Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/2017 E. 2021/1344 K. 30.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/2017
KARAR NO : 2021/1344
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/06/2018 (Karar)
NUMARASI : 2015/280 Esas, 2018/264 Karar
DAVA : Kooperatif Üyeliğinin Tesbiti
KARAR TARİHİ : 30/11/2021
Taraflar arasında görülen kooperatif genel kurulunun iptali davasına ilişkin olarak yapılan açık yargılama sonucunda verilen karara karşı yasal süresi içerisinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin yıllardır davalı kooperatifin arsa sahibi üyelerinden olduğunu ve halen kooperatif üyeliğinin devam ettiğini, müvekkilinin üyeliğini arsa sahibi üyelerden …….’dan devir ve satın aldığını ve bina yaptırmayan üyelerden olduğunu, genel kurul kararlarında ve yönetim kurulu kararlarında arsa sahibi üyelerin haklarının ihlal edildiğini, usulsüz genel kurul kararının iptalinin gerektiğini, usulsüz olarak üyelerden talep edilen 5.000,00.-TL ödenmesi kararının da iptalini talep ettiklerini; Bu nedenlerle 24/08/2014 tarihli ……. Genel kurul tüm kararlarının iptaline, yargılama giderleriyle vekil ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve duruşmadaki beyanlarında özetle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI;
Mahkemece, “….Tüm dosya kapsamından; Davacı vekilinin 23/09/2014 tarihli dava dilekçesinde müvekkilinin yıllardır davalı kooperatifin arsa sahibi üyelerinden olduğunu, üyeliğini arsa sahibi ………’dan devir ve satın aldığını, bina yaptırmayan üyelerden olduğunu, usulsüz olan 24/08/2014 tarihli kooperatif genel kurulunun iptalini talep etmiştir. Davalı taraf ise davacının kooperatif üyesi olmadığından davanın reddini talep etmiş, benzer nitelikte Erzurum …… AHM ‘nin 201…….. esas sayılı dosyasında davacılar lehine verilen kararın Yargıtay 23. Hukuk Dairesince onandığı kısaca bu kararda, dava dışı kooperatif ortaklarından ……. ve ……… ‘in 14/07/2012 tarihli genel kurul kararının iptali yönünde iptali istenen 4. maddesi gereğince ………. ada ile ilgili maddenin görüşmesinin gündemden çıkarılarak ortaklarca yapılan ödemeler konusunda bir karar verilmemesinden ibaret olduğu, davalı kooperatifin 1998-2002-2005-2006-2007-2011 yıllarında yapılan genel kurullarında kooperatife ait olan ……. ada ile ilgili olarak arsa sahibi üyeler yönünden haklarının ifraz edilmesine yönelik kararlar alındığı, bu kararların itiraz edilmeksizin kesinleşmesi nedeni ile 14/07/2012 tarihinde genel kurulun 4. Maddesi gereğince karar alınmasının hakkaniyet ve nesafet kurallarına aykırılık oluşturacağı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Dava devam etmekte iken 22/07/2016 tarihinde davacı ……. ile dava dışı ……, ……. ve ……. ‘in davalı kooperatif ile aralarında bir protokol düzenledikleri bu protokolde ” – Kooperatife karşı açılan davalardan feragat edecekleri, Kooperatif adına kayıtlı …….. ada, …….parsel sayılı taşınmazın satıldığında her birine 100.000,00 ‘er TL kooperatif tarafından ödeneceği, 100.000,00 er TL aldıktan sonra kooperatif üyeliği, arsa üyeliğinin sonlanacağı, kooperatiften alacaklarının kalmayacağı ” hususlarının yer aldığı, davacı ……. ‘in bilahare protokol hükümlerinin yerine getirilmediği ve ödenmesi gereken bedelin ödenmediği gerekçesi ile protokolden vazgeçtiğini mahkemeye verdiği dilekçe ile bildirmiştir. Kooperatif karar defterinde yönetim kurulu 21-22/04/2002 tarihli …… ve ……. sayılı kararlar aldığı, 04/08/2002 tarihli Olağan Genel Kurulda görüşülmesinden sonra bakanlık temsilcisinin parasal yükümlülükler ile ilgili karar alma yetkisinin genel kurulun yetkisinde olduğunu, yönetim kurulunun arsa ve bedeli tespit edemeyeceğini, alınan kararın kanun ve ana sözleşmeye uygun olmadığını belirtmiş, 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 42. Maddesinde ” Ortakların aidat, ara ödeme ve ek ödeme gibi akçeli yükümlülüklerinin belirlenmesine ilişkin