Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/1646 E. 2021/840 K. 20.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/1646
KARAR NO : 2021/840
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/01/2018 (Dava), 18/05/2018 (Karar)
NUMARASI : 2018/12 Esas, 2018/221 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 20/09/2021
Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı gerekçeyle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili, dava dışı ……….. ile davacı banka arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesinin davalı tarafından kefil sıfatı ile imzalandığını, kullandırılan kredi borcunun ödenmemesi üzerine Erzurum ……….. İcra Müdürlüğünün ………….. sayılı dosyasında başlattığı icra takibinin davalının itirazı üzerine durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Dava dilekçesi davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı davaya yazılı olarak cevap vermemiş, katılmış olduğu duruşmalarda davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince, yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davacı ile dava dışı asıl borçlu …………… arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin davalı … tarafından kefil olarak imzalandığı, 6100 sayılı HMK’nın 584. maddesine göre kredi sözleşmesine borçlunun kefil olabilmesi için eş rıza belgesinin sözleşme kurulmadan önce en geç sözleşmenin kurulma anında mevcut olması gerektiği, eş rıza belgesinde kefilin ne kadarlık miktara kefil olduğuna ilişkin herhangi bir miktar yazılı olmadığından kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili, dava dışı kredi müşterisi ………….. ile imzalanan genel kredi sözleşmesinin davalı tarafından 750.000,00 TL kefalet limiti ile müteselsil kefil olarak imzalandığını, kredi borcunun ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek davalı hakkında icra takibi başlatıldığını, davalının imzaladığı kefalet limitini inkar etmesinin kötü niyetli olduğunun göstergesi olduğunu, davalının itirazının yasal dayanaktan yoksun olduğunu, TBK’nın 586. maddesi uyarınca asıl borçlu hakkında takip başlatılmadan müteselsil kefil hakkında takibe geçilmesinin mümkün olduğunu, Türk Hukuk Sisiteminde sözleşme serbestisi, irade özgürlüğü ve sözleşmeye bağlılık ilkelerinin geçerli olduğu, taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümleri doğrultusunda davalının davaya konu borcun ödenmesinden sorumlu olduğunu, davacı banka tarafından talep edilen alacağın sözleşme ve yasa hükümlerine uygun olduğunu, sözleşme serbestisi ilkesine uygun olarak kredi sözleşmesinde kabul edilen hususların daha sonra inkar edilerek sözleşme hükümlerini hiçe sayarak itirazda bulunulmasının doğruluk ve dürüstlük kurallarına ve iyiniyet ilkesi aykırı bulunduğundan davanın reddine yönelik olarak verilen ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulü ile itirazın iptali ve takibin devamına karar verilmesi talebi ile istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
Dava, genel kredi sözleşmesinden doğan alacağın tahsili için kefil hakkında başlatılan icra takibine itirazın iptali davasıdır.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Davacı banka ile dava dışı asıl borçlu …………… arasında 15/12/2014 tarihli ve 500.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi düzenlendiği, sözleşmenin davalı … tarafından 750.000,00 TL kefalet limiti ve müteselsil kefil sıfatı ile imzalandığı dosya içindeki sözleşme örneğinden anlaşılmaktadır.
Davacı banka tarafından kullandırılan kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle 31/03/2017 tarihinde kredi hesabının kat edildiği ve toplam 529.577,41 TL alacağın ödemesi hususunda asıl borçlu ile davalı kefile ihtarname tebliğ edildiği, borcun ödenmemesi üzerine davalı hakkında Erzurum ……. İcra Müdürlüğünün …………………… sayılı dosyasında 17/05/2017 tarihinde icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçluya 23/05/2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun 24/05/2017 tarihli itiraz dilekçesi ile takibe itiraz ettiği ve takibin durduğu, 05/01/2018 tarihinde iş bu itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı banka ile davalı kefil arasında imzalanan kefalet sözleşmesinin geçerli olup olmadığı, bu hususun hakim tarafından resen gözetilmesinin gerekip gerekmediği ve geçersizliğin ileri sürülmesinin iyiniyet ve dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil edip etmediği noktalarında toplanmaktadır.
