Emsal Mahkeme Kararı Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/2725 E. 2023/2040 K. 16.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
DİYARBAKIR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/2725
KARAR NO : 2023/2040

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :DİYARBAKIR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVANIN KONUSU :Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ :16/11/2023

Taraflar arasında görülen davada Mahkemece geçici hukukî koruma talebi hakkında verilen kararın istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup incelendikten sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacılar vekili;
► Dava dilekçesinde; davalı ….’nın müvekkili aleyhine düzenlenen … USD bedelli sahte senet ile icra takibi başlattığını, söz konusu geriye dönük düzenlenen senedin dava dışı … tarafından tanzim edildiğini, davalı … ile dava dışı …’ün işbirliği içinde bu senedi düzenlediğini, şirketin kuruluş tarihinin … tarihi olduğunu, senedin tanzim tarihi olan …. tarihinde müvekkilinin bu denli yüksek bir borçlanmasının söz konusu olmadığını, şirket değerinin bile o tarihte senette yazılı miktar kadar olmadığını, müvekkili hakkında başlatılan icra takibinden sonra müvekkilinin ….’e ulaşmaya çalıştığını ancak ulaşamadığını, dava konusu olayla ilgili olarak …. hakkında suç duyurusunda bulunduklarını, ayrıca …’ün başka bir şirket aleyhine de …. USD değerinde geriye dönük sahte senet düzenleyerek icra takibine koyduğunu, bu şirketin de … hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, …’ün soruşturma aşamasında alınan beyanında senetteki imzaların kendisine ait olduğunu kabul ettiğini, söz konusu senetlerin her ikisinde de herhangi bir protesto dahi olmadığını beyan ederek müvekkili şirketin sahte senede dayalı olarak mağduriyetinin oluşmaması için Diyarbakır İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra dosyasındaki takibin sahtecilik iddiaları nedeniyle öncelikle teminatsız olarak, mahkeme aksi kanaatte olacak ise makul bir teminat oranında tedbiren durdurulmasına, söz konusu senetlerden ötürü müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, dava ve takip konusu senedin iptaline, dava konusu alacak miktarının %20’sinden az olmamak kaydıyla davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini,
► …. tarihli talep dilekçesinde; davalı ve seneti müvekkil şirket adına imzalayan ve anlaşmalı olarak davalıya veren dava dışı …. hakkında resmi evrakta sahtecilik, kamu kurum ve kuruluş vb tüzel kişilikleri araç kullanılması sureti ile dolandırıcılık suçlarından Diyarbakır .. Ağır Ceza Mahkemesinin …. Esas sayılı dosyasında dava açıldığını, Mahkemece daha önce ihtiyati tedbirin reddine karar verilmiş ise de, şu an gelinen aşamada davalı hakkında işbu davaya konu menfi tespit talebinin temelini oluşturan senedin sahteliğine dair ağır ceza mahkemesinde yargılama başladığını, iddianamede açık şekilde ”… müşteki şirketlere ait olan “… GES” ve “… GES (….)” isimli güneş enerji santrallerinin yapımına ilişkin müşteki vekili tarafından dosyaya sunulan … tarihli “GES Yapım Sözleşmesi” incelendiğinde, müşteki şirketler tarafından güneş enerjisi santralleri kurulumuna ilişkin …….. ile düzenlenen sözleşmenin bulunması, …… Genel Müdürlüğünün E-….. sayılı cevabi yazısına göre, anılan şirketlere ait güneş enerjisi santrallerinin yapımına ilişkin hazırlanan kabul tutanaklarında yüklenici firmanın …….. olması, müşteki beyanlarına göre …. isimli firmanın sözleşmede yer alan …. isimli firmanın alt taşeron firması olması, şüphelinin beyanlarının aksine güneş enerji santrallerinin yapım işinin farklı bir şirket tarafından yapılması, dolayısıyla şüphelinin müşteki şirketlere ait güneş enerji santralinin kurulum, proje, takip ve kabul işlemlerinin yapılması karşılığında suça konu senetleri alındığına dair savunmasının temelsiz kalması, tanık sıfatıyla beyanı alınan …. isimli şirketin senet tanzim tarihinde hissedarı olan …’nin şüpheli savunmasında belirtilen hususları doğrulamaması, şüphelinin sunmuş olduğu sözleşme tarihi ile suça konu senetlerin düzenlenme tarihlerinin farklı olması, şüphelinin senetlerin vade tarihinden itibaren yaklaşık … yıl bekledikten sonra icra takibi başlatması hususları bir arada değerlendirildiğinde, şüphelilerin müşteki şirketler aleyhine suça konu senetleri tanzim ederek icra takibi başlatmak suretiyle üzerilerine atılı kamu kurum ve kuruluşlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçuna