Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2018/1598 E. 2021/1282 K. 29.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/1598
KARAR NO : 2021/1282
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/03/2016 (Dava), 28/03/2018 (Karar)
NUMARASI : 2016/325 Esas, 2018/130 Karar
DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 29/11/2021
Taraflar arasında görülen Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasına ilişkin olarak yapılan açık yargılama sonucunda verilen karara karşı yasal süresi içerisinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …… İnş. Taah. İletişim Petrol Gıda San Tic. Ltd. Şti’nin davalı banka şubesinin ……. numaralı müşterisi olduğunu, müvekkiliyle davalı bankanın sözleşme ilişkisi içerisinde bulunmasına rağmen davalı bankanın, bu zaman zarfında sözleşme ilişkisini kötüye kullandığını, gerek asli edim yükümlülüklerini gerekse yan edim ve yasal olarak yüklenmiş olduğu koruyucu yükümlülüklerini ihlal ettiğini, davalı banka personelinin müvekkili şirketin bilgisi ve rızası dışında işlemlerde bulunduğunu, müvekkilinin hesaplarından nakit paralar çekildiğini, yine müvekkilinin rızası dışında kredi hesapları açılarak nakit paralar çektiğini, müvekkili adına farklı banka hesapları açıldığını, müvekkilinin haberi olmadan EFT ve havale işlemleri yapıldığını, davalı bankanın müvekkili gibi onlarca müşterisini aynı şekilde zarara uğrattığını, bu durumların ortaya çıkması sonucu hem davalı tarafın kendi bünyesi içerisinde idari soruşturma başlattığını hem de Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 201../……… soruşturma sayılı dosyası ile adli soruşturma başlatıldığını, davalı banka personelinin, müvekkili şirket ile olan sözleşme ilişkisini kötüye kullanarak müvekkilini zarara uğrattığını ve müvekkili aleyhine zenginleştiğini yapılan bu usulsüz işlemlerden sonra davalı bankaya zararların karşılanması için hem sözlü hem yazılı talepte bulunmalarına rağmen davalı bankanın müvekkilinin mağduriyetin gidermediğini, zararlardan dolayı bankanın, adam çalıştıranın sorumluluğu hükümleri bağlamında sorumlu olduğunu, davalı bankanın bu sorumluluktan kaçmasının iyi niyetli bir davranış olmadığını, bir çok emsal yüksek mahkeme kararının adam çalıştıranın sorumluluğu üzerinde durduğunu belirtmiş, banka sözleşmelerinin güven ilişkisine dayanan ve süreklilik arz eden sözleşmeler olduğunu, doktrinde ve uygulamada bankanın dikkat ve özen yükümlülüğünün objektif sorumluluk esasına dayandırılmış olduğunu, Yargıtay’ın birçok kararında, bankaların bir güven kurumu olduğu, bundan da öte, bankaların tacir olduğunu ve basiretli bir tacir gibi davranmaları gerektiğinin vurgulanmış olduğunu, davalı bankanın bu yükümlülüklerini yerine getirmeyerek ve sözleşme ilişkisini kötüye kullanarak davacı şirketin zarara uğratılmış olduğunu belirterek haklı davalarının kabulü ile fazlaya ilişkin dava ve talep haklarının saklı kalması kaydı ile sözleşmeye aykırılıktan ve diğer hukuki sebeplerden kaynaklanan sebeplerle; Müvekkili şirketin hesabından haksız olarak alınan mevduata ilişkin olarak 5000 TL (şimdilik harca esas olmak üzere) alacağın davalı bankadan talep tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, sunmuş olduğu ıslah dilekçesi ile talebini 235.137,00 TL’ye çıkarmıştır.