Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/1638 E. 2021/1100 K. 25.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/1638
KARAR NO : 2021/1100
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/11/2017 (Dava), 18/05/2018 (Karar)
NUMARASI : 2017/448 Esas, 2018/222 Karar
DAVA : Ticari Şirket (Tasfiyenin Kapatılması)
KARAR TARİHİ : 25/10/2021
Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı davacı vekili ile davalılar … ve …………….. Ticaret Ltd. Şti vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA;
Davacı sunmuş olduğu 16/11/2017 havale tarihli dava dilekçesi ile özetle ; davalı şirketin 11/08/2017 tarihinden beri Erzurum Ticaret Odası’na 5 ortaklı olarak tescil edildiğini ve davalı limited şirketinin ortağı olduğunu, aynı zamanda Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Tıp Doktoru … Uzmanı olarak görev yaptığını, şirket ortaklarından … ‘nun patent fikrini şirketten kaçırdığını iddia ettiğini, diğer ortaklarında buna suskun kalmaları sonucunda aralarında fikri uyuşmazlık ve güvenin yitirilmiş olduğunu, söylenen iddiaların gerçeği yansıtmadığını, ortakların sadece bu firma için bir projede yer alabileceğinin dayatılması dolayısı ile kariyerinin ipotek altına alınması nedeni ile ortaklığın devam ettirilmesinin imkansız olduğunu, Erzurum ………..Noterliğince ortaklıktan ayrılmak istediğine dair ihtarnamenin davalılara tebliğ edildiğini, bu nedenlerle davalı şirket ortaklığından çıkartılmayı, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalılar ……………. ve Ltd. Şti’nin vekili sunmuş olduğu 18/07/2017 havale tarihli cevap dilekçesi ile; müvekkil …………..hakkında husumet yokluğundan, aksi kanaatte ise herhalde haksız ve mesnetsiz olarak açılmış olan davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiş, diğer davalılar davaya cevap vermedikleri gibi duruşmalara katılmadıkları anlaşılmıştır.
YEREL MAHKEME KARARI;
Mahkemece, “….tüm dosya kapsamından; Davacı tarafça …………………….Ltd. Şti’nin beş ortaklı ortaklarından biri olduğunu, Tıp Doktoru ve … Uzmanı olarak görev yaptığını, şirket ortaklarından … ‘nun patent fikrini şirketten kaçırdığını iddia ettiğini, diğer ortaklarında buna suskun kalmaları sonucunda aralarında fikri uyuşmazlık ve güvenin yitirilmiş olduğunu, söylenen iddiaların gerçeği yansıtmadığını, ortakların sadece bu firma için bir projede yer alabileceğinin dayatılması dolayısı ile kariyerinin ipotek altına alınması nedeni ile ortaklığın devam ettirilmesinin imkansız olduğunu, TTK ‘nun 638 ve devamı maddeleri gereğince fikri uyuşmazlık, güveninin sarsılması nedeni ile şirket ortaklığından çıkma talebinin kabulü için dava açmış, dava öncesinde de Erzurum …..Noterliğince ortaklıktan ayrılmak istediğine dair ihtarname tebliğ ettiğini beyan etmiştir. Şirket ana sözleşmesi dosya içine getirtilip incelendiğini, özel hükümler kısmında hiçbir ortak şirket kuruluşundan itibaren 2 yıl geçmeden ayrılamayacağı, mücbir sebepler gözönünde bulundurulduğunda ortakların tamamının onayı ile ayrılabileceğinin hüküm altına alındığı, ortaklıktan ayrılmak isteyen ortağın ise hisselerini 3. kişilere satıp devredemeyeceğinin de hüküm altına alındığı, alınan bilirkişi raporunda; davacının çıkma talebinin kişisel fikir ayrılığından kaynaklı olduğu, yine ortaklardan ……………….’nin hariç sermaye yükümlülüğünün davacı da dahil diğer ortaklardan hiçbirinin sermaye yükümlülüğünü yerine getirmediği, ortaklığa ait Genel Kurul Toplantı ve Müzakere Defteri getirildiğinde, hiçbir karar alınmadığı anlaşılmıştır. Her ne kadar şirket ana sözleşmesinde şirket kuruluşundan itibaren 2 yıl geçmeden ayrılmayacağına ilişkin bir hüküm var ise de; şirketin kurulduğu günden itibaren hiçbir faaliyet göstermediği, Genel Kurul Toplantı ve Müzakere Defterinin bunu teyit ettiği, sermaye taahhüdünün ortaklar tarafından yerine getirilmediği, davacı tarafın ortaklıktan çıkma talebinin fikir ayrılığı ve karşılıklı güvenin yok olduğu yönündeki olgu ve davacının da şirkette kalmaya zorlanamayacağını, yine davacı ve vekilinin beyanlarında