Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi 2021/163 E. 2023/310 K. 14.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
1. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/163
KARAR NO : 2023/310
KARAR TARİHİ : 14/02/2023
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2020/118 Esas – 2020/342 Karar
TARİHİ : 06/11/2020
DAVANIN KONUSU : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında 06/04/2016 tarihinde taşeron sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşmeye göre müvekkilinin taşeron olarak ….-….il yolunda bordür, kilit taş duvar ve kazı işleri yapma borcu altına girdiğini, davalı şirketin ise bu iş karşılığında birim fiyatları sözleşmede ilgili madde ile kararlaştırılmış olan bordür, parke, taş, duvar ve kazı işlerine karşılık ödeyeceği miktarı idare hak edişi yaptığı zaman davacıya ödeyeceğini taahhüt ettiğini ancak müvekkilinin sözleşmede belirtilen şartlarda ve sürede işini yapmasına rağmen davalı şirket tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını, müvekkilinin sözleşmede belirtilen birim fiyatlarına karşılık olarak 330.000,00 TL’lik iş yaptığını, çalıştırdığı işçilerin sigorta dökümlerinden de anlaşılacağı üzere 2016 yılının Mayıs ve Haziran aylarında iş başı yapıldığını, Ekim ayının sonlarında da iş sonlandırıldığından sigortalılıklarının son bulduğunu, işin yapımını yürüten idare olan …. Karayolları İl Müdürlüğü tarafından hak ediş ödemesinin yapıldığını beyanla alacağın tahsilini dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; dosyada yetkili mahkemenin Muş Asliye Hukuk Mahkemesi olduğundan yetkisizlik nedeniyle davanın usulden reddine, esas yönünden ise taraflar arasında geçerli bir sözleşme ilişkisi bulunmadığından husumet yokluğu nedeni ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI; Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; “…Tüm dosya kapsamından; Taraflar arasında yapılan 06/04/2016 tarihli taşeron sözleşmesinin ” İŞİN ADI ” başlıklı 2.maddesinde …… il yolunda km 0+000-44+500 arasında eksik kalan toprak işleri, sanat yapıları ve üst yapılarının yapılması işinde bordür, kilit taş, taş duvar ve kazı işleri şeklinde yapımı eksik kalan işler olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır. Davalı taraf yeniden keşif yapılmasını talep etmiş ise de, davacı tarafın 27/07/2020 tarihli beyan dilekçesinde açıkça belirttiği üzere “… taraflar arasında imzalanan taşeronluk sözleşmesi kapsamının ve talimatla yapılan keşifte 0 ile 25 km kadar olan eksik işlerin tamamlandığı, buna ilişkin hesaplamanın da sözleşmenin birim fiyatlı olması nedeniyle bu birim fiyatlar üzerinden bilirkişilerce hesap edildiği, yine Karayolları … Bölge Müdürlüğü’nün 06/09/2013 tarihli alt yüklenici çalıştırma izni müzekkeresinde işin mahiyeti ve adı açıkça yazılı olduğu gibi eksik iş belirlemesinin yapılmasının sebebi de ihale makamınca önceden yaptırılan işler dışında ” Kalan toprak işleri, sanat yapıları, üst yapı işlerine ” yönelik çerçevenin çizilmesinden kaynaklanmaktadır . Geçen eksik iş ibaresinin sınırları ihale makamı ile davalı şirket arasında cereyan etmiş bir kavram olduğu ” davacı tarafından yazılı beyan dilekçesi ile ifade edilmiş, tüm dosya kapsamı, talimat mahkemesi olan Göle AHM ‘nin 26/10/2017 tarihinde yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporu gözönünde bulundurularak, davalı vekilince 01/07/2020 tarihli beyan dilekçesinde keşiften haberdar edilmediklerini ve sırf davacı mevcut olacak şekilde keşif yapıldığını beyan etmiş ise de HMK 290.maddede ” Keşfin yeri ve zamanı