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarını kabul etmediklerini, bankanın basiretli tüccar gibi iyiniyet kaidelerine uygun davrandığını, davanın şartlarının oluşmadığını, ortaya çıkan usulsüzlüklerden sonra Banka Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın idari soruşturma başlatıldığını ve davacı şirketin ortağı ve yetkilisi konumunda bulunan …….’nın bankanın eski şube müdürü ………. ile birlikte işbirliği içerisinde ve ortaklaşa hareket ederek banka aleyhine usulsüz işlemler gerçekleştirdikleri, itirazın aksine davacı şirkete banka tarafından kullandırılan kredilerin tamamının gerçek krediler olduğu ve firmanın tüm kredilerden sorumlu olduğu, bu kredilerden davacı şirket yetkilisinin bilgisinin bulunduğunu, şubedeki usulsüz işlemlerin ortaya çıkıp soruşturma konusu olması üzerine, kredi borcuna itiraz edilmesi ve şirket hesabındaki işlemlerden haberdar olmadığı şeklindeki itirazın kötü niyet ve olaydaki sorumluluğu örtbas amacı taşıdığını, şubede ortaya çıkan usulsüz olayların suistimal edilerek davacı şirketin menfaat teminine çalıştığının …. …… sayılı 22/01/2013 tarihli bu raporda tespit edildiğini, davacı firmanın 29/04/2011 tarihinden önce hesaplarında yapılan tüm işlemleri kabul ve ikrar ettiğini, davacı tarafın bu tarihten önceki işlemlerle ilgili talepte bulunamayacağını, davacı şirket adına yapılan işlemlerin yetki belgesi ve vekaletnameye istinaden yapıldığını, davacının banka hesaplarındaki diğer tüm işlemlerin de şirket yetkilisinin bilgisi ve onayı dahilinde gerçekleştirildiğini, şirket yetkilisi ve bankanın eski müdürünün şahsi alacak – verecek ilişkisi içerisinde bulunduğunu, eğer şirket bir zarar tazmin edecekse usulsüz işlemlerin tarafı olan şirket yetkilisinden ve şahsı adına hareket eden bankanın eski şube müdürü …….’ten tazmin etmesi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI;
Mahkemece, “…tüm dosya kapsamından davacı tarafca davalı bankada bulunan hesaplardan kendi bilgi ve rızası dışında işlemler yapıldığı,nakit paralar çekildiği,farklı hesaplar açıldığı,EFT ve havale işlemleri yapıldığı ve yine hayali işlemler yapıldığından bahisle haksız olarak alınan mevduatın davalı bankadan tahsiline yönelik dava açıldığı anlaşılmıştır.
…..bank tarafından davacı …… Yapı İnşaat Taahhüt…Ltd Şti adına düzenlenmiş dekont ve işlem fişleri asılları üzerinde grafoloji uzmanınca imza incelemesi yapılmış,hesap bilirkişisinden rapor alınmıştır.
Davalı banka adam çalıştıranın sorumlu gereği çalışanlarının işlemlerinden sorumludur……. Bankası Teftiş Kurulu raporundan banka şubesi içinde şube müdürü olarak görev yapan ……….’in görev yaptığı süre içerisinde şube çalışanlaraın vermiş olduğu talimat doğrultusunda ,şube müşterilerinin bilgi ve onayı olmadan,müşteriler adına mevduat ve vergi hesapları açtırılarak ,bu hesaplar aracığıyla usulsüz kredilere kullandığı,bu hesaplarda bulunan tutarları sahte imza,imzasız veya müşterilerin aldatılması suretiyle imzalatılan fişlerle hesaplaradan para çektiği tespit edilmiştir.dosya kapsamında davacının hesabından çekilen paraların kendilerine iade edilmediği ve yine adına kullandırılan kredilerin davacı hesaplarına aktarıldığı davalı tarafından ispat edilememiştir.Davalı ….Bankası basiretli tüccar gibi hareket etmemiş,adam çalıştıran sıfatı ile gerekli denetimleri sağlamamış ve …. adam çalıştıranın sorumluluğu hükümleri gereği müşterinin uğradığı zararlardan sorumlu olacaktır.
11.05.2017 tarihli grafoloji uzmanı tarafından hazırlanan rapordat espit edilen imzasız dekontlara ilişkin işlemlerden doğan zararların ve yine aynı raporda sahte imza olduğu tespit edilen dekontlara ilişkin işlemlerden doğan zararlardan davalı bankanın sorumlu olacaktır.,Aynı raporda bilirkişinin bazı dekontlardaki imzaların sahte olup olmadığı hususunda yüzde yüz kanaat bildirmemişse de bu dekontlarda da davalı banka sorumlu olacaktır. Zira basiretli tüccar olarak yükümlülükleri bulunan banka tutması gereken bilgi ve kayıtları usulüne uygun tutmamış ve ödemeleri belgelendirememiştir.