geçtiği üzere herhangi bir sermeye ve bedel ödenmediğinden bilabedel mukabilinde yine şirket ana sözleşmesinin özel hükümler 15.2 bendi gereğince davacı hissenin ortaklar arasında eşit olarak paylaşılması gerektiği, zaten karşılığı bir bedelin olmadığı da gözönünde bulundurularak ortaklıktan çıkma talebinin kabulü ile bu hususun Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtlarına işlenmesi yönünde karardan bir örneğin gönderilmesine karar vermek gerekmiş. Davanın niteliği gereği masrafların davacı taraf üzerinde bırakılmasına, davacı taraf lehine de ücreti vekalet takdirine yer olmadığına, ” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davacı vekili tarafından sunulan istinaf dilekçesinde özetle; davanın kabulüne dair verilen kararda ” davanın niteliği gereği masrafların davacı taraf üzerine bırakılmasına, davacı taraf lehine de vekalet ücreti takdirine yer olmadığına ” ilişkin kararın usul ve yasaya aykırılık içerdiğini, müvekkilinin aradaki güven ilişkisinin bozulması sebebiyle, ortaklıktan çıkmak istediğini 22.09.2017 tarihinde davalılara bildirdiğini, herhangi bir sonuç alamaması üzerine Erzurum ………. Noterliği’nin 05.10.2017 tarih ve …………yevmiye no’lu ihtarnamesi ile davalı şirketten ayrılmak istediğini diğer davalılara ihtar ettiğini, tüm bu hususlar sonuçsuz kalınca müvekkilinin dava açmak durumunda kaldığını, davalılarca bu davada da davanın reddinin savunulduğunu, müvekkilinin ortaklıktan ayrılmak için dava açmanın öncesinde tüm yolları tükettiği, ancak davalıların kusurlu davranışları sebebiyle dava açmak zorunda kaldığının açık olduğu ve tüm bu hususlar düşünüldüğünde bu davanın niteliği gereğince yargılama giderlerinin müvekkili üzerine bırakılması ve vekalet ücretine hükmedilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, söz konusu kararın vekalet ücreti ve yargılama giderleri açısından bozularak davalılar üzerine bırakılmasına karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
… ve ……………. Ticaret Ltd. Şti vekili tarafından sunulan istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin öncelikle husumet konusunda bir karar vermesi gerekirken davacı tarafın davasını doğru kişilere yönelttiği kanaatine vararak husumet itirazı konusunda bir karar vermeyerek davacının davasının kabulüne karar verdiğini, davacının ayrılmak istediği şirketin bir limited şirket olduğunu, davacının dava dilekçesiyle hem şirkete hem de diğer ortaklarına davayı yönelttiğini, müvekkili …’nun şirket ortağı olduğunu, davanın sadece şirkete yöneltilmesi yeterli olup diğer ortaklara husumet düşmeyeceğini, adı geçen davalı hakkında davanın husumetten reddine karar verilmesi gerekirken gerekçede de husumet itirazının neden red edildiğine dair tek bir gerekçe sunulmadığını, husumet itirazının gerekçesiz reddedilmesinin Anayasa’ya aykırı olduğunu, davacının ortaklığı devam ettirmesinin imkansız olduğuna dair iddiasını ispatlayacak dosyada tek bir delil sunmadığını, uzman bilirkişiden alınan raporun sonuç kısmında davacının ortağı olduğu şirkete karşı sermaye taahhüdü bulunduğunu ve bunu yerine getirmesi gerektiğini, davacının çıkma talebinin haklı ve somut bir sebebe dayanmadığının belirtildiğini ileri sürerek davanın … yönünden husumetten, diğer davalı şirket yönünden esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIĞIN TESPİTİ, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, limited şirket ortaklığından çıkma izni verilmesi istemine ilişkindir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde, davacı vekilinin dava dilekçesinde davacının davalılardan …………………………… Ticaret Ltd. Şti’nin ortağı olduğunu, davacı ile diğer davalılar olan şirket ortakları arasındaki güvenin yitirilmiş olması nedeniyle ortaklıktan çıkmasına izin verilmesini talep ettiği ve şirket ile ortaklarına yönelik olarak açılan davanın kabulü ile davacının ortaklıktan çıkmasına izin verilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının ortaklıktan çıkma hususunda haklı nedenlerin oluşup oluşmadığına ilişkindir.