yetki, genel kurulun devredemeyeceği yetkilerden olup, eşitlik ilkesine aykırı olmamak üzere kararlar alabilme yetkisine haiz en yetkili organdır. ” şeklindeki hükmü ile, kooperatife ait arsanın satışının yapılacak olması halinde ise, arsa satışından kaynaklı kazançların da son alınan bilirkişi raporunda vergilendirilmesi gerektiği şeklindeki beyanı ile sonuç kısmında anlatıldığı üzere, davacının her ne kadar 24/08/2014 tarihli genel kurul kararının tümden iptalini talep etmekle birlikte, dava dilekçesinde anlatılan talep konusu gözönünde bulundurulduğunda iptali istenen hükmün söz konusu genel kurulun 4. maddesi olduğu, kooperatifler kanununu ilgili maddesi gereği yönetim kurulunun parasal yükümlülükler ile ilgili yetkisinin olamayacağı, 22/07/2016 tarihli protokol gözönünde bulundurulduğunda davacının kooperatif üyesi olduğunun kabul edildiği anlaşılmıştır. Arsa ortağı olarak kooperatif arsasının satışından kendisine ödenecek parasal bedelin genel kurulda belirlenmediği ve kendisi tarafından arsa satışından diğer ortaklar gibi yararlanabileceğinin belirsiz olduğu, bu protokolün yukarıda anlatılan hükümler gereği ve davacının bu protokolü artık kabul etmemesi ve şarta bağlı olup belirsiz olması nedeni ile geçersiz olduğu gözönünde bulundurularak, 24/08/2014 tarihli Genel Kurul Kararının 4. Maddesinin İptali şartlarının oluştuğu, öncelikle davacı tarafın davalı kooperatif üyesi oldu anlaşılmakla , davalı kooperatifin 24/08/2014 tarihli Genel Kurul Kararının 4. Maddesinin İptaline” dair karar verilmiş karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kooperatif Kanunu 53. Maddesi gereğince iptal davası açabilmek için kooperatif üyesi olmak gerektiğini, davacının üyeliğini devrettiğini, davacının üyeliğini devraldığını iddia ettiği ……..’ın da kooperatif üyesi olmadığından üyelik devretmesinin mümkün olmadığını, kooperatifin 62 üyesi olup davacı ve ……..’ın üye olarak gözükmediğinden iptal davası açma hak ve yetkisinin bulunmadığını, davacının hiçbir genel kurula katılmadığını ve aidat ödemediğini, üye olduğuna dair hiçbir delil bulunmadığını, mahkemece 22/07/2016 tarihli sulh protokolü gözönüne alınarak davacının üye olduğu kanaatine varıldığını, protokolde davacının üye olduğuna dair bir bilginin yer almadığını, 2002 yılında yapılan genel kurulda kooperatif üyesi olmayan 7 arsa sahibi ile yönetim kurulunun anlaşmasına karar verildiğini, bu durumda bu üyelerin kooperatif ortaklığından çıktığını, bunun usulüne uygun bir çıkma olduğu gibi , davacının genel kurullara çağrılmaması ve hiçbir genel kurulda yer almaması, kooperatif ile hiçbir iş ve işlemde bulunmaması hususlarının üyelikten çıktığını gösterdiğini, bu 7 kişiye yapılacak ödemelerin arsa ve para olarak yapılması kararı alındığı, davacının kooperatiften çıkma alacağı olduğunu, davacı üye olmadığından davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, davacının dava hakkının bulunduğu kabul edilse dahi davaya konu genel kurul kararının hukuka uygun olduğunu, kararın oybirliği ile alındığını ve salt davacının genel kurula çağrılmamıs olmasının kararın iptalini gerektirmediğini, arsa sahipleri ve üyelerin haklarının bu genel kurul kararı ile korunduğunu, tarafların 22.07.2016 tarihli protokol ile anlaştığını ve davacıya …….ada ………. nolu parsel satıldığında 100.000 TL ödeneceğinin ve davacının da davasından feragat edeceği hususunun kararlaştırıldığını, davacının para ödenmediği gerekçesiyle protokolden vazgeçtiğini, davanın HMK 313. Maddesi gereğince reddi gerektiğini, arsanın satılıp paranın davacıya ödenememesine davacının bu davadaki tedbir talebinin engel olduğunu, davacının dürüstlük kuralına aykırı hareket ettiğini ileri sürerek kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIĞIN TESPİTİ, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, 24/08/2014 tarihli kooperatif genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.