Toplanan tüm deliller,tarafların iddia ve savunmaları usul ve yasaya uygun bilirkişi raporları ve Ağır ceza dosyası bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacı yetkilisinin sahte imzası veya imzasız olarak davacının hesabından çekilen paralar yönünden davacının zararının varlığı ve bankaca bu zararın karşılanması gerektiği sonucu ile …… numaralı dekont ile davacı şirket hesabından 300 TL nakit çekildiği ancak dekontun imzasız olduğu tespit edilmiştir. Davacı şirketin hesabından eksilen bu tutar davacının zararını oluşturmaktadır….. numaralı dekont ile davacı şirket hesabından 580 TL nakit çekildiği ancak dekontun imzasız olduğu tespit edilmiştir. Davacı şirketin hesabından eksilen bu tutar davacının zararını oluşturmaktadır. ……. numaralı dekont ile davacı şirket hesabından 2.500 TL nakit çekildiği ancak dekontun imzasız olduğu tespit edilmiştir. Davacı şirketin hesabından eksilen bu tutar davacının zararını oluşturmaktadır. …… numaralı dekont ile hesabından 21.000 TL nakit çekildiği ancak dekontun imzasız olduğu tespit edilmiştir. Davacı şirketin hesabından eksilen bu tutar davacının zararını oluşturmaktadır. ……… numaralı dekont ile davacı şirket hesabından 5.000 TL nakit çekildiği, dekontta sahte imza bulunduğu tespit edilmiştir. Davacı şirketin hesabından eksilen bu tutar davacının zararını oluşturmaktadır. …… numaralı dekont ile davacı şirket hesabından ……….isimli bir kişiye 4.000 TL gönderildiği ve dekontta sahte imza bulunduğu tespit edilmiştir.Davacı şirketin hesabından eksilen bu tutar davacının zararını oluşturmaktadır………. numaralı dekont ile davacı şirketin hesabından 30.000 TL nakit çekildiği ve dekonttaki imza şirket yetkilisine ait olduğu tespit edilmiştir. Ancak davacı şirket bu nakti kendisinin çektiğini kabul etmemektedir. Davacı güvenden kaynaklı olarak boş fişlere imza atıp bankaya bıraktığnı belirtmiştir. Banka çalışanlar da bu durumu teyit etmektedir. Dosya kapsamı ve özellikle banka çalışanlarının beyanları değerlendirildiği bu nakit çekinin davacı tarafından çekilmediği sonucuna gidilmiştir ve davacının zararının varlığı kabul edilmiştir……….. numaralı dekont ile davacı şirket hesabından 2.850 TL nakti çekildiği ve dekonttaki imza şirket yetkilisine ait olduğu tespit edilmiştir. Ancak davacı ve dekonttaki imza şirket yetkilisine ait olduğu tespit edilmiştir. Ancak davacı şirket ve nakti kendisinin çektiğini kabul etmemektedir. Davacı güvenden kaynaklı olarak boş fişlere imza atıp bankaya bıraktığını belirtmiştir. Banka çalışanları da bu durumu teyit etmektedir. Dosya kapsamı ve özellikle banka çalışanlarının beyanları değerlendirildiğinde bu nakit çekiminin davacı tarafından çekilmediği sonucuna gidilmiş ve davacının zararının varlığına kanaat getirilmiştir……. numaralı dekont ile davacı şirket hesabından 1.900 TL nakit çekildiği ve dekontta sahte imza bulunduğu tespit edilmiştir. Davacı şirketin hesabından eksilen bu tutar davacının zararını oluşturmaktadır. ……. numaralı dekont ile davacı şirket hesabından 23.000 TL nakit çekildiği ve dekontta sahte imza bulunduğu tespit edilmiştir. Davacı şirketin hesabından eksilen bu tutar davacının zararını oluşturmaktadır. ………. numaralı