Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi 2021/593 E. 2023/388 K. 24.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
1. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/593
KARAR NO : 2023/388
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/12/2020
NUMARAS : 2018/63 Esas – 2020/390 Karar
DAVA : Menfi Tespit (Adi Ortaklıktan kaynaklı)
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı dava dilekçesinde özetle; davalı ile tahminen 6 yıl önce ticari ilişkisinin olduğunu, kendisinden 40.000,00 TL para aldığını, ortak olarak canlı hayvan alıp satacaklarını, almış olduğu 40.000,00 TL’sine karşılık 13 adet düve aldığını, piyasanın iyi olmayışı ot ve saman giderlerinin yüksek olması nedeniyle almış bulunduğu hayvanlarından zarar ettiğini, üç yıl önce almış olduğu 40.000,00 TL’sine karşılık 17 adet inek vererek teslim ettiğini, önceden yapılan anlaşma tutanağını davalıdan istediğini, ancak davalının yanında olmaması nedeniyle sonra vereceğini beyan ettiğini, bu sırada davalının amcası ………, babası … ile yoğurtçular mahallesi halkından … ve ……….’in de olayın canlı tanıkları olduğunu, davalının halen ……. Noterliği’nin 2016/……. yevmiye sayılı protestosu ekindeki ……… tanzim tarihli 7.12.2016 ödeme ve 40.000,00 TL meblağlı bonoyu muhtemelen kendisinin tanzim ederek sahte imza atılarak aleyhine sahte senet ile protesto işlemi yaptığını ve adına tebligat yapıldığını, şahsına ait senedin olmadığını, davalı tarafa hiç bir şekilde de borcunun olmadığını, davalının güveni kötüye kullanmak ve sahte evrak tanzim etmek suçundan dolayı hakkında Şenkaya Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu, bu nedenlerle davaya konu emre muharrer senedin ihtiyati haciz ve icra işlemlerinin önlenmesi için öncelikle emre muharrer senede ihtiyati tedbir konulmasına, sahte olan senedin iptaline karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yetkili mahkemenin davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri olduğunu, bu nedenle de yetkili ve görevli Mahkeme ve İcra Dairelerinin Erzurum icra daireleri olduğunu, davacının dava dilekçesinde belirtmiş olduğu iddiaların, soyut, ispatı mümkün olmayan iddialar olduğunu, kabulünün mümkün olmadığını, belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ
Mahkemece, “Yapılan yargılama neticesinde”Açıklanan nedenlerle 07.12.2010 tarihli tutanak nedeniyle ……… numaralı senedin teminat senedi olduğu kanaatine varıldığından ve davacının davalı ile aralarındaki sözleşmeye istinaden 16 adet büyükbaş hayvanı (10.12.2019 tarihli bilirkişi raporundan değerleri 43.786,00 TL olan) teslim ettiği anlaşıldığından davanın kabulü ile; davacının ……… numaralı 01.09.2016 düzenlenme tarihli, 07.12.2016 vade tarihli 40.000,00 TL bedelli senet nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, senedin iptali talebinin reddine, karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davanın kabulü ile;
Davacının ………. numaralı 01.09.2016 düzenlenme tarihli, 07.12.2016 vade tarihli 40.000,00 TL bedelli senet nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, senedin iptali talebinin reddine,” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının soyut iddiaları dışında delil sunmadığını, müvekkilinin alacağına kavuşmasını engellediğini, rızaları olmamasına rağmen tanık dinletildiğini, bilirkişi ek raporunda alacağı olduğunun belirtildiğini, müvekkilinin bir sürü masraf yaptığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, adi ortaklıktan kaynaklı bono nedeniyle borçlu olmadığının tespitine yöneliktir.
Mahkemece davanın kabüne karar verildiği kararın davalı vekilince istinaf edildiği anlaşılmıştır.
Somut olayda davacı davalı tarafından icraya konulan bonodan dolayı borçlu olmadığını bonoya karşılık 16 adet büyükbaş hayvanın teslim edildiğini davalı ise adi ortaklıktan dolayı masraf yaptığını verilen 16 adet hayvanın zararını karşılamadığını davanın reddini talep ettiğini mahkemece bonoya karşılık 16 adet hayvanın davalıya teslim edildiği gerekçesi ile karşılıksız kalan bono nedeniyle davacının borçlu olmadığı yönünde karar verildiği anlaşılmıştır.
Adi ortaklık sözleşmesinin,yani adi ortaklığın kuruluşu için yasada şekil şartı öngörülmemiştir. Ancak adi ortaklığın kurulduğunun ispatı yönünden 6100 Sayılı HMK. 200. maddesi gereğince bir hakkın doğumu, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrar ve itfa amacı ile yapılan hukuki işlemlerin yapıldıkları zamanki değeri itibariyle senetle ispat kuralı geçerli bulunmaktadır.(Yargıtay 3.Hukuk Dairesi 2016/4988 Esas 2017/15258 Karar)
Yapılan yargılamada adi ortaklığın kurulduğu tespit edilebilirse bundan sonra uyuşmazlığın; adi ortaklığın tasfiyesi hükümleri (TBK.nun 620 ve devamı maddeleri) gereğince ve 642. vd. maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanması suretiyle çözümlenmesi gerekmektedir.
Adi ortaklık ilişkisi, TBK’nın 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.
Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleriyle alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır.
Tasfiye usulünü düzenleyen TBK’nın 644.maddesi gereğince; ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, taraflar arasında, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, bu konuda ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır. Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.
Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesi gereğince; ortaklığın borçları ödendikten, ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslarla, ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazancın ortaklar arasında paylaştırılır. Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır.
Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.( TBK’ nun 642. md.)
Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir. Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder. Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.
Hal böyle olunca mahkemece; ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde tasfiye işlemini gerçekleştirecek, ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir kişiyi tasfiye memuru olarak resen atamak olmalıdır.
Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.
Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakte çevirme işlemi (TMK’nın 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan herbirinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.
Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK’nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır. (Yargıtay 3.Hukuk Dairesi 2021/6796 Esas 2021/10534 Karar)(Yargıtay 3.Hukuk Dairesi 2020/12242 Esas 2021/9548 Karar)
Bütün bu açıklamalar ışığında mahkemece; öncelikle yukarıdaki açıklamalar ışığında taraflar arasında geçerli bir adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu anlaşılmakla uyuşmazlığın yukarıda açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözümlenmesi suretiyle hasıl olacak sonuç dairesinde bir hüküm tesis edilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kaldırmayı gerektirmiştir. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 25/02/2019 tarih ve 2017/11360 Esas, 2019/1527 Karar sayılı ilamı da aynı doğrultudadır.) Bu itibarla davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılarak, Dairemiz kararına uygun yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK nın 353/1-a/6. Maddesi uyarınca KABULÜ ile Erzurum Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 2018/63 Esas, 2020/390 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurusunda davalıdan alınan 59,30-TL istinaf peşin karar harcının talep halinde davalı tarafa iadesine,
4-İstinaf incelemesi esnasında yapılan yargılama giderlerinin yeniden yapılacak yargılamada ele alınmasına,
5-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362/1-g maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.