Dosya kapsamı ve davanın niteliği gereğince HMK 353/b-3 maddesi gereğince istinaf incelemesinin dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre davanın kabulü ile 24/08/2014 tarihli kooperatif genel kurulun 4. Maddesinin iptaline karar verilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davacı gibi arsa ortaklarından olan ve yine davacı gibi davalı kooperatif ile 22.07.2016 tarihli protokolü düzenleyen ……. ve ……’in 14/07/2012 tarihli genel kurul kararının iptali istemiyle Erzurum …… AHM ‘nin 201……. esas sayılı dosyasında açmış olduğu davada davacıların halen kooperatif üyesi oldukları ve kararın hakkaniyet ve nesafet kurallarına aykırı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen kararın temyizen incelenmesi neticesinde Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2014/9722 E-2015/7093 K sayılı kararı ile onama kararı verildiği, dosya karar düzeltme aşamasında iken davacıların davadan feragat ettiklerine dair dilekçe sundukları anlaşılmıştır.
Dosyada yer alan kooperatif ana sözleşmesinin 13. Maddesinde ortaklıktan çıkmak için hesap senesi sonundan en az bir ay önce yönetim kuruluna yazılı olarak başvuru yapılmasını şart olarak belirlendiği, genel kurul kararları ve yönetim kurulu kararlarında davacının ortaklıktan çıkması yönünde bir karar alınmadığı, davacının ortaklıktan çıkmak için başvurusu, noter ihtarı veya yönetmelik kurulu kararının bulunmadığı, genel kurul kararları ve yönetim kurulu kararlarında davacı ile birlikte olan ancak ev yaptırmayan şahıslar yönünden “arsa sahibi üyeler” olarak nitelendirildiklerinden davacıların üyelik kaydının devam ettiği, yine taraflar arasındaki 22/07/2016 tarihli protokolün incelenmesinde de davalı kooperatif tarafından davacının kooperatifin üyesi olduğunun kabul edildiği (protokolün 5. Maddesinde 100.000 TL’nin ödenmesi ile kooperatif üyeliğinin sonlanmış olacağının düzenlendiği) görüldüğünden davacının üye olmadığından bahisle dava şartı yokluğundan usulden red kararı verilmesi gerektiğine yönelik istinaf talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Kooperatifin en yetkili organı genel kuruldur. Genel kurullarda hakkaniyetin gerektirdiği ölçüde gerekli kararlar alınabileceği gibi daha önceden alınan kararlar da değiştirilebilir. Ancak önceki kararla ortaya çıkan kazanılmış hakların ihlal edilmemesi gerekir. Eşitlik ilkesi gereğince hak ve görevlerde ortakların eşit olması kuralı gözetilerek önceki genel kurul kararının değişen şartlar ve kooperatifin diğer ortaklarının durumları da nazara alınarak şartlarda eşitleme yapılmak üzere değiştirilmesine karar verilmesinde ilke olarak müktesep hak ihlali ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
Somut olayda, davacı tarafından 24/08/2014 tarihli Kooperatif Genel kurulunun tüm kararlarının iptali talep edilmiş, mahkemece genel kurulun 4. Maddesinin iptaline karar verilmiştir.
