Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi 2022/615 E. 2023/1906 K. 13.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
1. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/615
KARAR NO : 2023/1906
KARAR TARİHİ : 13/10/2023
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/12/2021
NUMARASI : 2020/103 Esas – 2021/494 Karar
DAVA : Alacak
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı iş sahibinin, 2016 yılı başında … Mah. …/Erzurum adresinde bulunan ve 5 katlı olarak toplamda 33 adet dairenin yer aldığı binayı inşa ettiğini, yazılı olmayan anlaşma doğrultusunda apartmanda yer alan 33 dairenin mutfak, banyo dolapları, vestiyerleri gibi mobilyalarının imal ve montajını gerekli malzemeyi de temin ederek yaptığını, müvekkilinin tüm yerine getirdiği edimler için alması gereken ücretin toplam 207.500-TL olduğunu, ancak davalı tarafın yalnızca 109.500-TL ödeme yaptığını, bu ödemelere ilişkin dekontların dilekçe ekinde sunulduğunu, müvekkilinin davalı taraftan eser sözleşmesi nedeniyle 98.000-TL alacağının olduğunu beyan ederek alacağın tazmini ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İşe 2016 yılında başladığını, fakat taraflar arasında ödeme zamanına ilişkin herhangi bir anlaşmanın yapılmadığını, iş karşılığında …plakalı aracın verileceği hususunda anlaşıldığını ve anlaşma gereği aracın davacıya verildiğini ve davacı tarafından aracın başka birine satışının yapıldığını, davacı tarafın kesmiş olduğu faturaların tamamının aracın teslimi ve çekler ile ödendiğini, bu şekilde ödemenin eksiksiz olarak yapıldığını, davacının ise işi yarım ve eksik bıraktığını, davasını ispat etmek için herhangi bir belge sunmadığını, sunduğu belgelerin ise delil niteliğinde olmadığını, işin eksik ve kusurlu yapıldığına dair bina sakinlerinin tanıklık edeceklerini beyan ederek davanın reddine savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI;
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde,”Taraflar arasında yazılı olan bir sözleşme bulunmadığından, taraflar arasındaki eser sözleşmesi kapsamında yapılan işlerin bedeli, Mahkememiz’ce yapılan keşif neticesinde inşaat mühendisi tarafından düzenlenen raporlar doğrultusunda belirlenmiştir. Bilirkişi tarafından düzenlenen 11.02.2021 havale tarihli raporda, davacının dava dilekçesinde belirttiği işlerin tamamının değeri dava tarihindeki piyasa fiyatları üzerinde yapılan değerlendirme sonucunda 328.827,00 TL olarak belirlenmiştir. Mahkememiz’ce yapılan işin bedeli, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2016/4886 Esas 2017/4405 Karar 13.12.2017 tarihli ilamında da belirtildiği üzere, (ilamın ilgili bölümü “yapılan işlerin hangi yılda yapıldığını taraflarca açıklattırıp, uyuşmazlık halinde taraf delilleri saptanıp, gerekiğinde de tanıkları tekrar dinlemek suretiyle yapılan işlerin yapıldığı yılı belirleyip, birinci bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak, yapılan işlerin bedelinin yapıldığı yıl itibariyle mahalli serbest piyasa rayiçlerine göre hesaplattırılıp, KDV ilave edilmeden hak edilen iş bedelini bulmak ve bundan çekişmesiz ödeme olan 167.910,00 TL mahsup edildikten sonra hüküm kurulmasından ibarettir” şeklindedir) iş hangi tarihte yapıldı ise o tarihteki mahalli piyasa rayiçleri üzerinden hesaplama yaptırılmıştır. Davacı işi 2016 yılında yaptığını, bu işi için gereken malzemeleri 2016 yılında aldığını belirttiğinden, bilirkişi raporunda 2016 yılı piyasa rayiçlerine göre yapılan işin bedeli 179.294,98 TL olarak belirlenmiştir. Davacı dava dilekçesinde 109.500,00 TL ödeme aldığını belirttiğinden eksik ödemenin 69.794,98 TL olduğu kanaatine varılmıştır. Mahkememiz’ce yapılan keşifte taraflar arasındaki işlerin tamamlandığı tespit edilmiştir. Dava öncesinde davalı tarafından söz konusu işlerin eksik bırakıldığına dair davacı tarafa bir ihtarname gönderilmediğinden, yüksek mahkeme içtihatları doğrultusunda bu işin davacı tarafından tamamlandığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan nedenlerle davanın KISMEN KABULÜ ile; 69.794,98 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla istemin reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Sunmuş oldukların delillerin HMK kapsamında yazılı delil başlangıcı niteliğine sahip olduklarını, davacının ise davasını ispatlar nitelikte delil sunamadığını, bilirkişi raporlarının eksik inceleme ile hazırlandığını, hükme esas alınamayacağını, yeniden bilirkişi raporu alınması gerektiğini ileri sürerek istinaf isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemece delillerin toplanmadığını ve değerlendirilmediğini, bu nedenle kararın usul yönünden bozulması gerektiğini, borcun ödemediği yönünde hiçbir belge, senet veya hukuki bir kanıt olmamasına rağmen yerel mahkemece müvekkili aleyhine karar verildiğini, yapılan keşif ve bilirkişi raporları ile davacı tarafın dosyaya sunduğu çizimler ile yapılan işin farklı olduğunun belirlendiğini, fakat yerel mahkemece sadece işin bedeli yönünden bilirkişi raporu esas alınarak karar verildiğini, iddia olunan borç tutarının 4.480-TL olan senetle ispat kuralı sınırını geçiyorsa ancak senetle ispat olunacağını, yerel mahkemece bu hususunda göz ardı edildiğini, davacının kötü niyetle dava açtığını, davasını ispatlayamadığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını ve talepleri doğrultusunda karar verilmesini beyan ederek istinaf yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Dava eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye alacak talebine ilişkindir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, kararı davacı vekili ve davalı vekili istinaf etmiştir.