mahkeme tarafından tespit edilir. Keşif taraflar hazır iseler huzurlarında aksi takdirde yokluklarında yapılır … ” davanın oturumlarının başında yapılan tebligatla davayı takip etmeyen kişiye bulunmadığı oturumlarda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği tebliğ edildiğinden keşif yeri ve zamanının ayrıca tebliğine gerek olmadığı, davacı vekilinin de zaten haricen öğrenmesi sonucunda keşfe iştirak ettiği anlaşılmakla; aradan geçen süre, mevsim şartları ve yargılamanın sürüncemede kalmaması yönünden davalı tarafın yeniden keşif yapılması talebinin reddine karar vermek gerekmiş, daha önce mahkememizce talimatla yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporu gözönünde bulundurularak, Davacı tarafın davasının KABULÜNE, 10.000,00 TL ‘nin dava tarihinden itibaren reeskont avans faizi ile birlikte 323.661,18 TL için de ıslah tarihi olan 13/11/2017 tarihinden itibaren reeskont avans faizi ile birlikte davalı taraftan alınıp davacı tarafa ödenmesine, karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davacı tarafın davasının KABULÜNE, 10.000,00 TL ‘nin dava tarihinden itibaren reeskont avans faizi ile birlikte 323.661,18 TL için de ıslah tarihi olan 13/11/2017 tarihinden itibaren reeskont avans faizi ile birlikte davalı taraftan alınıp davacı tarafa ödenmesine,…” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde, dosyada tanzim edilen bilirkişi raporunun ispat yükümlülüğü dikkate alınmadan düzenlendiğinden hukuka aykırı olduğunu, keşfe katılma haklarının kullanılması sağlanmadan yapılan keşfin usule aykırı olduğunu, taraf katılımıyla yeniden keşif yapılması taleplerinin dikkate alınmadığını, davacının dava konusu işi yaptığı hususunun çekişmeli bir durum olduğunu, dosya kapsamında sunulan belgeler içerisinde bulunan ihale evrakları ile resmi taşeronluk sözleşmesi dava konusu işlerin müvekkili firma ve resmi taşeron … firması tarafından yapıldığının ispatı olduğunu, bunun aksini ispat eden davacının bunu yaptığı işlere dair fatura, ticari defter kayıtları, resmi belgeler, geçici ve kesin kabul belgeleri gibi belgelerle ispatlamakla yükümlü olmasına rağmen bu yükümlüğünü yerine getirmediğini, mahkemece dava konusu işin kimin tarafından yapıldığı hususunun çekişmeli olmamasına rağmen bu yönde hiçbir inceleme yapmadan davacının soyut beyanlarına itibar ederek karar vermesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, sözleşmenin geçerliliği, yetkisizlik ve husumet yokluğu gibi bir çok yönden davanın reddi gerekirken yerel mahkemenin bunları dikkate almaması, eksik ve yetersiz inceleme ile karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf talebinde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, eser sözleşmesi kapsamında ödenmesi gereken iş bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Davacı (alt) taşeron davalı ise işveren konumundadır.
Mahkemece davanın kabulüne ilişkin verilen karara karşı davalı vekilince kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
6100 sayılı HMK’nın “Hukuki Dinlenme Hakkı” başlığını taşıyan 27. maddesinde “Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; a)Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b)Açıklama ve ispat hakkını, c)Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir.” şeklinde belirtilmiştir. Anayasa’nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenme hakkı; tarafların usulüne uygun şekilde duruşmalara davet edilmelerini ve yargılama aşamalarında taraflara söz hakkı tanınmak suretiyle yargılama yapılmasını ve hüküm tesis edilmesini zorunlu kılar.