dekont ile davacı şirket hesabından 3.127 TL nakit çekildiği ve dekontta sahte imza bulunduğu tespit edilmiştir. Davacı şirketin hesabından eksilen bu tutar davacının zararını oluşturmaktadır. …… numaralı dekont ile davacı şirket hesabından 1.600 TL nakit çekildiği ve dekontta sahte imza bulunduğu tespit edilmiştir. Davacı şirketin hesabından eksilen bu tutar davacının zararını oluşturmaktadır. ……….. numaralı dekont ile davacı şirket hesabından ……… adlı kişiye 1.000 TL gönderildiği ve dekontta sahte imza bulunduğu tespit edilmiştir. ……… numaralı dekont ile davacı şirketin hesabından 43.000 TL nakit çekildiği ve dekonttaki imza şirket yetkisine ait olduğu tespit edilmiştir. Ancak davacı şirket bu nakiti kendisinin çektiğini kabul etmemektedir. Davacı güvenden kaynaklı olarak boş fişlere imza atıp bankaya bıraktığını belirtmiştir. Banka çalışanları da bu durumu teyit etmektedir. Dosya kapsamı ve özellikle banka çalışanlarının beyanları değerlendirildiğinde bu nakit çekinin davacı tarafından çekilmediği sonucuna gidilmiş ve davacının zararının varlığına kanaat getirilmiştir……….numaralı dekont ile davacı şirketin hesabından 3.280 TL nakit çekildiği ve dekontta sahte imza bulunduğu tespit edilmiştir. Davacı şirketin çekildiği ve dekontta sahte imza bulunduğu tespit edilmiştir. Davacı şirketin hesabından eksilen bu tutar davacının zararını oluşturmaktadır. ……. numaralı dekont ile davacı şirketin hesabından 5.000 TL nakit çekildiği ve dekontta sahte imza bulunduğu tespit edilmiştir. Davacı şirketin hesabından eksilen bu tutar davacının zararını oluşturmaktadır. ……… numaralı dekont ile davacı şirket hesabından 42.000 TL nakit çekildiği ve dekontta sahte imza bulunduğu tespit edilmiştir. Davacı şirketin hesabından eksilen bu tutar davacının zararını oluşturmaktadır. ……… numaralı dekont ile davacı şirketin hesabından 45.000 TL nakit çekildiği ve dekonttaki imza şirket yetkisine ait olduğu tespit edilmiştir. Ancak davacı şirket bu nakit kendisinin çektiğini kabul etmemektedir. Davacı güvenden kaynaklı olarak boş fişlere imza atıp bankaya bıraktığım belirtmiştir. Banka çalışanları da bu durumu teyit etmektedir. Dosya kapsamı ve özellikle banka çalışanlarının beyanları değerlendirildiğinde bu nakit çekiminin davacı tarafından çekilmediği sonucuna gidilmiş ve davacının zararının varlığına kanaat getirilmiş ve sonuç olarak toplamda davacının 235.137,00TL zararının varlığının kabulü gerektiği gerekçesi ile, davanın kabulü ile; 235.137,00.-TL’nin (her bir dekont tutarına işlem tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte) davalı ……..Bank A.Ş.’nden tahsili ile davacıya ödenmesine, dair karar verilmiş verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı firmanın 10/08/2012 tarihi itibariyle (bu tarihin kabul görmemesi halinde 22/01/2013 itibariyle ) olayı öğrendiği halde TBK 72. Maddesinde belirtilen 2 yıllık süre içinde dava açmadığından alacağın zamanaşımına uğradığını, ayrıca ıslah edilen miktar yönünden zamanaşımının gerçekleştiğinden davanın zamanaşımın nedeniyle reddinin gerektiği, eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, mahkemece gerekçe kısmında dekontların numaraları ve miktarları yazılmasına