibraz edilmediğini, hamilin kambiyo hukuk kapsamında müracaat hakkını kaybettiğini, davacı banka ile müvekkili arasında hiçbir temel ilişki bulunmadığını, davacı bankanın dava dilekçesinde dava dışı şirkete kullandırmış olduğu krediye karşılık dava konusu çeki aldığını beyan ettiğini, dolayısıyla davacı ile dava dışı şirket arasında temel ilişki bulunduğunu, bu nedenle keşideci olan müvekkile müracaat etmesinin hukuken mümkün olmadığını, davaya konu takip nedeniyle konulan haciz ve tedbirler sebebiyle müvekkilinin işlerinin durma noktasına geldiğini ve mağdur olduğunu, davacı banka ile arasında hiçbir ticari ilişki bulunmayan müvekkile karşı müracaat hakkı bulunmadığını bildiği halde kötü niyetli olarak müvekkili aleyhine takip yaptığı için davacının kötü niyet tazminatı ödemesi gerektiğini, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, davanın reddine ve davacının asıl alacağın %20’si oranında kötü niyet tazminatı ödemesine karar verilmesi talebi ile istinafa başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
Dava, TTK’nın 732. maddesinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme iddiasına dayalı başlatılan icra takibine itirazın iptali davasıdır.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde, davacı vekilinin dava dilekçesinde, dava dışı … Ürünleri Ltd. Şti.’nin kredi borcu nedeniyle davalının keşidecisi olduğu çeki ciro ile davacı bankaya verdiğini, söz konusu çeke dayalı olarak başlatılan ilamsız takibin davalının itirazı üzerine durduğunu belirterek itirazın iptali ile takiben devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ettiği, davalının davaya cevap vermediği , mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
Erzurum …. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası incelendiğinde, takibin 06/01/2017 tarihinde başlatıldığı, alacaklının davacı banka, borçlunun davalı olduğu, takibin davalının keşidecisi, dava dışı … Ürünleri’nin lehtarı olan davacının ciro ile hamil olduğu 27/06/2016 tarihli , 40.000,00 TL bedelli, ibraz kaşesi bulunmadığı anlaşılan çeke dayalı olarak başlatılan ilamsız takip olduğu, ödeme emrinin davalıya 20/01/2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalının 24/01/2017 tarihinde ödeme emrine itiraz ettiği, takibin durduğu, iş bu itirazın iptali davasının süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Davalı vekili dava dilekçesinin davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğinden savunma hakkının kısıtlandığını ileri sürmektedir.
Davalı hakkında başlatılan takip talebinde davalının adresi “………………” olarak bildirildiği, çıkarılan ödeme emri tebligatında borçlu adresi “………….” olarak belirtildiği, çıkarılan bu tebligatın davalının bizzat kendisine tebliğ edildiği, davalı tarafından ödeme emrine itiraz dilekçesinde de adres olarak …………../Erzurum adresinin belirtildiği anlaşılmaktadır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Bilinen adreste tebligat” başlıklı 10. Maddesinde; “Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.” düzenlemesi bulunmakta olup, itirazın iptali davası dava dilekçesinde davalının “………….” adresinin tebligat adresi olarak belirtildiği, bu adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi üzerine bu defa davalının bildirmiş olduğu adrese çıkarılan tebligata “Adres mernis adresi olduğundan 7201 sayılı K. 21/2 maddesi gereğince mernis işlemi yapılmıştır. Köy Muhtarı ………. İmzasına tebliğ edilmiştir.” şerhi ile tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Tebligat Kanununu “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesinde “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
(Ek fıkra: 11/1/2011-6099/5 md.) Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” düzenlemesi bulunmakta olup, anılan düzenlemeye göre tebliğ memuru, muhatabın adreste bulunmama sebebini, adresinden geçici mi yoksa sürekli mi ayrıldığını, tevziat saatlerinden sonra adresine dönüp dönmeyeceğini, dönecekse ne zaman döneceğini tevsik etmeden ve en yakın komşuyu durumdan haberdar etmeden dava dilekçesini muhtara tebliğ etmesi nedeniyle yapılan tebligatın usulsüz olduğu anlaşılmaktadır. (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 13/10/2021 tarihli ve E. 2021/15457- K. 2021/10329 sayılı ilamı)
Bu durumda mahkemece; davalıya usulüne uygun dava dilekçesi tebliğ ettirilip taraf teşkili tamamlandıktan ve kendisine savunma imkânı tanındıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekirken yapılan tebligatın geçersizliği gözden kaçırılarak savunma ve hukuki dinlenme hakkı kısıtlanmak suretiyle davanın esas yönünden karara bağlanması doğru olmadığından davalı vekilinin istinaf isteğinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun, HMK’nun 353/1-a-6. maddesi gereğince KABULÜ ile, Erzurum Asliye Ticaret Mahkemesinin 06.11.2018 tarih 2018/19 Esas- 2018/419 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davalı vekilinin sair istinaf nedenlerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
4-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının davalıya iadesine,
5-İstinaf başvurusu aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf kanun yoluna başvuran davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Gerekçeli kararın tebliği ve harç iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 30.11.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.