Bu kapsamda hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği açıktır. Bilgilenme hakkı, yargılamanın içeriğine dair tam bir bilgi sahibi olmanın yanında gerek karşı tarafın gerekse de yargı organlarının dosya içeriğine yapmış oldukları işlemleri öğrenmelerini kapsar. Bilgilenme/ bilgilendirme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi için gönderilecek tebligat ve davetiyelerde kanunda öngörülmüş şekil şartlarına sıkı sıkıya uyulması gerekmektedir. Ayrıca bu hak sadece davanın başındaki iddia ve savunmalar açısından değil yargılamanın her aşamasında dikkate alınmalıdır.
Bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece talimat ile yapılan keşif sonunda hazırlanan 01.11.2017 tarihli teknik rapora karşı davalı vekili keşfin HMK 288. maddesine uygun yapılmadığı, keşif gününün kendilerine bildirilmediği, yokluklarında yapılan keşif üzerine alınan raporun hükme esas alınamayacağını belirterek yeniden keşif yapılmasını talep etmiş ancak mahkemece talebin zımnen reddedildiği anlaşılmıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alındığında, Mahkemece davalının hak arama özgürlüğü kapsamında savunma, usulüne uygun şekilde bilgilendirilme ve açıklama yapma hakkı ihlal edilerek icra edilen keşfe katılımı konusunda usulüne uygun şekilde bilgilendirilmeksizin hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması yerinde görülmemiştir.
Öte yandan taraflar arasında imzalanan 06/04/2016 tarihli sözleşmenin 2. Maddesinde yapılacak iş; … – … il yolunda eksik kalan toprak işleri sanat yapıları ve üst yapı işlerinin yaptırılması işinde bordür, kilittaş, taşduvar ve kazı işleri olarak tanımlanmış, 6. maddesinde de birim fiyatlar belirtilmiştir. Yanlar arasındaki uyuşmazlık işin ne kadarlık kısmının davacı tarafından gerçekleştirildiği ve davacının sözleşme birim fiyatlarıyla ne miktar iş bedeline hak kazandığı noktasında toplanmaktadır.
Eser sözleşmesinde, yüklenicinin iş bedelinin tamamına hak kazanabilmesi için eseri tamamlayarak iş sahibine teslim ettiğini ispat etmesi gerekir. Kural olarak sözleşmenin feshedilmediği veya işten el çektiği kanıtlanmadığı sürece imalatın yüklenici tarafından yapıldığı kabul edilmelidir. Bu kabul, fiili karine niteliğinde olup, iş sahibi bunun aksini ispat edebilir. Bir başka anlatımla iş sahibi, eseri kendisinin tamamladığını, yüklenicinin işi terk ettiğini, yani sözleşmenin sona erdiğini kanıtlamakla yükümlüdür. (bknz. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/1041 E. 2021/1423 K. Sayılı ilamı)
Bir diğer söyleyişle akdî ilişkinin devam ettiği, yüklenicinin işi bırakmadığı, işyerini terk edip gitmediği sürece gerçekleştirilen iş ve imalâtların yüklenici tarafından gerçekleştirildiği karine olarak kabul edilmektedir ve işin yapılmadığı ya da eksik yapıldığı iddiasının davalı tarafça kanıtlanması gerekir.
Bu sebeple HMK 27. Maddesi hükmü kapsamında tarafların iddia ve savunmalarını açıklama ve ispat hakları gözetilerek mahallinde keşif yapılmak suretiyle ihale dosyası evraklarının tümü ve taraf delilleri usulünce değerlendirilerek hasıl olacak netice dahilinde hüküm tesis edilmelidir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353-(1)/a-6 maddesi uyarınca kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, HMK’nın 353-(1)/a-6 maddesi uyarınca, Erzurum Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/118 Esas – 2020/342 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
3-İstinaf başvurusu sırasında davalıdan alınan 5.754,40-TL istinaf karar harcının talep halinde davalı tarafa iadesine,
4-İstinaf incelemesi esnasında yapılan yargılama giderlerinin yeniden yapılacak yargılamada ele alınmasına,
5-Kararın tebliğ ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı HMK’nın 362-(1)/g maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.