Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi 2021/1502 E. 2023/1418 K. 10.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
1. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/1502
KARAR NO : 2023/1418
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/04/2021
NUMARASI : 2019/427 Esas – 2021/163 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili ile … Elektrik İnş. Taah. Ve Paz. Ltd. Şti’nin Teklif Birim Fiyatlı Tesis Yapım İşleri Alt Yüklenici/Taşeron Sözleşmesinin imzalandığını ve bu sözleşmeye istinaden ……. Eskişehir .. Grup …+…+ Aydınlatma Elektrik Tesisi Yapım İşi ile Eskişehir ili ….-.. Grup Dönüşüm Ekeltrik Tesisleri Yapım İşini üstlendiğini, sözleşme gereğince yapılan hakkedişlerin doğrultusunda 12/11/2018 tarih ve 611.240 TL bedelli … nolu fatura ile 03/12/2018 tarihli ve 342.200 TL bedelli… nolu faturalara istinaden toplam 890.807,00 TL alacak için Erzurum …. İcra Müdürlüğünün 2019/… Esas sayılı dosyasıyla icra takibinin başlatıldığını, ancak karşı tarafça takibe itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, söz konusu işler hususunda herhangi bir ihtilafın bulunmadığını, işler kapsamında davalı yana 7-8 milyon TL civarında fatura kesildiğini ve davalı yanca çek ve banka havalesi yoluyla bir kısım fatura bedellerinin ödemelerinin yapıldığını, davalı yanca takibe itiraz edilmiş ise de takip konusu fatura bedellerinin müvekkiline ödenmediğini, bu nedenlerle icra takibine yapılan itirazın iptaliyle, şimdilik 290.000,00 TL alacağın doğduğu tarihten itibaren faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, davalının kötü niyetli olarak takibe itiraz ettiğinden alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra ve inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili şirket ile davacı arasında dava konusu iki adet alt yüklenici taşeron sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmeler ile birlikte davacı tarafından tamamlanan bir kısım işler karşılığında yapılan hakedişleri kendisine ödediğini, ancak davacının sözleşmeye aykırı işler yaptığını, yaptığı işler nedeniyle idare tarafından müvekkili şirkete ceza uygulandığını, davacının yaptığı sözleşmeye aykırı işler nedeniyle müvekkili şirketin aleyhine icra takibi başlatıldığını, idareye 2018 yılı için müvekkili şirkete verdiği işi iptal etmiş olması ile davacının iptal edilen bu iş nedeniyle hiçbir zaman başlamadığı ve yapmadığı iş için hakediş faturasının kesilmiş olması nedeniyle davacı tarafın hak etmediği bedelleri müvekkili şirketten talep ettiğini, bu nedenlerle haksız olarak açılan davanın reddi ile %20’den aşağı olmamak üzere davacı aleyhine tazminata hükmedilmesi ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, “Tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, dava eser sözleşmesi nedeniyle düzenlenen faturalar dayanak yapılarak başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı 03.12.2018 tarihli… numaralı ve 12.11.2018 tarihli … numaralı faturaları düzenlediğini ve davalının bu faturaları ödemediğini bu nedenle takip başlatıldığını beyan etmiştir. Söz konusu faturaların davalıya tebliğ edildiğine dair bir belge sunulmadığından tarafların ticari defterlerinin incelenmesine karar verilmiştir. Verilen süre içerisinde davacı defterlerini sunmuş ancak davalı sunmamıştır. Davacının ticari defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde, davacının ticari defterlerinin kapanış tasdikinin yapılmadığı ve dava konusu iki adet faturanın ticari defterlere işlendiği, bununla beraber söz konusu faturaların tahsil edildiğinin kaydedildiği ve yıl sonu kapanış kaydında davacının, davalıdan alacağının bulunmadığı tespit edilmiştir. HMK’nin 222/2. maddesi “Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.” ve 222/4.maddesi ise “Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.” şeklinde düzenlenmiştir. Davacının defterlerinin kapanış tasdiklerinin yapılmaması nedeniyle sahibi lehine delil olması mümkün değildir. Ancak HMK’nin 222/4.maddesi gereğince davacının kapanış onayı yapılmayan defterleri davacı aleyhine delil olacağından ve yukarıda da belirtildiği üzere dava konusu faturaların tahsil edildiği belirtildiğinden davanın reddine ve davalı yararına kötü niyet tazminatına karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davanın reddine,