teşebbüs ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işledikleri hususunda kamu davası açılmasını gerektirir…” şeklinde tespitlere yer verildiğini, söz konusu icra takip dosyasından kaynaklı olarak davalı tarafından başta davacı müvekkili şirketin yeni ve eski yetkilileri ile hakkında icra ceza ve icra hukuk mahkemelerinde davalar açıldığını, yine üçüncü şahıslara devredilen başta güneş enerjisi santralleri üzerinden de yine istihkak davaları üçüncü şahıs şirketler tarafından davalı aleyhine açılmak durumunda kalındığını, alacaklı olduğunu iddia eden ve senedin güneş enerjisi santrali yapım bedeline ilişkin olduğunu beyan eden davalının işbu güneş enerjisi santrali yaptığına ilişkin 1 kuruşluk dahi fatura sunamadığını, söz konusu yapıldığı iddia eden GES tesisi yapım bedeli olarak ileri sürdüğü senet bedelinin çok yüksek bir meblağ olması da değerlendirildiğinde bu denli yüksek bir alacağın bir belgeye bağlı olmaması da hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalının gerçek bir alacaklı olduğunu ispat edemediğini, bu anlamda dava sonunda haklılığın ihtiyati tedbir kararları için geçerli olan yaklaşık ispat kuralından yola çıkılacak olur ise dava konusu senetten dolayı davalının gerçek alacağının olduğunu ispat edemediği de düşünüldüğünde davanın kabul edilebilirliğinin de ortada olduğunu, ihtiyati tedbir kararı için aranan koşulun sağlandığını beyan ederek icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir karar verilmesini,
talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece yapılan yargılamada … tarihli ara kararı ile özetle; somut olayda, eldeki davanın icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası niteliğinde bulunduğu, bu suretle 2004 sayılı İİK’nun 72/3 maddesi gereğince tedbir yoluyla takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği gerekçesiyle davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
İstinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili; dava konusu yapılan icra takibinin konusunun suç teşkil eden sahte bir senet olduğunu, davalı ve seneti müvekkil şirket adına imzalayan ve anlaşmalı olarak davalıya veren dava dışı …. hakkında resmi evrakta sahtecilik, kamu kurum ve kuruluş vb tüzel kişilikleri araç kullanılması sureti ile dolandırıcılık suçlarından Diyarbakır … Ağır Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında dava açıldığını, kanuna göre adi bir senetteki yazı veya imza inkar edildiğinde bu konuda bir karar verilinceye kadar o senedin herhangi bir işleme esas alınamayacağını, mahkeme gerekçesine göre 2004 sayılı İİK’nın 72. maddesi doğrultusunda bu senede dayalı sonradan geriye dönük düzenlenmesi sebebi ile icra takibinin açılamayacağının irdelendiğini, fakat sahte düzenlenen bir senedin icra takibinden önce bilinmesinin mümkün olmadığını, senedin sonradan geriye dönük olarak düzenlenip imzalandığını, davalının senet tanzim tarihinde …..’da memur olmasının da davalının böyle bir senedin alacaklı olmasının mümkün olmadığını gösterdiğini, Mahkemenin … tarihinde verilen ihtiyati tedbirin reddine dair ara kararın kaldırılarak ihtiyati tedbir talebimizin kabulü ile sahtecilik iddiası sebebiyle öncelikle teminatsız olarak, aksi durumda makul oranda teminat mukabilinde işbu davanın kesinleşmenine kadar Diyarbakır İcra Müdürlüğünün …. E. sayılı icra dosyasının tedbiren durdurulmasına karar verilmesi gerektiğini beyan ederek istinaf isteminde bulunmuştur.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:
6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda;
Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (“İİK”) m. 72 hükmü uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
Davacı tarafından varlığı inkâr edilen bir hukukî ilişkinin mevcut olmadığının tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı, İstanbul 2013, s. 346).
Menfi tespit davası 2004 sayılı İİK’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesini isteyebilir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfî tespit davasında amaç, bir hukukî ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir.

Ayrıca, 6100 sayılı HMK m. 389 vd. hükümlerinde geçici hukukî himayenin bir türü olan ihtiyatî tedbirlere ilişkin düzenleme genel nitelikte olup; 2004 sayılı İİK m. 72 hükmünde menfî tespit davaları hakkındaki tedbirlerin özel olarak düzenlenmiş olması, bu davada, 6100 sayılı HMK m. 389 vd. hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir.