Davacı talebinin yasal dayanağı olan TTK madde 638- (1) Şirket sözleşmesi, ortaklara şirketten çıkma hakkını tanıyabilir, bu hakkın kullanılmasını belirli şartlara bağlayabilir.
(2) Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir. düzenlemesini amirdir.
Limited şirketten çıkma izni davaları kural olarak şirket tüzel kişiliği hasım gösterilerek açılması gerekmektedir. Mahkemece, davalı şirketin yanında diğer ortaklar yönünden de dava kabul edilmiştir. Oysa, bu davada çıkma izni istenen şirket dışındaki ortaklara husumet yöneltilmesi mümkün değildir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin E:2016/5820 , K:2018/89)
Yukarıda belirtilen yasal düzenleme ile ortağa haklı sebeplerin varlığı halinde çıkma davası açabilme olanağı tanınmıştır. Ancak “haklı sebeplerin” nelerden ibaret olduğuna değinilmemiştir. Bu nedenle çıkma isteğinde bulunan ortağın öne sürdüğü sebep veya sebeplerin gerçekten var olup olmadığını yahut haklı olup olmadığını mahkeme değerlendirecektir. Şüphesiz ortaklıktan ayrılmak isteyen kişinin haklı sebebe ilişkin iddialarını somut delillerle kanıtlaması gerekir.
Kanun metninde geçen haklı sebep kavramı soyut bir ifade olup haklı sebep kavramının her somut olayda mahkeme tarafından takdir edilmesi gerekmekle birlikte, ortaya konulan haklı sebebin nesnel ve objektif ölçülere uygun olması ve davacı tarafça bildirilen sebeplerin ahde vefa ilkesi, TMK’nın 2. maddesi ve TTK’nın 638. maddesi kapsamlarında değerlendirilmesi gerekir.
TTK 573/1. Maddesinde ” Limited şirket, bir veya daha çok gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulur; esas sermayesi belirli olup, bu sermaye esas sermaye paylarının toplamından oluşur. düzenlemesi yer almakta, aynı maddenin 3. Fıkrasında da bu şirketlerin kanunen yasak olmayan her türlü ekonomik amaç ve konu için kurulabileceği belirtilmektedir.
Birden fazla ortaklı olarak kurulan limited şirkette ortaklar aynı ekonomik amaca yönelmiş olup ahde vefa ilkesi gereğince şirket faaliyetlerinin yürütülmesi sırasında ortaklığın devamı taraflarca çekilmez hale gelmedikçe şirket faaliyetlerinin devamının ortaklarca sağlanması beklenir. Ortaklık ilişkisinin çekilmez hale gelmesinde de belirleyici olan TMK 2. Maddesinde ifadesini bulan iyiniyet kurallarıdır. Diğer bir anlatımla şirket ortakları haklarını ve borçlarını TMK 2. Maddesi uyarınca iyiniyetle kullanmak zorundadır ve ahde vefa ilkesi gereğince de çekilmez hale gelmeyen ortaklığı sona erdirme çabası içine girmemelidir.
Yukarıda açıklanan mevzuat ve şirketler hukukuna hakim ilkeler ışığında somut olay incelendiğinde davacının kendi uzmanlığı alanındaki bir patent fikrini şirketten kaçırdığına yönelik olarak şirket ortaklarından …’nun kendisini itham ettiğini, bu nedenle de şirket ile arasında güven ilişkisinin sarsıldığını ve şirket ortaklığının çekilmez hale geldiğini iddia etmiş ve mahkemece davacı tarafından sunulan somut bir delil sunulmamasına rağmen şirketin gayri faal olduğu ve şirket ortaklarının sermaye borçlarını yerine getirmediği ve şirket ortaklığının devamında yarar kalmadığı gerekçesiyle davacının ortaklıktan çıkmasına izin verilmesine karar verilmiş ise de kararın usul ve yasaya uygun olduğunu söylemek mümkün değildir.