24/08/2014 tarihli genel kurulda gündemin 4. Maddesinde “……… adadaki arsanın m²’si 350,00 TL’den az olmamak şartıyla satmaya genel kurula oy birliği ile yetki verilmiştir. Kooperatife ait borçların satış bedelinden ödenerek kalan miktar mahkeme kararı sonucuna göre üyelere dağıtılacaktır. Bu karar 21 üyenin evet oyu ile alınmıştır. Red oyu kullanılmamıştır. Tasfiye kurulu huzur hakkı için (tasfiye kurulundaki üyeler için) 5.000 TL verilmesi oy birliği ile kabul edildi. Satış sonucu dağıtılacak bedeller üyelerle anlaşma yoluyla yapılacaktır.” şeklinde karar alındığı anlaşılmaktadır.
24/08/2014 tarihli Genel Kurul kararının 4. Maddesi ile daha önce alınmış olan kararların birlikte değerlendirilmesinde; dava konusu karar ile …… adadaki arsanın satışının yapılmasına karar verildiği, davalı kooperatifin 1998-2002-2005-2006-2007-2011 yıllarında yapılan Genel Kurullarında kooperatife ait olan ……. ada ile ilgili olarak arsa sahibi üyeler yönünden haklarının ifraz edilmesine yönelik kararlar alındığı, bu kararların itiraz edilmeksizin kesinleştiklerinden iptali talep edilen 4 nolu kararın uygulanmasının davacı ve diğer arsa sahibi üyelerin haklarını ihlal edebileceği, satılmasına karar verilen taşınmazın vergisel yükümlülüklerinin değerlendirilmediği gibi davacının üye olarak taşınmazın satışından yararlanıp yararlanamayacağı ve ne oranda yararlanacağının da belirsiz olduğundan mahkemece iptaline karar verilen 4 nolu kararın hakkaniyet ve nesafet kurallarına aykırılık oluşturduğundan mahkeme kararının yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Davaya son veren taraf işlemleri arasında yer alan ve HMK madde 313’de düzenlenen sulh,” görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşme” olarak tanımlanmıştır. Madde metninden de anlaşılacağı üzere sulhün geçerli olması ve davaya son vermesi için mahkeme huzurunda yapılması veya tarafların kendi aralarında yaptıkları sulh sözleşmesinin mahkemede kabul ve ikrar etmesi gerekir.
Davalı vekilince 22/07/2016 tarihli protokolün HMK madde 313’de düzenlenen sulh sözleşmesi olduğundan bahisle davanın bu nedenle reddine karar verilmesi iddia edilmiş ise de davacı tarafından mahkeme dışında yapılmış olan sözleşmenin geçersizliği ileri sürüldüğünden sözkonusu sözleşmenin HMK madde 313’e uygun olmadığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki sözkonusu protokolün incelenmesinde de 7 madde halinde düzenlenen protokolün şarta bağlı olarak yapıldığı, taraflara belli hak ve yükümlülükler yüklediği anlaşıldığından HMK madde 313 kapsamında bir sulh sözleşmesi olmadığı da anlaşıldığından mahkemece sulh sözleşmesine istinaden karar verilmemesinde yasaya uymayan bir yön bulunmadığından davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebinin de yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle ve HMK’nın 355.maddesi gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu aşamasında alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcından peşin alınan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf kanun yoluna başvuran aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Kararın kesinleştirme ve gider avansı ikmali/iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
6-Gerekçeli kararın taraflara tebliği ile harç tahsil müzekkeresi işlemlerinin Dairemizce yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. ve 362. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere 30.11.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.