Asıl alacağın %20 si oranındaki 58.000,00 TL kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece kesin süre verilmesine karşın davalının ticari defterlerini ibraz etmediğini, yerinde inceleme talep ettiğini, olayın özellikleri göz önüne alındığında müvekkili tarafından sunulmuş ticari defterlerin yine müvekkili aleyhine sonuç doğurmasının hukuk mantığına uymadığını, müvekkilinin ticari defterlerinin kapanışının usulüne uygun şekilde yapıldığını, davalı tarafın ticari defterlerini hiç sunmadığının göz ardı edildiğini, davalı tarafın ticari defterlerini sunmayarak dosyanın yeterince incelenmesine engel olduğunu, ticari defterlerini sunan müvekilinin beyan ve delillerinin esas alınması gerektiğini, eksik incelemeye sebebiyet veren davalı taraf iken ticari defterlerin dosyaya delil sunan müvekkili aleyhine sonu doğurmasının kabul edilemez olduğunu, davalı tarafça tutulan ticari defterlerdeki kayıtların müvekkilinin davalıdan alacaklı olduğu konusunda kayıtlar içerdiği veya dava konusu fatura bedellerinin ödendiği konusunda hiçbir kayıt içermediğini, kasıtlı olarak dosyaya sunulmadığını, ticari defterlerini ibraz etmekten imtina eden davalının aleyhine herhangi bir değerlendirme yapmaksızın hazırlanan bilirkişi raporu hükme alınmayacak nitelikte olduğunu, müvekkilinin sunduğu ticari defter kayıtlarının hukuka uygun olduğunu ve kayıtların mutlaka müvekkili lehine değerlendirilmesi gerektiğini faturaların aynı gün müvekkilinin kasa hesabına atılmasının tamamen bilanço makyajlanması diye adlandırılan bir muhasebe usulünün uygulanması gereği olduğunu, kasa hesabına bahsi geçen fatura bedellerinin alınmasının nedeninin bankalardan kredi kullanılmasının sağlanması olduğunu, alacak tahsil edilmiş gibi görünse de tahsilin gerçekleştiğine dair bir belge de dosya kapsamında bulunmadığını, 7.000 TL’yi aşan tutardaki her türlü tahsilat ve ödemelerini aracı finansal kurumlar kanalıyla yapılması ve bu tahsilat ve ödemelerin söz konusu kurumlarca düzenlenen belgeler ile tevsik edilmelerinin zorunlu olduğunu, davalı tarafın dava konusu fatura bedellerini hangi suretle ödediği bilgisinin verilmediğini, kararın eksik ve hatalı olduğunun belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak nedeniyle itirazın iptali talebine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine, davacının kötüniyet tazminatına mahkumiyetine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde gerekçeli kararda bulunması gereken şartlar açıkça düzenlenmiştir.
Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK’nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi, verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır. Bu durumda mahkemece, 6100 sayılı HMK’da belirtilen yasal düzenlemeye uygun olarak gerekçeli karar yazılması gerekirken, bu hususa uygun hareket edilmemesi emredici hukuk kurallarına aykırılık teşkil etmekte olup, kamu düzenine aykırılık oluşturduğundan, ilgili kanun yolu mahkemesi tarafından re’sen dikkate alınmalıdır.
Dosya incelendiğinde; Yerel Mahkemece kısa kararda “davanın reddine” karar verilmiş, gerekçeli kararda ise “davanın reddine, asıl alacağın %20’si oranındaki 58.000,00 TL kötüniyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine” şeklinde karar verilerek kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında yaratılan çelişki tek başlarına kaldırma sebebi oluşturduğundan, hükmün kaldırılması gerekmiştir.
Davacı, davalının yapımını üstlendiği aydınlatma ve dönüşüm elektrik tesisi yapım işleri nedeniyle davalı ile alt yüklenici sözleşmesi imzaladığını, hakedişlere ilişkin düzenlenen faturaların ödenmemesi nedeniyle icra takibi yaptığını, davalının haksız itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptalini talep etmiş, davalı yapılan işlere ilişkin hakediş bedellerinin ödendiğini belirterek davanın reddini talep etmiş, mahkemece davacının ticari defterlerinde yapılan inceleme neticesinde icra takibine konu fatura bedellerinin ödendiği, davacının alacağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine, davacının kötüniyet tazminatına mahkumiyetine karar verilmiştir.