Geçiçi hukuki koruma yargılamasını, asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri, ispat ölçüsüdür. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü hâkim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez. Oysa, 6100 sayılı HMK m. 390(3) hükmünde, ihtiyati tedbire karar verebilmek için yaklaşık ispat gerekli ve yeterli görülmüştür. Madde gerekçesinde ise, HMK m. 390(3) hükmündeki düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir.
Ancak, yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez. Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın, bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir.
Öte yandan, kambiyo senedine dayalı takibe karşı açılan menfi tespit davasında sahtecilik iddiasında bulunulması halinde uygulanacak hüküm, 2004 sayılı İİK’nın 72. maddesi olup 6100 sayılı HMK’nın 209. maddesinin söz konusu uyuşmazlıkta uygulama yeri bulunmamaktadır (Aynı yönde bkz. Yargıtay 19. HD’nin 10/09/2018 tarihli, 2017/1388 E., 2018/3978 K. sayılı; Yargıtay 12. HD’nin 30/04/2018 tarihli, 2016/31754 E., 2018/3908 K. sayılı kararları). Borçlunun sahtelik nedenine dayalı olarak açtığı menfi tespit davası, 2004 sayılı İİK’nın 72. maddesi kapsamında bir dava olup, anılan maddedeki usule göre mahkemeden alınacak ihtiyati tedbir kararı ile icra takibi durdurulabilir. Sahtelik nedeniyle açılan menfi tespit davası gibi, cumhuriyet savcılığına aynı nedenle yapılan şikayet ve ceza mahkemesinde açılan dava da kendiliğinden icra takibini durdurmaz ve bekletici mesele yapılamaz. Ancak cumhuriyet savcılığı veya ceza mahkemesince tedbir kararı verilirse icra takibi durdurulabilir. Yukarıda açıklanan ilke ve kurallar ışığında, takibin kesinleşmesi öncesi veya sonrasında takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesi, 6100 sayılı HMK’nın 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmaz. Anılan hüküm, genel mahkemelerde açılan davalarla ilgili olarak senedin hiçbir işleme esas alınamayacağını, başka bir anlatımla delil olarak kullanılamayacağını öngörmekte olup icra takibine etkisi yoktur.
Yukarıda anılan ilke ve esaslar çerçevesinde somut olayın değerlendirilmesinde; eldeki uyuşmazlık kambiyo senedine dayalı takibe karşı açılan menfi tespit davası olup uyuşmazlığın 2004 sayılı İİK m. 72 hükmü kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Zira 2004 sayılı İİK m. 72 hükmü, 6100 sayılı HMK m. 209 hükmüne nazaran özel düzenleme niteliğindedir. Davacı tarafından daha önce de icra takibinin durdurulması yönünde tedbir talebinde bulunmuş, davacı tarafın ihtiyatî tedbir talebi ilk derece mahkemesince …. tarihli ara kararı ile reddedilmiş, bu karara yönelik istinaf istemi de Dairemizin … tarihli ve … E., ….K. sayılı kararı ile kesin olarak esastan reddedilmiştir. Davacı taraf, Dairemizin kararından sonra davalı hakkında ağır ceza mahkemesinde resmi evrakta sahtecilik vr dolandırıcılık suçlarından kamu davası açıldığını beyan ederek yeniden ihtiyatî tedbir talebinde bulunmuştur. Ne var ki, yukarıda detaylı olarak gerekçelendirildiği üzere, 6100 sayılı HMK m. 209 hükmünün somut olayda uygulanması mümkün olmadığından ve davanın icra takibinden sonra açılması nedeniyle 2004 sayılı İİK m. 72 hükmü uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğinden, Mahkemece davacı tarafın takibin durdurulması yönündeki tedbir talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmüştür.
Yukarıda belirtilen sebeplerle, Dairemizce yapılan değerlendirmede; ilk derece mahkemesinin … tarihli ara kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, incelemenin istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı, ihtiyati tedbir isteyen davacı tarafın istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşıldığından, istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-b-1 hükmü gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesinin yukarıda anılan … tarihli ara kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-b-1 hükmü uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-)492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca yeteri kadar istinaf harcı peşin alındığından, başkaca harç alınmasına YER OLMADIĞINA,
3-)İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4-) İstinaf incelemesi duruşma açılmadan yapıldığından davalı yararına vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
5-)6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı Kanun ile değişik m. 359(4) hükmü uyarınca Dairemiz kararının İlk Derece Mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın m. 362(1)-f hükmü gereğince KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.16/11/2023