rağmen tarihlerinin yazılmamış olması nedeniyle hesaplama yapılmasının mümkün olmadığını, davacı şirket yetkilisinin 29/04/2011 tarihinden önce hesaplarında yapılan tüm işlemleri kabul ve ikrar ettiğini, bu tarihe kadar yapılan tüm para çekme, para yatırma, havale, EFT işlemlerini bizzat kendilerinin yaptığını belirttiğinden bu tarihten önceki işlemlerle ilgili talepte bulunamayacağını, bu kabul ve ikrarın kesin delil niteliğinde olduğunu, davacı şirketin hesabının sürekli hareket gördüğü , hesabına paraların geldiği, nakit çekimi vb işlemlerin yapıldığı, davacının hesabında sürekli ve düzenli bir şekilde işlem yaparken hesap bakiyesindeki değişimi farketmemesinin imkansız olduğunu, davacı şirket adına işlemlerin yetki belgesi ve vekaletnameye istinaden gerçekleştirildiğini, davacının banka hesaplarındaki tüm işlemlerin davacının bilgisi ve onayı dahilinde gerçekleştirildiğini, banka müdürü …….. ile davacı şirket yetkilisi ……… arasında yakın ilişkinin bulunduğunu, bu ikili arasındaki yakın ilişki nedeniyle banka müdürünün davacı şirket yetkilisinin bilgisi ve onayı ile şirketin hesaplarını kullandığını , davacı şirket tarafından banka hesabına yatırılmak üzere şubeye hiçbir zaman para getirilmediğini, bankanın kendisinden beklenen basireti, dikkat ve özeni gösterdiğini, kendisi de tacir olan davacı şirketin ise basiretli davranmadığı gibi banka müdürü ile şahsi menfaat karşılığı işlemler yaptığını, olayın şahsi ilişkilerden ve vekalet yetkisinin kötüye kullanılmasından kaynaklandığından varsa bir zararın ilgili şahıslardan talep edilebileceğini, dava konusu alacağa ticari faiz uygulanamayacağı gibi ıslah edilen kesim yönünden ıslah tarihinden faize hükmedilmesinin gerektiğini ve kararın eksik inceleme ile verildiğinden hukuka aykırı olduğunu belirtilerek belirterek kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
UYUŞMAZLIĞIN TESPİTİ, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, bankacılık sözleşmesinden kaynaklı alacak istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, taraflar arasındaki bankacılık sözleşmesi uyarınca iddia edilen zarar nedeniyle davalı bankanın sorumlu olup olmadığı ve zarar miktarının ne olduğu noktasında toplanmaktadır.
Taraflar arasında bankacılık sözleşmesi bulunduğu ve akdi ilişkiye dayanıldığı, aynı zamanda sözleşmenin ihlaline sebebiyet verilen eylemler nedeniyle oluştuğu iddia edilen zararlar yönünden mülga 818 Sayılı BK 125 ve 6098 Sayılı Yasanın 146. Maddeleri uyarınca zamanaşımı süresinin 10 yıl olacağı, tarafların tacir olması ve dava konusu bankacılık işlemlerinin davalının ticari işletmesini ilgilendirmesi nedeniyle ticari faize hükmedilmesi gerektiğinden davalı vekilinin bu yöne ilişen istinaf talepleri yerinde değildir.
Kural olarak bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilerine istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür. Bu açıklamadan anlaşılacağı üzere, bankalara yatırılan mevduat ödünç ile usulsuz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü amacı olan bir sözleşmedir. TBK’nun 386 (e.BK 306) maddeleri uyarınca ödünç alan akdin sonunda ödünç verilen parayı kararlaştırılmış ise faizi ile iadeye mecburdur.