Davacı çıkma talebine ilişkin delil olarak bazı ortaklarla yaptığı Watsapp görüşme kayıtlarını ve e-mail çıktısını delil olarak sunmuş ise de 5 ortaklı bir şirkette davacının bazı ortaklarla fikir ayrılığına düşmesi ortaklığın çekilmez hale geldiğini göstermediğinden ve davacının iddialarını somut delillerle kanıtlayamadığından davacının ortaklıktan çıkma talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Mahkemenin gerekçesinde şirketin uzun süre faaliyet göstermemesi ve ortakların sermaye borçlarını ödememesi davacıya ortaklıktan çıkma hakkı verdiği belirtilmiş ise de davanın yasal dayanağının TTK 638. Maddesi olması karşısında mahkemenin gerekçesinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
İstinafa başvuran davalılar vekilinin istinaf sebeplerinin incelenmesi sonucunda, şirket ortaklığından çıkmaya izin davasının yalnız şirkete yöneltilmesi gerektiğinden şirket ortaklarına yöneltilen davanın husumet yokluğu nedeniyle HMK 114/1-ç ve 115/2 maddeleri gereğince usulden reddine, davalı şirkete yönelik olarak açılan davanın kanıtlanamadığından esastan reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmış, davalılar vekilinin istinaf sebepleri yerinde görüldüğünden ve ilk derece mahkemesince delillerin toplandığı, ancak delillerin takdirinde hata yapılmış olduğundan HMK 353/b-2 maddesi gereğince karanın kaldırılarak davanın usul ve esastan reddine karar verilmesi gerektiği anlaşıldığından davacı vekilinin yargılama giderlerine yönelik istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadı anlaşılmış ve kararın kaldırma sebebine göre davacının istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
I-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
II-Davalılar … ile ……………………Ticaret Ltd. Şti. vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜ ile; mahkemece verilen hükmün HMK’nın 353/(1)-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
III-KALDIRILIP DÜZELTİLEN HÜKMÜN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
“1-Davalılar …, …, … ve …’na yönelik olarak açılan davanın HMK 114/1-ç ve 115/2 maddeleri gereğince husumet yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE
2………………………………. Ticaret Ltd. Şti’ne yönelik olarak açılan davanın ESASTAN REDDİNE
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafından dava açılışında yatırılan harç yeterli olduğundan bakiye harç alınmasına yer olmadığına,
5-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT 3/2 maddesi gereğince takdir edilen 4.080,00 TL ücretinin davacıdan alınarak adı geçen davalıya verilmesine,
6-Davalı …………. Ticaret Ltd. Şti kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT 3/2 maddesi gereğince takdir edilen 4.080,00 TL ücretinin davacıdan alınarak adı geçen davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafça yatırılan gider avansından hüküm kesinleştikten sonra geri kalan miktarın, Adalet Bakanlığı’nca düzenlenmiş olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi gereğince davacı tarafından herhangi bir hesap numarasının bildirilmiş olması halinde elektronik ortamda iş bu hesaba aktarılmak suretiyle, davacı tarafından herhangi bir hesap numarasının bildirilmemiş olması halinde ise masrafı avanstan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak İADESİNE”, şeklinde YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
IV-İstinaf kanun yolu başvurusu sırasında davacı tarafından yatırılan 35,90 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
V-İstinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan masrafların davacı üzerinde bırakılmasına,
VI-Kararın kaldırılması nedeniyle başvuru sırasında alınan peşin karar harcının başvuru sahibi davalılar … ile …………………. Ticaret Ltd. Şti.’ye iadesine,
VII-Davalılar … ile …………………Ticaret Ltd. Şti. tarafından yapılan 98,10 TL istinaf başvuru harcı 56,00 TL tebligat gideri olmak üzere 154,10 TL’nin davacıdan alınarak adı geçen davalılara verilmesine,
VIII-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından başvuruda bulunan davalılar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
IX-Kararın kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
X-Gerekçeli kararın tebliği ve harç ikmali işlemlerinin Dairemizce yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. ve 362. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere 25.10.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.