Emsal Mahkeme Kararı Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi 2020/1278 E. 2022/2089 K. 21.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ERZURUM
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
1. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/1278
KARAR NO : 2022/2089
KARAR TARİHİ : 21/12/2022
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ERZURUM ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/07/2020
NUMARASI : 2018/610 Esas – 2020/217 Karar
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı taraf, ……….. …………. Belediyesi ve …….. Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığından ihale yoluyla almış olduğu ……………Jandarma Karakolu, ……… İlçe ……… İnşaatı ve …….. İlçesi ……….. Okulu Onarım İşlerini bilimum inşaat taahhüt işlerini kendi adına müvekkil firmaya malzeme dahil olmak üzere yaptırdığını, bu kapsamda ilgili inşaat işlerinde çalışan işçilerin SGK primlerinin davalı tarafça karşılandığını, müvekkil şirket tarafından işçi ücretlerinin belirlenmesi, sevk idaresi ile birlikte kontrol ve malzeme temininin gerçekleştirildiğini, müvekkili şirket tarafından bazı işlerin alt taşeronluk sözleşmelerine ilişkin olarak bazı işlerin ise aciliyet sebebiyle sözleşme yapılmadan doğrudan müvekkili şirketten hizmet alımı şeklinde gerçekleştirildiğini, kullanılan malzemelerin sıralı listesinin davalı adına tanzim edilen faturalarda yer aldığını, bu faturaların KDV dahil toplam bedelinin 407.286,40 TL olduğunu, faturaların iadeli taahhütlü olarak 30/04/2018 tarihinde davalının ……………..isimli personeline tebliğ edildiğini, faturalara herhangi bir itiraz bulunmadığı halde müteaddit defalar talepte bulunulmasına rağmen ödeme yapılmadığını, bu nedenlerle Davalı tarafın Erzurum ili ve ilçelerinde bulunan yüklenimindeki inşaatlar için müvekkil firmadan almış olduğu inşaat malzemesi ve taşeronluk hizmet bedellerini ödememesinden kaynaklı şimdilik 10.000,00 TL ‘nin tahakkuk edecek % 18 KDV’si ile temerrüt tarihi olan 30/04/2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari işlere uygulanan en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesi özetinde; dosyaya sunulan bilirkişi raporu doğrultusunda; başlangıçta 10.000,00 TL olarak açmış oldukları davalarını, 397.286,40 TL artırarak toplamda 407.286,40 TL üzerinden karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın sunduğu 21.06.2016 tarihli sözleşmenin ………., ………. ve ………. ilçelerine bağlı işler olduğunu, kesin hak edişlerin yapılıp ödemelerin gerçekleştiğini, davacı ile aralarında ………. ve ……… ilçeleriyle ilgili bir sözleşme olmadığı gibi malzeme alımı ve inşaat işi yaptırılmadığını, davacı yan mahkemelerde ve ilgili yerlerde lehine delil oluşturmak üzere yetkisiz kişilerle belge düzenlemek üretmek sureti ile iş bu davada olduğu gibi haksız menfaat elde etme peşinde olduğunu, davacı şirket sahibi sanık …………….. hukuksuz belgeler üreterek suç işlediğini, bu nedenlerle hakksız ve ysal dayanaktan yoksun açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI; Mahkemece yapılan yargılama neticesinde,”……….-……….-……….. ilçelerine bağlı mahallelerin ve okulların onarımı için sözleşme düzenlendiği, alt taşeron olarak davacı ve davalının sözleşme imzaladığı, bazen de işin aciliyetine binaen böyle bir sözleşme olmaksızın, dolayısıyla davacının iddiasının taraflar arasında imzalanan taşeronluk sözleşmesinde yazılı işler dışında davalının ihale yoluyla aldığı, ……….. Jandarma Karakol İnşaatı, ………… İlçesi ………..İnşaatı ve ………….. İlçesi ………… Okulu onarım işi için …….-……….-………. sıra numarasında kayıtlı faturalardan dolayı toplam 407.286,44 TL alacaklı olduğu ve bu faturaları davalı çalışanı ………….’a tebliğ edildiği iddia edildiği, davalı taraf ise davacıdan malzeme ve işçilik satın almadığı ve faturaların gönderilen zarfın içinde bulunmadığı iddiasında bulunmuştur. Kısaca taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan; davacının düzenlemiş olduğu üç adet fatura gereğince mal ve hizmet teslimi yaptığını, faturaları usulüne uygun tebliğ ettiğini ve 8 gün içinde itiraz edilmediğinden, alacak hakkının doğduğu iddiası ile bu davayı açtığı, davalı taraf ise bu faturalara istinaden mal ve hizmet almadığını, faturalar tebliğ edilmiş denmiş ise de; zarfın içinde herhangi bir