TBK’nun 570(e.BK 472) maddesi uyarınca usulsüz tevdi de (misli şeylerin saklanması) paranın nefi ve hasarı mutlak şekilde saklayana geçtiği için saklayan bu parayı kendi yararına kullanabilir. Davalı Banka kendisine tevdi edilen parayı muhafaza etmek ve talep edildiği anda iade etmekle yükümlü olup, davalı Banka için de temerrüt ihtarına gerek bulunmadığından faizin başlangıç tarihine yönelik istinaf itirazlarının da yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Somut olayda; davalı bankanın ……..Şubesi’nde davacı şirket adına mevduat hesabının açıldığı, dava konusu uyumazlığın bu hesap üzerinde davalı banka personelince yetkisiz kişiler nezdinde işlem yapıldığı bu suretle davacı şirketin zarara uğratıldığı iddiasına dayandığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece dekontlardaki imzaların davacı şirket yetkilisine ait olup olmadığına ilişkin olarak grafoloji uzmanı bilirkişiden rapor aldırılmış olup, 19 dekonttaki imzanın şirket yetkilisinin elinden çıktığı, 9 dekonttaki imzanın şirket yetkilisinin elinde çıkmadığı, 8 dekonttaki imzanın davacı şirket yetkilisinin imzası ile benzerlik göstermesine rağmen tam anlamıyla şirket yetkilisine ait olduğunun tespitinin yapılamadığının bildirildiği anlaşılmış, Mahkemece ise davacı şirket yetkilisine ait olmadığı tespit edilen 9 dekont ile benzer imza olduğu tespit edilen 8 dekonttaki imzaların davacı şirket yetkilisine ait olmadığından işlemlerin davacı tarafça yapılmadığı, ayrıca güven ilişkisi nedeniyle davacının boş olarak imzalayıp vermiş olduğu dekontlar ile yapılan işlemlerin de davacı tarafından yapılmadığından bu dekontlardaki işlemler nedeniyle de davacının zararının bulunduğundan bahisle her üç durumdan da bankanın sorumlu olduğuna karar verilmiştir.
Davacı vekili tarafından, davalı banka müdürü ……..in davacı şirket yetkilisinin boş dekontlara attığı imzaların kötüye kullanıldığı ve bu dekontlar uyarınca ödeme yapılmadığının iddia edildiğinden boş dekontlar nedeniyle zarara uğradığına ilişkin ispat yükü davacı tarafa aittir. Bu durumun, yani dekontların boş olarak imzalanarak verildiği iddiasının davacı tarafça ispat edilmesi halinde dahi boş dekont ile işlem yapılmasına imkan tanınması nedeniyle davacının imzası bulunan belgeler yönünden müterafik kusurun değerlendirilmesi gerekecektir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin E:2008/3438, K:2010/317, Yargıtay 19.Hukuk Dairesi E:2008/12826, K:2009/10329) Ancak, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu dekontlarla ilgili bir değerlendirme yapılmadığı gibi karar gerekçesinde de bu yönde bir değerlendirmeye yer verilmemiştir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporlarında belirtilen diğer işlemlere ilişkin dekontlar üzerindeki imzaların davacı şirket yetkilisine ait olup olmadığı hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Dosya içerisinde bulunan müfettiş raporunda davalı banka şubesi çalışanları; uyuşmazlık konusu işlemlerde imzaları bulunan …… ile davalı banka müdürü……. arasında iş ilişkisinin ötesinde bir ilişki bulunduğunu, bu ilişki nedeniyle bu kişilerin işlem yaptığı hesaplarda para olmamasına karşın bu kişilerin talimatlarını yerine getirmek adına diğer müşterilere ait hesaplardan para almak veya çekmecesinde bulunan paralar kullanılmak suretiyle banka müdürü tarafından işlemler yapıldığını, sonrasında tarafların biraraya gelerek kendi hesaplarını kontrol edip hesaplaştıklarını, bu durumdan …… ve …….’nun haberdar olduğunu beyan etmişlerdir. Nitekim bu beyan uyarınca banka müfettişince hazırlanan raporda dava konusu işlemlerin …….. ile banka müdürü arasındaki yakın dosluk ve borç-alacak ilişkisi kullanılmak suretiyle fiktif olarak yapıldığı sonucuna varılmıştır. Davalı vekilince yapılan savunmalarda bu hususa değinilerek alınan bilirkişi raporuna da bu yönde itirazlarda bulunulmuştur. Bununla birlikte hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu yöndeki savunmalara değinilmediği gibi bu husus mahkemenin gerekçeli kararında da tartışılmamıştır. Banka müfettişince alınan raporda değinildiği gibi dava konusu işlemlerin fiktif işlem (muvazaalı bankacılık işlemi) niteliğinde bulunması yani banka müdürünce dava konusu hesapta para bulunmaması nedeniyle herhangi bir yerden temin edilen paralarla hesap sahibi yararına işlem yapılması ve sonrasında hesaba para yatırılması sonrasında dava konusu işlemlerle paranın geri alınması halinde davacıların zararından söz edilemeyeceğinden bu hususun araştırılması uyuşmazlığın çözümü için önemli görülmüştür.