Yargılama aşamasında davacı ve davalı taraf her iki tarafın da ticari defterlerine dayanmış, davacının ticari defter ve kayıtlarında inceleme yapılmış, davalı ticari defterlerinin yerinde incelenmesi talebinde bulunmuş, mahkemede davalının ticari defterleri incelenmeden hüküm tesis edilmiştir.
Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekmektedir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. (HMK 222/4).
Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp sözleşmenin ifası safhasıyla ilgili olduğundan, faturanın sözleşmeyi değiştirir nitelikte olmaması ve sözleşmeye uygun biçimde düzenlenmesi gerekir. Bu nedenle, sözleşmeye aykırı düzenlenmiş faturaya itiraz edilmemesi aleyhe sonuç doğurmaz. Ancak fatura kabul edilerek ticari defterlere işlenmiş ise, faturadaki miktar kadar iş bedeli bulunduğunu iş sahibi kabul etmiş sayılacağından ticari defterlere itibar edilerek iş bedeli miktarı belirlenir. Ticari defterlerin kesin delil olması da bu sonucu gerektirir. Zira, faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. Fatura karşı tarafça ticari defterlerine kayıt edilmiş ise burada delil olan fatura değil ticari defterlerdir. Ticari defterler uyumlu olmadığı için lehe delil değeri bulunmasa dahi, karşı çıkılan faturanın ticari deftere kayıt edilmiş olması halinde ticari defter aleyhe delil oluşturacaktır.
Somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasında düzenlenen sözleşmeye göre bedelin iş sahibi tarafından ödenmesi gerektiği ve ispatının gerektiği, bedelinin ödendiğine ilişkin davacı yüklenicinin ticari defterindeki aleyhe olan kaydın ticari defterler usulüne uygun tutulmamış olsa dahi ticari defterlerinin içeriğinin sahibi ve halefleri aleyhine delil sayılacağı ve bu hususun ticari defter sahipleri aleyhine konulmuş bir yasal karine olduğu, ancak karinenin aksinin ispatı olanaklı olduğu gibi kuralın davalının savunması ile örtüşmesi halinde uygulanması gerektiği açıktır. Alınan bilirkişi raporunda davacının defter kayıtlarında fatura bedelinin ödendiği görülmekte ise de, davacının bu kaydın bilanço makyajlaması diye adlandırılan bir muhasebe usulü uygulaması nedeniyle düşüldüğünü iddia ettiği ve davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarının incelenmediği anlaşılmakla yalnızca davacının ticari defterlerinin incelenmesi ile davacının defterlerindeki ödeme kaydının aleyhine değerlendirilmesinin mümkün olmadığı açıktır. Davalı taraf davacı defterlerinin aksine ödemelerin yapıldığını beyanla faturaya dayalı alacağın tamamının ödendiğine ilişkin iddiada bulunduğundan ödemeye ilişkin ispat külfeti kendisine düşmeyen davacının defterlerindeki ödemeye ilişkin kayıt ve karinenin davacı aleyhine yorumlanması mümkün değildir. (Yargıtay 15. Hukuk Daire’sinin 30.06.2014 gün 2013/5892 Esas, 2014/4593 Karar ve 02.02.2012 gün 2011/5006 Esas 2012/520 Karar -2014/4795E, 2015/3575K- 2016/3248E -2017/2530K- 2016/3890E -2018/368K sayılı ilamları).
Bu nedenle yerel mahkemece, tarafların sözleşmeye dayalı olarak yaptıkları işin bedelinin hesaplanmasına yarayacak usulüne uygun ibraz edilen tüm deliller dosya arasına alındıktan sonra, gerekirse keşif de yapılmak suretiyle konusunda uzman bilirkişi kurulundan uyuşmazlığa konu iş ve alacak miktarına ilişkin rapor aldırması ve ödemenin yapılıp yapılmadığı konusunda araştırma yapılarak çıkacak sonuca göre denetime elverişli olacak şekilde varsa davacı alacağının hesaplanması, kötüniyet koşullarının oluşup oluşmadığı da tartışılarak sonucuna göre HMK 297. Maddesine uygun olarak karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar vermesi kararın kaldırılmasını gerekli kılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile bağlı şekilde ve kamu düzenine ilişkin hususlarda yapılan inceleme sonunda, yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile kararın HMK 353-(1)/a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurularının KABULÜ ile, HMK’nın 353/1-a. 6. maddesi uyarınca, Erzurum Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/427 Esas – 2021/163 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
3.-İstinaf başvurusunda davacı taraftan alınan 59,30-TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
4-İstinaf aşamasında davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
5-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362/1-g maddesi uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.