fatura çıkmadığını beyan etmiştir. Genel ispat kuralları gereğince davacı faturaya konu malı ve hizmeti sattığını, fatura bilgilerinin doğru olduğunu ve bedelini almadığını ispat etmesi gerekir. Taraflar arasındaki banka dekontlarında hangi iş ve işlemle ilgili ödeme yapıldığına ilişkin bir kayıt ve belge mevcut olmadığı gibi EFT havale belgelerinden dekontların faturaların düzenlenmiş olduğu tarihlerden öncesine ait olduğu ve illiyet bağı kurulamadığı, Davacının iddialarını ispat edemediğinden, keza tarafların ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede de; davaya konu üç adet faturanın davalının ticari defterlerine kayıtlanmadığı, davalıya ait ticari defterler incelendiğinde de davacı tarafa mevcut kayıtlara göre 14.630,50 TL borçlu olarak gözüktüğü, HMK 222/3 bendindeki düzenleme gereğince de davalı tarafın davacıya 14.630,00 TL borçlu olduğu anlaşıldığından; Davacı tarafın davasının Kısmen Kabulüne; 14.630,00 TL ‘nin 30/04/2018 tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte davalı taraftan alınıp, davacı tarafa ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin Reddine, karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacı tarafın davasının Kısmen Kabulüne;
14.630,00 TL ‘nin 30/04/2018 tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte davalı taraftan alınıp, davacı tarafa ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin Reddine,
1-)Alınması gereken 999,38 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 6.955,44 TL (PH+IH) ‘nin mahsubu ile bakiye fazla alınan 5.956,06 TL ‘nin karar kesinleştikten sonra talep halinde davacıya iadesine,
2-)Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre hesap ve takdir olunan 3.400,00 TL’ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-)Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre hesap ve takdir olunan 35.935,95 TL’ nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Yargılama Giderleri
4-)Davacı tarafından yapılan 6.991,34 TL ilk yargılama gideri ( I.H.+ PH.+ B.H), 940,00 TL bilirkişi ücreti, 175,10 TL posta gideri olmak üzere toplam 8.106,44 TL ‘nin 291,19TL’sinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-)Davacı tarafından yatırılan gider avansından kalan kısmın karar kesinleştikten sonra davacıya iadesine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece 21.05.2020 tarihinde aldırılan hukukçu hesap bilirkişi raporunun sonuç bölümünde; müvekkil firmanın alacağının, dava konusu faturaların davalı firmaya ulaştırılıp ulaştırılmadığı hususuna bağlı olduğu belirtildiğini, mahkemece bu yönde inceleme yapılmadan, aceleyle esas hakkında karar verildiğini, yerel mahkeme kararında hukukçu hesap bilirkişi raporuna yer verilmediğini, dava konusu faturaların iadeli taahhütlü mektupla davalının çalışan personeline teslim edildiğini, davalı tarafın öngörülen süre içerisinde bu faturalara itiraz etmediği gibi herhangi bir ödeme de yapmadığını, müvekkilin ticari defterleri incelendiğinde bu faturaların işlendiği ve tahakkuk eden vergilerin ödendiğinin görüleceğini, davalı tarafın müvekkili ile olan ticari ilişkilerini reddettiğini, irma hükmü şahsiyeti dışındaki kişilere yapılan ödemelerle mahsup edildiğini ikrar babında itiraf ettiğini, bu hususun mali müşavir bilirkişi raporunda da belirtildiğini, davalının dava dışı üçüncü kişilere ödemelerde bulunduğunu, yine bu hususlarında bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, AAÜT’nin 13/3 maddesi gereği: ” Maddi tazminat istemli davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına bu Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez.” düzenlemesi yer aldığını, yine bu düzenlemeninde yerel mahkemece göz ardı edildiğini beyan ederek istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 19.09.2019 tarihli bilirkişi raporunda davacı yanın “davacı şirkete ait ticari defterlerin 6102 sayılı yeni TTK’ nun 64. maddesi uyarınca sahibi lehine delil olma özelliğine sahip olmadığının tespit edildiğini, bu hususun raporun sonuç kısmında da belirtildiğini, müvekkilinin ticari defterlerinin 6102 sayılı yeni TTK’nun 64. maddesi uyarınca lehe delil olma özelliği gösterdiğini, müvekkilinin davacı ile gerçekleştirdiği işlerle ilgili olarak toplamda 5.500.000,00 TL’yi davacının banka hesabına yatırdığını, bu hususun ticari defterler ve banka kayıtları ile sabit olduğunu, ayrıca davacı tarafa 4.800.000,00 TL mal ve hizmet ödemesi yapıldığını, bunun dışında kalan 700.000,00 TL harici ödemeler ve mal ve hizmetler karşılığının avans bedeli olduğunu, bu hususlarında muavin defter kayıtlarından anlaşılabileceğini, bu belgelerden anlaşılacağı üzere müvekkilinin herhangi bir borcunun bulunmadığını, hatta alacaklı olduğunu beyan ederek istinaf talebinde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava eser sözleşmesinden kaynaklı alacak istemine ilişkindir.