Davalı vekili itirazlarında, dava konusu hesapta zarar olarak belirtilen miktarda paranın olup olmadığının, söz konusu işlemler nedeniyle zarar doğup doğmadığının tespit edilmediğini ileri sürmüştür.
HMK’nun 222. maddesi uyarınca mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilecektir. Tarafların delilleri arasında yer almasa bile bu türden davalarda banka kayıtlarıyla ticari defterlerin örtüşüp örtüşmediğinin incelenmesi zorunludur. Davacı şirketin hesabına ne kadar paranın yattığı, bu hesaptan ne kadar paranın çekildiğinin uyuşmazlığın çözümü için önemi bulunmaktadır. Zira banka müfettişince düzenlenen raporda davacı şirketin yaptığı , dava konusu hesaptan bir kısım ödemeler, para transferleri ve para çekme işlemleri yaptığını fakat bu işlemlerin banka kayıtlarında yer almadığı belirtilmektedir. Söz konusu raporda yer alan davalı banka çalışanlarının beyanlarında banka müdürü tarafından hesapta para olmadığı halde talep üzerine işlem yapıldığı, sonrasında bu işlem karşılığının banka müdürü ve …… arasında mahsuplaşıldığı belirtilmektedir. Bu durumda dava konusu işlemlerin bu mahsuplaşma vesilesiyle yapılmış olma ihtimalinin araştırılması, dava konusu hesapta zarar miktarı olarak hesaplanan bedel kadar para girişi olup olmadığının tespiti için ticari defter ve belgelerin banka kayıtlarıyla karşılaştırılması gerekmektedir. Zira davacıların defter ve belgelerinin düzenli tutulması ve hesaba giren ve çıkan paraların düzgün olarak kayıt altına alınması halinde hesapta bulunması gerekli olup da bulunmayan para miktarının zarar miktarına tekabul edeceği kuşkusuzdur. Kayıtların düzgün olmasa hesap üzerinde yapıldığı kabul edilen işlemlerin miktarı belli olduğundan en azından bu işlemlerin toplamının hesaba giren paradan çıkartılması suretiyle zarar miktarın değerlendirilmesi yoluna gidilmesi de mümkün görülmektedir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin E:2018/4743 , K:2020/2153 sayılı kararında da belirtildiği üzere zimmet suçu ile yargılanan banka müdürü ……..’in davacının hesabını, yaptığı işlemlerin gizlenmesi için havuz hesabı olarak kullanıp kullanmadığı ve davacının hesabına yatırılan paranın bu kapsamda yatırılıp yatırılmadığı ve gerçekte paranın davacıya ait olup olmadığının araştırılması gerekir.
Davacı şirket yetkilisi ……..ının davalı bankanın teftiş kurulu başkanlığınca yapılan soruşturmada müfettişe vermiş olduğu 20/10/2012 tarihli ifadesinde banka ile ……. kapsamında kullanmış olduğu kredilerinin bulunduğu ve 29/04/2011 tarihinde 65.000 TL geri ödeme yaparak …..Şubesindeki ……. hesabını kapattığını beyan etmiş olduğundan 29/04/2011 tarihine (bu tarih dahil olmak üzere) kadar yapılan tüm işlemlere icazet gösterdiği, diğer anlatımla bu tarihten önceki işlemlere davacının rızasının bulunduğu dikkate alınarak bilirkişiden rapor aldırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi de hatalı olduğundan bu yöndeki istinaf itirazlarının da kabulü gerekmiştir.
Davalı vekilinin bir diğer itirazı ise yapılan işlemlere sonradan muvafakat verildiği hususuna ilişkindir. Davalı vekili dava konsu işlemler sonrasında hesap üzeriden başkaca işlemler yapıldığını bu işlemler nedeniyle dava konu edilen ve usulsüz olduğu ileri sürülen işlemlerin bilindiğini ve buna onay verildiğini beyan etmiştir. Banka müfettişince hazırlanan raporda banka çalışanlarının da bu yönde beyanları mevcuttur. Bu durum karşısında dava konusu hesaba ilişkin tüm işlemleri içerir kayıtlar getirtilerek usulsüz olduğu iddia edilen işlemler sonrasında daha öncesinde yapılan işlemlere muvafakat niteliğindeki işlemlerin bulunup bulunmadığının somut olay yönünden değerlendirilmesi zaruridir.