Kural olarak, eser sözleşmesi zorunlu şekil koşuluna bağlı değildir. Sözleşmenin kurulması için yazılı şekil şartı yok ise de davalı tarafından sözleşme ilişkisi inkâr edildiği takdirde yazılı delille ispata ilişkin kuralların gözetilmesi gerekir. Delil olarak dayanılmış ise ticari defter kayıtları ile ve ayrıca yazılı delil niteliğinde olmayan ancak kesin delil niteliğindeki ikrar, yemin delilleri ile de sözleşme ilişkisi ispatlanabilir. Tüm bu delillerle de sözleşme ilişkisi ispatlanmış değilse karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. Açık muvafakat olmazsa tanıkla sözleşme ilişkisi ispatlanamaz. (emsal için bknz . Yargıtay 15. H.D. 2017/1537 E. 2017/3585 K. Sayılı ilamı)
Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmamakla birlikte davalı cevap dilekçesindeki beyanıyla akdi ilişkinin varlığını kabul etmiştir. Taraflar arasında akdi ilişkinin varlığı çekişmesiz olduğuna göre sözleşme konusu (fatura konusu) işlerin davacı tarafından yapıldığı karine olarak kabul edilmelidir. Karinenin aksini ispat yükü davalıya ait olup ayrıca davalı taraflar arasındaki sözleşme ilişkisini kabul etmiş ve dava konusu alacağı ödediğini savunarak ispat yükünü üzerine almıştır. Doktrinde davalının bu savunmasına “bağlantısız bileşik ikrar” denilmektedir. Bağlantısız bileşik ikrarda bulunan taraf, diğer tarafın ileri sürdüğü vakıayı ikrar eder fakat ikrarına bu vakıadan çıkan hukuki sonucu hükümden düşüren ve bu vakıanın doğumu ile ilgili bulunmayan başka bir vakıa ileri sürer. Bu durumda ikrarın bölünebileceği, dolayısıyla ispat yükünün davalıya düşeceği kabul edilmektedir. Davalıda yapılan iş bedelini tam olarak ödediğini ispat edememiştir.
Taraflar arasındaki sözleşme, Türk Borçlar Kanunu 470. maddesinde tanımlandığı üzere; niteliğince bir “eser” sözleşmesidir. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Taraflar arasındaki sözleşmede bedele ilişkin hüküm (Türk Borçlar Kanunu 481.) bulunmadığından davacının gerçekleştirdiği imalâtın bedeli Borçlar Kanunu’nun 366. maddesinde öngörülen yasal yönteme göre belirlenmelidir. Anılan Yasa hükmüne göre, taraflarca önceden kararlaştırılmamış veya yaklaşık olarak kararlaştırılmış olan eser bedelinin, yapıldığı tarihteki serbest piyasa fiyatlarına göre, bilirkişi ya da bilirkişi kurulu aracılığıyla yapılacak inceleme sonucu belirlenmesi gerekir, dava tarihi olan 2020 serbest piyasa rayiç bedeli belirlenmiş, ek rapor ile de bayındırlık birim fiyatlarına göre bir hesaplama yapılmadığı, yine piyasa rayicine göre fiyat belirlendiği için esasa etkili ve isabetsiz bulunmamıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi uyarınca kamu düzeni ve istinaf sebepleri ile sınırlı olmak üzere yapılan inceleme sonunda; dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara göre, ilk derece mahkemesi kararında, tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun bulunduğu anlaşılmakla davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353-(1)/b-1.madde ve bendi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı ve davalı vekillerinin Erzurum Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/103 Esas – 2021/494 Karar sayılı kararına karşı yaptığı istinaf başvurusunun, HMK’nın 353-(1)/b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı taraftan alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar harcından başta alınan 80,70-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 189,15-TL’nin davacı taraftan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davalı taraftan alınması gereken 4.767,70-TL nispi istinaf karar harcından başta alınan 1.191,93-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 3.575,77‬-TL’nin davalı taraftan alınarak hazineye irat kaydına,
4-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın tebliğ ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.