4721 sayılı TMK’nun 6. maddesi uyarınca, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” 6100 sayılı HMK’nun 190/1. maddesi uyarınca, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.”
Davacı vekili alacağın varlığını ispat için dayanak faturalara süresinde itiraz edilmediği için kesin delil olduklarını ileri sürmüştür. İlke olarak alacaklı tarafından gönderilen faturaya borçlunun süresi içerisinde itiraz etmemesi, fatura konusu hizmetin ifa edildiğini göstermeyip sadece hizmetin alındığının kanıtlanması halinde borcun miktarı yönünden borçluyu bağlayıcı niteliğe haizdir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir.
Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge gerçek anlamda fatura olarak kabul edilemez. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir.
Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir (Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Sh 111 vd.).
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya … aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi halinde alacaklının HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.(Yargıtay 15.H.D. 2019/3926 E. 2020/2954 K.)
Somut olayda, davalı tarafça, dava konusu faturaların, ticari defterlerine kaydedilmediği, akdi ilişkiyi de inkar ettiği, aralarında …. ve ………..ilçeleriyle ilgili bir sözleşme olmadığı gibi malzeme alımı ve inşaat işi yaptırılmadığını, … kanalı ile gönderilen zarf içeriğinde fatura bulunmadığı yönündeki savunması dikkate alındığında, davacının faturalara dayalı alacağının varlığını HMK’nın 222. maddesi uyarınca ispatlayamamış olduğunun kabulü gerekirken ispatladığının kabulü ile kısmen kabüle karar verilmesi hatalı olmuştur.
Davacının alacağını ispat hukuku kuralları çerçevesinde ispat edememiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kısmen kabul kısmen reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Açıklanan nedenlerle, HMK’nun 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b.2. maddesi gereğince kararın kaldırılmasına ancak bu durum yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden dairemizce yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı vekilin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Erzurum Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/610 Esas – 2020/217 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
Kaldırılan kararın yerine YENİDEN HÜKÜM TESİSİ ile;
“A-Davanın REDDİNE,
B-Alınması gerekli 80,70-TL karar ve ilam harcının peşin alınan 6.955,44-TL harçtan mahsubu ile fazla kalan 6.874,74‬-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
C- Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
D-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirmiş olmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 60.020,10 -TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
E-Yatırılan gider/delil avansından bakiye kalan kısmın karar kesin nitelikte olduğundan yatırana iadesine” şeklinde YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
3-Davacı taraftan alınması gereken maktu 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf başvurusu sırasında davalı taraftan alınan toplam 249,85-TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
5-İstinaf incelemesi sırasında davalı taraftan yapılan 11,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, davacı tarafça yapılan giderlerin kendisi üzerinde bırakılmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Karar tebliğinin Dairemizce, kesinleştirme, harç ve gider avansın ikmal ve iadesine ilişkin işlemlerin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dair, HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.