Dosya kapsamında davalı banka müdürü hakkında zimmet suçundan soruşturma yapıldığına dair evraklara da rastlanılmışıtır. TBK’nun 74. maddesi uyarınca hukuk mahkemesi ceza mahkemesi kararı ile bağlı değilse de orada belirlenen olgular ile bağlıdır. Bu nedenle davalı banka müdürü hakkında zimmet eylemi nedeniyle açılan bir ceza davasının bulunması halinde yargısal birlik, yargı kararlarının meşruluğunun içselleşmesi ve yargı kararlarının çelişkiden azade olması amacıyla ceza yargılamasına ilişkin dosyadaki verilerin ve alınan bilirkişi raporlarının da bu dava yönünden değerlendirilmesi maddi gerçeğin ortaya çıkartılması bakımından gereklidir.
HMK’nun 187. maddesinde ispatın konusununun tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıaların oluşturduğu, 190. maddesinde ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, 198. maddesinde kanuni istisnalar dışında hâkimin delilleri serbestçe değerlendirieceği belirtilmiştir. Aynı yasanın 266. maddesinde mahkemenin, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği, 281. maddesinde tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri, mahkemenin, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebileceği, mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği, 282. maddesinde ise Hâkimin, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceği düzenlenilmiştir. HMK’nun 297. maddesinde kararda tarafların iddia ve savunmalarının özetine, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlara, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillere, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesine, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplere yer verilmesi ve hükmün infazda tereddüt yaratmayacak biçimde kurulması gerektiği belirtilmiştir.
Somut olayda; mahkemece bir kısım deliler toplanıldıktan sonra yazılı şekilde karar verilmiş ise de yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan hususlara ilişkin gerekli araştırmaların yapılmadığı ve bir takım dellillerin toplanılmadığı, toplanan bir kısım delillerin ise hüküm kurmaya elverişli nitelikte olmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan mahkemenin gerekçeli kararında HMK’nun 297. maddesinde açıklandığı üzere toplanan deliller tartışılıp değerlendirilmemiş, toplanmayan delillerin niçin toplanılmadığı hususu da açıklanmamış, hangi işlem nedeniyle hangi tarihten itibaren faiz işletileceği hususunda infazda tereddüte sebep olunmuştur.
HMK’nun 353/1-a,6. maddesinde mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hali dava dosyasının esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilecek sebepler arasında gösterilmiştir. Yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere mahkemece; hükmün esasına etki eder nitelikteki bir takım delillerin toplanılmadığı, toplanılan delillerin karar gerekçesinde tartışılmadığı, toplanılmayan delillerin neden toplanılmadığının izah edilmediği anlaşılmaktadır. Öte yandan, yetersiz bilirkişi raporuna istinaden karar verildiği gibi davalı vekilinin savunmaları ve bilirkişi raporuna yönelik itirazlarının da değerlendirilmediği görülmektedir.
Bu durum karşısında, yukarıda belirlenen eksikliklerin giderilmesi ve sonrasında HMK’nin 297. maddesine uygun olarak gerekçeli karar ve hüküm tesisi için aynı yasanın 353/1-a,6. maddesi uyarınca dosyanın esası incelenmeksizin mahkemesine gönderilmesine dair aşağıda belirtilen şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan sebeplerle KABULÜ ile; Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, gerekçede belirtilen eksiklikler giderilerek yeniden yargılama yapılması için HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından peşin olarak yatırılan başvuru harcı dışında kalan istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
4-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesinde verilecek yeni kararda dikkate alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İİK 36. Maddesi gereğince istinaf aşamasında davalı tarafından tehiri icra talebi uyarınca yatırılan teminatın iadesine,
7-Gerekçeli kararın tebliği ve harç iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle kesin olmak üzere 29/11/2021 tarihinde karar verildi.