Davaya konu icra takip dosyasına ve dava dosyasına davacı banka tarafından sunulan genel kredi sözleşmesi 15/12/2014 tarihli olup, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun yürürlük tarihi olan 01/07/2012 tarihinden sonra düzenlendiğinden davaya konu uyuşmazlığın çözümünde 6098 sayılı TBK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
Kefalet sözleşmesinin geçerli olması, genel hükümlerin yanında, Türk Borçlar Kanunu’nun 583 ve 584. maddelerde kefalet sözleşmesi için öngörülen koşulların varlığına bağlıdır. Bu koşullar mevcut ve geçerli borcun bulunması, kefalet sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması ve kefil evli ise eşin rızasının alınmasıdır.
Türk Borçlar Kanunu’nun “Eşin rızası” başlıklı 584. maddesinin 1. ve 2. fıkrasında;
“Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yasama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez”
düzenlemesine yer verilmiştir.
Kanun metninden de görüldüğü üzere düzenlemede kefalet sözleşmesinin geçerli olarak kurulması için hangi hallerde eşin rızasının gerektiği ayrıntılı bir şekilde hükme bağlanmıştır. Emredici olan bu düzenlemeden, eşlerin feragat etmesi mümkün değildir. Eşin yazılı rızasının verilmesi adi yazılı şekle tâbidir. Yani rıza beyanının eş tarafından imzalanması gerekli ve yeterlidir. Ancak rıza somut ve belirli bir kefalet sözleşmesinin kurulmasından önce veya en geç sözleşmenin kurulması anında verilmelidir. Dolayısıyla gelecekte yapılacak kefalet sözleşmelerini de kapsayacak şekilde genel bir rıza verilemeyeceği gibi sözleşmenin yapılmasından sonra (geçersiz sözleşmeye geçerlik kazandırmak için de) rıza verilemez.
Türk Borçlar Kanunu’nun 584/1 inci maddesine göre rıza sonradan verilecek icazet ile tamamlanmadığından, eşin izni tamamlayıcı unsur değil geçerlilik unsurudur. Yani kefalet sözleşmesinin geçerli olarak kurulabilmesi için eşin rızası mutlaka gereklidir. Aksi halde kefalet sözleşmesi geçersiz olacaktır. Zira rıza, eşin kefil olma ehliyetini sınırlar ve rızanın yokluğunun yaptırımı kesin hükümsüzlüktür. Bu geçersizlik hakim tarafından resen dikkate alınır. (YHGK 24.05.2017 tarih ve E.2017/1135-K.2017/1012 sayılı ilamı)
Açıklanan ilkeler kapsamında somut olay incelendiğinde, banka tarafından dosyaya sunulan eş rıza belgesinin 01/08/2012 tarihli olduğu ve kefalet limitinin belgede yazılı olmadığı, buna karşılık takip dayanağı genel kredi sözleşmesinin 15/12/2014 tarihli olduğu ve kefalet limitinin 750.000,00 TL olduğu görülmekle davalının eşi tarafından verilen eş rıza belgesinin takibe dayanak sözleşme kapsamında olup olmadığı somut olarak saptanamaması nedeniyle kefaletin geçersizliğine dair ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmadığı gibi bu hususun hakim tarafından resen gözetilmesi gerektiği ve hükümsüzlüğün kefil tarafından ileri sürülmesinin dürüstlük kurallarına aykırılık olarak kabul edilmeyeceği düşünüldüğünden davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle :
1-Davacı vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının davacıya iadesine, kesinleştirme ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
6-Gerekçeli kararın Dairemizce taraflara tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361 ve 362. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süresi içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere 20.09.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.